• Sonuç bulunamadı

4. IRAK VE İRAN FETİHLERİ

4.3. Kâdisiye Savaşı

Belâzürî bu savaşın h.16/m.637 yılının sonlarında olduğunu söyler.203 Taberî 204 ve İbn Kesîr205 gibi tarihçiler bu olayın h.14/m.635 yılı 1 Muharrem Pazartesi günü başladığını kabul ederler. İslâm ordusu komutanı Sa’d b. Ebî Vakkâs idi.

Müslümanların İranlılara karşı Mihran zaferini elde etmeleri üzerine İranlılar, artık ülkenin tehlikede olduğu endişesine kapılırlar. Yenilgilerine sebep olarak gördükleri iç çekişmelere son vermek amacıyla İran sarayında nüfuz mücadelesine girişmiş olan Rüstem ile Firuzan isimli komutanları birlikte hareket etmeye çağırdılar. Her iki asker bu teklife olumlu cevap vererek Kisrâ Yezdicerd’e destek vereceklerini açıkladılar. İdarede birlik sağlandıktan sonra, Müslümanlara karşı tekrar cephe almaya başlarlar ve çok güçlü bir ordu hazırlığı başlatılır. Böylece İran’da Müslümanlara karşı birlik temin edilmiş oldu.206

Müsennâ İran’daki yeni gelişmeleri Hz. Ömer’e aktarınca, Halîfe topyekün seferberlik ilân etti. Kendisi bizzat cepheye gitmeyi düşündü. Ancak ashabın büyükleriyle yapılan istişare neticesinde bu uygun görülmedi.207 Bunun üzerine Sa’d b.

199 Taberî, IV, 77-78 200 Eraslan, s.224 201 İbn Kesîr, VII, 29 202 Belâzürî, s.363 203 Belâzürî, s.366 204 Taberî, IV, 112-115 205 İbn Kesîr, VII, 44 206 Belâzürî, s.364 207 Belâzürî, s.364

Ebî Vakkâs’ın orduyu komuta etmesi kararlaştırıldı. Ordu gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra cepheye doğru harekete geçti.208

İki ordu arasında elçiler gidip gelmeye başladı. Müslümanlar, düşmana ya Müslüman olmalarını ya da cizye vermelerini teklif ettiler. Bu iki tekliften biri kabul edilmediği takdirde savaşa hazır olmalarını istediler. Fakat İranlılar, Müslümanları küçümseyip, hor gördüler. Ayrıca aç olduklarından dolayı fethe çıktıklarını, isterlerse kendilerine gıda verebileceklerini söylediler. Müslümanlar ise bu teklife red cevabı verdiler. Muğîre b. Şu’be elçiler içerisinde en meşhur simalardan biridir. Muğîre son sözünü söyledikten sonra Sa’d orduya savaşa hazır olma emrini verdi.209

İranlılar çok güçlü bir orduya sahip olmalarına rağmen, Müslümanlarla savaşmakta son derece isteksizdiler.210 Hatta Kisrâ, Rüstem’e hitaben “Ya Sen savaşırsın ya da ben kendim ordunun başına geçerim.” demesi üzerine Rüstem artık savaşa karar vermek zorunda kaldı.211

Aylarca süren hazırlıklardan sonra iki ordu Kâdisiye’de karşı karşıya gelir. İki taraf arasında çarpışmalar başlar. Çarpışmalar sadece dört gün sürer. Ancak önemine binaen hergüne ayrı bir isim verilir.

