• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: AUSTIN’İN SÖZ EDİMLERİ KURAMI

2.3. Söz Edimleri Kuramı

2.3.3. İsabetsizlikler Öğretisi

“İsabetsizlikler öğretisi” terimini Austin yerinde olmama durumlarını ele alan öğretinin adı olarak kullanır. Bu öğreti sayesinde edimsel sözcelemlerin nasıl kendilerine özgü bir biçimde hataya düştüklerini tespit edebiliriz. Austin isabetsizlikler öğretisi ile ilgili şunları söyler: “haksız olarak yapılan ve hakkıyla yapılmayan şeylerle ilgili öğretiye,

İsabetsizlikler öğretisi diyoruz.” (Austin, 2009: 51). Bu öğreti bazı koşullara ya da diğer

bir deyişle kurallara dayanmaktadır. Yani eğer herhangi bir sözcelemin isabetli olması isteniyorsa Austin’in ortaya koyduğu koşulların yerine getirilmesi gerekir. Austin’in tanımladığı koşullar altı tanedir:

“A.1. Ortada belirli bir uylaşımsal etkisi olan kabul görmüş uylaşımsal bir işlem olmalı, bu işlem de belirli koşullarda belirli kişiler tarafından belirli sözlerin sözcelenmesini içermelidir ve ayrıca,

A.2. Belirli bir durumda her kişi ve koşul, sözü edilen o belirli işleme başvurmaya uygun kişiler ve koşullar olmalıdır.

B.1. İşlem, işleme katılan bütün kişilerce hem hatasız B.2. hem de eksiksiz bir biçimde yürütülmüş olmalıdır.

Γ.1. İşlemin, belirli düşüncelerle duygulara sahip kişilerce kullanılmak üzere ya da işleme katılanlardan herhangi birinin belli bir biçimde davranmasını sağlamak üzere tasarlanmış olduğu bir durum söz konusuysa (ki sık sık olur), işleme katılıp ona başvuran bir kimse gerçekten de o duyguları ya da düşünceleri taşımalıdır; işleme katılanlar söz konusu davranış şeklini sergileme niyetinde olmalıdır ve ayrıca,

Γ. müteakip olarak gerçekten de o davranış şeklini sergilemelidir.” (Austin, 2009: 51-52).

Bu saydığımız altı koşul arasında alt bağlantılar vardır. Austin’e göre A.1 - B.2 arasındaki koşulların yerine getirilmemesi sonucunda edimsel sözcelemler akamete uğrar. Bu akamete uğrayan edimsellere “KARAVANALAR” denir. Son iki koşulun yerine getirilmemesi sonucu oluşan sorunlu duruma ya da uğranılan başarısızlığa da “SUİİSTİMALLER” denir (Austin, 2009: 52).

İlk dört koşuldan herhangi biri yerine getirilmediğinde meram ettiğimiz edimsel sözcelem “gerçekleşmiş olmaz”. Fakat son iki koşul yerine getirilmediğinde edim gerçekleşmiş olsa bile suiistimal edilmiş olur. Diğer bir deyişle eylem içtenliksiz bir şekilde gerçekleşmiştir (Austin, 2009: 52). İçtenliksiz gerçekleşen eylemin meydana gelmiş olduğunun kabul edilmesi edimsel sözcelemlerin yerini bulduğu ve başarılı olduğu anlamına gelmez. Bunlar başarısız, hedefe ulaşamamış eylemlerdir.

Austin ayrıca koşullara isimler vermiştir. A.1. ve Γ.2 koşulu hariç her koşulun bir adı vardır. Sırasıyla: Austin A koşuluna “yanlış-biçimde-kullanıma-sokmalar” adını vermiştir. A.2. koşulunun adı ise “yanlış-biçimde-uygulamaya-koymalardır”. A.2. koşulunun adından da anlaşıldığı üzere mesele, ortada bir işlemin olup olmaması değil işlemin yanlış bir biçimde uygulanmasıdır. B koşullarına Austin “işlemi-yanlış-biçimde-yürütmeler” ismini vermiştir. Yani B koşullarında işlemde sorun yoktur, işlemin uygulanmasında da sorun yoktur fakat işlem eksik veya hatalı bir şekilde yerine getirilir. Yani ortada işlemi yerine getirme ile ilgili beceriksizlik vardır. B.1. koşulu yerine getirilmediğinde ortaya “kusurlar”, B.2. koşulu yerine getirilmediğinde de “aksaklıklar”

2009: 53-54). Buradaki edimlerde edim ilk dört koşulun çiğnendiği durumların aksine “hükümsüz” değildir ama edim yerinde de değildir (Austin, 2009: 72).

