• Sonuç bulunamadı

1.3. Tedbir ve Tedirginlik Dönemi (1815-1830)

2.2.6. İngiltere’deki Gelişmeler

Hiç kuşkusuz 1830 İhtilalleri, İngiltere’yi de oldukça etkilemiştir. Lakin diğer örneklerde gördüğümüz gibi toplumsal bir eylem olarak değil, mevcut düzenin revize

183 Rose, s.174-177

184 Armaoğlu, s. 142

185 Armaoğlu, s.142

186 Rose, s.176-178

187 Merriman, s. 660-661

64 edilmesi noktasında olumlu bir etkiye neden olmuştur. Zira İngiltere’de Avam Kamarası aracılığıyla halk mecliste temsil ediliyordu ve kısmen de olsa bu liberal düzen uzun yıllardır İngiltere’de vardı. Lakin sınıfsal imtiyazlar burada da hâkimiyeti korumaktaydı ve bazıları daha çok imtiyaz sahibiydi.

Asiller, ayrıcalıkları gereği devlet yönetiminde hâkim bir konumdalardı.

Milletvekilleri mevcuttur lakin onları halk seçmiyordu ve bu durum halkın meclise doğrudan bir müdahale şansını mümkün kılmıyordu. Milletvekillerini belirleyenler de önemli ölçüde kontlardı. Seçim bölgelerinin nüfus yoğunluğuna göre temsilci sayıları belirlemişti lakin olası bir nüfus değişiminde temsilci sayıları revize edilmiyordu.

Anlaşılacağı üzere tam anlamıyla tesis edilmiş kurulu bir liberal anlayış hâkim değildi.

Zira kontların doğrudan şekillendirdiği meclis, halkı doğrudan temsil etme vasfından yoksundu. Bu durum sınıfsal ayrımı daha da derinleştiriyor ve asilleri daha üstün bir konumda tutuyordu. Her şeye rağmen kralın her türlü eylemi yapma hakkının sınırlandırıldığı bir düzen olması nedeniyle mutlak bir anlayışı mümkün kılmıyor ve bu nedenle diğer Avrupa ülkelerine nazaran liberal açıdan ileri bir konumdaydı.188

18. yüzyılın sonu itibariyle hızlı bir gelişme kaydeden sanayi, işçi sınıfının ortaya çıkmasına ve yeni beklentilerin doğmasına neden olmuştur. Lakin kurulu düzen esas itibariyle asillerin elinde olduğu için, halk ile kopuk bir durumdaydı ve meclis işlevsel bir yapıya sahip değildi. Bunun yanı sıra bazı sanayi şehirleri ortaya çıkmış ve buralara da yoğun bir nüfus artışı yaşanmasına karşın temsilci sayısında herhangi bir değişiklik olmamıştır. Aynı zamanda düşük ücretler nedeniyle ekonomik politikada pek beğenilmiyordu.

Haziran 1830’da kral IV. George öldü ve kardeşi IV. William tahta çıktı. Değişim sonrası yeni bir seçime gidildi ve muhafazakârlar seçimi kazandılar. Buna rağmen Avam kamarasındaki sayıları bir hayli azdı. Liberallerin sayısı ise artış göstermişti. Tam bu esnada Fransa’da patlak veren Temmuz İhtilali İngiltere’yi de etkisi altına aldı ve liberaller harekete geçti. İstedikleri ise yeni bir seçim kanunuydu ve bu teklif başbakan tarafından kabul görmedi. Lakin baskılara dayanamayan başbakan Wellington, Aralık 1830’da istifa etmek zorunda kaldı. Liberallerin sunmuş olduğu kanun tasarısının

188 Merriman, s.

65 mahiyetine dair en güzel açıklamayı eski başbakan Wellington yapmış ve “insan tabiatı, bir hamlede bu kadar mükemmelliğe erişmeye uygun değildir” demiştir.189 Liberalizm akımının eski algıları ne denli tehdit eder boyutta olduğunu en güzel şekilde açıklamıştır.

Zira değişimin tüm Avrupa’da bu denli kanlı gerçekleşmesi bundan ötürürdür.

