• Sonuç bulunamadı

Nusaybin ve çevresindeki geniş bölge, Bizans egemenliğinden çok önceki zamanlarda da imparatorluklar açısından önem arz eden bir coğrafya olmuş ve bugün kent ile ilgili ilk bulgular Asurlular zamanına kadar uzanmıştır. Dolayısıyla araştırma konumuzun esas dönemini kapsayan Nusaybin’in Bizans İmparatorluğu dönemindeki siyasi tarihine geçmeden önce, konunun bir bütün olarak anlaşılması için ilkçağ dönemi ile ilgili kısa bilgi vermek istiyoruz. Yukarıda birçok ortaçağ kaynağının, Nusaybin’in Nemrut tarafından Akhar (Akkad) adıyla kurulduğu konusunda hemfikir olduğunu belirtmiştik161. Tarihte ilk kez Asur dönemi kitabelerinde Na-si-bi-na (kök NSB) “Sütun” anlamda anılan Nusaybin, söz konusu dönemde burada basılan sikkelerde de adı geçen bir yerleşim yeriydi162

.

Kentin güneyindeki Çağçağ vadisi üzerinde bulunan ve MÖ III. bin yıla ait olduğu düşünülen höyük, aslında bu yerleşim yerinin geçmişinin sanılandan daha

158 Croke-Crow, “Procopius and Dara”, JRS, 73, s. 151; Weiskopf, “Dara”, Encyc. Ir., VI, s. 672;

Ahunbay, “Dara-Anastasipolis”, XII. Kazı Sonuçları Toplantısı-I, s. 391-392.

159 Ahunbay, “Dara-Anastasipolis”, XII. Kazı Sonuçları Toplantısı-I, s. 392. 160

Ahunbay, “Dara-Anastasipolis”, XII. Kazı Sonuçları Toplantısı-I, s. 392.

161 Ebu’l Ferec, Abu’l Farac Tarihi, I, s. 75; amlf., Muhtasar, s. 12; Agapius, “Kitab Al-Unvan”, Patr.

Or., V, s. 631.

29 eskilere dayandığını gösteriyor163

. Girnavaz* adı verilen bu höyük üzerinde 1980 yılından itibaren yapılan araştırmalar sırasında toplanan yüzey buluntuları sayesinde Girnavaz’ın Yeni Asur devrinden itibaren Geç Uruk çağına kadar sürekli olarak iskân edildiği anlaşılmıştır. Kazılar sonucunda ele geçirilen arkeolojik buluntular, MÖ. I. bin başı özelliklerini ihtiva etmektedir164

.

Asur kaynaklarında sık sık adı geçen Nabula, modern batılı tarihçiler tarafından eski Babil belgelerinde yer alan Nawala ile bir tutulmakta ve coğrafi konumu büyük bir titizlikle tanımlanmaktadır. Mari arşivinde ve hatta Mısır’da önemle zikredilen Nabula/Nawala için en kuvvetli aday olarak Girnavaz üzerinde durulmaktadır165

. Ayrıca, modern araştırmacıların Girnavaz’da 1986 yılı kazılarında ele geçen bir Asur tabletinde adı geçen Urraka şehrinin Nasibina’ya bir günlük mesafede Kral Yolu’nun batı istikametinde bir istasyon olduğu tahmin edilmektedir. 1987 yılında bulunan bir diğer tablette adı geçen “Yataya Ülkesi” tabirinin ise, Midyat kentinin eski ismi olduğu yönündeki tahminler Nusaybin ve yakın çevresinin Asur yerleşimleri açısından önemini göstermektedir166

.

MÖ. 1190’da Anadolu’dan gelen ve Masıkı denilen Ari bir ırk, Mardin’e kadar gelerek buraya hâkim olmuş, fakat altmış yıl sonra Asur kralı I. Tıglatpalasır Sincar, Nusaybin ve Mardin’den geçerek onların yirmi bin kişilik ordularını mağlup etmiş ve bölgeye tekrar egemen olmuştur167. MÖ. I. bin yılının başlarına gelindiğinde, bölgede muhtemelen Asurluların egemen olduğu sırada Aramiler, Yukarı Mezopotamya’yı istila ederek Fırat kavsinin her iki tarafına yerleştiler ve burada bir ucu Belih suyuna uzanan Bit-Adini Krallığı’nı tesis ettiler. Bu dönemde Nusaybin de Arami devletinin önde gelen kalelerinden biriydi168.

