• Sonuç bulunamadı

İslam düşmanlığını, yeni bir öteki oluşturma isteğinin bir ürünü olduğunu söyleyebileceğimiz İslamofobiyi besleyen birçok unsur bulunmaktadır. Medya, aşırı sağ partilerin siyaseti, edebi metinler gibi araçlar islamofobiyi körükleme aracı olarak neredeyse bin yıl önceki bir süreçten bugüne dek kullanılagelmiştir.

1.2.4.1. Medya

Geniş kitlelere en kestirme yoldan ulaşmanın en akılcı ve etkili yolu olan medya islamofobinin en önemli araçlarındandır. Batı medyasının Müslümanlar ve onların ülkeleri hakkındaki haber ve görüşleri iletirken takındıkları tavır son derece önyargılı ve islamofobiktir. İslamiyet’i yanlış ve sapkın bir din olarak gösterme çabasında; yalan, abartılı, çarpıtılmış haberler en sık kullandıkları araçlardandır. Televizyonda yayınlanan Show programları, filmler ve çizgi filmlerde de İslam dinini ve Müslümanları olumsuz bir imaj çizerek bu düşünce aşılanmaktadır. Çizilmeye çalışılan imaj şiddet taraftarı, dini fanatikler, yobaz barbar, Batıya düşman bir islamdır. Bu sayede ise Batı medeniyetinin daha üstün olduğunu, hegemonyasını sürdürdüğü ülkelerin ve İslam medeniyetinin aşağı olduğunu ispatlamak istediği ifade edilebilir (Ekici, 2013: 12).

İslamofobinin literatürde kullanımı açısından bir dönüm noktası olan Müslümanlarla ilgili yürütülen tartışmalarda ve Müslümanların karşılaştığı sorunlarda İslam karşıtı bir önyargının hâkim olduğunu ifade eden Runnymede Trust tarafından hazırlanan Raporda da bu önyargının iş ve eğitim alanında Müslümanlara yönelik ayrımcılığı, onlardan nefret edilmesini, onların medyada ve günlük yaşamda yanlış karakterize edilmesini körüklediğinden bahsederek medyadaki yanlış algı oluşturulma durumuna değinmektedir (Avcı, 2017: 3).

Genel olarak medyadaki haberlerde Müslümanların terörist olduğu algısı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Bunun bir örneği BBC'nin BBC Turkish isimli Türkçe haber portalında yer almaktadır. 19 Temmuz 2005' te yayınlanan bir haberinde "Blair Müslüman Liderlerle görüşüyor" şeklinde bir başlığın altında bir o kadar da ılımlı görünen" İngiltere Başbakanı Tony Blair, bugün ülkenin her yerinden

Müslüman Liderler ve kamu çalışanlarıyla başbakanlık binasında bir araya geldi." başlıklı bir spot yer alıyor. İlk bakışta okuyucuda uyandırdığı izlenim, İngiliz Hükümeti'nin Müslümanlara sıcak baktığı yönünde ancak haberin metnin de "terör, terörle mücadele, yasa, öfke, intihar saldırısı" kelimeleri ısrarla tekrarlanmaktadır (Çöteli, 2012: 13).

Büyük çoğunluğu Amerika’da yapılan Avrupa dâhil bütün dünyayı etkisi altına alacak şekilde dağıtımı yapılan tanınmış televizyon şovları, filmler, çizgi romanlar, karikatürler gibi çeşitli araçlar vasıtası ile terörist, hırsız, sapık vs. Müslüman algısı her zaman gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. İslami tehdide ve Müslüman karşıtlığına dayalı devasa bir proje Birleşik Devletlerin öncülüğünde gerçekleştirilmiştir (Samur, 2017: 159).

30 Eylül 2005 tarihinde Danimarka’ da Jylands-Posten adlı gazetede ve Charlie Hebdo dergisinin Hz. Muhammed (s.a.v) ve İslamiyet ile ilgili hakaret içeren karikatürlerin yayınlanması en büyük krizlere neden olmuş olaylardır.

1.2.4.2. Edebiyat

Avrupalı ilk yazarlar tarafından İslamiyet’in ilk yıllarında Müslümanlar için dinsel bir kimlikten ziyade etnik bir kimlik tanımı ön plana çıkarılıyor ve “çadırda oturanlar” anlamında “serakanlar” deniyordu. Geç Roma ve erken Ortaçağ Hıristiyanları İslam’ın ortaya çıkmasından önce bile bu kavramı “yırtıcı bir avuç pagan” anlamında Araplar için kullanmışlardı. İlk dönem Avrupalı Hıristiyan yazar ve teorisyenler yazdıkları polemik edebiyatı vasıtasıyla İslam iddialarını çürütmeyi umuyorlardı. Bu yolla İslam’ın Hıristiyan doktrini ile kıyaslanamaz, sapkın bir inanç olduğunu ispatlamayı ve Hıristiyanların İslamiyet’e girmesini engellemeyi düşünüyorlardı. Aynı zamanda İslamiyet’in orijinal değil Hıristiyanlıktan bozma olduğunu iddia ediyorlardı (Ağçoban, 2016: 152).

