• Sonuç bulunamadı

4.3. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Cami Dernekleri

4.3.4. Cami Derneklerinin Kendilerine Bakışı

Çalışmada cami yaptırma ve yaşatma derneklerinde yöneticilik yapan kişilerle de görüşülmüş, bu kişilerin sözü edilen derneklere bakışı da sorgulanmak istenmiştir. Türk tarzı sivil toplum kuruluşlarında sıkça görülen kendileri hakkında konuşmama davranışı bu kişilerde de gözlemlenmiş, kişilerin yöneticisi oldukları derneklerle ilgili konuşma süreleri imamlar ve DİB hakkındaki konuşma sürelerinin yanında kısa kalmıştır.

Camilerin inşası çalışma boyunca vurgulandığı gibi daha çok sivil kaynakların kullanımı ile yapılmışsa da bu sivil kaynaklar, sadece cami derneklerinden oluşmamakta; vakıflar, şahıslar, yöre halkının insiyatifleri, işletmeler gibi çeşitli kurumlar tarafından sağlanabilmektedir (Onay, 2008: 111). Özellikle 1950’li yıllara yaklaşılırken cami derneklerinin sayısında bir artış gözlenmiş (Arslanel, 2017: 139), günümüzde ise cami derneklerin çeşitlilik içindeki toplam payı artmış, cami inşaatı ve sonrası süreçlerde cami derneklerinin kurulması adeta norm halini almıştır. Bu durumun oluşmasında birçok etken bulunmaktadır. Bunlardan ilki 9 caminin inşaatında aktif rol alan G 9’a göre toplumsal güvenin azalmasıdır. G 9 inşasında rol aldığı ilk üç caminin inşaatını dernek kurmadan tamamladığını sonrakilerde ise dernek kurmak zorunda kaldığını şu cümlelerle belirtmektedir:

“Aşağı yukarı 9 caminin inşaatını bitirdim. 4 derneğin başkanlığını yaptım. 3 tanesini dernek kurmadan bitirdim. Şimdikilere dernek kurdum. Dernek olmadan şimdi olmaz artık. Önceden bundan 7 - 8 sene evvel derneksiz de cami yapardık. Mimardan bir proje alıp, yapıyorduk. Zaten belirli bir kesim, ne verirse versin hiç arkasına bakmaz zaten. Şimdi ben o camileri yaparken öyle insanlar geldi ki... Mesela bir bayan geldi, tesettürlü bir bayan, dedi ki ben bir hayır yapacağım.

Kolunu sıvadı altı tane burma bilezik, çıkarttı bunları bu camiye harca hacı dedi. Ne sen beni gördün, ne de ben para verdim dedi. Güven ayrı bir şey. Ben çok cami yaptırdığım için bazı insanlar beni bilirler, gelir parayı bırakır makbuz falan almadan giderler. Ama bazı adam var elli lira verir, makbuz için bakınır durur. Tabi güven biraz azalmaya başlamıştır. Zaten piyasa çalışmıyor, piyasada hiç para yok, adamların hayır verecek de bir şeyleri yok. Camilerin derneklerinin olmasında fayda var.” G 9

Toplumsal güvenin azalmasına karşılık dernekler denetlenebilir oluşlarıyla bu güvenin yeniden inşasında ve sosyal hizmetlerin yürütülmesi hususunda devreye girmişlerdir.

“Şu ortamda cami derneği olması lazım. Çünkü işte burada toplanan bağışlar yardımlar da kontrol altında olması lazım, bunların makbuzları kesilmesi lazım mutlaka dernek tarafından. İmamın sorumluluğunda olmuş olsa bunun makbuzu kesilmiş olmayacak. o zaman hesabı kontrolü kim yapacak? Devletin elini atmadığı bu ortamda derneğin mutlaka olması lazım.” G 7

“Valla ben senede iki sefer denetimden geçiyorum. Ha yamuk yılık yapanları da duyuyoruz ama onlara da müdahil oluyorlar ceza kesiyorlar. Yeterli oluyor, devletin fazla müdahil olması da iyi değil ama denetimi de bırakmayacak. Benim buraya geldiler, yerinde inceleme yaptılar.” G 8

