• Sonuç bulunamadı

İstismar yaşantısı açığa çıktıktan sonra süreci zorlaştıran etmenler . 75

3. BÖLÜM

3.5. İstismar yaşantısı açığa çıktıktan sonra süreci zorlaştıran etmenler . 75

değildi ama ablalar Pınaar, Mihriban, Emine geldi annesi geldi bize, biz de kaldılar hep beraber yattık kalktık. Olaylar tekrar konuşuldukça konuşuldukça dinledikçe kafasına artık yer etti.”

Rahime ise küçük kızı Rümeysa’nın ayrıldıktan sonra depresyona girdiğini belirtmiştir.

Ayrıca mahkeme henüz sonuçlanmadığı için babanın dışarda olduğunuRümeysa’nın okuluna gittiğini ve bu duurmun Rümeysa’nın davranışlarını etkilediğini belirtmiştir.

“Seda’nın karşısına çıkmıyor. Şöyle bir şey var, nevanın karşısına çıktığı iki sefer neva polise direkt haber verdiği için mukavemetten dolayı direkt karakola nezarethaneye çekildi. …Rümeysa’yla kuruyor, Rümeysa bize çok sonra söylüyor, böyle durgunluk, kapalılık, ondan sonra kendine göre çekiniklik, küçük noktalara saklanmak, koltuk kenarlarına yapışıp kalmak. Sonra biz ne olduğunu sorduğumuzda, neden böyle yaptığını sorduğumuzda otomatik olarak sonra bir bakıyoruz, ben bugün babamı gördüm, yine geldi, böyle şeyler söyledi.”

kafayla onu da bilemem. Çalıştım, benim o çocuklarım akşama kadar kimlere emanet etcem? Eve mi emanet etcem. Yaşadıkları olayı yaşadıkları evde dursunlar, interneti açsınlar, nerelere girsinler, kim görcek ha naptıklarını ne bilcem ben çocuklarımın. Bu duyguyla bana sosyal hizmetler diyor ki bi işe gir çalış, kescez uyardı maaşı. Eee aferin e kesin buyurun. Beni kim anlayacak ya? … İstersen kötü yola düş para için. İstersen aç kal. İstersen iş bul çalış. Ne istersen yap mı diyorlar yani. Ben mi istedim böyle bir babayı, ben mi istedim böyle bir hayatı hah. Benim gibi kaç tane aile var artı bu davadan dava açıldıktan sonraki süreç o kadar zor bir süreç ki anlatamam.”

Annelerin ekonomik özgürlüklerinin olmaması, özellikle herhangi bir destekleyici sistemin olmadığı yerlerde ve dönemlerde daha zorlayıcı olabilmektedir. Ancak annelerin çalışması da her zaman maddi olarak rahat ve özgür oldukları anlamına gelmemektedir.

Rahime tam zamanlı bir işte çalışmasına rağmen, eşinden kalan borçları ödemeye devam ettiği için ekonomik olarak zorlanmaktadır.

“Maddiyatım son dört beş yıldır biraz, bir parça daha iyi olsaydı, ben bu kadar beklemezdim, eyvallah etmezdim. Çünkü ben üç kere evi terk ettim, maddiyatım yüzünden mecburen oturdum geri dönmek zorunda kaldım. Ne kendim için ne çocuklarım için oturup şey yapmazdım. Ha bu son bir yıllık süre içinde araştırırken de gördüm. Çalışan insana devlet o kadar destek vermiyor. Sadece sosyal anlamda veriyor ama bu sosyal anlamdaki desteği de yetmiyor. Çünkü maddiyat da bir yerden sonra tükeniyor. Ben bu ay kiramı ödeyemedim. Elektrik, suyu, doğalgazı ancak faturaları ödedim, kapattım. Cebimde kalan parayla da anca çocuklara yol parası yapacağım, gerisi hadi çık işin içinden.”

Devlet kurumları olan belediyeler tarafından verilen destekler aslında insan haklarının bir parçasıdır. Ancak sağlanan destek kadar çalışanların kişilere yaklaşımı da son derece önem taşımaktadır. Zahide belediyeyle görüşmeye gittiğinde karşılaştığı tavır nedeniyle oradan ağlayarak ayrıldığını ve ağlarken “dilenci” olmadığını belirttiğini söylemiştir.

