• Sonuç bulunamadı

İngiliz Kültürel Çalışmaları ve Popüler Kültür

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 67-73)

2.2. Popüler Kültüre Genel Bir Bakış

2.2.1. Popüler Kültüre Yönelik Farklı Yaklaşımlar

2.2.1.3. İngiliz Kültürel Çalışmaları ve Popüler Kültür

61

çok açık olmalarını ve güvenilmezlikleri de teslim etmek gerekir. Mutlu’nun dile getirdiği gibi, Frankfurt Okulu düşünürlerinin diğer kitle kültürü eleştirmenlerine göre kapitalist yapıyı ve kültürü anlamada daha gelişmiş analizler yaptığını önemli bir tarihsel ve düşünsel mirasa sahip olduğunu unutmamak gerekir (2005:308).23

62

Böylece okul, kültürü toplumun ötesinde ve üstünde gören düşünsel çıkmaza karşı, kültürü gündelik yaşam pratikleri içerisinden üretilen ve simgelerin alanını da kapsayan bir yapı olarak benimser. Kültürü toplumsal ve ekonomik dünya ile iç içe var olan bir fenomen olarak anlamamızı sağlayacak bir teori içine oturtur (Mutlu, 1995:

234). Zira kültürel çalışmalarda sembolik alan ya da kültür anlayışı: “artistik biçimleri, metinleri, kanonları, mimariyi, kitle-üretim emtiasını kapsayan çeşitli pratiklerin açığa vurulmasını olduğu kadar fikirleri, tutumları, dilleri pratikleri, kurumları ve iktidar yapılarını da kuşatır” (Nelson, Dreichler ve Grossberg’ten Akt. Peck, 2008: 182).

John Storey’in belirttiğine göre İngiliz Kültürel Çalışmalar geleneği popüler kültür incelemelerinin alanına indirgenemezse de popüler kültür kültürel çalışma tasarımının tam orta yerinde durmaktadır. Öte yandan kültürel çalışmaların diğer düşünürleri popüler kültüre olan tutumlarını Hall’un ele aldığı şekilde değerlendirme fikrine katılırlar. Çünkü kapitalist sanayi toplumları, sınıfsal, etnik ve cinsel eşitliksizler üzerinden yükselen bir toplum biçimi olarak algılanmalı böylece kültürel alan da bu eşitsiz ilişkilerin yükseldiği bir yer olarak kavranmalıdır fikri okulun temel düşünsel zeminin oluşturmaktadır. Bu açıdan kültür egemen anlamların zorla kabul ettirilmesine karşı direnilen bir mücadele alanı olarak görülür; zaten kültürü ideolojik kılan şey de budur (Storey, 2000: 11).

Storey’e göre bu popüler kültürün her zaman ittifakçı ya da direnişçi olduğu anlamına gelmemektedir. Örneğin popüler kültür tüketicilerinin kültürel açıdan aldatılmış olduklarına karşı çıkmak zaman zaman hepimizin aldatılabileceğimizi inkâr etmek anlamına gelmemektedir. Asıl inkâr edilen nokta, popüler kültürün salt ticari, ideolojik bir tahakküm kuran, yukarıdan dayatılan, “bayağı” bir kültür olduğu yönündeki görüşlerdir. Ancak popüler kültürün “yoz” bir kültürden çok daha önemli olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Ayrıca kültürel çalışmalar geleneğine göre popüler kültürü küçümseyici bir yaklaşımla ele almak kültürün, üretim, dağıtım ve

63

tüketim süreçlerini gözden kaçırmak anlamına geldiği gibi; popüler kültürün de ideolojik süreçlerdeki güç, iktidar mekanizmalarının karmaşık, sabit olmayan yapısını da göz ardı eder (Storey, 2000: 13-14).

