• Sonuç bulunamadı

3.3. ETKİLENDİKLERİ

3.4.5. İmge Dünyası

3.4.6.2. İnsan Sevgis

Behçet Aysan’ın gerek siyasi görüşü gerekse dünyaya ve insana bakışı sevgi temellidir. Bu durum, onun mizacından kaynaklanmakla beraber yaşadıkları ve yaşananlara karşı verdiği tepkiyle de olgunlaşmış bir davranış biçimidir. Şair bu algısını şiirlerine de çekinmeden yansıtmıştır. “Behçet Aysan’ın bütün şiirleri ‘insanın kardeşçe bir hayat’ savaşımını dile getirir. Halklar arasındaki barışı, dostluğu, halkların kardeşliğini yansıtır.” (Ada, 1995: 6)

Onun şiirlerinde yer alan sevgi; masum, sadık, uzun ömürlü, çıkarsız ve hüzünlüdür. Aysan şiirlerinin geneline hâkim olan bu hüzün duygusu, insan sevgisi temalı şiirlerinde de vardır. Örneğin “Attila Jozsef’i Okurken” şiirinde Attilla Jozsef’e karşı olan sevgisini anlatan Aysan onu hüzünlü ve kederli bir biçimde sevdiğini itiraf eder:

ATTİLA JOZSEF’İ OKURKEN (…)

acıyla okuyorum, bitimsiz bir acıyla ağabeyim benim, kalbim, attila jozsef'im ‘bir çocuğun annesini sevişi gibi’

seviyorum seni kederle, hüzünle. (s.29)

Şahmeran efsanesi bilindiği gibi bizim kültürümüzde yer edinmiş önemli bir mitolojik unsurdur. Kimine göre ölümsüz bir aşkı anlatan bu efsane, kimine göreyse insan sevgisini, ölümsüz ve sonsuz sevgiyi, bağlılığı ve sadakati temel alır. Zengin çağrışımları olan Şahmeran efsanesi Aysan’ın şiirine de konu olmuştur. Behçet

Aysan da ikinci durumu göz önüne alarak Şahmeran’ı şiirleştirmiştir. Bu şiirde her şeye göğüs geren ve sonsuz sevgiyi arayan kalp her engele direnir. Tüm sıkıntılara göğüs gerecek olan bu kalp, hiçbir otorite tanımaz ve kendi yoluna gider.

ŞAHMERAN’IN KALESİ taş duvarlardan ses geçmeyen kapatsalar

seni nereye?

-şahmeran’ın kalesine bir de kilit vursalar üstüne ‘ey uzun yollar

yolcusu’

-bakırdan ve acıdan bir kilit. ve kenevirden bir urgan ki bağlasa seni

sırsıklam. -kalın bir urgan. ama yine de

kalbin dışarıdadır hep kaleyi, urganı ve kilidi hiç dinlemeyen

o kalp . . . (s.47)

Gece yarısı karlı ve tipili bir havada gelen eski dostun kapıya dayanışını ve sevgi, dostluk, kardeşlik öğelerinin vurgulandığı “Küllenen” şiiri de şairin arkadaşlık ve insan sevgisi algısını açığa vurur. Yine benzer karakteristik özellikler taşıyan “Günler” şiiri de yine duygu itibarıyla “Küllenen” şiiri ile aynı doğrultuda özellikler gösterir:

KÜLLENEN karlı ve tipili bir gece yarısı bir eski dost çaldı kapımı bıyıkları mavi buz sarkıtları

eskimiş kaputu yırtıktı postalı

-tak tak, kimdir o kim, ya gelmişse gecelerin kara yüzlü konukları. -yabancı değilim benim sana kalbimi getirdim

konacak yer arayan ürkek bir kuş gibiyim. bu çaldığım kapı da paslı bir kilitse unutup koştuğumuz delikanlı aşkları kırmızı bir balık yaşamı akvaryumda -içeri gir üşümüşsün sen bizim türkümüzsün. dağılınca atkısından odaya kar parıltıları -karşılaştı -bakışlarımız -bakışların -parıltıları gülümsedik gelincik karanfil nakışlarda gülümsedik birlikte yürüyüp sobaya doğru közü küllenen ateşe

