• Sonuç bulunamadı

Aykol (1995) okul öncesi çocuklarda obezite prevelansının belirlenmesi, psikolojik bozuklukların ve serum yağ düzeyleriyle kan basıncı arasındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla yaptığı bir çalışmada; 4-11 yaşları arasında 815 çocuğu, obez çocuklarda kardiyovasküler hastalık risk faktörleri olan kan basıncı, serum total

kolestrol ve LDL- kolesterol düzeylerinde artma olduğunu tespit etmiştir. Özellikle obez erkek çocuklarının daha fazla risk altıda oldukları görülmüştür.

Saldanha (1995) Amerika’da 2-18 yaş arası çocukların diyetle %55-90’ının önerilen minimum posa miktarını tüketmediklerini saptamıştır. Posalı besinlerin çocukluk döneminde tüketiminin sindirimi kolaylaştırdığını ve kalp, şeker ve kanser gibi yetişkin dönemde ortaya çıkan bazı kronik hastalıkların tedavisinde etkili olduğu belirtilmiş, bu nedenlerle posa yönünden zengin besinlerin çocuklar tarafından tüketilmesini sağlayacak çalışmaların yapılması önerilmiştir.

Kilen, Telch, Robinson ve Maccoby (1998) iki farklı bölgeden seçilmiş dört okulda toplam 1447 öğrenci üzerinde yaptıkları bir araştırma sonucunda, kalp damar hastalıkları görülme riskini azaltma eğitiminin okullarda yapılmasının uygun olacağını bildirmişlerdir.

Alphan, Keskin ve Tatlı (2002) özel ve devlet okullarında öğrenim gören adolesanların beslenme alışkanlıklarını ve bunu etkileyen etmenleri araştırmak amacıyla yaptıkları bir çalışmada, 12-14 yaş grubunun %25.2’sinin şişman, %24.8’inin zayıf olduğunu ve fast food tarzı besinler, tahıl ve ürünleri ile şeker ve tatlıların fazla tüketiminin şişmanlığa neden olduğunu belirtmişlerdir.

Tezcan (2002) Ankara `da bir ilköğretim okulunda okuyan 6. 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin %84.5’inin her gün kahvaltı yaptığını, %61.3’ünün her gün öğle, %92.8’inin ise her gün aksam yemeği yediklerini saptamış; %32.0’sinin ara öğün tüketmediklerini belirtmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %75.8’inin süt ve süt ürünlerini her gün tükettikleri, et tüketiminin ise çoğunlukla haftada 1- 2 kez (%46.9) ile ayda 1- 2 kez (%36.1) arasında değiştiği bildirilmiştir.

Özgür (2003) çocukluk dönemi obezitesinde 24 saatlik kan basıncı izlenimi ve fonksiyonlarını incelediği bir çalışmada; çocukluk dönemi obezitesinde hipertansiyon ve insülin direncinin çok yaygın olduğu, bu risk faktörleri olmasa da kalp fonksiyonlarının bozulduğu ve özellikle hipertansiyon ve insülin direnci gelişen obezlerde kalp ve böbrek fonksiyonlarının yakından takip edilmesi gerektiğini belirtilmektedir.

Polat, Doğan, Şekerci, Karaca ve Gürbüz (2003) ilköğretim 6.7. ve 8. sınıf öğrencileri üzerinde yaptıkları çalışma sonucunda; obezite prevelansı %3.3 olarak bulunmuş, her iki cinsiyette de öğrencilerin yaşları ile birlikte BKİ’nin de artığı saptanmıştır.

Çifçili (2003) çocukluk, obezite ve televizyon adlı çalışmasında 7-9 yaşları arasındaki 219 çocuğu araştırma kapsamına almış, BKİ’ne göre çocukların %16.9’unun toplu, % 6.8’inin de obez oldukları ve çocukların %12.8’inin günde 4 saat, %13.2’sinin ise günde 5 saat televizyon izledikleri, günde 2 saatten fazla televizyon izleyen çocukların BKİ ve triseps deri kıvrım kalınlığı ortalamalarının diğer çocuklara göre daha fazla olduğu bildirilmiştir.

