• Sonuç bulunamadı

4.2. Bir Camiyi İnşa Etmek

4.2.4. İnşa Sonrası Bir Camiyi Yaşatmak

Camilerin yaşatılması konusunda fiziki bakım ve din hizmetleri başlıklarının ayrı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Cami yaptırma ve yaşatma derneklerinin isminde geçen yaşatma ibaresinden genelde fiziki ihtiyaçların giderilmesi anlaşılsa da bu fikirde olmayan, din hizmetlerinin içinde faal olmak isteyen dernek yöneticileri de mevcuttur. DİB ise camilerin yönetilmesi hususunda dini faaliyetlerin organizasyonuna önem vermekte; maddi ve fiziki konular ile ilgili sürdürülebilir bir projeksiyon ortaya koyamamaktadır (Onay, 2008: 229).

İnşaat sonrası süreçte de camilerin birçok gideri bulunmaktadır. Örneğin camilerin su ve aydınlatma giderleri devlet kurumları tarafından karşılanmakla birlikte ısıtma-soğutma giderleri, tamir giderleri, ses sistemlerindeki eksikliklerle ilgili

giderler yine cami cemaati ve cami yaptırma ve yaşatma derneklerinin üzerine kalmaktadır. Camilerin korunması ve bakım onarım işlemlerinin yapılması ilçe müftüsünün görevleri arasında sayılmakla birlikte ilçe müftülüğüne bu konuda bir tahsisat yapılmamaktadır. Bu durum Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2007 yılında yayınlamış olduğu genelgede cami görevlilerine bu tür hizmetlerde derneklerle işbirliğine gidilmesinin önerilmesiyle açıkça ifade edilmektedir (Genelge 2007, 2007). Bununla birlikte ilçe müftülüğü personelinin ve imamların ise cami yaptırma ve yaşatma derneklerine bu aşamada olan bakışı daha çok olumsuzdur. Camilerin inşaatı konusunda ana sorumlu olarak görülen derneklerin, inşaat sonrası süreçte görevden el çektirilerek eski ismi Dernekler Masası olan Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından zorla kapatılması gibi uç görüşler rahatlıkla dile getirilmektedir. Bu konuda görüşülen müftülük personeli ve imamların bazılarının görüşleri şu şekildedir:

“Dernekler Masası’nda şöyle bir madde eklenerek “Caminin inşaatı bittikten sonra dernekler kendiliğinden fesih olunur” gibi bir madde konulabilir. Ancak burada da dernek yaptırma ve yaşatma derneği değil güzelleştirme falan filan denilirse kapanmaz.” G 1

“Ama (camilerin) idaresi kesinlikle müftülüğe ait olmalı.” (G 2)

“Bana göre dernek değil değnekçi bunlar. Bana sorarsan ben dernek taraftarı değilim. Dernek yapacak camiyi diyanete devredecek. Hoca ondan sonra başının çaresine bakacak.” G 5 “Eğer bir camide gider gelir durumu varsa harcamalar devamlı oluyorsa mutlaka bir dernek yaşatma olması lazım. Çünkü ısıtma sistemleri elektriğe bağlı veya dükkan gelirleri varsa bunun kanunen bir derneğin elinde olması lazım. Ama mesela benim caminin inşaatı bitti, derneğin durması sıkıntı. İnsanoğlu boşta kaldığı zaman karıştırmaya başlar. Başta imamlarla uğraşırlar. Kendilerini oranın bir efe gibi, bir belediye başkanı gibi idareci konumunda hissediyorlar herhalde. Yani sıkıntı yaratıyorlar. Caminin önemli bir gelir gider durumu yoksa derneğe gerek yok.” G 6

Bu ifadeler incelendiğinde cami yaptırma ve yaşatma derneklerinin yaptırma fonksiyonunun bir görev gibi algılanmasına rağmen iş yaşatma fonksiyonunun icrasına geldiğinde, bu konuda mevzubahis derneklere en çok yardımcı olması beklenen kurum personelinin karşıt bir tutum içine girdiğini görmekteyiz. Bu karşıt tutum geçmişte yaşanan kötü tecrübelerin eseri olduğu gibi birtakım önyargılar sonucunda da

oluşabilmektedir. Bu durum gözle görülür bir çatışma ortamının doğması ve ibadethanelere hakim olması beklenen huzur havasının bozulması sonuçlarını doğurmaktadır. Cami yaptırma ve yaşatma derneği yöneticileri ise camilerin yaşatılması hususunda üzerlerine düşen görevin farkında olarak aktif rollerini korumak istemektedirler. Camilerle ilgili ihtiyaçların müftülük tarafından karşılanamadığını, camilere yakınlıkları itibariyle kendilerinin bu konuda daha verimli çalışmalar yürüttüklerini düşünmektedirler.