İnsan sevgisi çerçevesinde ele almaya çalıştığımız Aysan şiirleri içerisinde bu temayı en iyi yansıtan şiir bizce “Beyaz Geceler”dir. Bu şiir, şairin dünyadaki tüm insanların duygularını, beklentilerini, umutlarını, yaşanmışlıklarını öğrenme isteği ve onları çok daha yakından tanıma, anlama arzusunu yansıtmaktadır. Bu yüzden “Beyaz Geceler”i, şairin içindeki insan değerini en iyi vurgulayan örneklerdendir: BEYAZ GECELER

bütün hayatları bilmek isterdim ilginç geliyor bana bir gemicinin anlattıkları

eskiyen aşkları bırakıp yeni yükler aldıkları beyaz bir gecede. bilmek isterdim çamlıhemşin' li fırıncı ustasının niçin batum'dan göç ettiğini kömür yüklü mavnayla beyaz bir gecede. beyaz bir gecede beyaz bir gecede savrulmuş buralara saraybosna'dan elinde hiç işlemediği nakışı

kış zorlu

makedonya komitacı dolu buğulanmış camları vagonların bakışı mavi gözleri dalgın o kadın

bilmek isterdim

bozüyük bilecik arasında

bin dokuz yüz kırk yedinin martında tipi

ve aç kurtlar saldırınca

tepesinde bir telgraf direğinin

donan

gencecik hat bakıcısının hayatını.

beyaz bir gecede. ne söylenecek bir türkü ne yazılacak bir roman olan bütün hayatları yaşanmış bütün hayatları bilmek isterdim.

beyaz bir gecede. (s.113-115) 3.4.6.3. Sosyal Temalar

Behçet Aysan’ın şiir serüveni genel itibarıyla bir amaç doğrultusunda varlığını sürdürmüştür. Bu amaç insanın birey ya da toplumsal olarak karşılaştığı sorunları sessiz bir çığlık biçiminde yansıtmaktır. Şiiri başlı başına bir amaç olarak gören şair, bu amacın içinde ikincil amaçları da şiirine serpiştirerek okuruyla şiirini buluşturur. Sosyal temaları da bu birincil ve ikincil amaçları çerçevesinde kaleme alan Aysan’ın toplumsal konulu çalışmalarına göz atmak bu anlamda oldukça önem taşımaktadır. Behçet Aysan’ın sosyal temaları içeren şiirlerini genel itibarıyla üç bölümde görmekteyiz:

1) Yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal olayları ile yaşantılarını temel aldığı şiirler.

2) İnsanlığın toplumsal ya da sınıfsal sorunlarını konu edinen şiirler.

3) Dönem itibarıyla birçok benzerlik taşıyan Türk-Yunan kültürü ve insanlarının yaşamış olduğu sorunları konu edinen şiirler.

İlk olarak Aysan’ın yaşadığı dönem ve siyasal olayları ile kendi yaşadıklarını temel aldığı sorunları içeren şiirlere değinelim. Bu şiirlerden tema itibarıyla en belirgin olanları şunlardır: “Bir Bahar Dalıyla”, “İpekten Gece Gitme Kal Leylaklar”, “Teni Başka İpeğin ve Kömürün”, “Yağmurda”, “Dışarda Kar”, “Sesler Küller”, “Aşkımızın O Kararan”, “Kanlı Zambak”.

İPEKTEN GECE, GİTME KAL, LEYLAKLAR İpince ipekten gece

hışırdasa yırtılır gibi

çalıyor sessizliğin kampanası dışarda, afiş asıyor çocuklar uzaktan silah sesleri geliyor kal diyor, bir kadın sesi - gitme kal,

ve patlamaya hazırlanıyor leylaklar...

kalbim de. (s.65)

Yukarıda verdiğimiz örnekte de görüldüğü gibi şiirde dönemin sosyal olayları gözler önüne serilmektedir. “Sokakta afiş asan çocuklar ve uzaktan gelen silah sesleri” dönemin özelliğini bize anlatmaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu kaotik zamanı çağrıştıran bu mısralar, yaşanan olayları okuyucuya yansıtmaktadır.

TENİ BAŞKA İPEĞİN VE KÖMÜRÜN gitmek için işte aşkla

avlusu güherçile kokan bu şehirden

gitmek için ve aşkla (…)

binip bir bıçkın trene vardiyasi gelmiş işçilerle inip bir uçkun trenden

“Güherçile kokan şehir” şehrin ve caddelerin içinde bulunduğu olumsuz durumu çağrıştırırken sınıfsal temalara vurgu yapan bir başka dörtlük de şairin yanında yer aldığı grubu ve anlayışı temsil etmektedir.

