• Sonuç bulunamadı

2. İLGİLİ ALANYAZIN

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.2. İngilizce Öğretiminde Duyuşsal Faktörlere İlişkin Araştırmalar

Tuncer ve Akmençe (2018)’nin yabancı dil kaygısı üzerine yaptığı araştırma farklı örneklemler üzerine uygulanmıştır. “Yabancı Dil Ders Kaygısı Ölçeği”’nin veri toplama aracı olarak kullanıldığı araştırmada tarama modeli uygulanmıştır. Örneklem grubunu lise ve üniversite öğrencileri oluşturmuştur. Araştırma sonucuna göre genellikle öğrenciler üzerinde yabancı dil dersinin yüksek bir kaygı yaratmadığı görülmüştür. Sınıf düzeyi, lise düzeyi ya da anne ve babanın eğitim durumu gibi alt boyutlar açısından değerlendirildiğinde ise bu değişkenlerin de kaygı düzeyi üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır.

Yabancı dilde kaygı seviyesini ölçmek için pek çok ölçek geliştirilmiş olmasına rağmen her bir ölçek çoğunlukla bir becerideki ya da konuşma ve dinlemedeki kaygıyı araştırmaktadır. Bu nedenle Yassin ve Razak (2018) üç farklı değişikliklerle birleştirerek Yabancı Dil Kaygı Ölçeği (FLAS) adlı yeni bir ölçek geliştirmiştir. Çalışmanın örneklem grubunu 155 Yemeni Üniversitesi öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucuna göre öğrencilerin %13’ünde yüksek kaygı düzeyi, %69’unda orta düzeyde kaygı, %18’inde ise düşük kaygı düzeyi ortaya çıkmıştır.

43

Tuncer ve Temur (2017) çalışmasında İngilizce hazırlık sınıfında öğrenim görmüş olan öğrencilerin yabancı dil öğretimi süresince ders kaygısına ilişkin görüşlerini incelemeyi amaçlamıştır. Tarama modeli uygulanan araştırmada veri toplama aracı olarak Horwitz, Horwitz ve Cope (1986)’un geliştirmiş olduğu ve Gürsu (2011)’nun geçerlik ve güvenirlik çalışmasını gerçekleştirdiği “İngilizce Dersine Yönelik Kaygı Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini İnönü Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu hazırlık sınıfı öğrencileri oluşturmuştur. Elde edilen bulgular kaygıya yönelik görüşlerin cinsiyet açısından farklılık gösterdiği yönündedir. Sonuçlar erkeklerin kaygı düzeylerinin düşük olduğunu belirtirken kadınların orta seviyede olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ölçeğin alt boyutları ele alındığında konuşma kaygısı ve ders kaygısı açısından kadınların kaygı oranı erkeklere göre daha yüksek seviyededir. Yabancılarla Konuşma Kaygısı alt boyutuna göre ise akademik başarı puanları arasında anlamlı bir fark gözlenememiştir.

Aliakbari ve Gheatsi (2016) çalışmasında İranlı lise öğrencilerinin İngilizce sınavlarındaki kaygı düzeylerini ve İngilizce öğrenmeye yönelik tutumlarını incelemeyi amaçlamıştır. Ayrıca bu iki değişken arasındaki ilişki ile farklı cinsiyet ve çalışma dallarındaki test kaygısı ve tutum arasındaki farklar da ele alınmıştır. Verilerin toplanmasında “Westside Test Anksiyete Ölçeği” ve “Dil Öğrenme Tutumları Anketi” Farsça tercümesi ile kullanılmıştır. Örneklem grubunu 400 kız ve erkek lise öğrencisi oluşturmuştur. Bulgular öğrencilerin %60’ının ortalamanın üzerinde bir test kaygısı seviyesine sahip olduğunu göstermiştir. Ancak, kadın ve erkek katılımcıların test kaygısı arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Bununla birlikte, İş göremezlik düzeyi kadınlarda daha yüksek bulunurken, endişe düzeyi önemli ölçüde farklı bulunamamıştır. Bununla birlikte kadın katılımcılar İngilizce öğrenmeye yönelik daha iyimser tutumlara sahip olma eğiliminde görülmüştür. Genel olarak test kaygısı ile tutum arasında ve test kaygısı ile yaş arasında anlamlı ancak yine de zayıf bir ilişki olduğu ifade edilmiştir.