“Dosyayı da önüne koydum. Çocukların ifadesini okuyor, kızların ifadesini. Dedim ki bakın ben yardımlarınızı bekliyorum. Bu haldeyim, ben o evde oturmak istemiyorum. Benim maddi imkansızlıklarım var, şimdi avukata gidiyorum, karakola gidiyorum, hastaneye gidiyorum, ÇİM’e (Çocuk İzlem Merkezi) gidiyorum, vekalet ücretleri bunlar hepsi benim üzerimde. Bana gülerek dedi ki sen kaymakamlığa başvırdın mı? Gülüyor böyle, önündeki yazdığı şeylerde çocukların feryadı yazıyor ve gülüyor bana. Gülerek bu cevabı verince dosyayı aldım elinden, yazıklar olsun size dedim. Siz buraya bizlerin oylarıyla gelip oturuyorsunuz, insanların vergileriyle maaş alıyorsunuz ama şu yaptığınız İslamiyet’e de yakışmıyor. Ben size Allah’a şikayet edecem. Bu koltuğa layık değilsiniz siz dedim, dosyayı aldım çıktım. Ben sizi Allah’a şikayet edecem diye ağlayarak çıktım ben o binadan bağıra bağıra. Arkamdan bu bayan geliyor Zahide Hanım Zahide Hanım. Ben dedim dilenci değilim, ben dilenci değilim [ağlaması arttı] onun için gelmedim buraya diye gittim ben oradan.”

İhtiyaç duyulan destek aile sistemini de içermektedir. Anneler sadece istismar öncesinde değil, istismar sonrasında da kök aile desteklerini hissedemediklerinden söz etmektedirler. Anneler kök aileleri istismar sürecini bilmelerine rağmen onlardan herhangi bir destek algılamadıklarını, bu durumun onları daha da çıkmaza sürüklediğinden ve çaresiz hissettiklerinden söz etmiştir. Rahime ile yaptığım görüşmede

bu konuda annenin çok yalnız olduğunu hissettim. Kök ailesinin destek olmamasının yanı sıra sözel şiddet uygulayarak süreci daha da katmanlaştırması dikkat çekmektedir.

“Hepsini biliyorlar, Seda’yı anlattım. Amcam eski polis memurudur, küçük amcam polis memurudur. … Ondan sonra avukata kendimiz gittik beraber. Avukatı, psikoloğu, şunu bunu, konuşmaları, bu çocuk doğru söylüyor. Cümlelerini duydular. Duymasalar, diyeceğim ki duymasalar bunlar benim sanrılarım, şeylerim ben bunları uyduruyorum, çocuklarımı öğütlüyorum şey yapıyorum diyebilir insanlar. Ama avukat var, polis var, şey var hani bir sürü evrak var, bir sürü şey var. Ortada bir gerçek var. Ne haliniz varsa görün dediler ve beni iki çocukla ortada bıraktılar.

Kaldık biz, hiçbir şey yok. İlerleyemiyoruz. Arıyorsun, soruyorsun cevap vermiyorlar. En son açtığım aradığımda babam bana hakaretin bini bir para, or…, kah…, şerefsiz bilmem ne osu busu.

Dedim ki ne yaptım? Milletin altından mı topladın sen beni, ben dedim erkeklerle yattım da sen dedim damadından ayrıldığım için mi şey yapıyorsun? Böyle bir şey mi yaptım hayır. Ben o adamı çocuklarıma istismardan dolayı bıraktım. Benim evlatlarıma dokunduğu, iliştiği için, ilişmeye çalıştığı için bıraktım. Siz bunun farkında mısınız? Siz toplum gözünde bize ne olacak, bize laf gelecek söz gelecek o gelecek bu gelecek diye kendinizi çekerken, ben ateşin ortasında geziyorum iki evladım için.”

Zahide ise istismar süreci sonrasında mecburen çocuklarıyla beraber istismarın yaşandığı evde yaşamak zorunda kalmalarını kök aile desteğinin olmaması ile açıklamaktadır.

“O yıkıp dökeceğim eve mecburen gittim, nereye gideyim? Kimim var? Anne yok, baba yok kardeş yok, dayı yok, hala yok kime gideyim?”

Çalışmaya katılım sağlayan anneler de özellikle süreç içinde kök ailelerinin destekleri olsaydı, bu süreci daha kolay atlatabileceklerini belirtmişlerdir.

