• Sonuç bulunamadı

3.2. HAPİSHANE

4.1.9. Hasan İzzettin Dinamo

Hayatı: 1909’da Akçaabat’ta doğar. Annesini ve babasını kaybettiği için on yedi yaşına kadar Darüleytam’da (Öksüz Yurdu) kalır. İlkokul ve ortaokulu Amasya’da okur. Aşk şiirleriyle başladığı yolculuğuna toplumsal konulara değinen şiirlerle devam eder. Sivas Öğretmen Okulu’nu bitirir (1931). Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş bölümüne girer. Son sınıfta eylemlere katılmak ve bildiri dağıtarak gizli örgüt kurmak suçlarıyla tutuklanır. Dört yıl hapiste kalır. Okulu bırakan Dinamo, İstanbul’a gelir. Yeni Edebiyat dergisini çıkarmaya başlar. Burada yayımladığı şiirleri nedeniyle bir yıl hapiste kalır. Hapishanede kaldığı dönem boyunca edebiyatla bağını koparmaz, yazmaya devam eder. Cezası bitince askere alınır. Öldürülme endişesi taşıması nedeniyle askerlikten kaçar ve askerliği yedi yılda bitirir. (Türk, 2013: 2-4; Ertuş, 2016: 350-351)

Prolog

Zihniyet: “Prolog” Hasan İzzettin Dinamo’nun, hapishaneye giriş sürecini anlattığı şiirdir. İçeri-dışarı ayrımının keskin olarak yapıldığı şiirde Dinamo, ideolojisinden hiçbir zaman taviz vermediğini vurgulamıştır.

Yapı: Dışarıya ait argümanlarla başlayan şiirde, doğanın güzelliklerinden söz edilir. Devamında birdenbire hapishane ile yolu kesişen şairin durumuna vurgu yapılır:

“Kaldırılıp bu çimen, çiçek desenli Capcanlı halısı üstünden mayısın atıldık içeri

Söyledik diye vakitsiz İnsancıl gençlik türküleri. Mapusane hazırlamış bize Derinlere doğru giden

Seki seki karanlık cehennem bahçeleri.” (Dinamo, 1974: 11)

İdeolojisi nedeniyle hapishaneye düşen ve zorluklarla karşılaşan şairin çektikleri şiirin devamında dile getirilir. Her gün yaşanan sıkıntılara rağmen kalbinin aklıyla aynı istikamette yol aldığını söyleyerek kendisini teselliye uğraşmaktadır. Çünkü aklıyla kalbi aynı yönde olanlar, her türlü zorluğa katlanacak gücü kendilerinde bulabilecektir.

Tema: Şair, hapishane ile yolu kesişmeden önce hayata olumlu gözle bakmaktadır. Ancak hapishane sürecini anlatan dizelerde olumsuz bakış açısının varlığı

fark edilir. Özgürlüğün kıymetine vurgu yapan şair, yaşanan sıkıntıların kendisinde yarattığı çöküntüyü de ifade eder. Tüm bunlara dayanmak için aklının ve kalbinin birliğine ihtiyaç duymaktadır.

Dil: Şiirde yer yer mecazlı söyleyişler görülmektedir. “Mutluluk düşleri görülesi halı”, “kapkara ağulu dikenler”, “bu bahçeler”, “çelik uçlu çakırdikenleri”, “her gün” söz öbekleri sıfat; “Ankara bozkırları”, “doğanın mucizeli tezgâhı”, “mayısın bu çimen çiçek desenli capcanlı halısı”, “gençlik türküleri”, “cehennem bahçeleri”, “buğday tanesi”, “kaygu değirmeninin taşları”, “kafamızın buyruğu” ise isim tamlamasıdır. Geçmiş zaman yapısı sıklıkla kullanılmıştır. “Mapusane”, “ağu” ve “kaygu” sözcükleri halk ağzından alınmıştır. “Seki seki” söz öbeği ikileme, “kapkara” sözcüğü ise pekiştirilmiş sözcüktür. “Çakırdikeni” ise birleşik sözcüktür.

Ahenk: Serbest ölçü ile yazılan şiirde yer yer kırıklı mısra yapısı kullanılmıştır. Ses akışı baştan sona aynı düzeyde devam eder.

