• Sonuç bulunamadı

1.AHLAK KAVRAMI VE TARİHSEL BAĞLAMDA AHLAKİ YAKLAŞIMLAR

1.2. Tarihsel Bağlamda Ahlaki Yaklaşımlar

1.2.4. İslam Ahlakı

Yeri gelmişken burada İslam ahlakından söz edilmesi gerekmektedir. Öncelikle İslam ahlakının asıl kaynağının Kur’an ve sünnet olduğu bilinmelidir. Örneğin İslam dininin ilk kaynağı olan Kur’an’ın çeşitli surelerinde bulunan birçok ayet, ahlaki erdemlerden bahsetmektedir. Zilzal Suresi 7-8. ve İsra Suresi 23-40 ayetler bunlardan yalnızca bir kaçıdır. Özellikle Nahl Suresi 90. ayet, Kur’an’da geçen ahlaki erdemlerin adeta özeti sayılabilecek niteliktedir.244 Ancak İslam filozoflarının felsefi ahlakla ilgili görüşlerine

bakıldığında onlar üzerinde Kur’an ve sünnete ilaveten Platon, Aristoteles ve Kant’ın etkileri de görülmektedir.245 İslam felsefesi ahlak teorileri Kant merkeze alındığında Kant

öncesi veya klasik dönem ve Kant sonrası veya modern dönem diye ikiye ayrılmaktadır. Kant’tan önceki dönemde başta Platon ve Aristoteles olmak üzere Yunan felsefesinin etkisi vardır. Dolayısıyla bu dönem ahlak anlayışı, erdemi temel alan ahlaki yaklaşıma yakındır. Platon’un belirlediği nefsin üç gücü olan düşünme, öfke ve arzu temel alınmış ve bu üç güç ile bağlantılı olarak dört ana erdem ön plana çıkarılmıştır. Hikmet, cesaret, iffet ve adaletten oluşan bu erdemler aşırılıklardan uzak bulunma hali denilen orta yollardır.246 Bu

erdemler içerisinde adalet” erdemi, ahlak ve siyasetle ilgili açıklamalarda diğer erdemler arasında orta yolu bulduran bir denge unsurudır. İslam filozofları da bu anlayışı devem

243 Harun Tepe, Etik ve Metaetik, s. 99.

244 Cafer Sadık Yaran, İslam Ahlak Felsefesine Giriş, s. 15. 245 Cafer Sadık Yaran, İslam Ahlak Felsefesine Giriş, s. 14. 246 Cafer Sadık Yaran, İslam Ahlak Felsefesine Giriş, s. 33.

ettirmişlerdir.247 Ancak Farabi, İbn Sina ve İbn Miskeveyh gibi İslam filozofları bu dört

erdemi kabul etmekle birlikte bu erdemlerle ilgili olarak daha farklı bir yol izlemiştir. Buna göre Farabi faziletleri akli ve ahlaki faziletler şeklinde ikiye ayırarak hikmeti akli kısımda, arzuyla ilgisinden dolayı iffet, cesaret ve adaleti ise ahlaki kısımda değerlendirmektedir.248

Yine o insanın bireysel mutluluğunu aile ve devlet bağlamında incelemekte, ahlakı siyaset ilminin bir alt dalı, daha doğrusu ona bir hazırlık olarak görmektedir.249 İbn Sina da Farabi

gibi insanın mutluluğunun amaç olduğunu söylemekte ve birey, aile ve devlet arasındaki ilişkiden dolayı ahlak ve siyaset arasında irtibatı zorunlu görmektedir.250 Ona göre

erdemlerin başı iffet, hikmet ve cesaret, bunların toplamı ise adalettir. Siyaset ve ahlak arasındaki ilişkinin düzeni için gerekli olan adalet, ifrat ve tefritten kaçınma, ortada olma halidir ve nazari erdemin dışındadır.251

