• Sonuç bulunamadı

İNŞAAT SEKTÖRÜNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ

Türkiye'de inşaat sektörü, gerek toplam yatırımların ulusal gelir içindeki payı, gerekse yatırılan işgücü olanaklarının boyutu itibarıyla ekonomimizin en canlı ve en önemli sektörlerinden biridir. Ancak her yıl inşaat sektöründe çalışanların bir kısmı, iş kazaları sonucunda ölüm ya da daimi iş görmezlikler sebebi ile işini sürdürememektedir. Özellikle ölümle sonuçlanan kaza sayısının çokluğu bakımından kıyaslama yapıldığında inşaat sektörü bu alanda ilk sırada yer almaktadır. Durumun bu şekilde ciddi boyutlarda olması bu alanda iş güvenliği çalışmasının çok daha etkin hale getirilmesini sorunlu kılmaktadır. İnşaat sektöründe iş sağlığı ve güvenliğini tehdit eden risk faktörlerini azaltacak önlemler geliştirirken, bu sektörün kendine özgü koşullarının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir (Görgülü, 2008).

4.1 İnşaat Sektörünün İş Kazası Riskini Arttıran Özel Koşulları

İş kazaları ve meslek hastalıklarının işyerine ve ulusal ekonomiye kattığı olumsuzlukların yanında iş gücü kaybı, üretim kaybı ve hastane masrafları, ilaç bedelleri, mahkeme masrafları, tazminat ödemeleri gibi birçok yan maliyette bulunulmasına sebep olmaktadır. İnşaat sektöründe iş kazalarının çok olmasında, ülkenin ekonomik, sosyal, eğitim ve kültür durumunun yanı sıra, inşaat iş kolunun kendine has zorluk ve koşullarının olması önemli derecede etkilidir. Bu koşullardan bazıları aşağıdaki gibidir:

 Sektörde çok sayıda küçük işletme ve alt işveren çalışmaktadır.

 Teknik personel iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli bilgi birikimine sahip değildir.

 İşçilerin genel eğitim seviyeleri düşüktür.

 Yapı işleri ile ilgili düzenlemelerde iş sağlığı ve güvenliği konularına yer verilse de uygulamada aksaklıklar bulunmaktadır.

28

 Çalışma alanı genellikle geniş ve dağınıktır.

 İşçiler geçicidir, çalışanlar sık değişir, bu yüzden işçi sirkülasyonu fazladır.  Günlük çalışma süreleri uzun ya da çalışma saatleri düzensizdir.

 Çevreden kaynaklanan her türlü olumsuzluğa açıktır (Ercan, 2009).

4.1.1 İnşaat İşlerinin Çoğunlukla Doğal İklim Koşulları Altında Gerçekleştirilmesi

İnşaat işlerinin büyük çoğunluğu açık havada doğal iklim koşullarının altında gerçekleştirilmektedir. Bunun sonucunda çalışanların çalışma ortamlarında asgari konfor koşullarını sağlamak çoğu zaman mümkün olamaz. Dolayısıyla aşırı soğuk ve sıcak, çalışanların dikkatinin azalmasına, çabuk yorulmalarına ve daha dalgın olmalarına neden olabilmekte; yağışın neden olduğu zemin kayganlığı, tutunma güçlüğü, iş kazası riskini arttırmaktadır (Görgülü, 2008).

Doğal iklim koşullarında çalışma zaman zaman iş sağlığı ve güvenliği departmanı tarafından yürütülen bazı faaliyetlerin durdurulmasına sebep olduğundan işlerini bir an önce bitirmek isteyen yöneticiler açısından sorun oluşturmaktadır. Hazırlanan İş sağlığı ve güvenliği planında rüzgarlı, yağışlı, aşırı soğuk ve sıcak hava koşullarında çalışmaların hangi değerlerde ve nasıl durdurulacağı açık şekilde belirtilmeli ve bu kararı verecek olan iş sağlığı ve güvenliği çalışanları işin özgün koşullarına göre esnek karar verebilecek donanıma sahip olmalıdırlar. Çalışanlar doğal iklim koşulları sebebiyle oluşabilecek mesleki ve salık riskleri hakkında bilgilendirilmelidir (Baz, 2010).

4.1.2 İnşaat İşlerinde İşçi Devir Hızının Fazla Olması

Bir inşaatta çalışmaya başlayan işçi,işin sona ermesi, ücretini düşük bulması ya da daha uygun koşullarda iş bulması sonucu başka işyerine geçmektedir. Bu şekilde iş değiştirmeler inşaat sektöründe diğer sektörlere kıyasla oldukça fazladır. Bu durum İnşaat çalışanlarının iş yerlerinde sürekli mesleki eğitim almalarını ve iş güvenliği açısından kalıcı bir kurum kültürü oluşturulmasını güçleştirmektedir (Görgülü, 2008).