Susuş Kuleleri

Zihniyet: “Susuş Kuleleri” Hasan İzzettin Dinamo’nun, hapishanede kaldığı dönemde gördükleri ve hissettiklerinden yola çıkarak kaleme aldığı bir şiirdir. Ankara hapishanesinin tarihsel geçmişine değinmenin yanında kendisinin bir mahkûm olarak yaşadıklarından yola çıkar ve çeşitli kıyaslamalar yapar.

Yapı: Şiirin girişi Aksak Timur’un Ankara kalesine girdiği yerde ünlü Ankara hapishanesinin olduğunun söylendiği dizelerle başlar. Bu hapishanede var olan gözetleme kuleleri şair için susuş kuleleridir. Bu kulelerin altında yaşananları kimse bilmez. Yalnızca hapishanede kalanlar bilebilir. Devamında şair, mahkûmların içeride yaşadıklarını Hindistan’daki mahkûmlarla karşılaştırarak anlatır ve sözü kendisinin de kaldığı Ankara hapishanesine getirir:

“İşte bizim Ankara mapusanesinin

Susuş kuleleri de onlara benzer…“(Dinamo, 1974: 14)

Ankara hapishanesinde, mahkûmların yaşadıkları sıkıntılara değindikten sonra bu kapalı mekânın güvenliğinden sorumlu kişilere değinir:

“Burda insan mahpustur, bütün acılar özgür

Hapishanede yaşananlara değinen şair, sonrasında susuş kulelerine seslenir. Artık susulmamasını ve insanların özgür bırakılmasını ister. Bu durum şiirde şöyle yankılanır:

“…Susuş kuleleri, susuş kuleleri Susmayın, yeter artık, çözülsün diliniz, Garip Hasan’ın şiirlerinde olsun dile geliniz.

Yıkalım mapusanelere götüren yolları İnsansız kalsın bütün mapusaneler

Çıksın güneşe insanoğulları.”(Dinamo, 1974: 14-15)

Son dörtlükte hapishanenin pencerelerinin özgürlüğe bakması, insanı çürüten duvarların insana muhtaç kalması istenerek şiir tamamlanır.

Tema: Şiirde özgürlük vurgulanır. Hapishanede kalan bir mahkûm gözünden, özgürlüğün kıymeti anlatılırken tüm mahkûmların özgürlüğüne kavuşacağı ve hapishanelerin boş kalacağı günler hayal edilir.

Dil: Şiirde yer yer söz sanatları görülmektedir. “Bu kuleler oldum olası konuşmaz” dizesinde hapishanedeki kulelere insana ait bir özellik verilerek kişileştirme yapılmıştır. “Cansıkıntısı bir devdir burda” dizesinde ise hapishanedeki can sıkıntısının büyüklüğü ifade edilirken mübalağa sanatına yer verilmiştir. “Baksın bomboş gözlerle özgürlüğe/Bütün mapusane pencereleri” denilirken mapusane pencerelerinin bakması; “Hasret kalsın insan kokusuna/Mapusanelerin insan yiyen hücreleri” denilirken mapusanelerin hasret kalması özellikleri insana ait özelliklerdir. Bu özelliklerin cansız varlıklara verilmesiyle kişileştirme yapılmıştır. “Sırtlanlar ah çeker kulelere” dizesinde ah çekmek insana ait bir özelliktir. Bu özelliğin sırtlanlara yüklenmesiyle kişileştirme yapılmıştır. Şiirde “Ankara kalesi”, “Ankara yaylasının ünlü mapusanesi”, “Hatip çayı”, “susuş kuleleri”, “yırtıcı azap kuşu”, “insan başları”, “susmanın sessiz yıldırımı”, “insanoğlu yazgısının çorak bahçesi”, “(sevgilinin) bir budu, bir memesi, bir bakışı”, “Hindistan’ın susuş kuleleri”, “insan zekası”, “insan eti”, “ölümün cenneti”, “Ankara mapusanesi”, “insan yürekleri”, “kaygu akbabaları”, “buranın bekçisi”, “Türk’ün tanrısı” “Arap’ın allahı”, “Maya’nın Uizlopoçtlisi”, “Çin’in tiyanı”, “Fransız’ın diyosu”, “eski Mısır’ın Ozirisi”, “Alman’ın Gott’u”, “İsraillilerin yehovaları”, “garip Hasan’ın şiirleri”, “mapusane çeşmeleri”, “mapusane pencereleri”, “insan kokusu”, “mapusanelerin insan yiyen hücreleri” söz öbekleri isim tamlaması; “Hatip çayının