“Ailemin desteği vaktinde olsaydı, bu adamın karşısından durup sen bizi çoluğumuza, çocuğumuza ne yapıyorsun deyip bir dağ gözdağı verselerdi, belki bu kadar kendini şaha kalkmazdı.” (Rahime)

Benzer şekilde Zahide de ebeveynin salt varlığı değil, aynı zamanda ebeveyninin eğitime katkısıyla süreci değiştirebileceğini düşünüyordu.

“Aile çok önemli, anne baba. Babam yoktu ama annem beni okutsaydı, annem beni evlendirmeseydi, elime ekmeğimi almış olsaydım, bunları yaşamazdım belki..”

Sinem de benzer bir biçimde ailesinin maddi olarak desteğinin yetmediğini, duygusal desteğe de ihtiyacı olduğunu belirtmiştir.

“G: Bütün bu yedi yıllık süreçte ne olsa size daha iyi gelirdi, neyin eksikliğini çektiniz?

A: Ailemin sevgisinin, onlar bana sadece çatı verdi başka bi şey değil.

G: Ailemin sevgisi dediniz. Biraz daha açar mısınız?

A: Yani buraya geldikten sonra dedim ya sadece çatı başımda ve maddi olarak bana destek oldular.

G: Sinem’in neye ihtiyacı vardı?

A: Sinem’in en çok sevgiye ihtiyacı vardı [sesi kısıldı burada]. Çok. Herkesten çok, çocuklardan çok Sinem’in o an sevgiye ihtiyacı vardı. Çünkü ben aile sevgisi görmedim, geçmişten de görmedim yani. Geçmişte de görmedim. Yani ben isterdim ki karakolda haber verildiğinde yani annemin kendini ölüme atıp da beni oradan gelip almasını isterdim, ki ben nasıl çocuklarıma o halde bile sahip çıkabildiysem annemin de aynısını yapmasını isterdim ama annem kaçtı benden. Beni orada tek başıma bıraktı.”

3.5.2. Sisteme güvensizlik

Annelerin ya da şiddete uğrayan bireylerin harekete geçip, süreci nispeten daha kolay atlatabilmelerinin en çok kolaylaştıran etmenlerden biri yaşadıkları toplumdaki destek mekanizmalarına güvenmeleridir (Paslı, 2019). Anneler bu süreçte sisteme ilişkin güvensizliklerin olduğunu belirtmişlerdir. Sinem, Şerife’den istismarı ilk öğrendikten sonra kadın doğuma gitmiş, sonrasında da yasal süreç başlamıştır. Karakolda oldukları zaman sürecinde dahi kaygı yaşadıklarını belirtmiştir.

“Karakoldayız, annem dedi ki hani burası güvenli değil, gelecekleri ilk yer burası. Hani başka yere götürün. E nereye götürcekler adamlar, evlerine mi götürcekler beni yani?”

Güvensizlik her zaman kısa vadede sonlanmamakta ve her zaman sadece istismar suçunu işleyen kişiden kaynaklanmamaktadır. Failin ailesi ya da çevresi de annelerin yaşam haklarının elinden alınacağına dair korkuyu ortaya çıkartabilmektedir. Sinem, istismar suçundan dolayı baba tutuklandığında da koruma kararının devam etmesini beklediğini, ancak altı ayın sonunda koruma kararının, babanın ailesinin yaşadıkları şehri bilmelerine rağmen kalktığını belirtmiştir.

“Burada olduğumu biliyolar, zaten bi dönem şey can güvenliğim olmadığından dolayı koruma kararımız, adres gizliliği kararımız vardı. Bi dönem böyle devam etti, sonra kendi cezaevinde olduğu için ııı şey mahkeme şey kararını vermiş, hani şey cezaevinde olduğu için zarar veremez. E ben zaten onun için istemedim ki ailesi için istedim. Sadece bi altı ay ailesi için devam etti, ondan sonra kestiler.”

Rahime ise istismar sahnesine tanık olduktan sonra harekete geçtiğini, ancak koruma kararları olmasına rağmen korunacağına inanmadığını belirtmiştir.

“Evet, ağzından penisini gördüğümde zaten şoklara girmiş durumdaydım. Gırtlağımda bir tane bıçak hadi söyle söyleyebilirsen. Git polise gidebilirsen. Polis kaç gün koruyor? Aralık ayından beri benim kaç tane koruma kararım var. Aşağıda bir tane şöyle dosya dolusu koruma kararı, mahkeme kararları. Ama çağrı üzerine gelip de polisler müdahale edene kadar, adam eğer gelse beni indirse Allah rahmet eylesin.”