Hall, Notes on Deconstructing the Popular (1981) adlı çalışmasında, popüler kültürün ticari ya da halka ait anlamlarındaki tanımını aşma çabasına girişir. Daha açık bir ifade ile onu “güdüp yönetme” ya da “gerçek işçi sınıfı” kültürü diyerek salt direniş ile özdeşleştiren anlayışlara karşı çıkar. Ona göre popüler kültüre hegemonya ile kültür arasındaki çelişkili ve sabit olmayan bir süreç olarak bakmak gerekir. Zira kültür alanı hâkim kültüre karşı gelen ya da ona eklemlenen pratiklerin salındığı, köklerinin bağımlı sınıfların maddi ve toplumsal koşullarında bulan popüler pratik ve uygulamaları kapsamaktadır. Hall, aynı kültürel alan ve pratikler gibi bireylerin duygu ve düşüncelerinin de çelişkili olabileceğini böylece kültürel biçimlerin bayağı ya da hakiki olarak değerlendirme kıstasının her zaman tutarlı ve total olmadıklarını dile getirerek kitleleri kültürel ahmaklar olarak gören seçkinci anlayışın dar çerçevesini aşar. Diğer yandan onu bir direniş kültürüyle sabitleyen anlayışların, hâkim kültürün popüler kültürü kendi hâkim kodları çerçevesinde eğip bükebileceği gerçeğini reddeden naif bir yaklaşım olduğunu dile getirir. Hâlbuki popüler kültür yeksenak bir bütünlük sergilememektedir. O, hâkim kültürün ya da direnme pratiklerinin, birbiriyle çelişen kültürel öğelerin salındığı diyalektik bir alandır, bu alanda mücadelenin hiç bir zaman kesin bir galibi olmamaktadır (1981: 233-234).

Storey, ideoloji ile ilgili birbiriyle ilintili birçok tanım olmasına rağmen Hall’un ideoloji tanımının kültürel çalışmalar içerisinden en çok kabul gören tanım olduğunu dile getirmektedir (2000: 11). Hall ideolojiye yönelik düşüncelerini Jorge Larrain’i takip ederek şöyle özetleyebiliriz: Hall ideoloji sadece bir yanlış bilinç meselesi olarak ele almaz. Onun yaklaşımında, Gramsci’nin “hegemonya” kavramsallaştırması ile ideoloji, alt yapı ve üst yapı arasındaki “belirlenimci” karşıtlıktan, olumsuz ideoloji anlayışından

64

kurtarılır; zira ideolojik öğeler sınıflara zorunlu olarak ait değildirler. (1996: 47-48).

Hall’un de belirttiği gibi hegemonya güç ve rızanın bir bileşiminden oluşmakta ve sadece tek başına ekonomik alanda kazanılmamaktadır. Hegemonya kavramsallaştırması, tahakküm nosyonunu ekonomik ve mekanik indirgemecilikten, sınıf çıkarlarının dolaysız yansımasından kurtarır, onu iktidarın zorlayıcı olmayan yapılarını da kapsayacak şekilde genişletir. Böylece ideoloji “psikolojik ya da ahlaki değil, yapısal ve epistemolojik” bir mahiyet kazanmaktadır (Hall, 1994b: 191-193).

Hall’un popüler kültüre bakışında çok önemli bir düşünsel mevzi olan hegemonya kavrayışı, toplumun bir iktidar mücadelesi alanı olarak görülmesinde ve kültüründe bu ilişkilerin gerçekleştiği alan olarak kabulünde önemli açılımlar sağlar.

Hegemonya kavramsallaştırması, kültüre özsel ve kutupsal ikiliklerin dışında, iktidarın edilgin kitleler üzerindeki dışsal ve baskıcı mekanizmalarla işlediği anlayışların da ötesinde daha karmaşık ve tarihsel süreçlerle bakabilmeyi mümkün kılmaktadır. Ayrıca bu yaklaşım popüler kültürü egemen kültürden tamamıyla bağımsız, homojen bir alan olarak görmemekte popüler olanın iktidar ile ilişkiselliğini gözden kaçırmamaktadır. Bu konumlanış, popüler kültürün sadece iktidar ve direniş ikiliği etrafında dolaşan bir alan olmadığını, kültürel alanın dengede olmayan güç ilişkilerinin alanı olduğunu vurgular.