yardığı uçurum”, “mavi uçurumlar”, “bu kuleler”, “ne yaralar”, “mavi bez”, “demir gaga”, “keleş akraba”, “ölü insanlar”, “Hintli filozof”, “bu demir gagalar”, “mutlu bir yan”, “mapusanelere götüren yollar”, “bütün mapusaneler” söz öbekleri ise sıfattır. “Derin derin”, “canavar canavar”, “serin serin”, “kuzu kuzu” söz öbekleri ikilemedir. “Gözyaşı” ve “insanoğlu” sözcükleri ise birleşik sözcüktür. “Mapusane” ve “mahpus” sözcükleri halk ağzından alınmıştır.

Ahenk: Şiir serbest ölçü ile kaleme alınmış olup yer yer kırıklı mısra düzeni görülmektedir. İlk kısımlarda durağan olan ses akışı sonlara doğru hız kazanır.

Açlıkla, Zulümle Eğitim

Zihniyet: “Açlıkla, Zulümle Eğitim” Dinamo’nun, hapishanede karşılaştığı zulümler neticesinde yazdığı şiiridir. İçeride yaşanan türlü zorluk yanında mahkûmlara yapılan işkencelerin varlığına değinilir.

Yapı: Hapishaneye girişi ile insanların korkunç yanlarını tanıdığını söyleyen şair, tüm bu gördüğü ve tecrübe ettiği şeylerden sonra insanlara olan inancını kaybeder. İçinde insana dair beslediği ne kadar ümidi varsa hepsi kaybolur ve bir bataklığa dönüşür. Tüm bu yaşadıklarından sonra içinde bulunduğu kapalı ortamdan ve buradaki mahkûmlardan uzaklaşmak ister. Eğitimin zulümle verilemeyeceği gerçeği şiirde şöyle vurgulanır:

“Kaçıp gitmek istiyorum doğaya doğru Yemyeşil dağlara, derin mağaralara, Yeter bana mapusane ekmeği yerine Özgür fındık, ceviz, kocayemiş, muşmula Yeter şu insanın elinden çektiğim yeter

Geçsin yere moderniyle birlikte bütün mapusaneler. İnsanı eğitmeğe yeter,

Bir tatlı söz, bir lokma ekmek bence. Açlıkla, mapusaneyle, zulümle eğitim

Ne korkunç işkence, ne sonsuz işkence.” (Dinamo, 1974: 15-16)

Tema: İlk dizelerden itibaren hapishanede yaşanan açlığa ve zulme değinen şair, bu durumun kendisinde yarattığı bunalımlı hale yer verir. Özgürlükten yoksun kalmanın onda yarattığı psikolojik durum özgürlüğe olan hassasiyetini artırmıştır. Bu sebeple ilk dizelerden itibaren bu duruma vurgu vardır.

Dil: Şiir, “insanın korkunç yanları”, “suç galerileri”, “bataklık kokusu”, “ağız, mide kokuları”, “duygularımın gül bahçesi”, “Prokrustes’in işkencesi”, “mapusane ekmeği”, “insanın eli” söz öbekleri isim tamlaması; “çürük et kokan ruhlar”, “her ruh”, “mum yanığı kokan kriptolar”, “her köşebaşı”, “ak güller açan bir bahçe”, “kara güller açan bir bahçe”, “yemyeşil dağlar”, “derin mağaralar”, “özgür fındık”, “bütün mapusaneler”, “bir tatlı söz”, “bir lokma ekmek”, “ne korkunç işkence”, “ne sonsuz işkence” sözcükleri ise sıfattır. “Adım adım”, “liyme liyme” ve “buram buram” söz öbekleri ikilemedir. “Liyme liyme” söz öbeğinin yazımında yanlışlık görülmektedir. “Mapusane” sözcüğü halk ağzından alınmıştır.

Ahenk: Serbest ölçü ile yazılan şiir bölümlere ayrılmamıştır. Mısralar tıpkı bir bütün gibi peş peşe sıralanmıştır. Yer yer kırıklı mısra düzeninin olduğu görülen şiirde ses akışı aynı düzeyde devam eder.