İslam felsefe tarihinde kelimenin tam anlamıyla ahlak felsefecisi olarak anılan ve tamamen ahlaki konuların içerisinde yer aldığı Tehzibu’l Ahlak adlı kitabın yazarı İbn Miskeveyh, tabii ve kazanılmış huy ayrımı yaparak, ahlaka konu olan tarafın kazanılmış huy olduğunu belirtir ve ahlakın değişime tabi olduğunu söyler. Ona göre akıl gücü eğitilerek hikmet, öfke gücü eğitilerek cesaret, şehvet gücü eğitilerek iffet erdemine dönüştürüldüğünde ancak hikmet erdemi elde edilmektedir. Bu üç gücün dengeli ve uyumlu işleyişi ile en önemli erdem olan adalet ortaya çıkmaktadır. Ayrıca o, ahlaki davranışların bilinçli tercihe dayanması gerektiğini belirtmektedir. Bazı kişiler adaletli olmasalar dahi doğru iş yapmakta, ancak bu davranışlarında gerçek manada erdemli olamamaktadır. Bu görüşüyle de adeta Kant’tan önce ödev ahlakını dile getirmiştir.252

Kant’tan sonraki dönemde ise Kant’ın fikirlerinden hareket edilerek ödev ahlakı dikkate alınmıştır. Ahlakın hareket noktasını iyi niyete bağlayan Kant’ı kendilerine örnek alan bu dönem İslam ahlakçıları ahlakta eylemden çok niyetin rolü üzerinde durmuşlardır.253 Ancak bu dönem İslam ahlakçılarının birçoğu üzerinde Kant’ın etkisi

açıkça görülmesine rağmen Kant, onlar tarafından yeri geldiğinde eleştirilmiştir. Örneğin modern İslam ahlakçılarından Ahmet Hamdi Akseki (1887-1951) tarafından eleştiriler sistematik bir şekilde sıralanmıştır.254 Ayrıca Abdullah Draz (1894-1958) da Ahseki gibi

247 Mevlüt Uyanık-Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, s. 91. 248 Mevlüt Uyanık-Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, s. 82. 249 Mevlüt Uyanık-Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, s. 137. 250 Mevlüt Uyanık-Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, s. 145. 251 Mevlüt Uyanık-Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, ss. 146-147. 252 Mevlüt Uyanık-Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, ss. 148-152. 253 Hüsameddin Erdem, Ahlak Felsefesi, s. 72.

254 Cafer Sadık Yaran, Ahlak ve Etik, s. 101; Akseki’ye göre Kant şu konularda hata yapmıştır: 1-Vazifenin

Kant’ın bazı yönlerini eleştirmekle birlikte onun görüşleri üzerinden konuyu ele alan modern dönem ahlakçılar arasında yer almaktadır.255 Demek ki İslam ahlak felsefesi, bazı

farklılıklar olsa da, Platon ve Aristoteles’ten gelen Erdem Etiğinin ve Kant vasıtasıyla da Ödev Etiğinin etkilerini taşımaktadır.256

kanun kavramı üzerine kurmak doğru değildir. Sevgi, şefkat ve merhamet gibi hissi duygulara da yer verilmelidir. 3-Kanuna itaat, Kant’ın öngördüğü gibi isteksiz bir baş eğme değil, akla uygun bir kabulleniş olmalıdır. 4-Kant’ın kesin emir dediği şey, hakikatte şartlı bir emirdir. 5-Ödev ahlakı yalnızca fiilleri dikkate almakta, kalpteki iyi veya kötü fikirleri dikkate almamaktadır. 6-Vazifenin vazife olduğu için yapılması ahlakın en yüksek mertebesidir; ancak bu mertebeyi çoğu insandan beklemek doğru değildir. İnsanları kanuna uymaya sevk edecek faktör, önce yakın veya uzak menfaatlerdir. Emre emir olduğu için uyulma mertebesine ancak bu aşamadan sonra ulaşılabilir. Bkz. Cafer Sadık Yaran, Ahlak ve Etik, ss. 101-102.

255 Cafer Sadık Yaran, Ahlak ve Etik, s. 104. 256 Cafer Sadık Yaran, Ahlak ve Etik, s. 87.

İKİNCİ BÖLÜM

Benzer Belgeler