Çünkü hegemonyayı homojen, türdeş ve tekil bir matris olarak düşünemeyiz; o, sınıfa eklemlenen güç ilişkilerinin yanında cinsiyet, ırk, etnik köken, din ve anlam alanlarına eklemlenen güç ilişkilerini açıklamak için de kullanılır. Böylece popüler kültür ne tamamen özerk bir alan ne de egemen ideolojinin at koşturduğu tamamıyla bağımlı bir alandır; popüler metinler ve iletişim araçları bu mücadelenin sürdüğü kapsama alanı oldukça geniş ve etkili kültürel alanlardır (Hall, 1994a; Hall, 1994b; Mutlu, 1995;

Dağtaş,1999; Çam, 2008; Özçetin, 2010; Apaydın, 2011; Yaylagül, 2016).

Öte yandan Louis Althusser’in ideolojinin maddiliğine yaptığı vurgu Hall açısından önemlidir ve onun düşünsel sacayaklarından birini oluşturur. İdeoloji salt

65

düşünsel çerçeveler bağlamında değil maddi pratiklerle ilişkisi içerisinde değerlendirilmelidir. Ayrıca ideoloji Althusser’in deyimi ile “bireyleri özne olarak çağırmakta”, özneler inşa ederek çalışmaktadır (Larrain, 1996: 47-49). Hall, Althusser’in (1989) ideolojiden sıklıkla bir temsiller, imgeler sistemi olarak bahsettiğini ve insanlara yapılar olarak dayatıldığını söylediğini dile getirmektedir. Althusser’in ideolojiyi Marksist anlamdaki yanlış bilinç nosyonundan ve onun ekonomik üretim ilişkilerinin bir gölge fenomeni olduğu yolundaki yanlış bilinç kavramsallaştırmasından uzaklaştırması; ideololojiyi bir pratik dizgesi ve tüm sınıfların katıldığı ve her yana yayılmış pratikler olarak görmesi Hall açısından önemlidir. Zira Hall de Althusser’den hareketle ideolojilerin algılanan, maruz kalınan, kabul edilen kültürel nesneler olarak tanımlamakta; ideolojinin zihinsel bir süreçten ziyade bireylerin toplumla olan ilişkilerini yaşama biçimi olarak, yaşananın ve tecrübe etmenin alanı olarak görmektedir ( Hall, 1994b: 182). Ancak Hall, Althusser’in ideolojiyi kapitalist sistemin yeniden üretilmesinde istisnasız bir unsur olarak görmesini eleştirmekte bireylerin etkin ideolojik mücadelesini hatırlatarak ideolojiyi, “söylem alanında oluşan fikirler, anlamlar, kavramlar, inançlar ve onlara uyumlanabilen bilinç biçimleri” olarak tanımlamaktadır (Laughey’den Akt. Güngör, 2011: 198).24

Bu çalışma için İngiliz Kültürel Çalışmalar geleneğinin biçimlendirici bir etkisi vardır. Bu anlamda çalışma için popüler kültür, “yoz”, “bayağı”, “ticari”,

“edilgenleştirici”, “kitlesel bir aldatma aracı” gibi olumsuz kavramsallaştırmalar

24 İngiliz Kültürel Çalışmalarda dilin, kültürün ve ideolojinin medya bağlamında incelenmesinde yapısalcı dilbilim ve göstergebilimin sağladığı açılımlar önemlidir. F. Sassure, R. Barthes ve Levi- Straus’un yapısalcı dil bilim yöntemi medya metinlerinin çözümlenmesinde önemli dayanak noktaları oluşturur (Yaylagül, 2016: 137) Özellikle Barthes, ideolojinin dil içinde kurulma biçimi ile ilgilenerek düz anlam ve yan anlam ayrımına başvurur. Medya metinlerinin içeriğinde ilk bakışta görülemeyebilecek gizil anlamlar (yan anlam), ideolojiler yer almaktadır. İngiliz kültürel çalışmalar dil ve ideoloji bağlamında medya metinleri incelerken V. N. Volosinov’un “nerede bir gösterge varsa orada ideoloji vardır”