Asurlular, kısa bir bocalamadan sonra, II. Asur-dan zamanından itibaren bölgeye yeniden akınlar düzenlemeye başladı. Onun halefi II. Adad-nirari (MÖ 911-891)

163 Honigmann, “Nasibin”, İA, IX, s. 99; Hayat Erkanal, “1982 Girnavaz Kazıları”, V. Kazı Sonuçları

Toplantısı, s. 131; Aydın vd., Mardin, s. 33, 41.

*

Girnavaz Höyüğü, Nusaybin’in 4-5 km kuzey sınırında Çağçağ Nehri’nin oluşturduğu vadinin girişinde yer almakta ve daha çok güney-kuzey istikametinde uzanmaktadır. Girnavaz, daha önceki yıllarda Avusturyalı bilim adamları tarafından da incelenmiş ve özellikle Huri-Mittani kültürü açısından önemi vurgulanmıştır. Bkz. “1982 Girnavaz Kazıları”, V. Kazı Sonuçları Toplantısı, s. 132.

164

Erkanal, “1982 Girnavaz Kazıları”, V. Kazı Sonuçları Toplantısı, s. 131-132, 135.

165 Erkanal, “1983 Girnavaz Kazıları”, VI. Kazı Sonuçları Toplantısı, s. 121.

166 Erkanal, “1986 Girnavaz Kazıları”, IX. Kazı Sonuçları Toplantısı I, s. 364-365; amlf., “1987

Girnavaz Kazıları”, X. Kazı Sonuçları Toplantısı I, s. 279-280.

167

Rawlinson, Seven Monarchies, I, s. 430; Hanna Dolapönü, Tarihte Mardin (Itr el-Nardin fi Tarih

Merdin), İstanbul, 1972, s. 22-23.

168 Işıltan, Urfa Bölgesi, s. 8; Aydın vd., Mardin, s. 33, 41. Konuyla ilgili geniş ve toplu bilgi için bkz.

30

babasının izini takiple 901-896 yılları arasında her sene Tur Abidin bölgesindeki Aramilere seferler düzenledi. MÖ. 899-897 yıllarında Adad-nirari, Nusaybin’i kuşattı, o şehrin çevresinde bir hendek kazmıştı ve yedi ordugâh kurmuştu. Şehir tam zamanında zapt edildi ve Nusaybin ve çevresi Asur topraklarına katıldı169. Onun oğlu II. Tukulti- ninurta, 885 yılında Aramileri vergiye bağlamış ve ertesi yıl Nusaybin’e kadar gelmiştir. Sonraki Asur kralları zamanında da bölge üzerine yapılan Asur seferlerine rağmen, Fırat kavsinin iki tarafına hâkim bulunan Bit-Adini devleti, III. Salmanasar (MÖ.859-824) tarafından Asurlulara bağlı bir eyalet haline getirilinceye kadar varlığını sürdürdü170

. Bu arada, Asur Devleti’nin duraklama dönemine girdiği süreçte, bağımsızlığını elde eden valilerinden biri de Nusaybin valisi Bel Harran-bel Usur olmuştur171. Asur kralı III. Salmanasar hâkimiyetinin sonlarında Nusaybin isyanla ayaklandı. Bununla birlikte kralın kuklası olan vali ona sadık kaldı. Asurîlerin Babillerle savaştığı dönemde Nusaybin ismi kaybolur172. Sonraki dönemlerde bölgede adlarından söz ettirmeye başlayan Babil ve Medlerin, Asur imparatorluğunu birlikte yıktıkları süreçte Nusaybin şehri, MÖ. 612 senesinde Asurluların onlara karşı son savaşları vesilesiyle de zikredilmektedir173. Yeni Babil Devleti’nin kurulmasıyla Nusaybin bu devlete tabii bir duruma gelir174. Bilahare, Hitit devletinin de ikbal devrinde Nusaybin’e hâkim olduğunu, burada Hitit devrine ait eserlerin de bulunmuş olmasından anlıyoruz175