“Devlet tamamen ele alsa o da yanlış, niye? Olayların yerinde tespiti daha güzel. Toplumun içindeyim ben, hem dernek başkanıyım hem cemaatim. Onun derdini sıkıntısını bilirim. Mesela öğlen şunu yaşadık. Bir anda bir sürü özürlü gelmiş, daha önce gelmemişti, hemen sandalye bulduk. Devlet olsa çözüm süresi uzar. Bizde anında çözüm, bazı meseleleri uzatamazsın.(…) Derneği olan camilerde dernekle imamın uyum içinde olması, istişare içinde olmasının camiler için her açıdan faydalı olacağını düşünüyorum. Camide bir eksik olsa, hocanın cebinde para yoktur. Bize söylese dernekte para illa ki bulunduruyoruz, hemen çözeriz.” G 8

“Camilerin gelirlerini elinden alırsan, camiler körler. Çünkü müftülük camilere bakmıyor. (…) (Camileri yaşatmayı) Onu dernek yapar. Eskiden dernek yokken mahalleli yapardı, şimdi derneğe bindi. Muhtarların da bakması lazım ama bakmıyor. Müftülüğe ait bu camiler.” G 9

“(Camileri yaşatmak) Derneğin görevi.” G 10

“Devlet tamamen ele alsa olur. Niye olmasın? İhtiyaçlarını gidersin, ihtiyacı olan yeri yaptırsın, imamını versin o zaman dernek niye? Ama müftülükler bunlara karışmadığı için prosedür böyle yürüdüğü için kuruyoruz.” G 11

“Camide elektrik sayaçları ayrı. Isıtmayı, klimayı cami derneği ödüyor. Sadece aydınlatmayı Diyanet ödüyor.” G 14

Camilerdeki hayatın ifadesi olan din hizmetlerinin belirlenmesi sürecinde de fiziki duruma benzer şekilde müftülüğün gerek büro gerekse saha personeli ile cami yaptırma ve yaşatma dernekleri yöneticilerinin farklı görüşlerde olduğu görülmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı personeli bu hizmetlerin belirlenmesinde başkanlığı, başkanlığın ilçedeki temsilcisi olarak müftüyü ve kendilerini görmektedir.

“Bu aslında detaylı bir konu. Bulunduğu yere göre karar verilmen lazım. Örneğin Cuma hutbesi yayınlıyor, Türkiye geneli yayınlıyor. Ama buranın konusu farklıdır, Karadeniz’in

konusu faklıdır, Antalya’nın konusu farklıdır. Mesela İstanbul’da fuhşiyat daha yaygındır bu konuda daha ağırlık verilebilir. Konya’da ne yaygın? Gençlerin ortamı bozuk, gençlere biraz daha şey. Bulunduğu yere göre ilçe müftülüğü de yapabilir il müftülüğü de yapabilir. İmam da kendi çapında mahallesinde gördüğü eksikliklere göre yapabilir. Mesela ben bu mahallede gördüğüm en basit eksiklik komşuluk. İmam mahalledeki eksikliği belirler, ilçede imamlardan görüşü alır ona göre eksiklik belirler.” G 5

“Buna çerçeve çizecek olan Diyanetimiz, oradaki hoca arkadaşlarımız. Onlar bize konuları çerçeve halinde bildirirler. Ama onlar ne kadar bildirse de burada etkili olan imam kardeşimiz. Eğer imam kardeşimiz bunları doğru bir şekilde yaparsa yapar. İmam kardeşimiz istekli olması lazım, aşk lazım, dertli olması onu anlatması için. Peygamberin bir mirasçısı olarak, bir varisi olarak kendimizi imamlar olarak addetmemiz lazım diye düşünüyorum. Buna imam arkadaşlarımızın karar vermesi lazım öncelikle.” G 7

Özellikle Cuma hutbelerinin belirlenmesi konusu Türkiye’de uzun süredir yapılan bir tartışma olması hasebiyle önemlidir. G 5 hutbelerin tek bir merkezden belirlenmesinin bölgelerin farklılaşan ihtiyaçlarına cevap veremediğini, bu durumun insnalarda hutbeye karşı bir ilgisizlik oluşturduğunu belirtmekte, hutbelerin belirlenmesi konusunda DİB’in saha personelinin de sürece dahil edilmesini istemektedir.

Bu noktada G 6 DİB personeli arasında bir istisna olarak devlet ve halkın birlikte karar vermesi gerektiğini düşünmektedir.

