• Sonuç bulunamadı

İlkel Komünizmde Kadının Yeri

BÖLÜM 2: FARKLI SİSTEMLERDE KADIN OLGUSU

2.1. İlkel Komünizmde Kadının Yeri

İlkel komünizmde kadının konumu onun aile içerisindeki konumunu belirler. Kadının haklardan yoksunluğu, erkek karşısındaki eksik hali, tarihsel süreç içerisinde tamamlanmıştır ve ortadan kaldırılamayacaktır. Kadının eskiden beri erkek karşısında ikincil konumu tartışılmazdır. Kadının üretimdeki yeri ile toplumdaki yeri arasında sıkı bir bağ vardır. Kadının kurtuluşunun kültürün ve biçimin gelişmesine bağlı olduğunu toplum ne kadar uygarsa kadınlarında o kadar özgür yaşadığın ı savunmakta yanlıştır. Kadının toplum içinde özgür olması onun ekonomik sistem içindeki yeri ile bağlantılıdır. Kadının konumu daima bir ekonomik sistemin belirli bir gelişme aşamasında ona ayrılan çalışma görevlerinin bir sonucudur (Kollantaı, 2000;13).

İlkel komünizmde yanı insanların küçük sürüler halinde yaşadıkları zamanlarda erkek ile kadın arasında hiçbir fark yoktur. Erkek kadın demeden insanlar avlanmayla ve meyve toplayarak hayatlarını idama ettiriyorlardı. Yanı yaşayış açısından kadın ve erkek arasında hakları konusunda bir ayrım gözetilmezdi. Kadınlar fiziksel özellikleriyle de bu dönemlerde çok farklı bir şekilde göze çarpmazlardı. Kadınlar için karakteristik olan yuvarlak vücut biçimleri, göğüsler ve zayıf kaslar o dönemlerde ayırt edici olarak ortaya çıkmamıştır. Çocuk doğurmak dışında geçen bütün zamanlarını kadınlar da erkekler gibi ortaklaşa avlanma ve meyve toplamakla geçirmişlerdir.

İlkel komün döneminde ne kadının erkeğe ne de nede kadın ve erkek hakları farklılığından söz edilebilirdi. Çünkü o dönemde mülkiyet kavramından ve hukuktan söz edilemezdi. Erkeğe bağımlılık yoktu çünkü o da kabileye başlıydı. Kolektif kararlara uymayanlar kayboluyor ya da açlıktan ölüyorlardı. Mücadele ve hayatta kalmak için dayanışma içinde olmak gerekmekteydi. İlkel komünde ekonomik sistemin ilerlemesinin insanlığın kabileye bağlı olması gerekmekteydi. İnsanla binlerce yıl önceki bu dönemde emek kavramı, sınıfsal ayrım ve özel mülkiyet gibi kavramlardan haberdar değildiler. İlkel komün döneminde farklı iki kabileden bahsedebiliriz. Bunlardan birincisi tarımla uğraşan kabiledir diğeri ise hayvancılıkla uğraşan kabiledir. Tarımla uğraşan kabilelerde diğer kabile dede kadının konumu farklı yönlerden inceleyecek olursak; tarım kabilelerinde kadın tümüyle eşit haklara sahip olmakla

kalmaz kimi zaman önder konumuna da geçebilir. Fakat diğer yandan diğer kabilede kadın ezilmiş, bağımlı bir konumdadır. Aynı çağlarda farklı iki konum olan kabile sekli farklı iki kadın tipini de ortaya çıkarmıştır. Tarımla uğraşan kabilelerin kadınlarının önemli ölçüde daha fazla hak eşitliğine sahip oldukları kanıtlanmıştır (Kollontai, 2000:15).

Tarımla uğraşan kadın tarihsel süreç içerisinde bu konumda önemli roller aldı. Avlanmaya giden kadınlar çocuklarıyla beraber kalınca bir müddet sonra kendi ihtiyarlarını kendileri karşılamak zorunda kaldılar çünkü aksi takdirde geri dönene kadar eşlerini beklemek zorundaydılar. Bu yüzden elinde besin stoku olmayan kadınlar kendileri ekip kendileri emek sağlamak zorunda kaldılar. Deneyimlerle yere düşen tanelerin büyüdüğünü fark eden kadınlar artık geçimlerini bu besinlerden sağlamaya başladılar. Kadın bu şekilde hayatını idame ettirmesini bir de kabile ye kabul ettirmek zorundaydı. Zaman içinde bunu da kabul ettiren kadınlar birde annelikleri vasıtasıyla kabilede özel bir yer edindiler. Her uzak yolculuğa ya da ava çıkıldığında artık kadınlar geride bırakılıyordu kadınlar bulunan ateş sayesinde emeklerini daha iyi kullanabildiler. Ateşin bulunması sayesinde daha çok işleri kolaylaşan kadınlar mutfağa bağımlı hale geldiler

Kadınlar yalnızca konut inşa etmek, toprağı işlemek, tahıl ekip biçmek, vs. ile kalmadılar onlar aynı zamanda zanaatla uğraşmaya başlayan ilk insanlardı (Kollantai, 2000:18) .