Yabancı (2004) okul dönemi çocuklarda büyüme ve obezite durumunun saptanması, etkileyen etmenlerin değerlendirilmesi amacıyla yaptığı çalışmada, çocukların antropometrik ölçümleri ile anne-babaların vücut ağırlığı, boy uzunluğu ve BKI’leri arasında anlamlı ilişkiler olduğunu saptamıştır. Çocukların anne sütü alma durumları, ek besine başlama zamanı ve doğum ağırlıkları ile antropometrik ölçümleri arasında anlamlı ilişkiler olduğu bulunmuştur .

Koletzko, Toschke ve Kries (2004) yaptıkları bir çalışmada çocukların büyük kısmının beslenme gereksinimleri yeterli düzeyde karşılanmadığını belirtmişlerdir. Bu durumun en önemli göstergesi çocuklarda ileri yaşlarda metabolik sendrom, şeker ve kalp damar hastalıklarının görülmesi ve obezitenin bir salgın şeklinde artmasıdır. Çocuklukta obezitenin oluşmasında düşük fiziksel aktivite düzeyi, yemek yeme kültürü yağ ve enerji içeriği yüksek besinlerin fazla tüketilmesi ile porsiyonların büyük olmasının etkili olduğu belirtilmiştir.

Mikkila ve diğerleri. (2005) tarafından 3-18 yaş arası Finlandiyalı çocuk ve adolesanların beslenme alışkanlıkları 6 ve 21 yıl sonra tekrar değerlendirilmiş, yetişkin dönemdeki beslenme alışkanlıklarının temelinin çocuk ve adolesan dönemde atıldığı bildirilmiştir.

Erenoğlu ve Ayrancı (2006) Türkiye’nin batısında ilköğretim II. kademesine devam eden 1044 öğrencinin beslenme alışkanlıkları üzerinde yaptıkları bir araştırmada, öğrencilerin %10.0’unun zayıf, %83.1’inin normal, %4.9’unun da aşırı kilolu olduğunu belirlemişlerdir. Vücut ağırlıkları arttığında yediklerini azaltanların, fiziksel egzersiz

yapanların, fazla kilo alıp şişmanlamamak uğruna acı çekmeyi göze alanların ve tercihen kepek ekmeğiyle beslenenlerin sayısı kızlarda erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur.

Vanelli, Lovane, Benardini, Chiari ve Errico (2005) İtalya’da bir yaz okuluna katılan 1202 çocuğun kahvaltı alışkanlıkları ve kahvaltı öğününün atlanmasına bağlı görülen obezite ile ilgili yaptıkları bir çalışmada, çocukların %88’inin genellikle kahvaltı yaptıklarını ve %22’sinin kahvaltı yapmadıklarını saptanmışlardır. Kahvaltı yapmayanların %27.5’i aşırı kilolu, %9.6’sı obez; kahvaltı yapanların ise %9.1’i aşırı kilolu ve % 4.5’i obezdir.

Shi, Lien, Kumar ve Holmboe-Ottesen (2005) kırsal kesimde yaşayan adolesanların %3.4’ünün, kentsel kesimde yaşayan adolesanların ise %8.1’i haftada en az bir kere kahvaltı yaptıklarını bildirmişlerdir. Sosoyoekonomik düzeyi düşük olan ailelerdeki erkeklerin %42.0’sinin, kızların %55.0’inin; sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan erkeklerin %66.0’sının, kızların ise %72.0’sinin düzenli olarak meyve tükettikleri saptanmıştır. Hamburger tüketimi sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan ailelerin çocuklarında %10.0 düşük olan ailelerin çocuklarında ise %2.8’dir. Çocukların yarısından fazlasının hamburger, hafif içecekler ve çikolatayı içeren Batı tarzı beslenme şeklini sevdiği görülmüştür.

Monge-Rojas, Garita, Sanchez ve Munoz (2005) Kosta Rica’da 12-18 yaş adolesanlar üzerinde yaptıkları çalışmada, arkadaş ve okul çevresinin beslenme alışkanlıklarını etkilediğini saptamışlardır.

