• Sonuç bulunamadı

3.2. D IŞ A KTÖRLER

3.2.5. Irak-Suriye İlişkileri

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransız manda himayesinde bulunan Suriye, uzun yıllar bu yapısını devam ettirmiştir. 1941 yılında Fransa’nın Suriye’ye kısmi bağımsızlığı ve akabinde 1943’te Suriye’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak Şükrü el-Kuvvetlinin seçilmesi devletleşme sürecinin belirtileri olmuştur. Netice de 1946’ta Suriye, BM’ye katılarak Suriye Arap Cumhuriyeti adını almıştır. Arap adıyla özdeşleşen Suriye’de 1943 yılında Mişel Eflak öncülüğünde başlayan el-Baas hareketi sonucu, Baas Partisinin kökleri de atılmıştır (Buçukçu, 2012: 5-6). Suriye’nin bağımsızlığını kazanması ve Baas Partisinin ülkede etkinliğini arttırması, Irak-Suriye ilişkilerinin ufak adımlarla da olsa başlamasına sebebiyet vermiştir.

Hegemon güçlerin Ortadoğu’da yaratmak istedikleri kaos ortamı için en güzel örneklerden birisi Irak ve Suriye yönetimlerinde uyguladıkları politikalardır. 1970’li yıllarda Suriye’de yüzde10’luk kesiminde bulunan Hafız Esed’in ve Irak’ta yüzde 20 oranında olan Sünni Arapların desteklediği Saddam yönetimleri bunun en net göstergesidir (Gaytancıoğlu, 2008: 39). Yani iki ülke yönetimindeki azınlık kesimleri yönetim kadrosunda etkin olmuşlardır. 1970’li yıllardan itibaren Suriye’de Alevi (Şii), Irak’ta Tikrit Sünni grupların siyasi hayatta üstünlüğü kesin bir şekilde görülmeye başlamıştır (Hinnebusch, 2014: 11).

1970 yılında Suriye’de Hafız Esed’in darbe ile yönetimi ele geçirmesinden sonra Irak-Suriye ilişkilerinin keskin virajlardan geçmesine neden olmuştur. Çünkü Ortadoğu’da 1946’dan sonra başlayan Nasırcılık hareketine, Irak ve Suriye’de farklı yollar ile katılmıştır. Şöyle ki, Suriye kendisinin etrafından toplanacak bir Arap toplumu yaratılmasını amaçlarken, Irak’ta bunu kendi ekseni çerçevesinde dış siyasetinde göstermiştir. Ancak bu durum Suriye’deki Hafız Esed yönetiminin gelmesiyle oluşmuştur. Bu duruma en belirgin örnek ise İran-

Irak savaşında, Suriye’nin İran tarafına destek vermesidir. Suriye’nin bu tavrı almasında Irak’ın bir payının olmadığını söylemek yanlış olacaktır. Şöyle ki; Irak’ın, Müslüman Kardeşler Örgütüne181 verdiği destek, Suriye tarafından olumsuz karşılanmıştır. Bunun üzerine de Suriye Irak içerisindeki Kürt gruplarından KYB’ye destek vermeye başlamıştır. Devamında baş gösteren Körfez Savaşı’nda Suriye, Irak’a karşı koalisyon güçlerine destek vermiştir. Bu durum Arap ülkeleri tarafından Suriye’nin eleştiri oklarına maruz kalmasına neden olmuştur. Diğer taraftan 2003 yılında Irak’ın işgali sonrasında, Suriye yönetimi bu durumu olumsuz karşılamıştır. Bunun olmasında Irak’a BM tarafından yıllardır uygulanan ambargo nedeniyle yaptığı ticaretin tehlikeye gireceği endişesi önemlidir (Gaytancıoğlu, 2008: 39-40).

2003 Irak’ın işgali nedeniyle yaşanılan kargaşa da 2004-2010 yılları arasında 1 milyon Iraklı Suriye’ye göç etmek zorunda kalmıştır (Weitz, 2012).182 Suriye, oluşan bu konjoktürden kazanç sağlama adına Irak ile petrol ve doğal gaz ticaret antlaşmaları imzalamıştır. Bunun yanında sınır güvenliği, ticaret alanında işbirliğine gidilmiştir (Al-Dulaimi, 2015: 43-44). Suriye’nin bu girişimin amacında bulunmasının hem realist hem de kostrüktivist açıdan bakılabilir. Realist olarak Suriye’nin, Irak ile sağlayacağı müttefiklik bölgesel ve ulusal devletlere kendisinin güçlü bir yapıda bulunduğunu gösterebilecek ve böylelikle ekonomik ve siyasal kazancını sürekli hale getirebilecektir. Konstrüktivist açıdan Irak’ın toplumsal yapısındaki sosyal kimlikler ile sağladığı olumlu ilişkiler, Suriye halkının Beşşar Esad yönetimine bağlılığını bir kat daha arttırabilecektir. Ancak bugün o istenilen durumun yaşanamadığı, Suriye’deki iç savaş ortamına bakıldığında görülebilir.