İpek (2016) yaptığı araştırmada öğretmenlerin yabancı dil öğretme kaygısı ve bu kaygının kaynakları üzerine odaklanmıştır. Nitel araştırma yöntemi ile yürütülen bu çalışmada yarı yapılandırılmış görüşme formu ve örneklem grubunu oluşturan 32 öğretmenin yazdıkları günlükler veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Bulgular kaygının nedenlerini 5 boyutta kategorize etmiştir. Araştırmaya göre hata yapmak, başarısız olma korkusu, ana dili kullanma, belirli bir dil becerisini öğretme, belirli bir

44

yeterlik seviyesinde öğrencilere eğitim vermek öğretmenlerin yabancı dil kaygısı sebepleri olarak belirlenmiştir.

Şener (2015) çalışmasında Türk üniversite öğrencilerinin dil kaygılarının derecesini incelemiştir. Ayrıca yabancı dil konuşma kaygısı ve akademik başarı arasındaki ilişkiyi de araştırmıştır. Nicel araştırma yöntemi kullanılan bu çalışmanın örneklem grubunu 2010-2011 eğitim ve öğretim bahar yarı yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İngiliz Dili Öğretimi Bölümünde öğrenim gören 77 birinci sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmanın veri toplama aracı Horwitz ve arkadaşları (1986) tarafından geliştirilmiş olan “İngilizce Dersine Yönelik Kaygı Ölçeği”nin Türkçe’ye tercüme edilmiş halidir. Araştırma sonuçları, yabancı dil sınıflarında kayda değer düzeyde kaygı olduğunu göstermiştir. İngilizce bilgilerinin yeterli düzeyde olmasına rağmen, başkalarının önünde konuşamayan Türk İngiliz Dili Öğretimi (ELT) öğrencilerinin genel bir problemi olarak görülmüştür. Ayrıca bu durumun nedeni, daha az motive olmaları, İngilizce konuşabilecek kadar özgüvenleri ya da uygulamaları olmamasından kaynaklanabileceği belirtilmiştir. Bulgular Türkiye’de yabancı dil öğrenenlerin konuşma ve dinleme becerilerini geliştirmenin her zaman ihmal edildiğini göstermektedir.

2.2.2.2. İngilizce Öğretimine Yönelik Tutuma İlişkin Araştırmalar

Zulfeky ve Razali (2019) yaptıkları araştırmada kırsal ortaokul öğrencilerinin İngilizce dilini öğrenme tutumlarını etkileyen bireysel unsurları veya faktörleri incelemişlerdir. Bir vaka çalışması yaklaşımı kullanılarak, kırsal bir ortaokulda iki farklı sınıf seviyesinde dört öğrenci bilinçli olarak seçilmiş ve öğrenme ortamlarında bireysel olarak görüşülmüş ve gözlenmiştir. Öğrencilerle yapılan röportajlar ve gözlem raporları kullanılarak elde edilen bulgular öğrencilerin İngilizce öğrenmeye yönelik tutumlarını etkileyen en önemli iki faktörün şunlar olduğunu belirtmektedir: öğrencilerin yeterlilik düzeylerine ve ilgi alanlarına yönelik olmayan dersler ve öğrencilerin olumsuz ve olumlu deneyimlere bireysel tepkileri.