Belâzürî, bu savaşta İran ordusunun 120.000 kişi olduğunu, ayrıca onlarla birlikte 30 filin de bulunduğunu söyler. Müslümanların sayısı ise 9.000 ile 10.000 arasındaydı. Savaş başlayınca Hz. Ömer, Ebû Musa’ya mektup yazarak Sa’d’a yardım etmesini emretti. O da Muğîre komutasında 800 ya da 400 kişiyi Sa’d’a yardıma gönderdi. Hz. Ömer Ebû Ubeyde b. el-Cerrah’a da mektup yazdı; O da Kays b. Hübeyre b. el-Mekşuh kumandasında Sa’d’a yardım gönderdi. Kays 700 askerle yardıma gitmişti. İbn Kesîr İran ordusunun 120.000 asil ve 80.000 yedek olmak üzere 200.000 kişi olduğunu kaydetmektedir.212 İbnü’l-Esîr ise 100.000’i asil ve 120.000’i yedek olmak üzere bu sayıyı 220.000 olarak verir.213

208

Belâzürî, s.364-365; Taberî, IV, 86; İbnül-Esir, II, 308-310

209 İbn Kesîr, VII,40 210 Welhausen, s. 63 211 Belâzürî, s.366 212

İbn Kesîr, VII, 38; Welhausen, s.63

213

Savaşın ilk gününe Ermes günü denilir. Ermes lûgatte meziyetler anlamına gelmektedir.214 Savaşta her iki taraf da harp sanatı ve kabiliyetini ortaya koymaya çalıştığı için bu ilk güne Ermes günü denilmiştir.215 Müslümanların sayısı İranlılardan daha azdı. Ayrıca İran ordusunun ön safında bulunan fillerden, Müslüman atları ürkmeye başlamıştı. Ancak Müslüman komutanlar filleri idare eden askerlerin okla vurulmasını ve bu şekilde hayvanların kontrolsüz hale getirilmesini emrettiler. Bu taktik başarılı oldu, ancak ilk çarpışmalarda pek çok asker kaybı verildi. Geç vakte kadar saldırılar devam etti.216

Savaşın ikinci gününe Ağvas günü denilir. Ağvas lûgatte yardım ve imdat anlamlarına gelir.217 Bugüne imdat kuvvetlerinin yetişmesi üzerine Ağvas günü adı verilmiştir.218 Bugün Müslümanlar için umut verici bir gelişme yaşandı. Çünkü Halîfenin emriyle Şam bölge komutanı Ebû Ubeyde’nin Irak cephesine sevk ettiği Hâşim b. Utbe komutasındaki ordunun öncü birlikleri Ka’kâ’ b. Amr idaresinde savaş meydanına ulaştı.219 Takviye birliklerinin moral ve fizik desteğiyle Araplar düşmanları karşısında daha üstün bir görüntü sergilemeye başladılar.220

Filler savaşın ilk günü etkisiz hale geldiği için ikinci gün filler savaşa katılamamıştı. Müslüman kadın ve çocuklar yaralıları tedavi edip, meydandaki şehitleri de gömmüşlerdi. Fakat İranlı askerlerin çok sayıdaki cenazeleri ortalıkta kaldığından onlara menfi bir etki yapmıştı. Her şeye rağmen eğer, ikinci gün Müslümanlara yardım gelmeseydi, durumları çok daha zor olacaktı. Ancak Ağvas günü kesin olarak Müslümanların lehine sonuçlanmış ve gece boyunca çarpışmalar devam etmiştir. Bu iki gün Müslümanlar 2.000 ya da 2.500 şehit ve yaralı vermişlerdir. 221

Kâdisiye savaşının üçüncü gününe ise İmas günü denilir. İmas lûgatte şiddetli ve ağır harp anlamına gelir.222 Bugüne İmas denilmesi o günün savaşın en şiddetli ve en ağır günü olmasındandır.223 İmas günü sabahı Şam’dan gelen Hâşim b. Utbe komutasındaki asıl birlik Kadisiye’ye ulaşmıştır. İlk iki güne göre çok daha şiddetli

214

Yusuf Ziya, Ahteri Kebîr, tsz, s.401

215

Şiblî Mevlâna, Asr-ı Saadet, trc. Ö. Rıza Doğrul, İstanbul, 1977, IV, 255

216

Belâzürî, s.367-370; Taberî, IV,113; İbnü’l-Esîr, II, 324-327

217 Yusuf Ziya, s.746 218 Şiblî, IV, 257 219 Taberî, IV,160 220 Welhausen, s.64 221

Taberî, IV, 160-161; İbn Kesîr, II, 434-437

222

Yusuf Ziya, s.93

223

çarpışmalar gerçekleşti. Saldırılar gün boyu devam ettiği gibi taraflar geceyi de savaşarak geçirdiler. Bu geceye de “Leyletü’l-Herîr” adı verilmiştir. İmas günü savaşları o zamana kadar Araplar ile İranlılar arasındaki en şiddetli çarpışma olarak tarihe geçmiştir.224

