• Sonuç bulunamadı

İstisna yani diğer bir adı ile eser sözleşmeleri, müşterinin ürünün özelliklerini ve fiyatını belirleyerek üreticiden ilgili malın imalatını gerçekleştirmesini istediği

Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilimdalı, Van, s.106.

84Ustaoğlu: s.74.

85

44

sözleşme olarak adlandırılmaktadır. İstisnanın selem akdinden farkı ise mal bedelinin gelecekte belirlenmiş herhangi bir tarihte ödenmesine olanak sağlaması ve malın sipariş üzerine yapılması yani standart olmaması söylenebilir86. İstisna sözleşmeleri günümüzde ağırlıklı olarak inşaat sektöründe ve ticarete konu olan finansmanlarda kabul görmektedir. Bu durumun sebebi, mal üretiminin selem’deki gibi standart olmaması ve belirlenmiş bir siparişe dayanmasından kaynaklanmaktadır87.

İstisna sözleşmelerinin katılım bankacılığı modeline uyarlanmış şekli ise karşımıza şu şekilde çıkmaktadır; ilk yapılan sözleşme katılım bankası ile katılım bankasının müşteri arasında oluşturulmaktadır, ikinci sözleşme ise katılım bankası ile üretici arasında yapılmaktadır. Aslında katılım bankası, müşterisinin vermiş olduğu siparişe uygun olan malı temin edebilme sorumluluğunu alarak; başka bir yüklenici ile de sözleşme imzalamakta ve iki tarafın (katılım bankası müşterisi ve üretici) arasında arabuluculuk vazifesi üstlenmektedir. Sonuç olarak yüklenici üreticiden almış olduğu siparişe uygun malı ise katılım bankası müşterisine satmaktadır88.

Katılım bankasının, yapmış olduğu ikinci sözleşmenin birinci sözleşmeden bağımsız bir akit olması zorunludur. Burada iki sözleşmenin de bağımsız olmasından kastedilen: üretim yapan firma katılım bankasının iletmiş olduğu siparişi yerine getiremese dahi katılım bankasının ilgili malı müşterisinin istemiş olduğu şartlarda temin edip, teslim etmekle yükümlü olmasıdır. Bu nedenle katılım bankası, müşterisine üretici sipariş edilen malını üretemediği için malınızı teslim edemiyorum diyememektedir89. 86 Şahin: s.58. 87 Odabaşı: s.13. 88Tunç: s.151.

89Aktepe, İshak Emin & Odabaşı, Mehmet(2012): Faizsiz Bankacılık Standartları,

45 İ. TEVERRUK

Teverruk, satın alınmış olan bir malın, nakit sağlamak amacı ile üçüncü şahıslara peşin bedelle satılması olarak tanımlanmaktadır. Katılım bankaları, fon isteyen müşterilerinin talep ettiği tutar kadar olan metali (genellikle platin) Londra metal borsasından peşin olarak almakta, almış olduğu metale ise bir miktar kar ekleyerek müşterilerine vadeli olarak satmaktadır ve bitiş aşamasında müşteri katılım bankasından vadeli olarak almış olduğu metali, Londra metal borsasında satarak nakit elde etmiş olmaktadır. İlgili işlemler ise piyasaların organize olmasından kaynaklı çoğunlukla Londra metal borsasında yürütülmektedir90.

Teverruk yöntemini iyne işlemi ile karıştırmamak son derece önem arz etmekte olup, aralarında farklılıklar bulunmaktadır. Nitekim iyne işlemi; vadeli olarak alınan bir malın tekrardan malın satıcısına daha ucuz bir bedelle geri satılmasıdır91.

Türkiye’de katılım bankalarının, fon kullandırma yöntemlerinden olan teverruk ürününü özellikle kriz dönemlerinde kullandığı göze çarpmaktadır. 2008 yılında Türkiye’de yaşanan kriz sebebi ile piyasaların daralması ve ekonomik konjonktürdeki bozulmalardan kaynaklı olarak nakit akışları bozulan firmaların, katılım bankalarından murabaha yöntemi ile kullanmış oldukları kredilerin geri dönüşlerinde sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Bu sebepten ötürü katılım bankaları Londra metal borsasında işlem yaparak teverruk yöntemi ile firmaların ödemelerini yapılandırma yoluna gitmiştir. Böylelikle hem firmalarına bu zor kriz döneminde destek olmuş hem de firmaların daha da sıkıntıya girmesi sonucu işsizlik sayısının artmasına engel olmuşlardır92.