Başbakanın istifası sonrası yeni kabine kuruldu ve başlarında da liberallerin lideri Lord Grey bulunmaktaydı. Derhal seçime gidildi ve sonucunda liberaller, Avam kamarasında çoğunluğu elde etti. İngiltere’de liberal faaliyetlerin önü artık tam anlamıyla açılmış oluyordu. İlk faaliyet Lord Grey’in sunmuş olduğu yeni seçim tasarısıydı ve kanun kabul edildi. Lakin Lordlar kamarasında kabul edilmeyip geri gönderilen bu kanun, bazı tepkileri beraberinde getirdi. Zira avam kamarası ile Lord Kamarası karşı karşıya gelmişti. Tepkiler sonrası Lordlar geri adım atarak 1832 de yeni seçim tasarısını kabul ettiler. 190 Yeni seçim kanununa göre tüm halk top yekûn seçimlere dâhil edilemedi elbette lakin büyük bir ilerleme kaydedildi. Nüfus yoğunluğuna yönelik temsilci sayıları revize edildi ve seçmen sayısı artırıldı. Yeni seçim kanunu ile beraber her otuz kişiden biri seçme hakkına sahip olmaya başladı. Bu durum, halkı yönetime dâhil etmiş ve bu gelişmeler çok büyük bir kriz yaşanmadan gerçekleşmiştir.191

2.2.7. 1830 İhtilalleri Özelinde Liberaller ve Monarklar

Monarkların öncülük ettiği 1815 sonrası düzen, İhtilalin daha ilk yıllarında dağılmıştır. Zira Beşli İttifak üyeleri olan Fransa ve İngiltere’nin bu süreçte ihtilal yanlısı bir tutum sergilemesi, 1818’de alınan kararları boşa çıkarmıştır. Buna karşın Avusturya, Rusya ve Prusya İhtilal başlangıcından üç sene sonra da olsa München – Graetz (1833) antlaşmasını imzalayarak doğu bloğu kurmuşlardır.192 Fransa ve İngiltere ise Batı bloğunu temsil ediyordu. Doğu bloğunun ihtilaller karşısında tavrı netti. Nitekim München – Graetz Antlaşması ile beraber alınan karara göre bu üç devletten biri içten veya dıştan bir tehdit ile karşı karşıya kalır ve diğer iki devlete başvurursa, o devletler mevcut koşullarına göre kabul veya reddetme hakkına sahipti. Aslında bakıldığı zaman bu antlaşma hiçbir anlam ifade etmemektedir. Zira ihtilallerin seyri bunu açık bir şekilde

189 Armaoğlu, s. 144

190 Kayapınar, s.39

191 Merriman, s.663-666

192 Armaoğlu, s. 145

66 göstermektedir. Batı bloğuna karşı kurulmuş olan gösteriş amaçlı politik bir birleşmeden öteye geçememiştir. 193

1830 İhtilalleri sonuç itibariyle liberallerin güçlenerek çıktığı bir süreçtir. Kesin zaferler elde edilmiş midir, hayır. Buna karşın, özellikle Fransa’nın farklı Avrupa şehirlerinde patlak veren eylemler karşısında ki tutumu çok önemli bir rol oynamıştır.

Zira ülke içerisinde mevcut anayasal düzen güzel bir biçimde uygulanmaktaydı ve kral ile meclis arasında bir gerilim yoktu. Bir önceki girişimlerde karşımıza çıkan kral – meclis mücadelesi, 1830 ihtilallerinde karşımıza çıkmamıştır. Gayet tabii bu durum Fransa’yı bu süreçte güçlü kılmış ve dış politikada da etkin bir rol oynamasının önünü açmıştır.

Fransa’nın bu süreçte en fazla güç sağladığı nokta, mutlakıyetçiler ile tek bir masa etrafında toplanıp aracı bir rol oynamasıdır. Nitekim Belçika ve Polonya ayaklanmaları başta olmak üzere çok net bir tutum sergileyen Fransa, liberal fikri kabul edilir bir konuma getirdi. Bu liberal tutumun Monarklar tarafından sert bir tepkiyle karşılanmaması, kıtanın dört yanında patlak veren ihtilalleri güçlü kılmıştır. Zira ara buluculuk için yapılan görüşmelerde eylemcilerin ihtilal haklarını savunan bir tutum sergileyen Fransa, liberal düşüncenin normalleşmesini sağlamıştır. Monarkların ise bu süreci büyük bir tedirginlik içerisinde geçirmişlerdir. Buna rağmen sürecin en belirgin ismi Avusturya başbakanı Metternich olmuştur.