Bu koşullarda geçen “işlem” kelimesi uylaşımsal olarak yerine getirilebilen herhangi bir işlem için kullanılmaktadır. Bu kullanıma aşırı genişliğinden ötürü itiraz edilebilir. Fakat Austin’in de dediği gibi işlemlerin uygulanabilirlik sınırlarını belirlemek zordur; ayrıca işlemin “doğası” diyebileceğimiz şey sınırlar konulmasına izin vermemektedir (Austin, 2009: 65). Bu yüzden uylaşım kelimesinin de düşündürdüğü gibi işlemler kesin çizgiler dahilinde tanımlanmış şeyler değildir. Örneğin evlenme işlemi her kültürde farklı bir şekilde, tarihin farklı dönemlerinde farklı şekillerde uygulandığı için onu belirli bir çerçevede sabitlemek olanaksız olabilmektedir. Bu olanaksızlık koşulların yerine getirilmesinde sorunlara neden olabildiği için karavanalar ve suiistimaller adı verilen durumların meydana gelmesinde de rol oynayabilmektedir. İnsanlar arası iletişimin bir parçası olarak meydana gelen bu hatalar sonucunda dilin farklı bir yüzü inceleme konusu haline geldiği için bununla ilgili farklı bir veçhe de gün yüzüne çıkartılabilme imkânına kavuşuyor diyebiliriz.

Yukarıda saydığımız altı koşuldan herhangi birinin yerine getirilmediği edimsel sözcelem örnekleri üzerinden isabetsizlikler öğretisi denilen öğretiyi daha iyi anlayabiliriz. Örneğin gelin, damat ve misafirlerin hazır bulunduğu bir evlenme törenini düşünelim. Nikâh memurunun sorduğu soruya gelin veya damat “Evet” demek yerine “Araba çok rahatmış” cevabını versin. Bu durumda A.1 koşulu çiğnenmiş olur çünkü kabul görmüş bir uylaşımsal işlem olan evlenme töreninde bu işlemi yerine getirecek sözcelem o anda gelin veya damat tarafından sözcelenmemiştir. Diğer yandan nikâh memurunun aslında bu işe yetkisi olan biri değil de bu işi yaparak insanları kandıran biri olduğu durumda da nikâh hükümsüz olur. Evlenme edimi “Evet” cevabının verilmesiyle yerine getirilmemiştir. Nikâh memurunun aslında o işi yapacak yetkiye sahip olmaması A.2 koşulunun çiğnendiğini gösterir. Yani belirli bir uylaşımsal işlemin gerçekleşmesi için belirli sözcelemler sarf edilmiştir fakat nikâh memurunun sahte olması A.2 koşulunda geçen “işleme başvurmaya uygun kişiler” ifadesinin karşılık bulmadığını gösterir. Bu yüzden evlilik yanlış-biçimde-uygulamaya-sokmalar kategorisine girer.

B koşullarının evlenme töreninde ne şekilde çiğnenebileceğine örnek vermek gerekirse: Diyelim ki damat veya gelin imzalar atıldığı sırada kendi imzasını daha önce attığı şekilde atamadı. Bu durumda, ortada yapılan bir hata olduğu için B.1 koşulunun çiğnendiğini görürüz. Hatalı bir eylem işlemin yerine getirilmemesine neden olur ve işlem “kusurlar” kategorisine girer. Diğer yandan şahitlere sorulmadan evlilik töreninin bitirildiğini düşünelim. Bu durumda da ortada olan bir eksiklik vardır. Çünkü evlilik töreninin başarılı bir şekilde yerine getirilmesi için şahitlerin de “Evet” demesi ve imza atmaları gerekmektedir. Bu yüzden bu durum da Austin’in aksaklıklar dediği kategoriye girer. Durumu B.2 koşulunun çiğnendiği bir durum olarak görebiliriz. Buraya kadar olan durumlarda, tekrar edersek, evlenme işlemi meram edilen yani gerçekleştirilmek istenen bir işlem olsa da hükümsüzdür.

Son iki koşulla ilgili olarak da şunları söyleyebiliriz. İşleme katılan taraflardan biri belirli duygu ve düşüncelere sahip olarak işlemin yerine getirilmesini ihlal ettiğinde son iki koşul da ihlal edilmiş olur. Son iki koşulun birincisine, evlenme törenine katılmakla birlikte evlenmek niyetinde olmayan kişilerin durumu örnek verilebilir. Bu durumda ilgili koşulun çiğnenmesi sonucunda yapılan edim “içtenliksizlik” olarak sınıflandırılır. Ayrıca işleme katılan taraflar belirli duygu ve düşüncelere sahip olarak işlemin gerçekleşmesi niyetinde olsalar bile işlem sırasında gereken davranışları sergilemezlerse son iki koşulun ikincisi yine yerine getirilmemiş olur. Fakat son iki koşulun çiğnenmesi nedeniyle edim hükümsüz hale gelmez. Yani işleme katılanlar o işlemi gerçekleştirmeye niyetsiz olsalar da işlemin gerektirdiği davranış şekillerini göstermeseler de her iki durumda da edim “içtenliksiz” olup yine de yerine getirilmiş sayılır.