90

Tanaydı, Yasincan(2016): Türk Katılım Bankacılığının Kurumsal Performanası ve Sürdürülebilir Rekabetteki Strateji Hedefleri; Türkiye Uygulama Örnekleri, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı, Konya, s.18.

91

Tanaydı: s.18. 92

46

Günümüzde teverruk yöntemi katılım bankalarının sıkıntıya giren firmalarına destek vermek amacıyla hala kullanılmakta olup, Londra metal borsasından anlık alım-satım işlemi yapıldığından dolayı da ilgili fon kullandırım yöntemi uygun görülmektedir.

47

LİTERATÜR ÖZETİ

Katılım Bankacılığı’nın yapısı, işleyişi, katılım bankacılığı’nda fon toplama ve fon kullandırmaya yönelik olan çalışmaların genellikle tanımlayıcı çalışmalardan oluştuğu görülmektedir. Bazı çalışmalara kısaca değinmek gerekirse;

Özulucan&Deran (2009) çalışmasında katılım bankalarının prensipleri, amaçları, ortaya çıkış nedenlerini araştırmış ve katılım bankaları ile geleneksel bankaların muhasebe uygulamaları yönünden ve diğer işleyişleri yönünden karşılaştırmaları yapılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuç ve bulgu bankalarla benzer olarak birçok bankacılık faaliyetleri yürüten katılım bankalarının, geleneksel bankalarla aynı ekonomik konjonktür içinde yer almasından kaynaklı olarak, mevcut sistemleri içinde hedeflerine daha kolay ulaşabilmeleri için farklı bankacılık yönlerini ve uygulamalarını açık bir şekilde ve süreklilik arz edecek şekilde ortaya koymaları gerektiği sonucuna varılmıştır.

Aras&Öztürk (2011) çalışmasında katılım bankalarının kullandırmış olduğu fonlar analiz edilerek, reel ekonomiye katkı sağlayıp sağlamadığı üzerine bir araştırma konusu yürütülmüştür. Çalışmadan elde edilen sonuç ve bulgu dünyada katılım bankacılığının büyümesi ve ülke içindeki payını arttırmasının yanı sıra katılım bankalarının finansal krizler karşısında esnek oluşu ve dayanıklılığını koruması, Türkiye’de de bankacılık sistemi içerisinde katılım bankacılığının önemini ortaya çıkarmış ve katılım bankacılığının payının arttırmasını sağlamıştır. Bu tez çalışmasının sonuçlarıyla benzerlik gösteren Aras&Öztürk (2011) çalışmasında, katılım bankalarının finansal krizler karşısında esnek ve dayanaklı oluşu üzerinde durulmuş ve bu durumun konvensiyonel bankacılığa da öncü olduğuna değinilmiştir.

Parlakkaya&Çürük (2011) Türkiye’de faaliyette bulunan geleneksel bankalar ile katılım bankalarının birbirinden farklı olup olmadığını finansal özellikleri baz alınarak incelemek ve belirtmeyi amaçladıkları çalışmalarında, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği ve bankaların kendilerine ait web sitelerinden elde edilen yıllık raporlar; gelir tablosu, nakit akım tablosu ve bilançolar kullanılan değişkenlerdir. T-Testi, Logistik Regresyon metodu kullanılan çalışmada

48

elde edilen sonuç ve bulgu Türkiye’de geleneksel bankaların ve katılım bankalarının karlılık ve likidite oranlarının birbirinden ayrışan bir unsur olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Hem katılım bankacılığının hem de geleneksel bankacılığın operasyonel faaliyetlerinin de birbirine benzer olmadıkları ortaya koyulmuştur. Katılım bankalarının kullandıkları yöntemler gereği daha fazla kar ettikleri ancak kredi kullandırma ve mevduat elde etme faaliyetlerinde geleneksel bankaların gerisinde kaldıkları sonucuna ulaşılmıştır.

