• Sonuç bulunamadı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yapılan İnsani Gelişme Endeksi (İGE); üç göstergeye dayanan birleşik bir endekstir: Doğumda yasam beklentisi, erişkin okuryazarlık oranı ve birleşik ilk, orta ve yüksekokul kayıt oranları kombinasyonu ile ölçülen eğitim düzeyi ve kişi basına gelir. 2013 yılında UNDP tarafından yayımlanan “İnsani Gelişme Raporu (İGR)” her yıl düzenli olarak yayımlanmakta olan, tüm dünya ülkelerinin insani gelişme açısından performansını

değerlendiren, uluslararası arenada geçerliliği kabul edilmiş prestijli bir rapordur.

İGR’de yer alan en önemli gösterge İnsani Gelişme Endeksi (İGE)’dir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından yayımlanan “Uluslararası İnsani Gelişme Raporu Sonuçlarına göre dünya için İGE rakamı 0.682 olarak hesaplanmıştır. 2012 yılında İGE’nin bileşenleri olan doğuşta yasam beklentisi dünya genelinde 70,1 yıl, ortalama okullaşma yılı 11,6 yıl ve kişi basına gayri safi milli gelir rakamı da 10.184 USD olmuştur. Toplam 187 ülke 47’şer olarak 4 kategoriye ayrılmışlardır: Çok yüksek, yüksek, orta ve düşük İGE grupları. Yüksek İGE kategorisinde yer alan Türkiye 1980 yılında 0.463 İGE değerine sahipken, 1990’da 0.558; 2000’de 0.634 ve 2012 yılında 0.722 değerine ulaşarak 187 ülke içerisinde 90.

sırada bulunmaktadır. Ülkemizde doğuşta yasam beklentisi 74,2 yıl, ortalama okullaşma yılı 6,5 yıl, kişi basına Gayrisafi Milli Gelir (GSMG) rakamı 13.710 dolardır.

Gelir hariç tutulduğunda 187 ülke içinde İGE sıralamamız 32 sıra birden geriye düşerek 122 olmaktadır.

İllere ait İGE değerinden hareketle, Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Müdürlüğü’nce hesaplanan bölgesel İGE değerleri incelendiğinde, en yüksek İGE değerine İstanbul bölgesinin sahip olduğu ve onu, Kocaeli (TR42), İzmir; Bursa ve Ankara alt bölgelerinin izlediği görülmektedir. En düşük İGE değerine sahip son üç alt bölge ise Mardin, Ağrı ve Van alt bölgeleri olarak görünmektedir. Doğu Anadolu bölgesi alt bölgelerinden Malatya 26 alt bölge içinde 21., Erzurum 22., Ağrı 25. ve Van bölgesi sonuncu sıradadır.

Seçilmiş Düzey 2 Bölgeler bazında İGE Endeksi ve Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) Endeksi Tablo 15’te verilmiştir.

Tablo 15: Seçilmiş Düzey 2 bazında İGE ve GSYİH Endeksi görülmektedir. Bölgenin ekonomik kalkınma açısından da önemli olan eğitim, sağlık, altyapı vs. başta olmak üzere sosyal yapı açışından da belli bir düzeyde olduğu gözlenmektedir.

2.1.2. Süs Bitkileri Sektörü 2.1.2.1. Sektörün Tanımı

Süs bitkileri, klasik anlamda kısaca insanların manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak yetiştirilen bitkiler olarak tanımlanmışlardır. Bu tanımda bitkilerin goncası, yaprağı, dalı vb. organları veya doğrudan kendisinin estetik ve süs amaçlı kullanım için yetiştirilmesi esastır. Ancak günümüzde bu tanım genişlemiş ve süs bitkileri, özellikle kentsel alanlarda insan ile doğa arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi ve biyolojik konfor gibi doğrudan fiziksel ihtiyaçların karşılamasına yönelik uygulamaların da temel materyali haline gelmiş ve birçok çevresel sorunun insan ve yasamı üzerindeki olumsuz etkisinin ortadan kaldırılmasında yararlanılan temel araçlardan biri olarak görülmeye başlanmıştır.

İnsanoğlu, ilk çağlardan beri basta bitkiler olmak üzere çevresinde estetik değer taşıyan doğal elemanlara ilgi göstermiş, onlardan etkilenmiş, yakın çevresinde bulundurmaya ve onları kullanmaya çalışmıştır. Bu nedenle bitkilerin süs amaçlı kültüre alınması, tarımsal amaçlı kültüre alınmalarından yeni değildir. İ.Ö. 2100 yıllarında bazı yabani kasımpatı formları kültüre alınmış ve bir süre yetiştiricileri

önemli gelirler elde etmişlerdir. Tarihsel süreç içinde bitkilerin süs amaçlı kullanımlarına ilişkin iz ve işaretleri Mezopotamya, Mısır, Roma, Maya, İslam, Türk-İslam, Rönesans, Yeni ve Yakın Çağ uygarlıklarının tümünde görmek mümkündür.