Zavallı Hasan

Zihniyet: “Zavallı Hasan” Dinamo’nun, kendisi için yazdığı şiirdir. İçeride kalan ve bu durum nedeniyle kendisine acıyan şair, içinde bulunduğu bu mekânın kendi gözünden tasvirini yapar.

Yapı: Üç birimden oluşan şiirin ilk kısmında şair, içinde bulunduğu hapishanenin kendi gözünden nasıl göründüğünü açıklar:

“Zavallı Hasan

Ne kerte güzel satırlar yazarsan yaz mapusane üstüne Mapusane dediğin

Eşek cennetinden başka ne?” (Dinamo, 1974: 17-18)

İkinci birimde, demir kapıların insanın yüzüne sürekli vurduğu belirtilir. Bu şekilde olması, insanın cehennem ateşinin hasını görmesine neden olur. Son kısımda ise bu kapalı mekânın, şairin gözünden “eşek cenneti” olduğu vurgusu yapılır ve bir gerçeğe yer verilir. Bir anlık hatanın hapishanede nelere mâl olduğu şu sözlerle dile getirilir:

“Yaşayışında bir kez erkeklik etmek için

Tema: Bir mahkûmun gözünden, hapishanede kalmanın zorlukları vurgulanırken her dizede özgürlüğün ne kadar kıymetli olduğu ifade edilir. Ayrıca insan için çok büyük bir kıymet olan özgürlüğü korumak adına dikkatli davranışlar sergilenmesi gerektiği belirtilir.

Dil: Şiirde “Zavallı Hasan”, “güzel satırlar”, “demir kapı”, “köylü arkadaşlar”, “on beş yıl” söz öbekleri sıfat; “eşek cenneti”, “insan cenneti”, “iyimserliğinin karşısı”, “adalet sıtması”, “cehennem ateşinin hası” ise isim tamlamasıdır. Fiillerden ziyade isim soylu sözcükler daha fazladır. “Mapusane” sözcüğü halk ağzından alınmıştır. “Eşek cenneti” ve “karı” sözcüğü argo bir kullanımdır.

Ahenk: Serbest ölçü ile yazılan şiirde, birimlerdeki dize sayıları da farklılık göstermektedir. Ses akışı baştan sona aynı düzeydedir.

Bir Müzik

Zihniyet: “Bir Müzik” Hasan İzzettin Dinamo’nun, hapishanede kaldığı dönemde içeri-dışarı ayrımını yaptığı bir şiirdir. Dinamo, dışarıyı hayal ederken müzikten yararlanmıştır.

Yapı: Tek bir bölümden oluşan şiirde, içeri-dışarı ayrımı yapılmaktadır. Dışarıda yaşanan ya da yaşanabilecek her türlü zorluğu öngörebilen şair, tüm bunlara rağmen özgürlüğün kıymetini dışarıdan gelen tatlı bir müziğe benzeterek şu dizelere yer verir:

“Bir müzik geliyor demir kapıların ötesinden Karnı tok, aşık, mutlu bir müzik

Ne yazık

Benim yüreğim yaralı Benim yüreğim ezik.

Belki bundan dolayı güzel serbestliğin türküsü.”(Dinamo, 1974: 18)

Tema: Şiirde özgürlüğün kıymeti vurgulanır. Hapishanede bir mahkûm olan şairin içinde bulunduğu bu kapalı mekân onu fazlasıyla yormuştur. Dışarıda, insanların karşılaştığı her türlü zorluğu bilmesine rağmen içerideki zorlukların daha fazla olduğunu belirtmektedir.

Dil: Şiirde “bir müzik”, “mutlu bir müzik”, “ne dertli insanlar”, “demir kapı”, “bir senfoni” söz grupları sıfat; “demir kapıların ötesinden”, “benim yüreğim”,

“serbestliğin türküsü”, “zengin gürültüsü” ise isim tamlamasıdır. Dizelere bakıldığında fiillerin az sayıda, isim soylu sözcüklerin ise daha fazla olduğu görülmektedir.

Ahenk: Serbest ölçü ile yazılan şiirde, ses akışı aynı düzeyde devam eder. Düşünen İnsan İçin

Zihniyet: “Düşünen İnsan İçin” Dinamo’nun, hapishanede kaleme aldığı şiiridir. Düşünen bir insan olarak içeride kalmanın zorluğunu anlatırken içinde kaldığı yüksek duvarlardan söz etmiştir.