29

4.1.3 Çalışma Alanının Genelde Zemin Seviyesinden Yukarıda veya Aşağıda Olması ve Sürekli Değişiklik Göstermesi

İnşaat işinin doğası gereği çalışma, zemin seviyesinin altında başlar ve yükselerek devam eder. Bu yükselme yapılan yapının özelliklerine göre onlarca metreye ulaşabilmektedir. Bu durum, çalışanların kendilerinin düşmeleri ya da araç gereç düşmesine bağlı iş kazalarına maruz kalma riskini arttıran çok önemli bir etkendir. Ayrıca çalışma ortamının sürekli yükselmesi veya değişmesi, ortama alışmanın sağladığı avantajı azaltması yanında, çalışanların her an beklenmeyen durumlarla karşılaşmalarına ve dolayısıyla küçük dalgınlıkların büyük iş kazalarına neden olmasına zemin hazırlamaktadır (Görgülü, 2008).

4.1.4 Çalışanlar ve Malzemelerin Sürekli Hareket Halinde Olması

Yapılan işler montaj veya yerinde imalat olsun, çoğunlukla insan gücü ile yerine nakledilen ve uygulanan küçük parçalardan oluşur. Bu durum, kaldırma ve taşıma kusurlarına bağlı düşme, çarpma, ayak takılması veya bel fıtığı gibi bir takım meslek hastalığının oluşmasına zemin hazırlamaktadır(Görgülü, 2008).

4.1.5 Çalışma Alanının Geniş ve Dağınık Olması

İnşaatın farklı aşamalarında aynı anda iş yapmakta olan çeşitli çalışma grupları mevcuttur. Genellikle bu çalışma gruplarının denetim elemanlarınca hepsinin her an görüp izlenebilmesi mümkün değildir. Bu durum, çalışanların iş güvenliği kurallarına uygun şekilde çalıştıklarını ve gerekli koruyucu donanımları kullanıp kullanmadıklarını kesintisiz ve sürekli olarak izlemeyi güçleştirmektedir (Görgülü, 2008).

4.1.6 İşlerin Genellikle Farklı Organizasyon ve İş Disiplinine Sahip Çeşitli Taşeronlarla Yapılması

Çok sayıda taşeron firmanın aynı zamanda ve aynı mekanda çalışmaları inşaat şantiyelerine özgü önemli bir olgudur. Sahada ana yüklenici firmanın icracı departmanları en az birer taşeronla çalışmak zorundadırlar. Taşeron seçiminde firmaların iş sağlığı ve güvenliği organizasyonları, geçmiş uygulamaları ve varsa performans verileri mutlaka göz önüne alınmalıdır. Çünkü taşeronların sahip olduğu davranış şekilleri farklı olmakta ve çalışma alanında koordinasyonun sağlanması oldukça zor olmaktadır (Baz, 2010).

30

Alt yüklenicilerin (taşeronların) yönetimi çoğunlukla asıl yükleniciden bağımsız olarak gerçekleştirilmektedir. Her birinin iş anlayışı ve davranış kültürü farklı olan bu gruplar çoğunlukla bağımsız hareket ederler. Bu durum işyerinde, müşterek davranış formatının oluşmasını güçleştirmektedir (Görgülü, 2008).

4.1.7 Şantiyedeki Hareketliliğin Sistematik Olmaması

Şantiye içerisinde malzeme ve insan hareketleri, belirlenmiş ve kesinleştirilmiş güzergahlara göre olmayıp, kişilerin inisiyatifine bağlı ve her an değişebilen şekilde gerçekleşir. Bu durum çalışanları, zemin düzensizliği, düşme ve çarpmadan kaynaklanan kazalara karşı, korunmayı güçleştirmektedir (Görgülü, 2008).

4.1.8 Her Şantiyenin Kendine Özgü Koşullarının Olması

Her şantiye, inşaatın fizik boyutları, uygulanan yöntemleri, inşaat süresi, yörenin iklim koşulları ve zeminin topografyası bakımından kendine özgü koşullara sahiptir. Bu durum, geliştirilen güvenlik önlemlerinin şablon olarak her şantiyede aynen uygulanmasını güçleştirir. Dolayısıyla iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili önlemlerin, her şantiyenin kendi koşulları dikkate alınarak güncellenmesi gerekmektedir (Görgülü, 2008).

4.1.9 Kalıplaşmış Davranış Yaygınlığının Fazla Olması

Çalışanlar bireysel deneyim ve çalışma alışkanlıklarına dayalı olarak şekillenen davranış kalıplarına sahiptirler ve bunlardan vazgeçmeme konusunda inatçıdırlar. Bu durum, iş yerindeki oluşması istenen ortak davranış formatının oluşmasını güçleştirir (Görgülü, 2008).

4.1.10 İnşaat İşletmelerinin Kurumsallaşmamış ve İşletme Kültürünün Gelişmemiş Olması

Ülkemizde inşaat işletmelerinin çoğu bireysel nitelikli veya yalın ortaklık şeklindedir. Bu nedenle, bünyesinde katılan yeni çalışanları olumlu davranışla şekillendirecek kurum kültürü oluşmamıştır. Bu durum da, işletmeye gelenlerin olumlu yönde belirli davranış kalıplarını edinmesini güçleştirmektedir (Görgülü, 2008).

31