Çoğunluğunu yiyecek temelinin oluşturduğu bitkisel üretim sektörünün küçük bir alt kolu olan süs bitkileri alt sektörünün endüstrileşmesi, tüm dünyada kentleşme olgusunun hızlanması ve bu olgunun kendisi bizatihi kentleşemeyen ülkelerde dahi ucuz emek ve arsa sayesinde eski üreticileri ikame etmeleri yoluyla ilerleme göstermiştir.

Ancak süs bitkilerinin, bitkisel üretim sektörünün içinde ekonomik anlamda bir alt sektör olarak ortaya çıkması, üretim, pazarlama, istihdam gibi kavramların bu sektörün bir parçası olmaya başlaması 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarına rastlamaktadır. Kentleşme olgusu, bu süreçte en büyük etken olarak rol oynamıştır.

Günümüzde ülkelerdeki eğitim düzeyi, fert basına düsen gayrisafi milli hasıla değeri ve benzeri kalkınmışlık ölçütleri ile süs bitkileri sektörünün gelişmişliği arasında doğrusal bir ilişki olduğu düşünülmektedir.

Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında süs bitkileri sektörü, üretim alan ve değeri açısından birçok ülke için önemli ve vazgeçilmez bir alt sektör konumuna gelmiştir.

Sektörde en alt düzeye kadar uzmanlaşma, üretim, pazarlama ve tüketim konuları endüstriyel ürünler gibi ele alınmaya başlamış ve üretimde standardizasyon, süreklilik ve teknoloji kullanım düzeylerinde ulaşılan nokta bu sektörün “Süs bitkileri Endüstrisi”

adıyla anılmasıyla sonuçlanmıştır ( Karagüzel, Korkut, Özkan, Çelikel, Titiz, 2009).

Her ne kadar bazı faaliyet alanlarında farklılıklar olsa da uluslararası kaynaklarda süs bitkileri kullanım amaçları veya yetiştirilen bitkilerin özellikleri olmak üzere iki temel yaklaşımla sınıflandırılmaktadır.

Farklı kaynaklarda en yaygın biçimde yer alan sınıflandırma kullanım amaçlarına göre yapılandır ve Ülkemizde bu sınıflandırma yaklaşımı benimsenerek süs bitkileri alt sektörü aşağıdaki biçimde sınıflandırılmıştır;

1. Kesme Çiçekler: Bu sınıf kesme çiçek amaçlı yetiştiricilik ve yetiştirilen türleri içermektedir.

2. İç Mekan (Saksılı) Süs Bitkileri: İç mekanda kullanılmak üzere saksı ve kaplarda yetiştirilerek pazarlanan bitki tür ve çeşitlerini kapsamaktadır.

3. Dış Mekan Süs (Tasarım) Bitkileri: Dış mekân süs bitkileri genellikle, parklarda, bahçelerde, yollarda, aktif ve pasif yeşil alanlarda, diğer bir deyişle çevre düzenlenmesinde kullandığımız bitkilerdir. Bu bitkiler; kullanıldıkları alanı güzelleştirmenin dışında sosyal, kültürel, insan ve çevre sağlığı ve turizm açısından çok büyük öneme sahiptirler.

Özellikle şehirleşmenin hızla yoğunlaştığı alanlarda insanların konfor ihtiyacı olarak ortaya çıkan dış mekân süs bitkileri kullanımı daha çok karayollarının, parkların, bahçelerin ve diğer ortak kullanım alanlarının düzenlenmesinde kullanılan çalılar, farklı boylarda ağaçlar ve otsu gövdeliler olarak tanımlanabilir.

Büyüklükleri, formları, işlevleri ve bitkisel özelliklerine göre dış mekân süs bitkileri 5 grupta incelenebilir.

- Geniş yapraklı ağaç, ağaççık ve çalılar, - İbreli ağaç ve ağaççıklar (Koniferler) - Yer örtücü, tek ve çok yıllık bitkiler - Tırmanıcı ve sarılıcı bitkiler

- Mevsimlik çiçekler, şeklindedir.

4. Doğal çiçek soğanları: Bu sınıf ülkemiz gerçeklerinden doğmuş, ihraç edilmek üzere doğadan toplanan ve/veya kültür koşullarında üretimi yapılan doğal soğanlı, yumrulu ve rizomlu bitki türlerini (geofitleri) kapsamaktadır.