Yapı: İki birimden oluşan şiirin ilk kısmında, hapishane dışından gelen bir müziğe değinen Dinamo, yüksek duvarlardan geçmenin mümkün olmadığı gerçeğini vurgular:

“Bir müzik geliyor dışardan Umduran, çağıran bir müzik. Ne yazık yecüc mecüclerim Delemiyor şu yüksek duvarları

ne yazık. (Dinamo, 1974: 19)

İkinci kısımda, içeride kalmanın zorluğuna değinir ve burada geçirdiği günlerin sona ermesini ister.

Tema: Hapishanede bir mahkûm olan şair, özgürlüğüne kavuşmak isteğindedir. Bu noktada tutuklu geçireceği günlerin sona ermesini dilemektedir.

Dil: Şiirde “bir müzik”, “umduran çağıran bir müzik”, “şu yüksek duvarlar”, “koşar adım”, “duyan düşünen insan” söz öbekleri sıfat; “pandoranın kutusu” ise isim tamlamasıdır. Cümleler emir kipi ve şimdiki zaman yapısı ile oluşturulmuştur.

Ahenk: İki birimden oluşan şiirde, kafiye kullanılmıştır. Ses akışı baştan sona aynı düzeydedir.

Daha Nice

Zihniyet: “Daha Nice” Dinamo’nun hapishane ile başka mekânları karşılaştırdığı şiiridir. İçinde bulunduğu hapishanenin karşılaştırdığı diğer mekânlara göre bir nebze olsun iyi olan özelliklerine sığınarak avunmaya çalışmaktadır.

Yapı: Dört bölümden oluşan şiirin ilk kısmında, insanoğlunun çok zor zamanlar geçirdiği gerçeği vurgulanır. Hayatta insanı zorlayan mekânlara değinilir. Bir sonraki bölüm ise bu mekânlarla kıyaslanan hapishanenin anlatıldığı kısım olur. Buradaki yaşam şartlarından şöyle söz edilir:

“Bizim mapushanede yalnız acı sıla türküleri Karısızlık, kızsızlık

Biraz keyfince gezememek Biraz kötü yemek

Biraz kin, biraz öfke

İşte, hepsi bu…” (Dinamo, 1974: 19-20)

Bu kapalı ceza mekânını anlatan dizelerden sonra haline şükreden şair, eski zamanlarda insanların başına gelen zincirlenmeler, yakılmalardan söz eder. Tüm bu anlatılanlardan sonra insanın kötü günlerine rağmen aydınlık günlerin geldiğini/geleceğini sözlerine ekler.

Tema: Şair anlattığı mekânlar ve hapishaneyi karşılaştırarak özgürlüğün önemini vurgular. İnsanoğlunun geçtiği zor zamanlardan yaşanan kötü olaylardan söz ederek içinde bulunulan mekânın ve yaşam şartlarının daha iyi olduğunu belirtir.

Dil: Şiirde “nice kötü günler”, “ölü akan dehliz”, “kötü yemek”, “kara ekmek”, “altın tepsi”, “acıyı şefkati bilen bir ulus”, “o karanlık çağlar” söz öbekleri sıfat; “Gestaponun işkence odaları”, “zehirli gaz odası”, “yeraltı kurşunlama yerleri”, “İspanya’nın kanlı enkizitörleri”, “sıla türküleri”, “pazar yeri”, “Herodes’in buyruğu”, “özgürlük bahçeleri”, “insanoğlunun başı”, “özgürlük dağları” söz öbekleri ise isim tamlamasıdır. Dizelerde geniş zamanın olumsuzu ve şimdiki zamanın olumsuzu kullanılmıştır. “Mapusane” sözcüğü halk ağzından alınmıştır. “İnsanoğlu” ve “yeraltı” sözcükleri birleşik isimdir. “Oluk oluk”, “gıcır gıcır” söz öbekleri ikileme iken; “yemyeşil” sözcüğü pekiştirilmiş sözcüktür.

Ahenk: Serbest ölçü ile yazılan şiirde, dizeler tek bir satırda tamamlanmamış, bir sonraki dizeye taşırılmıştır.

İlkyaz Yağmuru

Zihniyet: “İlkyaz Yağmuru” şairin, hapishanedeyken kaleme aldığı şiiridir. Yağan yağmur esnasında hapishanede yaşananları ifade etmeye çalışırken; dışarıdan uzak kalan mahkûmların ve kendisinin hislerini yansıtmıştır.