Bağcı (2013) katılım bankaları ile ticari bankaların elde etmiş olduğu karlılıklarının performansa tabii tutularak kıyaslanması üzerine bir araştırma yapmıştır. Katılım bankalarının bilanço ve gelir tablosu verileri araştırmanın değişkenleri olarak belirlenmiştir. Topsis Yöntemi kullanılan çalışmadan elde edilen sonuç ve bulgu Türkiye’de ve dünyada faaliyet gösteren tüm bankaların krizden etkilendiği ancak katılım bankalarında kriz etkisinin minimum seviyede olduğu şeklindedir. Türkiye’de bankacılık sektöründeki temel sorunların yetersiz denetim, bankacılık sektörüne kamu bankalarının hakim olması sonuçlarına ulaşılmıştır. Çözüm önerisi olarak da bağımsız ekonomi denetçiliği kurulması ve bankaların oluşturduğu bir kurul yönetiminde Bankacılık Komisyonu kurulması önerilmiştir. Aras&Öztürk (2011) çalışması ile aynı sonuca ulaşan bu çalışmada aynı zamanda bankacılık sektörüne genel bir bakış açısı ile bakılmış ve bazı çözüm önerileri ortaya koyulmuştur.

Kalaycı (2013) çalışmasında katılım bankacılığının mali kesimde bir seçenek olduğunu varsayımlayarak, nasıl bir seçenek? Sorusuna cevap aramaya çalışmıştır. Çalışmada katılım bankacılığının, geleneksel bankacılıktaki amaç ve araçların çoğunlukla aynısını kullansa da bunu faizi dışlayarak ve faiz yasağını bir çıpa olarak içselleştirerek kullanmaya çalışmakta olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kalaycı (2013)’ün çalışma sonucu bu araştırmanın sonuçları ile benzerlik göstermekte olup; katılım bankacılığının ortaya çıkış nedenlerinden en önemlisinin İslam’ın öngördüğü faiz yasağının olmasından kaynaklı dini neden olduğu ve katılım bankacılığının, islamın ekonomik kaideleri dikkate alınarak uygulandığı sonucuna ulaşılmıştır.

49

Kaytancı&vd (2013) çalışmasında Türkiye’de katılım bankası müşterilerinin memnuniyet düzeyleri, katılım bankalarına olan farkındalıkları ve katılım bankalarını kullanım düzeyleri üzerinde durmuştur. Bu çalışmada, katılım bankası müşterilerinin memnuniyetlerini değerlendirmek amacıyla, Eskişehir İli genelinde 500 katılım bankası müşterisi ile yüz yüze gerçekleştirilen anket görüşmesinde elde edilen veriler kullanılmıştır. Çalışma sonucunda katılım bankalarının müşterilerine sunduğu ürün ve hizmetlerin sunumuna ilişkin 12 memnuniyet alanı hakkında sorular yöneltilmiş, sorulara verilen cevaplar derecelendirilerek bu alanlara ilişkin ortalama memnuniyet skorları tespit edilmiştir. Bu alanlar içinde banka işlemlerinin tamamlanma hız ve etkinliği en yüksek memnuniyet ortalamasını alarak birinci sırada değerlendirilmiş, İkinci sırada personelin yatırım konusundaki danışmanlığı, üçüncü ve dördüncü sırada ise şubeye ilişkin fiziki koşullar yer almıştır. Memnuniyet derecelendirmesinde listenin en sonunda ise internet bankacılığının kalitesinin düşük olduğu, hesaplara yüksek getiri vermediği tespit edilmiştir. Katılım bankalarının müşteri memnuniyeti için bu listenin alt sıralarında yer alan konulara önem vermeleri gerektiği vurgulanmıştır.