Zahide de istismar yaşantısının ortaya çıkmasından sonra, dava sürecinde baba cezaevine girene kadar güvensiz hissettiğini belirtmiş ve bu güvensizlikle birlikte öfke duygusunu da dile getirmiştir.

“Eee bu devlet n’apıyor? Köprüler yapıyor, camiler yapıyor boş boş içinde cumadan cumaya dolan camiler, ondan sonra işte şu kadar iyiyiz bu kadar iyiyiz. Bana sorsunlar, hiç iyi değilsin. Hiç kusura bakmayın. Bana sahip çık. Ben geceleyin saat 2’de 2 ay uyumadım da, bu cezaevine girene kadar tüfek kapının arkasında ben çocuklarımın başında bekledim. Çünkü evim korumalı değil, şuradan atlar buradan atlar girer. Camı kırar, camı itekler girer. Düzgün değil ki hiçbir şey, ben bi gecekondu da oturuyom. Çocuklarıma bi zarar gelmesin diye ben iki ay orada uyumadım. Neredeydi devlet?

Ne zamanki gastede köşe yazısı yazıldı, o gün savcılık harekete geçti, o günün ertesi günü tutukladılar. Bu mu lazımdı? İlla ki medyaya mı düşmek lazımdı bana yardım etmesi için bu devletin.”

3.5.3. Hukuki sürecin zorluğu ve uzunluğu

İstismarın ortaya çıkması doğası gereği uzun yıllar alabilmektedir. Ancak ülkemizde istismar ortaya çıktıktan sonraki süreç de zorlayıcı olabilmektedir. Anneler istismar ortaya çıktıktan sonra da uzun zamanlar geçtiğinden ve bu geçen sürenin yıpratıcı olduğundan söz etmektedirler. Sinem “4 yıldan ama 4 yıl oldu bana 40 yıl. Ben 40 yıllık ömrümü yaşadım gitti, ben öyle düşünüyorum, ömrümden ömür gitti çünkü” olarak tanımladığı sürecin zorluğunu şöyle anlatmıştır:

“Yani ııı bana zor gelen zor olan sonuçlanmıyor, dava sonuçlanmıyor. Beklemek çok zor biliyor musunuz? Kararın sonucunun ne olacağını bilmiyorsunuz, son dakika golü attı bana mesela çocukların velayeti için. Dedi ki akli dengesi yerinde değil bu görmüş olduğu psikolojik tedavileri ortaya attı, kullandığım ilaçları ortaya attı. Ben burada 2 defa heyete girdim, akli dengem yerinde mi değil mi diye. Ondan sonra çok şükür rabbime. Oradakiler dediler ki sen bizden daha akıllısın.

Ben ben deli değilim ki, ben sadece onun yaptıklarına artık tahammül edemiyordum. Dengem bozulmuştu artık.”

Bazı zamanlarda ise verilen cezalar yetersiz olabilmektedir. Ülkemizde cinsel istismar davalarında cezasızlık bilinen bir gerçektir (Antakyalıoğlu, Kumcu ve Korkmaz, 2014).

Zahide’nin kızlarına yapılan cinsel istismar sürecinin 15 yıl sonrasında ortaya çıkması ve

“zaman aşımı” yorgunluk hissini arttırmıştır.

“A: Yoruldum, şu adalet şu adalet hak ettiği cezayı verse şu şerefsize. Kaç hayat bak. Eski eşim, çocuklarım, kendi eşi, amcasının şey teyzesinin kızı, çocukları, esrar, eroinden içerdeler çocukları, oğlunun ikisi cezaevindeler esrar eroin.

G: Ne kadar verdiler Mustafa beye ceza

A: Sadece Nurullah’a yaptıklarından 12 yıl verdi, 8 yıl ceza. Baba olduğu için 4 yıl daha koydular, 12 yıl verdiler. Sibel’in o görüntüsüne 3 ay verdiler.

G: Kızların dilekçesi?

A: Kızların dilekçesi, bu iş 2002 de oldu ve 15 yıl içinde tekrar bir şikayet olmadığı için G: Zaman aşımı

A: Zaman aşımı, davayı düşürdüler.”