. Asur hâkimiyetinin sona ermesinin ardından, önce Medlerin, daha sonra Perslerin hâkimiyeti altında kalan bölge, Perslerin bütün Ön Asya’ya hâkim bir devlet kurmalarıyla iki asrı aşan bir müddet için tarihin karanlıklarına gömüldü. Fakat daha sonra MÖ III. yüzyıl ortalarında Büyük İskender’in seferleriyle tekrar adından söz ettirmeye başladı. Büyük İskender, Perslere karşı düzenlediği seferini Zeugma’dan değil, Belih Irmağı ve Cüllab deresini takip yoluyla Nusaybin üzerinden yürüttü176

ve

169 Lieu, “Nisibis”, Encyc. Ir.; Işıltan, Urfa Bölgesi, s. 8-9; Ute Possekel, “Evidence of Greek

Philosophical Consepts in the Writings of Ephrem the Syrian”, CSCO, vol. 102, Louvain, 1999, s. 15.

170 Işıltan, Urfa Bölgesi, s. 8-9. 171

Firuzan Kınal, Eski Anadolu Tarihi, Ankara, 1991, s. 251.

172 Lieu, “Nisibis”, Encyc. Ir.

173 Honigmann, “Nasibin”, İA, IX, s. 100; Işıltan, Urfa Bölgesi, s. 11, not 1; Aydın vd., Mardin, s. 55;

Tuncel, “Nusaybin, DİA, XXXIII, s. 269.

174

Lieu, “Nisibis”, Encyc. Ir.

175 Kınal, Anadolu Tarihi, s. 169. 2008 yılında Mardin Nusaybin karayolu üzerinde bir antikacının

arabasında illegal bir şekilde elde edilmiş nesneler arasında Hitit Hiyeroglifli bir mühre de rastlanmıştır. Buluntu yeri belirsiz olan bu mühür, Hitit mühür sanatının nadir örneklerinden biri olarak Mardin Müzesi’nde muhafaza edilmektedir. Bkz. Ali Dinçol-Nihat Erdoğan, “Mardin Müzesi’nden Hiyeroglifli Bir Hitit Mührü”, Colloquium Anatoliqum (Anadolu Sohbetleri) IX, Türk Eskiçağ Bilimleri

Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 271-272.

31

onun (MÖ 331’deki) Gaugemela’daki zaferlerinden sonra kent Greklerin hâkimiyeti altına girdi. Önce Suriye satraplığına yeniden bağlandı. Sonra yeni Mezopotamya satraplığının bir parçası oldu177

.

İskender’in, bu büyük ele geçirme hareketinden sonra, generalleri bu parçalanmış olan krallığın mirasçıları haline geldiler. Bunlardan Selevkos, Suriye, Mezopotamya ve İran coğrafyasını ele geçirerek aslan payını elde etti178

.

Selevkos kralları arasında tarihi kaynaklarda ismi en çok Nusaybin ile anılan kral şüphesiz IV. Antiochus olmuştur. Bu Selevkos kralının MÖ II. yüzyıl ortalarında bu kente koloni statüsü bahşederek kendi ismine izafeten Antiochia Mygdonia ismini verdiğini ve bu isimle anılan ve kendi portresinin yer aldığı paraları bastırdığını biliyoruz179. Fakat Selevkoslar bu büyük coğrafyayı güçle yönetmeye kalkıştılar ve kendi hanedanları da yıkıcı şiddetle istila edildi ve MÖ. III. yüzyılın ortalarında Selevkos İmparatorluğu isyanlar sonucunda ortadan kalktı180

.

MÖ. 137 yılından kısa bir süre sonra Mezopotamya’nın tamamı Partların (Arsakid) eline geçmiş, fakat çok geçmeden (MÖ. 132) bölgede 347 yıl sürecek olan Edessa (Urfa) merkezli küçük Osrhoene krallığı kurulmuştur181. Bu krallığın kurulmasıyla önceleri genel olarak Mezopotamya’ya dair verilen haberlerin yavaş yavaş Nusaybin lehine derinleştiği dikkat çekiyor182. Procopius’un kendi yaşadığı dönemden önceki asırlara yönelik verdiği kısa bilgiye göre, Edessa merkezli olan Osrhoene Devleti’nin kralı Osroes, bu dönemde Perslilerle ittifak halindeydi183

.