Gökalp (2014) kriz öncesi dönemlerde katılım bankaları ile ticari bankaların karlılıklarının, kriz sonrası dönemde katılım bankası ve ticari bankaların karlılıkları arasındaki değişimlerin mukayese edilmesini amaçlamıştır. Banka karlılığı, sermaye yapısı, aktif kalitesi, bilanço, likidite, maliyet analizi çalışmanın değişkenlerinin kullanıldığı çalışmada T- Testi Tekniği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda hem katılım bankacılığının hem de ticari bankacılığın krizden daha az etkilenmek için; aktif kalitesinin, sermaye yapısının ve likidite oranlarının iyi olmasının kaçınılmaz bir sonuç olduğu tespit edilmiş, son finansal krizlerin hem katılım bankacılığını hem de ticari bankacılığı etkilediği ortaya konulmuştur.

Kayahan&vd (2016) çalışmasında Osmanlı döneminde yerel banka görevi gören para vakıfları ile günümüz katılım bankacılığının finansal işleyişleri ve fon kullandırma yapıları üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuç ve bulgu Osmanlı döneminde faaliyet gösteren para vakıflarının

50

günümüzde modern anlamında faaliyetlerini yürüten kurumlar olarak katılım bankaları şeklinde karşımıza çıktığıdır.

Aktaş&Avcı (2017) çalışmalarında katılım bankalarının performanslarının artış veya azalışında rol oynayan finansal oranları tespit etmeyi amaçlamaktadırlar. Veri Zarflama Analizi için girdi değişkenleri olarak; toplanan fonlar, duran varlıklar, öz kaynaklar ve personel giderleri, çıktı değişkenleri olarak; kullandırılan fonlar ve diğer getirili aktifler kullanılmıştır. Panel Veri Analizi için ise; bağımlı değişken olarak Veri Zarflama Analizi sonucunda elde edilen başarı skorları, bağımsız değişken olarak ise aktif kârlılık oranı, öz sermaye kârlılık oranı, kredi mevduat oranı ve borç oranı kullanılmıştır. Çalışma sonucu olarak katılım bankalarının; aktif karlılık oranlarının ve borç oranlarının pozitif yönlü ancak özsermaye karlılık oranı ve kredi mevduat oranlarının ise negatif yönlü olarak performanslarına yansıdığı tespit edilmiştir.

Atar (2017) çalışmasında islami finans kurumlarının dünya tarihinde hangi yıllarda ve hangi şartlarda faaliyette bulundukları araştırarak, islami bankacılığın büyüklükleri genel bankacılık sistemi ile karşılaştırılmış ve analiz edilmiştir. Dünyadaki İslami bankacılık gelişimi ve tarihçesinden sonra da Türkiye’de islami bankacılığın tarihçesi ele alınmış ve bankacılık sistemi içerisindeki durumunu göstermek amaçlanmıştır. Çalışmanın genelinde IFSB Stability Report verilerinden, Türkiye Katılım Bankaları Birliği verilerinden faydalanılmıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuç; Türkiye’de faaliyet gösteren beş adet katılım bankasının olduğu ve bunların ikisinin kamu, diğerlerinin ise körfez bölgelerinin sahipliğinde özel sermaye girişiminde olduğudur. Türkiye’de katılım bankalarının 30 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösterdikleri ancak hala istenilen seviyeyi yakalayamadıkları sonucuna varılmıştır.

Burtan Doğan&vd (2017) islam bankacılığının dünyada ve Türkiye’deki gelişimi üzerinde durulmuş, islami bankaların çalışma methotları ve kullanmış olduğu yöntemler üzerine bir araştırma yapmışlardır. Çalışmadan elde edilen sonuç; katılım bankalarının ekonomideki en önemli etkisinin atıl fonlar üzerinde olduğu ve katılım bankalarının sayılarının artmasının o ülke ekonomisinde büyümeye yol

51

açacağı ve artı bir değer oluşturacağıdır. Burtan Doğan&vd (2017)’nin çalışma sonuçları, bu tezde ortaya konulan bilgileri doğrular niteliktedir.

Özer (2017) çalışmasının amacı olarak Dünyada ve Türkiye’de katılım bankacılığının işleyişi üzerinde durulmuş ve katılım bankalarının fon toplama ve fon kullandırma yöntemlerine yer verilmiştir. Çalışma sonucunda katılım bankalarının dijitalleşme yönünden klasik mevduat bankalarla arasındaki farkı kapatması gerektiği, pazar payında oranını arttırabilmesi için dijitalleşmeye önem vermesi gerektiği vurgulanmıştır. İnternet ortamından oluşabilecek siber saldırılar ve kimlik hırsızlıklarına karşı katılım bankalarının gerekli önlem ve tedbiri alarak mevduat bankaları ile yarışır düzeye gelmesi gerekliliği belirtilmiştir.