Lai ve Aksornjarung (2018) İçerik Tabanlı Öğretim Yaklaşımı ile İngilizce öğrenmeye yönelik tutumlarını ve motivasyonlarını incelemiştir. Hemşirelik ve Tıp Fakültesinde okuyan 71 üniversite öğrencisinin oluşturduğu örneklem grubuna Tutum ve Motivasyon Anketi veri toplama aracı olarak uygulanmıştır. Sınıf içi gözlemler, ara sınav ve final sınavı puanları da analize dahil olmuştur. Araştırmada genel olarak

45

öğrencilerin İçerik Tabanlı Öğretime karşı olumlu bir tutuma sahip oldukları ve İngilzice öğrenmek için motivasyonlarının orta düzeyde olduğu sonucuna varılmıştır. Hemşirelik ve Tıp Fakültesi öğrencileri arasında tutum açısından anlamlı farklılıklar bulunurken, motivasyon açısından farklılık tespit edilememiştir.

Ahmed (2015) Malezya’daki bir devlet üniversitesindeki 238 lisans İngiliz Dili Öğretimi Öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırma gerçekleştirmiştir. Veri toplama aracı, öğrencilerin İngilizce öğrenmeye karşı tutumlarına ve öğrenmelerini engellemiş olabilecek sebepleri ölçmek üzere araştırmacı tarafından düzenlenmiştir. Çalışmada öğrencilerin İngilizce’yi farklı alanlarda kullanmaya yönelik tutumlarını, öğrenciler için İngilizce öğrenmenin etkisini etkilemiş olabilecek nedenleri ve Malezya’daki ana dili İngilizce olmayanların İngilizce öğretimine bakış açılarını araştırmak amaçlanmıştır. Nitel araştırma yönteminin kullanıldığı çalışmanın sonucuna göre İngilizce öğrenmeye ve dili çeşitli kullanım alanlarında kullanmaya yönelik tutumun son derece olumlu olduğu görülmüştür. Veriler ayrıca öğrencilerin çoğunun öğrenme deneyimlerinde sınıf dersleriyle ilgili olumsuz duyguları veya korkuları olduğunu ortaya koymuştur. Farklı alanlardan öğrenciler, kullanım alanları ve öğrenme becerilerinin odağı açısından İngilizce öğrenmeye yönelik tutumlarında farklılık göstermektedir.

İngilizce ve Türkçe dersine yönelik tutumların akademik başarı üzerindeki etkisini inceleyen Kazazoğlu (2013) çalışmasını sekizinci ve dokuzuncu sınıf ortaokul öğrencileri üzerinde uygulamıştır. Veri toplama aracı olarak İngilizce dersi için araştırmacı tarafından geliştirilen “İngilizce Dersine Yönelik Tutum Ölçeği”, Türkçe dersi için ise Demirel (2005) tarafından geliştirilen “Türkçe Dersine Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre İngilizce’ye ilişkin tutum ve akademik başarı arasında anlamlı bir fark bulunurken, Türkçe’ye yönelik tutum ve akademik başarı arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ifade edilmiştir. Diğer taraftan öğrencilerin Türkçe’ye yönelik tutumu ve İngilizce’ye yönelik tutumu arasında bir ilişki bulunmazken iki dersin akademik başarı puanlarının birbiriyle doğru orantılı olduğu gözlenmiştir.

Davras ve Bulgan (2012) Meslek Yüksek Okullarında uygulanan zorunlu İngilizce hazırlık sınıflarına ilişkin yaptığı çalışmada yabancı dil eğitiminin önemini göstermeyi amaçlamıştır. Anket yöntemi kullanılan araştırmada Örs (2006)’ün

46

geliştirdiği anketten yararlanılarak araştırmacı tarafından hazırlanan yeni bir anket veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Araştırma 2010-2011 eğitim ve öğretim yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksek Okulu Turizm İşletmeciliği bölümünde okuyan 71 öğrenci üzerinde uygulanmıştır. Elde edilen bulgular öğrencilerin İngilizce eğitimini gerçekleştirdikleri Hazırlık Sınıfı’nın önemini benimsediklerini göstermiştir. Diğer taraftan İngilizce eğitiminin dört temel becerisinden biri olan konuşma becerisine ilişkin eksikleri olduğu ifade edilmiştir.

47