Ermeni tarihçiler Osrhoene krallığının, Nusaybin (Metsbin)’den gelen Arşam oğlu Abgar’ın halefleri tarafından kurulduğunu ve başkenti de Nusaybin’den buraya naklettiklerini iddia etmek suretiyle Edessa krallarının, aslında daha önce Nusaybin’de oturan Ermeni kralları olduğunu öne sürmektedir184. Nusaybin’in, Ermenilerce ilk olarak ne zaman ele geçirildiğine dair bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Ermeni kaynaklarına göre Arsaces VII. Phraates, Antiochus VII Sidates’i MÖ. 129 yılında

177

Possekel, “Greek Philosophical Consepts”, CSCO, 102, s. 15; Lieu, “Nisibis”, Encyc. Ir.; Tuncel, “Nusaybin, DİA, XXXIII, s. 269.

178 Yamauchi, “God And Shah”, Fides et Historia, s. 81. 179

Possekel, “Greek Philosophical Consepts”, CSCO, 102, s. 15; Lieu, “Nisibis”, Encyc. Ir.

180

Yamauchi, “God And Shah”, Fides et Historia, s. 81.

181 Işıltan, Urfa Bölgesi, s. 13-14; Akyüz, Nusaybin Okulu, s. 10. Bundan kısa bir süre sonra MÖ 128’de

İskitler el-Cezire bölgesine bir akın düzenlediler. Bkz. Işıltan, Urfa Bölgesi, s. 17.

182 Akyüz, Nusaybin Okulu, s. 10. 183

Procopius, Wars, I, s. 151-153.

184 Segal, Edessa, s. 47. Bununla birlikte, gerek isimlerinin şekilleri ve gerekse eski müelliflerin bunları

daima Arab olarak kaydetmesi, Osrhoene hanedanı mensuplarının Arap kabul edilmesi için yeterli sebeplerdir. Bkz. Işıltan, Urfa Bölgesi, s. 16, not 1.

32

öldürdükten sonra kardeşi Valarshak’ı Ermenistan tahtına oturttu ve Nusaybin’i onun merkezi yaptı. Ayrıca ona Suriye ve Anadolu’daki önemli bölgeleri de verdi. 22 yıllık hâkimiyet krallığı Kafkas (Caucasus)’tan Nusaybin ve Hazar’dan (Caspian) Akdeniz’e kadar ulaşan bu prense bağlandı. Onun yerine geçen Arshag (Arsaces) 13 yıl hüküm sürdü. O da babası gibi savaşçıydı ve Pontus halkıyla savaştı. Ölümünde tahtı oğlu Ardashes’e verildi185. Bununla birlikte çiviyazısı astroloji ile ilgili bir metin Nusaybin’i MÖ. 112 yılında Partların merkezi olarak gösterir. Bazı kaynaklara göre ise Ermenistan hükümdarı Tigran MÖ. 88-86 yılları arasında, evvelce kendi elinde bulunan şehri işgal etmiş olan Partlardan geri almış ve Nusaybin, MÖ. II. asır ortalarından miladi asır başlarına kadar Arşakuni krallarının ve daha sonra Kral Sanatrug’un payitahtı olmuştur186

.

Böylece, Parthia’da Mihridates’in ölümünden sonraki karışıklık dönemini fırsat bilen Tigranes, Ermenistan’ı Sophane’nin zaptıyla birleştirerek 70 vadiyi geri kazanmış ve Gordiyene, Adiabene ve Nusaybin’i alarak Mezopotamya sınırlarını Sincar’ın güneyine getirmişti187. Kentin bu tarihlerde ele geçirildiği bilgisi Cassius Dio tarafından da teyit ediliyor. Bu yazar, Tigran’ın burayı Partlılardan alarak kendi hazinelerini ve diğer değerli servetini bu kente yerleştirdiğini ve kardeşini buranın koruması için görevlendirdiğini yazıyor188

.

Benzer Belgeler