yönündeki görüşleri de önemlidir. Gösterge üretimi hem toplumsal yapıların içinde oluşmakta hem de göstergeler yoluyla üretilen ideoloji dil ve bilinç pratiği içerisinde üretilmektedir. Volosinov’a göre gösterge bir gerçekliğin basit bir yansıtmamakta; gerçekliği başka bir şekilde ve kırılmaya uğratarak ifade eder. Öte yandan diğer yapısalcı birçok düşünür gibi Volosinov da gösterge ile somut toplumsal konumlar arasında birbirine kaynaşıp karışan ilişki biçimlerinin altını çizer; bu yönüyle dilin ve konuşmanın yapısını ve biçimini belirleyen toplumsal yaşamın maddi temelinin – sadece ekonomiyi içerecek şekilde değil- önemini vurgular (Akt. Dağtaş, 1999: 341-342; Hall, 1994b: 187).

66

eşliğinde bir kenara atılmaktan daha fazlasını hak eder. Popüler kültüre estetik bir mükemmeliyet ölçütüyle yaklaşmak, onun yüksek bir standarda sahip olup olmadığına dair bir konumlanış benimsemek ya da sadece egemen ve bağımlı olma diyalektiği içerisinden değerlendirmek eleştirel bakışın anlama ve açıklama amacını örselediği gibi popülerliğin nedenlerine dair de bir açıklama yapmamaktadır. Ancak popüler kültürü salt bir direniş alanı olarak sabitlemek ve tümüyle olumlu özellikler eşliğinde değerlendirmek de oldukça iyimser ve popülist bir yaklaşıma dayanır. Bu bakış, kültürel alandaki iktidarın ve direnme pratiklerinin çelişkili ve garantisiz bir süreç olduğunu gözden kaçırır.

Dolayısıyla popüler kültürü sadece iktidar altına alma ya da direnç gösterme ikilikleri etrafında değil, daha karmaşık bir ilişkiler ağına referansla değerlendirmeye çalışmak önemlidir. Çalışma bir yandan gündelik hayat, popüler kültür ile toplumsal ve kültürel mekanizmalar arasındaki ilişkilere yoğunlaşırken sürecin ekonomik sacayağını da ihmal etmemeye özen gösterir. Söz konusu kültürel üretimin ne tür bir ekonomik mekanizma yörüngesinde işlediğini anlamaya çalışmak, eleştirel-analitik bir kültürel incelemeler yaklaşımını, bütünsel ve sentezci bir kavrayışla zenginleştirmek açısından önemlidir (Bkz. Kellner, 2008; Peck, 2008).

David Rowe’u takip ederek söyleyecek olursak popüler kültür “kişisel ve dışavurumsal politikayla, estetik hitapla ve kültürel iktisatla bağlantıya geçen çağdaş haz, aylaklık, üslup ve kimlik biçimleri olarak çeşitli yollardan ortaya çıkan, değişen toplumsal ve kültürel ilişkiler, anlamlar ve metinler dizisi olarak” ; alt ve orta sınıfların ya da çoğunluğun beğeni, zevk, bilgi ve bilinç düzeyine uygun olarak biçimlendirilen bir kültürel formdur (1996: 22). Böylece bu çalışmada bir popüler kültür alanı olarak tasavvuf fenomenine yaklaşırken; bu alandaki anlatı, simge ve pratiklerin yüksek bir standarda sahip olup olmadıklarına ilişkin, estetik-mükemmeliyetçi bir konumlanış benimsememekte; daha çok bu yaygınlığın nedenlerine, toplumsal yapıdaki yerinin ne

67

olduğuna, bu süreçte farklı ideolojik ve hegemonik yapıların birbirlerine eklemlenme tarzlarına, anlamların hangi güç dengeleri içerisinde üretildiklerine, incelenen popüler metinlerin kendi içinde nasıl boyun eğdiği ya da direndiği dili anlamaya yönelik eleştirel bir okuma çabası hedeflenir. Rowe’nin de belirttiği gibi bir popüler kültür analizi “ entelektüel esneklik ve eleştirel yoğunluk arasındaki uzamdan ortaya çıkabilir”

(1996: 23).

2.3. Popüler Kültür ve Din İlişkisi: Popüler Olanın Dinselleşmesi, Dinsel

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 67-73)