Bu dönemde her yönden bilgili olan kadın erkeklerin gözünde çok tehlikeliydi. Bu yüzden kadın insanlığa yarar sağladığı bir dizi buluş yüzünden kimi zaman erkeklerden üstün tutulurdu. Kadınlar erkelerle yalnızca eşit haklara sahip değillerdi bazen onlardan üstünde olabiliyorlardı. Ziraatla uğraşan kabilelerde kadının otoritesi zamanla daha fazla büyümeye başladı, gelenekleri görenekleri koruyan yasa koyucu olarak kadınlar gösterilmeye başlandı. Hem ziraatla uğraşan hem de avcılık yapan kabilelerde ise işbölümü, üretim ve ev idaresi için geride kalan kadınların zekâlarını ve gözlem yeteneklerini geliştirirken, erkeklerin işleri yani avcılık savaş sonucu kaslarını çelikleştirmelerine bedensel becerilerini ve kuvvetlerini geliştirmelerine yol açtı (Kollontoi, 2000:22) .

Kan akrabaları arasında ensest adı verilen evliliklerin olması, düşük doğum oranının olmasından dolayı anneliğe çok önem verilmişti. Her alanda matrilokal bir yapıya sahip olan kabilelik sisteminde, ilkçağda dinlerinde dişilerin üzerine kurulduğunu gösterir. İlkçağ dönemlerinde verimin alındığı toprak ve kadın en önemli kaynaklardır.

Kadının evlilikteki haklarını belirleyende toplumdaki haklarını belirleyen de kadınların ekonomideki rolüdür. Bu yüzden kadının tarımla mı hayvancılıkla mı uğraştığı op dönem için çok önemlidir.

Hayvancılıkla uğraşan kabilelere bakacak olursak; bu kabileler daha çok erkeklerin bedensel güçlerinden yararlanırdı. Çünkü bu kabileler gerektiği dönemlerde avlanırlar ve avlarını canlı yâda cansız yakalamaya çalışırlardı. Kadınlar ancak annelik görevleri olmadığı zamanlarda erkeklere yardımcı olabilirlerdi. Kadınların kutsal annelik vazifeleri dolayısıyla farklı bir işbölümü ayrımı görülür bu kabilelerde. Erkekler ava çıktıklarında kadınlar daha önceden yakalanan canlı avlara bakmakla yükümlüdürler. Bu yüzden bu kabilelerde kadın doğal olarak yan role sahiptir.

Hayvancılıkla geçinen kadınlar entelektüel açıdan erkeklerle boy ölçüşebilecek durumda değildi ve salt bedensel açıdan güç ve çeviklik olarak erkeklerden tamamen aşağıda bir konumdaydı (Kollontai, 2000:25) .

Bu dönemde yaşayan kabilelerde yaşam tarzları bakımından da fark vardı. Köylüler yaşamlarını daha barışçıl bir şekilde geçirirken hayvancılıkla uğraşan kabileler ise yaşamlarını zorbalık ve talan yaparak geçiriyorlardı. Bu zorba yaşam sekli hayatlarının her devresinde olduğu için zorla evlilik, kız kaçırma gibi eylemlere de başvuruyorlardı. Böylece kadınlar tüm haklardan yoksun bir şekilde hayatlarını devam ettiriyorlardı. İlk çağdaki komün kabilelerdeki çoban kabilelerde ise kadına karşı hiç saygı tanınmaz. Erkek egemenliği bu kabilelerde tek güçtür. Bu kabilelerde kadınlar bir eşya gibi alınır ve satılır. Kadının hiçbir hakkı olmadığı gibi kadın en aşağı seviyede görülür.

Sonuç olarak insanlığın gelişim aşamasındaki bu iki farklı kabile yaşamında kadının iki farklı konumu vardır. Eğer kadın tarım kabileleri gibi iktisadi açıdan önemli ise saygı görmüştür fakat iktisadi sistem içinde ikincil planda ise o zaman erkeğe bağımlı bir halde yaşamaya devam etmiştir.

Benzer Belgeler