Dava süreçlerinin uzunluğunun yanında, çocukların sürece dâhil olduğu zamanlarda çocuklar tekrar tekrar olayı anlatabilmekte, çocuklara gelişimine ve haklarına uygun olmayan sorular da sorulabilmektedir. Bu durumun önüne geçilebilmesi ve ikincil travmatizasyonu önlemek için Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM) açılmıştır (Topdemir, 2016). Bu merkezlerde çocukla görüşme konusunda eğitimli olan uzmanlar çocukla görüşme yapmaktadır. Ancak Seda’nın sürecinde ÇİM değil, doğrudan mahkeme yer almıştır. Sorulan sorular istismarda Seda’nın rolü olup olmayacağına ilişkindir ve bu durum çocukta da çok rahatsızlık hissi uyandırmıştır.

“Dar giyer misin, açık giyer misin, göğsün açıkta gezer misin, mini etek giyer misin? Seda bu tür sorulara çok sinir oldu. Ben dedi, çuval gibi şeyler giye giye gezerdim sırf dikkatini çekmemek için, siz dedi bunları bana soruyorsunuz ama dedi ben böyle şeyler yapan insanım, niye böyle şeyler bana soruyorsunuz?”

Zahide ise bu zor sürece devam etmesinde kendisine güç sağlayan etmenlerden birinin aynı süreci yaşayan diğer annelerin mücadelesi olduğundan söz etmiştir.

“Benim gibi kaç tane aile var artı bu davadan dava açıldıktan sonraki süreç o kadar zor bir süreç ki anlatamam. Şimdi insanların çoğu saklıyorlar, ben kaymakamlıkta bi bayanla çalıştım. Babası kızına cinsel taciz yaptı diye iki sene önce boşanmış. Eee? … Dava etmemiş. Ben ayrıldım, boşandım, kurtuldum. Peki dedim Aysel Hanım bakın bunu yapmak doğru mu? Sadece boşanmak. O yaptığının cezasını çekmeyecek mi? E dedi bana bi zararı yok. Sana zararı yok ama başka kızlar da var, başka insanlar var, başka anneler var. Onların ciğeri yanmayacak mı? Neden dedim uğraşmıyorsun? Dedi valla ben hiç uğraşamam. E şimdi tamam. Kadın bi yönden haklı. Ben o kadar uğraşıyom ama ne kadar yoruldum. Ne kadar bıktım. Kolay değil, bu süreç çok zor bir süreç. Yani beni bu süreci devam ettirdiğim için, beni değil benim gibi anneleri böyle bir sürece başlayıp da devam ettiriyorsa gerçekten, caymadıysa, davasından vazgeçmediyse, been kanımın son damlasına kadar devam edicem. Ne olursa olsun. Benim ölümüm de olsa sonunda, ben bundan vazgeçmem. Bitti, bu kadar basit.”

4.BÖLÜM

TARTIŞMA

Aile içi cinsel istismara maruz bırakılan kız çocukları annelerinin sürece ilişkin öznel deneyimlerini değerlendirmek amacıyla YFA uygulanmış ve uygulanan analiz sonucunda üst temalar saptanmıştır. Bu temalar (1) İstismarın yaşanmasına zemin hazırlayan mevcut risk etmenleri, (2) İstismarın gün yüzüne çıkması, (3) İstismarın sürecinde anne olmak (4) Annelerin gözünden istismar sürecinde çocuklarda gelişen psikolojik sorunlar, (5) İstismar yaşantısı açığa çıktıktan sonra süreci zorlaştıran etmenler ve (6) İhtiyaç duyulan destek: “Gelinlikle çıkılan eve kefenle dönme” olmasaydı şeklinde bulgular kısmında aktarılmıştır. Annenin deneyimine ilişkin temalar oluşturulurken, istismar olgusunun ortaya çıktığı an, öncesi ve sonrası süreçler bir arada ele alınmıştır. Bu tür bir yaklaşım seçilmesinin en önemli nedeni istismar olgusunun belirli bir anla sınırlı bir olgu değil;

anneye ait yatkınlaştırıcı etmenler ve sonrasındaki annenin deneyimleri de içeren bütüncül bir süreç kabul edilmesidir. Bulgular bölümünde temalar, katılımcıların aktarımlarıyla örneklendirilmiştir. Bu bölümde ise elde edilen bulguların, temaların;

alanyazındaki mevcut bilgiler ışığında tartışılması amaçlanmaktadır.

4.1. İstismarın Yaşanmasına Zemin Hazırlayan Etmenler: İstismar