Tatlı&vd (2017) çalışmalarında katılım bankacılığı alanında tüketicilerin bilgi düzeylerinin analizini yapmak ve bankacılık hizmetlerinin tüketici tercihlerini ne yönde ne nasıl etkilediğini incelemişlerdir. Araştırmada güven, iletişim, memnuniyet, yenilikçilik ve sadakat değişken faktörlerdir. Araştırmada Yüzyüze Anket Tekniği (Bingöl’de 400 Hanehalkı Reisi) kullanılmış olup, sonuç olarak katılım bankalarının gelişmekte olan kurumlar oldukları ve bu gelişmelerini faaliyet süreleri boyunca devam ettirmelerinin önem taşıdığı vurgusu yapılarak; müşterilerinin katılım bankalarına bakış açısının ne olduğu, bu bankalar hakkındaki bilgi düzeylerinin hangi seviyede görüldüğünün ve katılım bankalarından beklentilerinin neler olduğunun çok ciddi anlamda katılım bankalarının gelişimine katkı sağlayacağı vurgulanmıştır.

Alkış (2018) çalışmasında katılım bankacılığının; fon kullandırma ve fon toplamada uygulamış olduğu tüm yöntemler ele alınmış sürecin nasıl işlediği hakkında bilgi verilmiş, katılım bankaları klasik bankalarla karşılaştırılmış ve değerlendirilmiştir.Çalışma sonucu olarak katılım bankaları ile faizli bankalar arasındaki temel farklılıkların fon kullandırma ve fon toplama yöntemlerinin farklı olmalarından kaynaklı olduğu ortaya koyulmuştur. Alkış (2018) çalışma konusu bu tez konusu ile benzerlik göstermekte olup, her iki çalışmada fon kullandırma ve fon toplama yönteminde farklı methotların kullanılmasından kaynaklı olarak konvensiyonel bankacılık ve katılım bankacılığının farkındalığı ortaya konulmuştur.

52

Öndeş (2018) çalışmasında fon kullanmak için ihtiyaç sahibi olan müşterilerin, katılım bankalarını tercih etmemesinin nedenleri araştırılmıştır.Çalışmaya katılan öğretim elemanlarının cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları gibi demografik özellikleri ile banka ve kredi kullanma tercihleri, banka türleri, kâr payı ve faiz arasındaki algı, katılım bankalarının finans sisteminde gerekli olup olmadığı ve katılım bankalarının İslami ölçütlere göre hareket edip etmediğinin belirlenmesi, geleneksel bankaları tercih eden bireylerin katılım bankalarını tercih etmeme sebepleri araştırmada kullanılan değişkenlerdir. Araştırmada Anket Tekniği ve Ki-Kare Analizi tercih edilmiştir. Araştırma bulgularına göre; katılım bankalarının tercih edilmeme sebepleri arasında; şube ve atm sayılarının az olması, finansman maliyetlerinin diğer bankalara endeksle yüksek olması, ürün çeşitliliğinin az olması ve doğrudan finansman ihtiyacını karşılayamaması sonuçlarına varılmıştır.Katılım Bankalarının, geleneksel bankalarla rekabet edebilmesi için ilk olarak maliyetlerini düşürmeli, müşterilerinin finans ihtiyaçlarının karşılanması aşamasında kolaylıklar sağlamalı, müşterilerin ulaşmaları için şube ve atm sayılarını arttırmalı ve ürünlerine çeşitlilik kazandırmalıdır sonucuna ulaşılmıştır.

