• Sonuç bulunamadı

Hilye: İslamiyette, özellikle putlaştırılma ihtimaline karşı, önemli şahsiyetlerin ve özellikle de peygamberlerin resimlerini yapmaktan uzak

durulmuştur. Ancak bu durum, Hz. Muhammed’in görünüşünü, hareketlerini ve kişiliğini yazıyla resmetmeye engel teşkil etmemiş ve en eski örnekleri Hafız Osman imzasıyla günümüze ulaşmış hilye-i şerifler ortaya çıkmıştır. Genel olarak “Hz. Peygamber’in fiziki ve ahlaki vasıflarını anlatan levhalar” olarak tanımlayabileceğimiz hilyelerde yer alacak metin seçiminde, Hz. Muhammed’i bizzat görmüş sahabelerin ve en çok da Hz. Ali’nin tasvir metni esas alınmıştır.

Resim 8- Mehmed Fehmi, Hilye-i Şerifi Ketebeli Sülüs Yazısı 1860-1915 98x54

Allah Rasûlü'nü anlatmak üzere Miraciye, Muhammediye ve Mevlid gibi pek çok özgün edebî türün doğuşuna vesile olan Osmanlı sanatkârları hilyeler için de özgün bir form olarak levhaları ortaya koymuşlardır.

Bugünkü klasik hilye ve levha formunun ilk olarak Hattat Hafız Osman tarafından 1668 yıllarında tertiplendiği belirtilmektedir.

Osmanlı hattatları 17. yüzyılda bir süsleme sanatı geliştirmişlerdir. Kelime anlamı olarak süs, ziynet, güzellik gibi anlamlara gelen hilye bunların yanında suret, sıfat, hilkat gibi anlamlar da taşımaktadır. Evlere hilye asılmasının ev halkını hastalıktan ve kötülükten koruyacağına; duvar boylarından parmak boyuna kadar çeşitli ebatlarda yazılıp evlerde ceplerde ihtiramla yer alan hilyelerin bulunduğu yerleri, yangından hırsızlıktan, felaketlerden

koruyacağına ve bulunduğu yerlere huzur saadet bereket getireceğine de inanılmıştır.

Hafız Osman’ın Kur’an yazımcılığının yanı sıra Osmanlı hat sanatına katkısı ilk kez sülüs ve nesih hat kullanarak duvara asılmaya da yönelik levha tarzında hilye metninin kompozisyonlarını hazırlaması ve yazması olmuştur. Sözlük anlamı süs, güzel sıfatlar, güzel yüz anlamına gelen hilye, Peygamber Hz. Muhammed’in vasıflarından bahseden metindir.

Hakânî Mehmed Bey’in (öl.1606) Hilye-i Şerife (Hilye-i Hakânî) adlı Türkçe manzum eseri, Osmanlı’da dini edebiyatın en sevilen ve güzel örnekleri arasında yer alır. Hz. Ali’den rivayet edilerek yazılan, yukarıda da belirtildiği gibi, bu metin ilk kez Hafız Osman tarafından farklı biçimde tasarlanarak yazılmış ve levhaya dönüştürülmüştür. O dönemden itibaren günümüze değin Türk sanatında hilye yazmak önem kazanmıştır.

İlk yazılı levha tarzı hilyeler hüsn-ü hat ile yazılıp tezhiplenerek ahşap levhalara yapıştırılırlardı. Bu levhaların da üst kısımları taçvari oyma kesilip ve sağ-sol yanlarına Mekke-Medine minyatürlerinin yapıldığına rastlanmıştır.

Hilye, Osmanlı’da sadece Hz. Peygamber (s.a.v.) için yazılmamıştır. Osmanlı hattatları çeşitli hilyeler tertipleyerek Hz. Âdem’den Hz Muhammed’e kadar 28 peygamber, Aşere-i Mübeşşere, din ve tarikat büyükleri için de hilyeler yazmışlardır.