Sosyal temalar ili ilgili ikinci olarak değinmemiz gereken ise insanlığın toplumsal ya da sınıfsal problemlerine değinilmiş olan Aysan şiirleridir. “Aşk İçin Prelüdler 6”, “Tel Zaatar”, “Bir Şiir”, “Üç Anı Üç Şehir”, “Dörtlük”, “Ateş Deresi” bu anlamda isimlerini anmamız gereken şiirlerdir. Filistin sorununu işleyen “Tel Zaatar” şiirinden yapacağımız alıntı ile bu durumu örneklendirelim:

TEL ZAATAR (…) tel zaatar biz- ne kadar tel zaatar ölürsek- o kadar tel zaatar yaşayacak filistin. (s. 237)

Bilindiği gibi 1975 – 1976 yıllarında hem Lübnan iç savaşının hem de Filistin halkının ulusal kurtuluş mücadelesinin nirengi noktalarından biri olan Tel el-Zaatar direnişi, ezilen tüm halklar için o dönemin en önemli olaylarındandır. Aysan’ın Tel Zaatar direnişini konu alan bir şiir kaleme alması, onun kaleme aldığı sosyal temaların sadece belli bir kesimi ya da ideolojiyi kapsamadığını ve evrensel anlamda olduğunun göstergesidir.

“Aşk İçin Prelüdler 6” şiirinde kuma sorununa değinen şair, “Dörtlük” ve “Ateş Deresi” başlıklı çalışmalarda yoksul ve ezilmiş sınıfların hayatlarına değinmiştir. “Bir Şiir” ve “Üç Anı Üç Şehir”de ise Behçet Aysan, radyoaktivite ile atom bombasının insanlığa verdiği zararlara vurgu yapmıştır. Aysan’ın “Hayatı” başlığı altında incelediğimiz kısımda da değindiğimiz gibi şair, bir dönem NÜSHED üyeliği yapmış ve bu kurum altında nükleer savaşa karşı mücadele vermiş, sorumluluk üstlenmiştir. Aşağıda kuma sorununa değinilen “Aşk İçin Prelüdler 6” şiirini aktaralım:

AŞK İÇİN PRELÜDLER 6 “ayrılıklar bildim acılar

yaşadım okudum

tahir ile zühreyi kerem ile aslıyı

ve ferhat ile şirini ağlamadım

da

senin öykünü duyunca dayanamadım

kendini zeytin ağacına asan on iki yaşındaki

kuma (s. 187)

Sosyal temalar başlığı altında inceleyeceğimiz üçüncü ve son bölüm ise; dönem itibarıyla birçok benzerlik taşıyan Türk-Yunan kültürü ve insanlarının yaşamış olduğu sorunlara değindiği şiirlerdir. Sayı itibarıyla oldukça fazla olan bu şiirler şairinin üçüncü ve dördüncü kitabında yoğunlaşmaktadır. “Gecede Ateşböcekleri”, “Zeybekiko”, “İşçi Mihali’nin Ölümü”, “Deniz Feneri”, “Bir Girit Şarkısı” Türk-Yunan benzerliğine değindiği şiirlerdendir.

GECEDE ATEŞBÖCEKLERİ (…)

biliyordu en az kendi evi kadar yamacı inince, ışıkları

gözükecek karşı kıyının ve yannis ritsos’un sürgün adalarının -kıyı, kıyı karşı kıyı rüzgârı aynı rüzgâr denizi süngeri aynı zeybeği horası

beyi, ekmeği aynı. -hey ritsos hey ozanların

böyle olmuş bu :

ya sizde karartma geceleri

bizde par par ateşböcekleri ya bizde karartma gecelere

sizde par par ateşböcekleri. (s.37-38)

İki kültür arasında gerek tarihsel gerekse toplumsal dinamikler açısından çok sayıda ortak nokta bulan Aysan, şiirlerinde de yaşanılan dönemin ve çekilen acıların ortak olduğuna vurgu yapmaktadır. Şairin “Deniz Feneri” şiiri bu ortaklığı tüm çıplaklığıyla okurlara sunar. Hacimce uzun olan bu şiirin içinden, durumu anlatan birkaç örnek aktaracağız:

DENİZ FENERİ

ayaklanan yüreklerden biri olimpos'a gizlenirdi biri anadolu bozkırında. (…)

bir yaşlı kadın kalkar suskun adımlarla yürür

terliklerini giyer istavroz çıkarır veya yasin okurdu

kilometrelerce uzakta ve aynı anda. (…) tutuklunun adı

takis petrulastı.

belki de onun türkçesiydi. (…) (s.203-206)

Kanaatimizce Aysan’ın Girit kökenli bir şair olması da onu Türk-Yunan ilişkileri ve yaşantıları konulu şiirler yazmaya yöneltmiştir. Hiç şüphesiz Behçet Aysan şair yönünün birikimleri yanında bu şiirlerin katkısı sayesinde 1987 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülünü almaya hak kazanmıştır.

Benzer Belgeler