“Tabi şimdiki camiler büyük 1.000 metrekare büyük. Cami büyük olunca paraları da büyük oluyor. Derneğin olayı şu; alacağımız her parayı makbuzla alırız, makbuzla veririz. Dernek olmasa parayı alırsın, ama adam mutmain olmaz. Niye? Biz parayı verdik ama bu adama, bu adam buraya mı harcadı, başka yere mi harcadı? İnsanların kalbine şüphe düşer. Ama makbuz olursa, elinde makbuz hesap soran olursa bakarız, şu kadar gelirimiz var bu kadar giderimiz var.” G 9

Derneklerin denetimi resmi olarak eski ismi Dernekler Masası olan Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlükleri aracılığıyla yapılmaktadır. Bununla birlikte dernek yöneticileri ve bilinçli vatandaşlar da denetimin doğal bir parçasını oluşturmaktadır.

“Ancak şimdi siz dernek başkanısınız elinizde makbuzunuz var, sanayiye gitmişsiniz. Filan camiye yardım istemişsiniz ve filan camiye yardım almışsınız 50 lira. Bu 50 liranın denetimini Dernekler Masası yapacak. Derneklerin denetim ve yönetimi Dernekler Masasına ait. Çünkü Dernekler Masası kanunla kurulmuştur ve bildiğim kadarıyla İçişleri Bakanlığı’na bağlı.” G 3

“Dernek olmazsa insanlarda güven az olur, azalır. Tapuyu şahsa verse, o şahsa kimse hesap soramaz. Adam satar mülkü parasını kullanır, araba alır satar cebine para kor. Kim hesap soracak? Soramaz kimse. Ama dernek olursa hesap sorarlar. Buraya bir tarla verildi, satıldı, sen bu parayı ne yaptın der yönetim kurulu. O zaman hesap verirsin, bak burada yönetim kurulu var, kararla satıldı parasıyla şunlar şunlar alındı derneğe.” G 9

“Adam parayı vermiş, makbuzunu soruyor. Haklı, makbuz olmasa parayı kendine mi harcadın camiye mi harcadın nereden bilsin? Bana mesela yönetimden biri yada imam şu kadarlık makbuz kes dediğinde parayı görmeden kesmem makbuzu.” G 11

G 9’un ifadelerinde dikkat çeken bir diğer husus kararların, derneklerin yönetim kurulları aracılığı ile alınmasıdır. Çalışma esnasında da görüldüğü üzere büyük harcamalar, isim değişikliği vb. büyük ve önemli kararlar genellikle derneklerin yönetim kurullarında ele alınarak verilmektedir. Küçük eksikliklerin giderilmesi hususunda ise o sırada dernek binasında mevcut olan dernek üyelerinin karar almasıyla işler hızlandırılmaktadır.

“Toplanıyoruz, yani 20-21 kişi çoğunluk sağlıyoruz kararı alıyoruz. Ama ufak işlerde genelde başkanla ikimiz. Tamamen güven meselesi bu.” G 11

Burada Türk tarzı sivil toplum kuruluşlarında görülen bir diğer özellik olan söz hakkının sorumlulukla dengeli bir şekilde dağılımına dayanan bir demokrasi anlayışı göze çarpmaktadır. Uluslararası literatürde “sorumlu topluluk” ve “sorumlu birey” kavramaları ile ifade edilen bu demokrasi anlayışı kişilerle topluluklar arasında sorumluluğa dayanan bir dengeyi esas alır (Sarıbay, 2014: 295). Bu derneklerde de karar alıcı mekanizma genellikle en büyük sorumluluğu üstlenen başkan olmakta, fakat sorumluluğu üstlenen diğer yöneticiler de kendi kararlarını alabilmektedirler. Örneğin bir dernek başkan yardımcısı olan G 11 imamla yaşadığı bir problemde dernek başkanın aksi yöndeki kararına rağmen etrafına topladığı dernek üyeleri ile birlikte imamı şikayet etmiştir.

“İmamı şikayet ederken başkana sordum, etme dedi. Ama dinlemedim, gittik. Önce vilayete, sonra müftülüğe şikayet ettik 5-6 kişi.” G 11

Buradaki dernek başkanında görüldüğü gibi dernek yöneticilerinin imamlarla yaşadıkları sorunları çözmede önceliği sorunları üst mercilere şikayet etmeden, kendi aralarında çözmek şeklinde olmaktadır. Bu durum sivil toplumun sorunları çözmede bir ara tabaka oluşturmasına (Arslanel, 2017: 76) örnek olarak gösterilebilir.