7. asırdan, 16. asra kadar yazılan bütün hilyeler ”mensur” (düz yazı) eserlerdir. İlk olarak 1598’de Hakanî Mehmed Bey tarafından (ö. 1606) İslam ve Türk edebiyatına aruz vezniyle yazılmış manzum hilye kazandırılmıştır. "Kim benden sonra hilyemi görürse beni görmüş gibidir.” hadisinden alıntılanan, Hilye-i Hakanî” adlı bu eserde Hz. Peygamber’in vücut yapısı ve sıfatları akıcı manzum bir dille anlatılmıştır. Hakanî’nin bu eseri büyük revaç görmüş ve bu eserden sonra manzum, manzum–mensur hilyeler telif olunmuş,

yaygınlaşmıştır. Osmanlı edebiyatı dışında gerek Arap ve gerekse Fars-İran edebiyatında hilye çeşitliliği yoktur.

İslamiyet’te heykel ve resmin mahzurları nedeniyle Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sevgisi farklı bir şekilde tezahür etmiş ve hilye sanatı ortaya çıkmıştır. Özellikle Osmanlı sanatkârları Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) fizikî özelliklerini anlatan rivayetleri Hilye-i Şerif’lerde bir görsel şölene dönüştürmüşlerdir. Müzehhipler tarafından bezenen hilyeleri yazmak bir hat sanatkârı için icazetname alma manasına geliyordu.

Osmanlılarda Peygamber sevgisi hilyelere taşınmıştır. Edebiyatlarında, musikilerinde, hüsn-ü hatta diğer Müslüman toplulukların hiç birinde görülmeyen şaheserler ortaya konmuştur. Bunlardan birisi de levha tarzındaki hilyelerdir.

Osmanlı toplumunda “hilye bulunan evin felaketten, musibetten mahfuz olacağına” ve gene “üzerinde hilye taşıyan bir kimsenin her türlü bela ve musibetten korunacağı”na dair yaygın bir inanç vardı. Saraydan konağa, konaktan sade ahaliye kadar da bu inanç yaygındı. Ayrıca Hz. Peygamber’den (s.a.v.) naklen Hz. Ali (r.a.) tarafından rivayet edilen "Hilyemi gören, beni görmüş gibidir. Beni gören insan bana muhabbetle bağlanırsa Allah, ona cehennemi haram kılar; o kişi kabir azabından emin olur, mahşer günü çıplak olarak haşredilmez” mealli hadis-i şerif ile bu mealdeki hadisler hilyeye talebi arttırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda hat levhaları siyaset, hukuk ve sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası kabul edilmiştir. Fermanlar, hilye-i şerifler, dualar bu levhalar üzerine yazılmıştır. İlk örneklerine IX. yüzyılda rastlanan hilyeler XVII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda tıpkı ikonalar gibi hem saygı duyulan hem de kötülüklerden koruduğuna inanılan levhalara dönüşmüşlerdir. Olduğu yere bereket ve uğur getirdiği, şeytandan koruduğu, hastalara şifa verdiğine inanılmıştır.

Evlerin, iş yerlerinin, dinî mekânların duvarlarına asılan hilyelerde Hz. Muhammed’in hem fiziksel hem ahlâkî özellikleri anlatılmıştır. İkonalarda bu

tarz metinler yer almamaktadır. 1598 tarihli Hilye-i Hakanî’de yazılı olan “kim benden sonra hilyemi görürse beni görmüş gibidir” hadisinden de

anlaşılmaktadır ki yazı, figürün temsilcisidir. Hilye levhaları da bir anlamda ikona olarak okunabilir. Hem okunan hem seyredilen yazılardır hilyeler. 7) Cami Yazıları: Müslümanların ibadet ve toplanma yeri olduğu için cami yapıları, hat sanatının daima en güzel örnekleriyle süslenen ve bu anlamda önemsenen yerlerden olmuşlardır. Özellikle mihrâb, kubbe ve yarım kubbeler, pandantifler, pencere alınlıkları ve kimi zaman birkaç parça kuşaklar halinde yazı şeritlerinin yer aldığı duvarlar, hattın icra alanları olarak zikredilebilir. Cami içerisindeki yazılarda daha ziyade ayet, hadis gibi Arapça metinler kullanıldığından, teknik olarak harekeli celî sülüs hattı daha çok tercih edilmiştir.

Resim 10- Ulucami mermer üzerine ta’lik yazısı

8) Kitâbeler: Dinî ya da sivil, çeşitli fonksiyonlara sahip herhangi bir yapı