Tuncay (2018) çalışmasında Türkiye’de faaliyetlerine devam eden katılım bankaları ve mevduat bankalarının finansal performanslarını 2016 yılı istatistiksel verilerle karşılaştırma amacı güdülmüştür. Çalışmada Finansal tablo verileri, Sermaye yapısı, karlılık ve aktif kalitesine ilişkin oranlar değişkenlerdir. T-Testi ve Mann Whitney -U Testi yöntemi kullanılan araştırma sonucuna göre; mevduat bankalarının; kârlılık, aktif kalitesi ve özsermaye oranı yönünden katılım bankalarından daha yüksek bir performans gösterdiği tespit edilmiştir. Ancak dünyada faaliyet gösteren katılım bankaları, dünya genelinde faaliyet gösteren diğer mevduat bankaları ile kıyaslandığında ise Türkiye’deki gelişmenin tam tersine aktiflerinin mevduat bankalarından daha hızlı gelişme gösterdiği gözlemlenmiştir. Tuncay (2018) çalışmasından elde edilen sonuç bu çalışmada da değinildiği gibi katılım bankalarının Türkiye’de faaliyete geç başlaması, köklü bir geçmişlerinin olmamasından kaynaklıdır.

53

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KATILIM BANKACILIĞININ AVANTAJLARI VE

KONVENSİYONEL BANKACILIKTAN FARKLILIKLARI

I. KATILIM BANKACILIĞININ AVANTAJLARI

Katılım bankacılığının avantajları arasında sayılabilecek en önemli husus, kriz ortamına zemin hazırlamaması, aksine kriz ortamında konvensiyonel bankalara nazaran daha kuvvetli olarak ayakta kalabilme gayreti gösterebilmesinden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki Türkiye’de morgate sistemi hem murabaha olarak hem de kiralama – satın alma olarak nitelendirilmektedir. Satın alıma konu olan gayrimenkullerin anapara ödemesi ve kar payı ödemesi yapılmakta ve ilgili kar payı ödemeleri gayrimenkulün kira ödemesi şeklinde nitelendirilmektedir. ABD’de ise morgate kağıtları, derecelendirilme kuruluşları tarafından değerlendirilmeye tabi tutularak alınıp satılmaktadır. İlgili kağıtlar reel piyasa ile desteklenemeyerek sanal bir büyüme sonucu kriz ortamını hazırlamıştır. Türkiye’de morgate kağıtları ise alım satıma konu olmadığından dolayı herhangi bir kriz ortamı oluşturmamıştır. Nominal bir değer ile nitelendirilen ve reelde karşılığı olan konutların piyasadaki gerçek değerinde herhangi bir artış olmaksızın sadece vadesine bakılarak daha yüksek bir bedelle satışa konu olması, tam anlamı ile faiz demektir. Faiz bu işlevinden dolayı bir balon etkisi meydana getirmiş ve krizi tetiklemiştir93.

Bunu daha net bir örnekle ifade etmek gerekirse; üçyüzbin TL peşin bedelle satışa konu olan bir konutun, on yıl vadede beşyüzbin TL bedelle satılması ve aradaki ikiyüzbin TL’nin ise reel bir artıştan kaynaklanmasından dolayı faiz enstrümanı ile ilgisi olmamaktadır. Çünkü ilgili örnekte konutu vadeli olarak satın alan kişi ilgili konuttan fayda sağlamaya başlayarak konutu kullanmaktadır, kişi on

93

Bilge, Fatih(2015): Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık Uygulamaları ve 2008 Küresel Finansal Krizi Sürecinde Faizsiz Bankaların Konvensiyonel Bankaların Performansı Üzerine Bir Analiz, Yayımlanmamış Tezsiz Yüksek Lisans Projesi, Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı, Düzce, s.46.

54

yıl sonra kendine ait bir eve sahip olmaktadır ve aynı zamanda konutu vadeli alan kişi konutun yapım aşamasını da hızlandırdığından inşaat sektörüne de bir katkı sağlamaktadır. Bu şekilde, aradaki ikiyüzbin TL aslında ekonomiye reel bir katkı sağlamaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren tüm bankalar, morgate kredilerinde bu sistemini kullanmaktadır94. Bu sistemin ana çıkış noktası ise katılım bankacılığının var oluşundan kaynaklıdır ve katılım bankacılığının avantajını ortaya koymaktadır.

A. KATILIM BANKACILIĞININ BANKACILIK SİSTEMİNE

Benzer Belgeler