Savaşın dördüncü gününde İslâm askerleri İran saflarını yarmak suretiyle başkomutan Rüstem’in karargâhına kadar ulaşmayı başardılar. Yenilginin mukadder olduğunu anlayınca kaçmaya çalışan Rüstem yakalanarak öldürüldü. Rüstem’in ortadan kaldırılması ve ordusunun merkez birliklerinin bozguna uğratılması savaşın kaderini belirledi. Rüstem’in kimin tarafından öldürüldüğü Müslümanlar için çok önem arzettiğinden birçok kimse buna sahip çıkmıştır.

Son gün Müslümanlardan 6.000 kişi şehit düşmüştür. İranlılardan ise daha evvel öldürülen 10.000 kişiye ilaveten 10.000 kişi daha öldürülmüştür. 225

Rüstem’in katlinin yanı sıra bu savaşın Müslümanların lehine sonuçlanmasında tesiri olan bir rüzgârdan bahsedilir. Hendek savaşında olduğu gibi bu rüzgârın çok etkili olduğunda tarihçiler ittifak etmişlerdir. Philip Hitti de son derece sıcak çöl rüzgârının kaldırdığı toz bulutlarının havayı kararttığını ifade ederek bu rüzgârdan bahsetmektedir.226

Rüstem’in katli ile rüzgârın İranlıların karargâhlarını altüst etmesinden sonra İran ordusu bozguna uğramış ve kaçan askerler de başkent Medâin’e kadar kaçmak zorunda kalmışlardır.227 Ancak İran ordusu askerlerinden kaçamayanların da olduğu belirtilmektedir. Bunlar da birbirine bağlanmış ve sayıları 30.000 civarında olan askerlerdir.228

Bu zafer sonrasında Müslümanlar o güne kadar göremedikleri miktarda ganimet elde ederler. Ayrıca Belâzürî’ye göre takviye kuvvet olarak Ebû Ubeyde’nin gönderdiği Kays, 700 kişiyle oraya vardığında Sa’d zaten fethi kazanmıştı. Kays ile gelenler ganimetten hisse istediler. Bu durum Hz. Ömer’e sorulunca şöyle cevap yazdı: “Eğer Kays ölüler gömülmeden önce geldiyse ona da hissesini verin.”229 Ya’kûbî’ye göre elde edilen ganimet paylaşıldığında her atlıya 14.000, yayalara da 7.000 dirhem

224

Taberî, IV, 167-168

225

Taberî, IV, 133; İbnü’l-Esîr, II, 442

226

Hitti, I, 236

227

Halîfe b. Hayyât, s.89-90; Belâzürî, s.364-370

228

Welhausen, s.64

229

düşmüştür.230 Yine bu ganimetten çok sayıda altın ve gümüş elde ettiler. Ayrıca değerli silahlar ele geçirildi. İbn Kesîr, Müslümanların sayılamayacak kadar ganimet malı ve silaha sahip olduklarını kaydetmektedir.231

Kâdisiye savaşı tüm bölgede büyük bir yankı meydana getirir. Irak topraklarındaki yerleşim bölgelerinin çoğu önceden yaptıkları anlaşmaları bozmuşlardı. Fakat Kâdisiye zaferi üzerine bütün bu gruplar tekrar anlaşmalarına bağlı kalmaya karar verdiler. Taberî ve İbn Kesîr’in aktardığı bazı rivâyetlere göre ise bu halkların İran korkusu yüzünden anlaşmaları bozduğu yoksa gönüllerinin Müslümanlardan yana olduğu bildirilir.232

Benzer Belgeler