Yapı: Üç bölümden oluşan şiirin ilk kısmında, yağan yağmurun pencerelere çarptığı, pencere önlerindeki çiçeklerin yağmurdan nasıl etkilendikleri ifade edilmektedir. Sonraki kısımda yağan yağmurun, fırtınanın damlara değdiği söylenir. Son kısım ise içerideki mahkûmların durumu ve yağmurun onlara etkisi üzerinedir:

“Mapusane sessiz Mahpuslar susuyor. Mahpuslar

Azgın sıla özleminin gerisinde pusuyor.” (Dinamo, 1974: 22)

Tema: Hapishanedeki mahkûmların ve kendisinin şahit oldukları yağmurun yaratmış olduğu etkiden söz edilen şiirde, dışarıya olan özlem hissedilir. Doğanın bir argümanı olan yağmur, içerideki mahkûmları masumlaştırıp onlardaki özlemi daha belirgin hale getirmiştir.

Dil: Şiirde “ilkyaz yağmuru”, “çiğdemlerin menekşelerin düşleri”, “kahkaha çiçeklerinin gülüşleri”, “yeşil yaprak yağmuru”, “fırtınaların kanatları”, “sıla özleminin gerisi”, “köy masalları” söz öbekleri isim tamlaması; “kırmızı damlar” ise sıfattır. “Camlarda çiğdemlerin/Menekşelerin düşleri/Camlarda kahkaha çiçeklerinin gülüşleri” dizelerinde çiçeklere insana özgü özellikler verilerek kişileştirme yapılmıştır. “Çiçekten apak kesilmiş fırtınaların/Kanatları değiyor kırmızı damlara” dizelerinde ise fırtınaların kanadı denirken mecazlı bir söyleyiş görülmektedir. “Sıla özlemi/Yine söylüyor mahpuslara/Şeker gibi köy masalları” dizelerinde sıla özleminin konuşması ile kişileştirme yapılmıştır. Köy masallarının şekere benzetilmesiyle teşbih sanatına yer verilmiştir. Dizeler incelendiğinde genellikle şimdiki zaman yapısının kullanıldığı görülmektedir. “Mapusane” ve “mahpus” sözcükleri halk ağzından alınmış kelimelerdir.

Ahenk: Serbest ölçü ile kaleme alınan şiirde, ses akışı aynı tondan devam eder. Yalnızlığım

Zihniyet: “Yalnızlığım” Dinamo’nun, hapishanede kaldığı süre içindeki ruh halini yansıttığı şiiridir. Bir mahkûmun başa çıkmakta zorlandığı duygulardan biri olan yalnızlığın şairin gözünden ifadesi dizelere yansımıştır.

Yapı: Yalnızlığının nerede olduğunu söylediği dizelerle şiirine başlayan Dinamo, içinde bulunduğu hapishaneye yalnızlığının geldiğini belirtir. Yalnızlığını içeri almadığını ve yanında daha fazla yalnızlık getirdiği zaman onu içeriye aldığını

söyleyerek olağanüstü bir anlatım kullanır. Devamındaysa hapishanede kişilerin yanında gezen yalnızlığın bu mekân içindeki izlenimlerine yer verir. Dışarıda gezen sonrasında yine bu kapalı mekâna gelen yalnızlığın, hapishaneye geldikten sonra yaptıklarına şöyle değinir:

“…Yalnızlığım Kirpiklerinin ucuyla Destanlar yazıyor

Koğuşun tahta kurusu ezilmiş karşı duvarına. Yalnızlığım

Türküsünü söylüyor

Bütün koğuşları dolduran yalnızlığın göğüs geçirerek. Sonra, volta vurmaya çağırıyor beni Ayın eski bahçesinde

koluma girerek.” (Dinamo, 1974: 30-31)

Bu dizelerden sonra şair, hapishane içinde gezer; devamındaysa hapishane dışına çıkar. Dışarıdan hapishaneye bakan ve sonrasında bu kapalı mekâna dönen yalnızlığın ardından dışarıyı anlatan dizelere yer vererek şiiri tamamlar.

Tema: Şiir, yalnızlığın üzerine kurgulanmıştır. Hapishanede bir mahkûm olarak yaşadığı bu duyguyu hacimli bir şiirle dile getirir.