Avrupa’nın ve Hristiyanlığın Müslümanlara karşı en kibar tabirle düşmanca tutumunu yüzyıllar öncesinde yazılan destanlarında bile rastlamaktayız. Buna örnek olarak Hıristiyan dünyasının Hz Muhammed (s.a.v) algısının temellerini atan metinler ise Yahudilerinkine oranla çok daha yaygın ve güçlüdür. Yaklaşık bin yıl

önce kaleme alınan Fransızların meşhur destanı Chanson de Roland bunlardan biridir. Destan, Fransız Kralı Charlemagne’ ın, Haçlıların ülküsü haline gelmiş olan “İspanya’yı Endülüslü Müslümanların elinden kurtarıp tekrar güçlü dönemlerini yaşamayı” konu almaktadır. Keza, Dante’ nin ünlü eseri İlahi Komedya’ da Hz Muhammet ile ilgili oluşturulmak istenen gerçek dışı algı İslam’a karşı duyulan nefretin bir başka göstergesidir.

1.2.4.3. Aşırı Sağ Partilerin Siyaseti

Ülkelerin siyasi tarihine baktığımızda, genelde dışlayıcı politikaya sahip olan aşırı sağ partilerin zaman zaman yükselişe geçtiği görülmektedir. Dönemsel olarak destekçilerinin bu partiye oy verme sebepleri farklılaşabilmektedir. Mesela 1930’ lu yıllarda aşırı sağ partilerin politikaları ekonomik krizler üzerinden şekillenirken 21. yüzyıla baktığımızda daha çok küreselleşme sürecinden ekonomik ve sosyal açıdan olumsuz etkilenenler üzerinden politika geliştirmektedir. Özellikle uluslararası göçler ve küreselleşme ile ülkelerin sınırlarının önemini yitirmiş olması, beraberinde birtakım sorunlar meydana getirmiştir. Bu sorunlar ekonomik siyasal, hukuksal ya da dini boyutta ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda aşırı sağ partilerin yabancılara karşı ırkçı, dışlayıcı ve düşmanca tavır ve politikaları aşırı sağcı kesimlerden destek gördüğü söylenebilir.

Avrupa’daki aşırı sağ partilerin tarihsel serüveni incelendiğinde görülmektedir ki bu partilerin varlık gösterebildiği zaman dilimi daha çok 1980’ li yıllardır. Her ne kadar bu güne dek tek başına yönetime gelememiş olsalar da Avusturya, İsviçre, İtalya gibi batı Avrupa ülkelerinde koalisyon ortağı olarak yönetimde yer almışlar veya dışarıdan destekte bulunmuşlardır (Öner, 2014: 166- 167).

Aşırı sağ partilerin ortak siyasi çerçevesini oluşturan belli başlı hareket noktaları bulunmaktadır. Örneğin aşırı sağ partilerin hepsi milliyetçi, geleneklere bağlı, farklı etnik kökenli insanlarla bir arada yaşamak istemeyen ve bu farklılıklar üzerinden politikalar üreten, otoriter ve dışlayıcı tutuma sahiptir. Kendi ırkından

olanı üstün görüp farklı kültür ve etnik kökenlere karşı hoşgörüsüzlük bu partilerin en sık eleştirildiği yönlerinden biridir (Çakır, 2011: 17).

Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin göstergeleri arasında aşırı sağ partilerin oy oranlarındaki artış önemli bir konuma sahiptir. Bununla birlikte aşırı sağ görüşünü benimseyen grupların söylemlerinin daha sivrilerek etkinliklerinin artması yine aşırı sağın yükseldiğini göstergeleri arasında bulunmaktadır. Örneğin; 2012 yılındaki Fransa seçim sonuçlarının ilk turunda aşırı sağ Ulusal Cephe (FN)’ nin % 18 oy oranıyla üçüncü parti olması siyasette aşırı sağın etkisinin arttığını göstermektedir. Bunun benzer bir örneği Hollanda’da farklı bir olayla yaşanmıştır. İktidardaki sağ azınlık koalisyon hükümetini dışarıdan destekleyen aşırı sağ Özgürlük Partisi (PVV)’ nin ekonomik önlemler üzerinde uzlaşmaya varamayınca desteğini çekmesi sonucu 23 Nisan 2012’de hükümetin düşmesi, aşırı sağın Avrupa siyasetinde artan etkisinin yansımalarıdır (Öner, 2014:164-165).

20. yüzyılın sonlarına doğru yaşanan aşırı sağın yükselişi İslam dini ve Müslümanlar için olumsuz etkiler meydana getirmiştir. Çünkü aşırı sağ ırkçı, tektipçi, yabancı düşmanlığını barındıran bir zihniyettir. Bu bağlamda islamofobik hareketlerin artması kaçınılmaz olmuştur. Artan islamofobik olaylardan zarar gören Müslümanların yaşadığı saldırılar medyada sıkça yer almaktadır. Almanya’da 1992 yılında 3 Türk’ün öldüğü Mölln ve 1993 yılında 5 Türk’ün öldüğü Solingen faciaları bu süreçteki en tipik örneklerdendir (Alkan, 2015: 278).