181

Müslüman Kardeşler Örgütü, 1928 yılında Hasan el-Bennah öncülüğünde Mısır’da kurulmuştur. 1938 yılında ilkelerini kesin bir dille açıklayan Bennah şunlar söylemektedir “İslam, hem ibadet, hem önderliktir: hem dindir, hem devlettir hem ruhaniliktir…” Bkz. Demir, Yeşim (December-2012). Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Son Dönemde Ortadoğu’daki Etkinliği ve Siyaseti. The Journal Of Academic Social Science Studies, 5 (6), 140-141.

182

Aynı zamanda Irak hükümeti, birçok isyancının Suriye sınırından geçtiğine dair, Suriye’de kuşkuları da olmuştur. Bkz. Salem, Paul (December-2013). Iraq’s Tangled Foreign Interests And Relations. Carnegie Middle East Center, 23. Al-Khoei, Haydar (June 14-2013). Syria: the wiew from Iraq, http://www.ecfr.eu/article/commentary_syria_the_view_from_iraq136, Erişim Tarihi: 27.06.2017.

Suriye yönetimi, Irak’taki Şii-Sünni çatışmasının başlaması ile kendi içerisinde, uyguladığı politika nedeniyle Sünni kesimin öfkesini kazanmıştır. Maliki’de, Suriye’de bulunan Sünni çoğunluğun kendisine karşı tavrını belirgin bir şekilde görmesinden sonra, dış politikasında değişikliğe giderek İran’a daha da yakınlaşma yoluna gitmiştir. Beşşar Esad Yönetimi de, Maliki’nin bu hamlesine BKY ile ilişkiler kurarak karşılık vermiştir. Devamında Suriye 2010 seçimlerinde el-Irakiyye partisinden Allavi’ye destek vermesi, Maliki tarafında tedirginlik yaratmıştır. Akabinde Tarık el-Haşimi’nin hakkında çıkarılan idam kararını protesto eden Sünni kesimlerin eylemleri Irak hükümetini zor duruma sokmuştur. Suriye cephesinde bulunan el-Kaide uzantılı terör örgütlerinin, Irak topraklarına geçmesiyle (Al-Dulaimi, 2015: 56) iki ülke arasındaki ilişkiler zorunlu olarak gündeme gelmiştir.

Görüleceği üzere Irak-Suriye ilişkileri 2003 Irak’ın işgali sonrasında belirgin bir şekilde oluşmaya başlamıştır. Bunun olmasında en önemli noktada bölgedeki güçler arasında Suriye’nin de kendine iyi bir konum sağlama amacından kaynaklanmıştır. Yani 2003 Sonrası bölgede oluşan güç boşluğuna Suriye’de talip olmak istemiştir. Irak’ta yaşanan Şii-Sünni çatışmasını kendisi için bir fırsat gören Suriye’de bölgedeki Sünni kesime alttan destek vermiştir. Ancak 2011’den sonra IŞİD’in bölgede Suriye ve Irak’ta faaliyetlerine hız kazandırması iki ülke için tehlike çanlarının çalmasına sebebiyet vermiştir.

Suriye’nin Irak’taki Şii-Sünni çatışması açısından tahlili yapıldığında, bölgesel güçlerden İran’ın Esad hükümetine verdiği destek, Irak’taki Şii-Sünni çatışmasının sürmesini derinleştirmekte ve arttırmaktadır. Öbür taraftan, Şii-Sünni çatışması içerisinde güçlenen IŞİD ve el-Kaide gibi terör örgütlerinin Suriye topraklarında etkin bir şekilde yapılanmasıdır. Bir diğer nokta da, Suriye’deki devlet yöneticileri ve halk arasındaki mezhep kimliğinden kaynaklanan problemdir. Bunu açmak gerekirse Suriye halkının büyük kısmı Sünnilerden oluşan bir yapıda olmasına rağmen, iktidarda bulunan Esad hükümetinin, nüfusun yüzde 10-15 kapsayan Alevi (Şii) kimliğinden oluşmasıdır. Bu problem günümüzde devam eden Suriye iç savaşının da ayrı bir nedenidir. Esad

hükümetinin Irak’taki Şii-Sünni çatışmasının çözümünde katkıları ile Suriye kamuoyu tarafından sevilmesini sağlayarak kendi iktidarını güçlendirebilmesidir. Aksi halde, Suriye iç savaşının mezhepsel sorun noktasında daha da yükseltmesidir.

Benzer Belgeler