“Sadece müftü ve müftülük diyanet değil halk olarak özellikle ilim sahipleri akıl sahipleri, imamlar, müftüler, vaizler bir ve beraber olarak karar vermelidir. Bir yerden karar geldiği zaman o emir oluyor. O emre insanoğlu Allah’ın emrinden dışı başka emirlere boyun eğmez. Ama istişareli olursa o daha güzel ve kaynaştırıcı oluyor. Gerçekleştirilecek din hizmetleri ne olmalıdır? Başta insanlarla sevgi ve muhabbeti koruma, gençliği buraya teşvik etme, gençlerle onların dertleriyle sıkıntılarıyla ilgilenme. Sadece kürsülerde hutbe ve vaazlarla bu iş yürümez. Hizmet bu değil. Bu monoton gibi oluyor bir nevi. Ama insanlarla camiden evveli ve camiden sonra hal hatır sorma en büyük kaynaşmadır, hizmettir. O insanın gönlünü almadır. Gönlü alınan bir insan camiyi bırakmaz. Camiden huzur ve mutluluk duyar. Camide stres sıkıntı monoton bir yaşantı şekline dönüştürürse işte orada hizmet olmaz.” G 6

Dernek yöneticileri de G 6 gibi bu hizmetlerin içeriğine istişareli bir şekilde karar verilmesi gerektiğini düşünmekte, camilerde gerçekleştirilecek hizmetlerin sivil toplumun katkısı ile çeşitlendirilebileceğini fakat müftülüklerin kendilerine engel olduğunu söylemektedirler.

“Ben bu hizmetlerin dernekle cami görevlisinin ortaklaşa yapması taraftarıyım, böyle daha başarılı olur. Eğer dernek varsa dernekle yönetimiyle istişare etmeli imam. tek taraflı olunca olmuyor. Dernekle çalışmak başka, imamın ferdi olarak çalışması başka. Organize olarak olması daha iyi. (…) Biz tüzüğe çok madde koyduk şunu yapabilir bunu yapabilir diye. Dernekler sosyal çalışmalarda aktif olmalı. Müftülük, belediye veya gençlik spor müdürlüğü engel oluyor. Yoksa biz bence toplumun dini yönünü güçlendirecek çalışmalar yapmalıyız. Müftülük bana destek çıkmalı, ‘ne yapalım’ın önünü açmalıyız. Allah'ın dinine hizmet etmek için neler yapabiliriz diye istişare etmeliyiz. Geçen seçimden önce belediye başkanından randevu istedim. Seçim olduğu halde randevu vermedi hala. Dört duvarı yaptık, işimiz bitmesin istiyorum. Gönlümden geçen bu. Hocayla, müftülükle, gençlik spor il müdürlüğü ile sürekli istişare halinde olup gençliği insanları burada tutmak. İnsanlara, Allah'ın dinine hizmet etmek. Müftülükteki memurun alanı var, onun dışına çıkamaz. Ama ben derneğin alanı geniş, istediğini yapar. Diriliş salonları altında belediye salon açtı. Devlete Allah zeval vermesin ama oraya açmış salonu içi çok güzel mükemmel ama insan yok. onu derneklerle istişare etse, ya da birine devretse, kontrol da etsin, dolar orası. Memur zihniyeti ile olmaz.” G 8

“Şimdi o camide ibadet yapılıyor, bir. Bayanlara, erkeklere ibadet yaptırılıyor. İkincisi ibadetten hariç, Kur'an kursu olarak kullanıyorlar, Kur'an okuyorlar. ama ayrı Kur'an kursları var bence camilerin altına kreş yapılmalı. Orada çocuklara alt yapıyı vermek. Tabi önce yönetim kuruluyla, sonra onlarla müftülük ve belediyeyle görüşeceğiz. İzin verirlerse kreş yapmayı düşünüyorum çocuklara. Çocukları yetiştirmezsek camiye gelmezler. Caminin yanına bir aşevi yapalım, oradaki yoksulların hepsi oradan gelsin yemeklerini alsın, yiyecekleri yeri olmayanlar orada yesin. Biz bunları yaparken, belediye sıkıntı verirse, müftülük sıkıntı verirse, biz yolumuza devam ederiz, ediyoruz da.” G 9

“Dini konularda istişare olur da ama hocanın bizi yönlendirmesi lazım. Hoca önerecek biz de mantık yürüteceğiz.” G 11

Görüldüğü gibi sivil toplum temsilcileri, devletin karar verici pozisyonunu reddetmemekle birlikte kendilerinin de fikirlerinin alınmasını beklemekte, karşılıklı

istişare ile alınacak kararın daha sağlıklı olacağını ve sivil toplumun alan açıldığında üstüne düşen sorumlulukları almaktan çekinmeyeceğini düşünmektedirler.