Cami derneği yöneticilerinin kendilerine yönelik özeleştirileri de bulunmaktadır. Bu özeleştiriler maddi kaynakların kullanımı konusunda yoğunlaşmaktadır. Maddi kaynakların bilinçsiz kullanımı, kaynakların nadiren de olsa zimmete geçirilmesi ve israf bu eleştirilerin odağındadır.

“Dernekler bana göre fazla geliri varsa parayı bankada tutmamalı. Fakir öğrencilere, ihtiyaç sahibi olup da evlenemeyenlere yardımcı olmalı. Sonuçta bu para, milletin parası. Dernek başkanları eğitimsiz olduğundan dolayı bunu böyle yapmıyorlar. Ben daha önce bunu birkaç defa teklif ettim dernek başkanı karşı çıktı mesela. Derneğin statüsünde de tüzüğünde de var zaten. Ama orayı yöneten insanların daha bilgili kültürlü olması, imam kardeşlerimizin bunlara öncülük etmesi lazım.” G 7

“Zor bir soru. Ben kendimiz Allah rızası için, burada yaşamadık ama öbür camilerde yaşadık, şunları duyduk hem yiyelim hem camiyi yapalım. Çoğunluğu dernekler olarak yerinde kullanmaya gayret eder. İstisnalar kaideyi bozmaz.” G 8

“(Kaynakların verimliliği için) Yüzde 50 yüzde 50 diyorum. Yüzde 100 kullanıldığından emin değilim yani. Çünkü görüyorum çok israf oluyor. Sök yap Sök yap Sök yap.” G 10

Dernek yöneticileri bu konular başta olmak üzere bütün konularda devletin kendilerini denetlemesinden rahatsızlık duymamakta bilakis bunu kendileri istemektedirler. Türk tarzı sivil toplum kuruluşlarının devlete karşı bu edilgen tutumu eleştirilmektedir fakat, sivil toplum devletten özerkleşmeyi gerektirse de devletten uzaklaşma ve yabancılaşmayı şart koşmaz (Arslanel, 2017: 12). Aynı şekilde cami yaptırma ve yaşatma derneklerinin yöneticileri de Milli Emlak ve müftülük gibi kurumlarla sorun yaşadıklarını ifade etmekten çekinmemekte bununla birlikte belediyelerin kendilerine yardımcı olduğunu belirtmekten de geri durmamaktadırlar. Ayrıca din hizmetlerinin yerine getirilmesinde de devletin varlığını değişik nedenlerle zaruri görmektedirler.

“Buranın korunulması, yaşatılması da, az evvel ifade ettik yukarıda, elbette derneklerin kurulması lazım ama o derneklere tam yetki değil belli bir yetki verilmesi lazım.” G 7

“Devletin yaptırıcı gücü olacak. Devlet bırakınca herkes bir yana çeker, burada çeşitli gruplar var herkes bir yana çeker. Denetimde olduğu zaman çok faydaları oluyor. Kendinde bir şey görüyorsun, yanlış yaparsam milletin yüzüne bakamam. Devlet elini çekerse kontrolsüz kalır, problem olur.” G 8 “Devlet işi tamamen bize bıraksa olmaz. Niye olmaz? Biz zaten yakıt parasını karşılayamıyoruz.” G 11

Görüldüğü gibi aynı zamanda bir camide imam olarak görev yapan ve dernek başkanı olan G 7 derneklere verilen yetkilerin sınırlandırılmasını istemekte; G 8 dini konulardaki aşırı farklılaşmanın önüne geçmek ve denetimi sağlamak için, G 11 ise camilerin finansmanında derneklerin eksik kaldığı noktaların tamamlanması için devletin bu alandaki varlığını zorunlu bulmaktadır.

Kısaca cami derneği yöneticileri; din hizmetlerinin yürütülmesinde hayati önemi olan camilerin toplumsal güven eşliğinde inşası için sorumluluğu esas alan bir demokrasi anlayışı ile idaresini yürüttükleri cami derneklerinin varlığını, bu derneklerin denetlenmesi ve din hizmetlerinin düzenlenmesinde devletin müdahalesini zaruri olarak görmektedirler.