• Sonuç bulunamadı

Milli Mücadelenin devam ettiği yıllarda, dönemin Erkan -ı Harbiye-i Umumiye vekili İsmet İnönü 1920 yılı sonsunda Maarif Vekili Dr. Rıza Nur’u ziyaret ederek, “milli heyecanı koruyacak, milli azim ve imanı besleyecek, zinde tutacak, Fransızların Marsailles marşına benzer bir marş yazılmasını ordu adına teşvik eder. Bunun üzerine, bir yarışma açılacağı Maarif Vekâleti aracılığıyla mekteplere, matbuat aracılığıyla da Türk şairlerine duyurulur. İlanda, 1920’de edebi heyetçe, gönderilen eserlerin arasından bir seçme yapılacağı ve marş olarak seçilen parçanın yazarına 500 lira, besteyi yapan kişiye de 1000 lira mükâfat verileceği bildirilir. Yarışmaya katılan 724 eserden hiçbirisi bu mücadelenin ruhunu ifade edebilecek değerde bulunamaz.169

Yarışma duyurulduğu zaman verilecek 5 00 lira mükafat nedeniyle Akif buna yanaşmayarak, kendisinden bu yarışmaya katılmasını isteyen Hasan Basri Çantay’a “Ben ne müsabakaya girerim ne de caize alırım!...” cevabını vermişti. Bir gün, dönemin yeni Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey, mecliste Çan tay ile görüşerek, kendilerine 500’den fazla marş geldiğini; ancak, bunlardan hiç birisini beğenmediğini ve bu konuda Akif’i ikna etmesini söyler. Çantay da Akif’in müsabaka şeklini ve ikramiyeyi kabul etmediğinden yarışmaya katılmadığını ve buna bir çare bulunması halinde, onu ikna edebileceğini söyler. Hamdullah Bey, bu konuda Akif’in arzusuna uyacaklarını

166

Arabacı, “Eşref Edib ve Sebilürreşad” , 109–110.

167

Edib, Mehmed Akif Hayatı Eserleri , 152.

168

Düzdağ, Mehmed Âkif Ersoy, 112–113.

169

söyleyerek bir tezkire hazırlar ve bunu Akif’e kendisinin vermesini ister. Tezkirede durum şöyle izah edilmiştir:170

“Pek aziz ve muhterem efendim,

İstiklal Marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zati üstadanelerinin şiiri vücuda getirmeleri maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endişeniz icab ettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehyic vasıtasından mahrum bırakmamanızı reca ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim

5 Şubat 1337 Umurı Maarif Vekili Hamdullah Subhi

Çantay, yarışma şartlarının değiştirilebileceğ ini ve verilecek ikramiyenin de alınarak bir hayır kurumuna verilmesi yoluyla Akif’i bu konuda ikna eder.171 Bunun üzerine Akif, iki gün içerisinde İstiklal marşını yazarak hazır hale getirmiştir. 172 Artık İstiklal Marşı yazılmıştır.

Marş, 7 Şubat 1921’de 725 . parça olarak Maarif Vekâleti’ne teslim edilir. Akif’in şiiriyle birlikte üç eser orduya gönderilerek, asker üzerinde en fazla etkiye sahip olan eserin tespiti ve mütalaanın gönderilmesi istendiğinde, en çok Akif’in eserinin beğenildiği ifade edilecek ve bunun üzerine 26 Şubat 1921’de Maarif Vekâleti tarafından meclise gönderilen “İstiklal Marşı” teklifi o gün gündeme alınır ve ilk toplantıda şiirin tab’ ve tevziine karar verilir. 1 Mart 1921 tarihli ikinci toplantı döneminde, marş Hamdullah Subhi Bey tara fından okunur. Büyük bir coşkunluk ve heyecan içinde dinlenen marş, sürekli alkışlarla kesilir. Marşın resmen kabulü meclisin 12 Mart 1922 tarihli toplantısının öğleden sonraki oturumunda ele alınır ve şiir, çok büyük bir çoğunluk tarafından Türk İstiklal Marşı olarak kabul edilir.173

“Kahraman Ordumuza” ithaf edilen marş, Meclise gelmeden önce 17 Şubat’ta Sebilürreşad’ın baş sayfasında, yayınlanmıştır.174

170

Çantay, Akifname, 62.

171

Uçman, bir rivayete dayanarak Çantay'ın, Akif’i inciteceği gerekçesiyle mektubu ona vermekten çekindiğini ifade etmektedir. Bkz., Uçman, “Akif ve Milli Mücadele”, 28.

172

İstiklal Marşı’nın yazılması konusunda Çantay’ın Akif’i nasıl ikna ettiği ile ilgili olarak bkz., Çantay,

Akifname, 63.