Dil: Şiirde “güzün son gülü”, “güz yaprakları”, “koğuşun kapısı”, “cırcır böcekleri”, “ishak kuşu”, “mapusanenin ardı”, “mapusanenin damı”, “bizim kediler”, “mapusanenin dışı”, “susuş kulesinin üzeri”, “gurbet türküsü”, “Hasan Saka’nın şoförü”, “peri bacaları”, “guguk kuşu”, “yatağın üstü”, “Hatip çayı”, “iğne kokuları”, “kirpiklerinin ucu”, “koğuşun tahtakurusu ezilmiş karşı duvarı”, “ayın eski bahçesi”, “mapusane duvarları”, “nöbetçi jandarmanın yanı”, “şeytanın sırtı”, “ortaçağ mahkumu”, “işkence çarkı”, “din şehidi”, “Neron’un zulüm cenneti”, “kan rengi”, “bozkır denizinin ufku” söz öbekleri isim tamlaması; “bir ılıkça kuytu”, “son acı nota”, “kızarmış su”, “bir uzak mağara”, “iki kişi”, “ertesi gün”, “bir düzine”, “bu gece”, “bir konser”, “iğdeli söğütlü dere”, “birkaç kuçukuçu”, “nöbetçi jandarma”, “Bızdık Hasan”, “bu gece”, “penbe fundalıklar”, “tatlı bir yaramaz”, “bir kuytu”, “külrengi kehlibar tesbih”, “bütün koğuşlar”, “çırılçıplak kızlar”, “katranlı direkler”, “ıssız bir tepe”, “bütün bozkır” söz öbekleri ise sıfattır. Dizeler incelendiğinde bazı sözcüklerin yazımında hataların olduğu görülmektedir. (yapraklariyle, nağra, kehlibar) Cümlelerde genellikle geçmiş zaman ve şimdiki zaman yapıları kullanılmıştır. Şiire başlığını da

veren “yalnızlık” şiir boyunca insana ait olan eylemleri yaptığından dolayı kişileştirilmiştir. Yalnızlığın yaptığı eylemlerle ilgili kurulan cümlelerde teşbih sanatına yer verildiği görülür. “Yalnızlığım” sözcüğünün sürekli tekrarlanması ile tekrir sanatı yapılmıştır. “Mapusane”, “mahpus”, “bencileyin” sözcükleri ve “çim-” eylemi halk ağzından alınmıştır. “Çalıkuşu” ve “ortaçağ” sözcüğü birleşik sözcük iken, “çırılçıplak” pekiştirme yapılmış bir kelimedir.

Ahenk: Oldukça hacimli olan şiirde, serbest ölçü kullanılmıştır. Şiirin başlığı olan aynı zamanda içinde de sıklıkla kullanılan “yalnızlığım” sözcüğü sürekli tekrarlanarak ahenk oluşturulmuştur.

Mahkûmla Fare

Zihniyet: “Mahkûmla Fare” zindandaki yalnız mahkûmun fareyle arkadaşlığını anlatır. Çevresinde kimseyi göremeyen mahkûm gördüğü tek canlı olan fareyi kendine yakın hisseder ve onunla arkadaş olur.

Yapı: Şiire zindanda bir fare ile bir mahkûmun arkadaş olduğunu anlatan dizelerle giriş yapılır:

“Bir zindanda yaşayan bir mahkûm Bir fareyle dost olur.

Fare her yemek zamanı mahkûmun yanına sokulur. Onun verdiği kırıntıları yer

Derdini dağıtır zavallı prangalı mahkûmun.” (Dinamo, 1974: 37)

İkinci birimde, mahkûm ile farenin dostluğunun kısa sürdüğü ve zindana gelen gardiyanın fareyi öldürdüğü söylenir. Devamındaysa gördüğü bu durumun şoku ile mahkûmun gardiyanı öldürdüğü, kendisinin de zincirlenerek götürüldüğü belirtilir. Son kısımda, şair bilge bir tip olarak şiire girer ve fikirlerini söyler. Yaşanan bu olayın davasını görmek için altın sayfalı hukuk olması gerektiğini ve bunun dışındaki hiçbir şeyin bu duruma çözüm bulamayacağını vurgular.

Tema: Mahkûm zindandaki yalnızlığını fare ile dağıtmaya çalışır. İlk dizeden

Benzer Belgeler