1830 sonrasına patlak veren ayklanmalar, bu sürecin öncesine dair yapmış olduğum tedirginlik tanımlamasını sağlıklı kılmaktadır. İlk olarak Belçika’nın Brüksel kentinde başlayan eylemler, zamanla tüm Avrupa’ya yayılmış ve etki uyandırmıştır. Monarkların buna girişime askeri bir güç kullanamamaları, sınırları içerisinde yaşanması olağan görülen ayaklanmalardır. Örneğin Rusya’yı, Belçika özelinde geri plana iten yaşanması muhtemelen olan Polonya sorunuydu ki yaşandı. Avusturya’da benzer bir tedirginlik ile geri planda kalmış ve onunda beklentileri gerçekleşerek İtalya’da ayaklanmalar yaşanmıştır. İngiltere ve Fransa’nın da Belçika eylemlerini desteklemeleri, burada anayasal bir düzenin tesis edilmesini mümkün kılmıştır. Bunun yanı sıra Belçika, Viyana’dan bu yana İngiltere ve Fransa için daha öncelikli ve doğrudan ilgilendiren bir

193 Lee, (1789-1980), s. 50-54

67 konu olduğu için, onların bu bölge özelinde daha etkin bir rol oynamaları da bu sonuca katkı sağlamıştır.194

Avusturya, Prusya ve Rusya’nın bu süreçte takınmış oldukları tutum, diplomasi ile liberal düşünceyi engellemeye çalışmak olmuştur. Zira sınır dışında yaşanan ihtilal hareketleri için askeri müdahale seçeneği öncelik olmaktan çıkmıştır. Tıpkı Belçika örneğinde olduğu gibi Londra’da yapılan görüşmelerde, bazı kritik durumlar göz önünde bulundurulmuş ve bunlara karşı çıkılmıştır. Örneğin, seçilecek olan Belçika kralının hangi ulusa mensup olacağı tartışmaları, masa başında çözülebilmiştir. En nihayetinde alınan karar ile Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya’ya bağlı hanedanların bir üyesi olmayacağı şartı konulmuştur. Bu durum mutlak bir zafer olmasa da, liberal düşüncenin ne denli güçlü olduğunu göstermektedir. Zira Fransız liberaller istediklerini alamamıştır lakin istemedikleri bir şey de olmamıştır.

Yukarıda dikkat çektiğim Metternich’e de değinmek gerekir. Zira İtalya dukalıklarında patlak veren ayaklanmaları her şeye rağmen ivedilikle bastırabilmiştir.

Tabii bu durum Fransa’nın tepkisine neden olmuş ve hatta Avusturya orduları Fransa sınırına değin ilerlemişti. Lakin anlaşılıyor ki her iki devletin de savaşmaktan yana bir yaklaşımı yoktu. Fransa kralı Philippe’nin müdahale etmek istemediği gibi Metternich’te Fransa’ya karşı sessiz kalmıştır. Belçika ayaklanmaları buna en iyi örnektir. Batı bloğu ve doğu bloğu ülkeleri tüm kıtaya yayılan bir müdahaleden uzak durmuşlardır. O nedenle 1830 İhtilallerinde ki müdahalelere baktığımızda ne tür bir düzeyde olduğunu anlayabiliriz. Örneğin Polonya’ya Fransa ve İngiltere dâhil olmadılar, zira bu bölge doğrudan Avusturya, Rusya ve Prusya’yı ilgilendiriyordu. Belçika’da ise roller değişmektedir. Zira bu bölgenin politikasında egemen olan iki güç vardı; İngiltere ve Fransa. Diğer doğu bloğuna mensup devletler buraya askeri bir müdahalede bulunmak isteseler de, bu yalnızca niyet aşamasında kalmıştır. Anlaşılacağı üzere bölgesel rejim tercihleri doğrudan coğrafi konumları gereği belirlenmiştir. Nitekim Belçika anayasal bir düzene geçerken; Polonya, Almanya ve İtalya’da ise kanlı bir süreç sonrası eski nizam korunmuştur.

194 Rose, s.182-186

68 Sonuç olarak liberallerin önemli ölçüde meşruiyet sağlamış olduğu bu süreç, rejimsel yaklaşımların bölgelere hapsolduğu bir süreç halini almıştır. Oysaki bir sonraki girişim, mutlakıyetçi yönetimlere büyük bir darbe vuracaktır. Monarklar güç kaybetmeye, liberalizm ise güç kazanmaya devam etmiştir.

2.3. 1848 İhtilalleri