173

Bkz., Uçman, “Akif ve Milli Mücadele”, 28. İstiklal Marşı için müzakereler başlarken, Akif sıkılarak salondan dışarı çıkmış ve İstiklal Marşı için verilen 500 lirayı da almayarak onu, yoksul kadın ve çocuklara örgü işlerini öğretmek için açıl an “Darülmesai”ye tahsis etmiştir. Bkz., Çantay, Akifname, 73.

174

Akif’in, milletvekilliği dönemlerinde bu görevden dolayı aldığı para onu rahatsız etmekteydi. Onu çok dah a fazla rahatsız eden ve nefret ettiren; milletvekillerinin bir kısmında ortaya çıkan ihtiraslar, politika cambazlığı arzuları ve dedikodu sevgisidir. 175

1923 yılı Mart’ında Trabzon Mebusu, Bahriye Kurmay Binbaşı Ali Şükrü Bey’in ortada kayboluşu Birinci Me clis’in tarihinde önemli bir dönüm noktasına sahiptir. Kayboluşuna müteakip birkaç gün sonra boğulmuş olarak cesedi bulunan Ali Şükrü Bey, mecliste “İkinci Grup” olarak anılan muhalif mebusların da lideri ve sözcüsü konumundaydı. Daha sonra bu cinayetin, m uhafız bölüğünün başında bulunan Topal Osman Ağa’nın öldürmüş olduğu ortaya çıkmıştır. Kendisi Akif’in yakın dostu olduğundan Akif bu olaya çok üzülmüş ve Akif’in oğlu Emin’in ifadelerine göre, bu olaydan sonra da meclisten soğumuştur.176

Bu olaydan önce, Erzurum milletvekili Gözübüyükzade Ziya Hoca, mecliste küçük düşürülmüş ve Balıkesir vekili Hasan Basri Bey ile Abdulgaffar Hoca meclisten ayrılmış ve son olarak meydana gelen Ali Şükrü Bey’in ölümü de Akif’in meclise istifasını vermesinde büyük rol oynamı ştır. Bu istifa sonrasında Akif Mayıs ayı itibariyle İstanbul’a dönmüştür.177 Mehmed Akif, 1923 Mayıs ayı başında geldiği İstanbul’da Beylerbeyi’ndeki geniş bir eve yerleşir. Sebilürreşad da Ankara’daki son sayını 22 Nisan’da çıkarttıktan sonra, İstanbul’ a dönerek 16 Mayıs tarihli 528. sayısını burada çıkartmıştır. 1923 yılı sayılarında Akif’in, Abdülaziz Çaviş’ten çevirdiği üç yazı dizisi olan; Müslümanlık Fikir ve Hayata Neleri Bahşetti?, Müslümanlık’ta Kadının

Hukuku ve Anglikan Kilisesine Cevap, Sebilürreşad’da çıktı. Yirmi sekiz sayı devam

eden bu sonuncu tercümenin tefrikası 1924’te son bulmuş ve kitap olarak da basılmıştır.178

Akif, 1919–1924 yılları arasında en büyük eseri olan, Safahat’ın Beşinci kitabını teşkil eden Asım’daki manzumelerini yazmıştı r.179 Mehmed Akif bu eseri 18 Eylül

175

Erişirgil, İslamcı Bir Şair, 355.

176

Düzdağ, Mehmed Âkif Ersoy, 119. Fatin Hoca ile Akif arasında geçen bir diyalog da Akif’in milletvekilliğinden çekileceği konusunda ipuçlarını taşımaktadır: “Zafer -i Milli’den sonra bir gün kendisine rastladım:

—Artık siyaset adamı oldun, siyasetten ayrılmak biraz gücüne gider galiba, dedim. Hemen Şeyh Abduh’un istiazesini okudu.

(…)

Allah’a sığınırım: Şu siyasett en, siyaset sözünden, siyaset manasından, siyaset sözünün ağızdan çıkan her harfinden, siyaset namına, içten geçen her hayalden, siyasetin anıldığı her yerden, siyasetten bahseden, yahut siyaseti öğrenen, yahut siyasetle aklını bozan, yahut siyasetle akıll aşan herkesten, siyaset kelimesinin kökünden ve o kökten çıkan iştikakların hepsinden Allah’a sığınırım…” Sarıhan, Mehmet Akif, 195-196.

177

Ünsal, “Mehmet Akif Ersoy”, 86.

178

Düzdağ, Mehmed Âkif Ersoy, 120.

179

1919’dan itibaren neşretmeye başlamış, ancak eserin meydana geldiği manzumelerin büyük kısmı dergide neşredilmeden 1924’te yapılan eserin ilk baskısında yer almıştır. 180

Benzer Belgeler