Monego ve Jardim (2006) okul dönemindeki çocuklarda kalp damar hastalıklarının oluşumuna neden olan risk faktörlerinin belirlenmesi konulu araştırmalarında, 3.169 çocuk üzerinde çalışmışlardır. Çocukların %6.2’sinde yüksek kan basıncı görülmüştür. BKİ ölçümlerinde ise öğrencilerin % 16.0’sı aşırı kilolu, %4.9’unun ise obez olduğu belirlenmiştir.

Suliga (2006) kırsal ve kentsel kesimde yaşayan Polonyalı adolesanların beslenme durumlarını değerlendirdiği bir çalışmada, kırsal kesimde yaşayan adolesanlarda, özellikle de erkeklerde beslenme yetersizliğinin yaygın olduğu saptamıştır. Kentsel kesimde yaşayan adolesanlarda aşırı kilo ve obezite daha fazla iken, hayvansal protein

tüketimi düşük bulunmuştur. Ayrıca kırsal ve kentsel kesimde ve şehirde yaşayan adolesanların bir çok vitamin ve minerali yetersiz düzeyde aldıkları tespit edilmiştir.

Ko, Chan ve Tong (2007) daha iyi bir Hong Kong için daha sağlıklı bir yaşam sloganı ile çalışan nüfusun beslenme alışkanlıkları ve kalp damar hastalıkları ilişkisini göstermek için yaptıkları bir çalışmada, kalp damar hastalıkları riskinin erkeklerde kadınlara göre daha fazla olduğu ve erkeklerin beslenme durumlarının kadınlara kıyasla daha kötü olduğu saptanmıştır. Ayrıca, beslenme alışkanlıkları ile kalp damar hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olan risk faktörleri arasında anlamlı ilişkiler olduğu belirtilmiştir.

Ostrowska ve Nawarvez (2007) Polonyada yaşayan 7-18 yaş arası 25.309 çocuk ve adolesanda şişmanlık ve yüksek kan basıncı prevalansını değerlendirilmek amacıyla yaptıkları bir araştırmada, şişmanlık, pre-hipertansiyon ve hipertansiyon prevalansları sırasıyla %15.1, %11.1 ve %4.9 olarak bulunmuştur. 7-13 yaş arası çocuklarda yüksek kan basıncı ve şişmanlık, 14-19 yaşlarındaki çocuklara göre daha yaygındır.

Cairella, ve diğerleri (2007) İtalya’da 11-14 yaş arası adolesanlarda, toplu ve obez olma sıklıklarını sırasıyla %31.8 ve %10.3 olarak bulmuşlar, adolesanların % 10.0’unda da hipertansiyon olduğunu saptamışlardır.

Weker, Branska ve Riahi (2007) 13-15 yaşları arasındaki obez ve obez olmayan adolesanlar üzerinde yaptıkları çalışmada, obez çocukların beslenme önerilerine büyük ölçüde dikkat etmedikleri saptanmış, obez çocukların tükettikleri besinlere dikkat etmeleri gerevcktiği önerilmiştir.

Dholpuira ve diğerleri (2007) Hintli adolesanlarda, damar sertliği oluşumunda görülen risk faktörlerini belirlemek amacıyla 200 adolesan üzerinde yaptıkları araştırmada, adolesanların beslenme alışkanlıkları, kan basınçları ve kan kolesterol düzeylerini incelemişlerdir. Adolesanların, önerilen standartlarla karşılaştırıldığında karbonhidrat alımları düşük, buna karşılık yağlardan gelen enerji oranın ise yüksek olduğu, sodyum alımının yüksek, posa alımının düşük olduğu belirlenmiştir. Yüksek tansiyon ve kan kolesterol düzeyi yüksek olanlar sırasıyla %15.0 ve %50.0 olarak bulunmuş ve yüksek kan kolesterol düzeyi ile adolesanların beslenme alışkanlıkları arasında anlamlı ilişkilerin olduğu vurgulanmıştır.

Ayvaz (2008) ilköğretim 8. sınıf öğrencilerinin diyet uygulamaları ve beslenme konulu araştırmasında, erkeklerin %72.0’sinin, kızların ise %77.3’ünün normal ağırlıkta oldukları saptanmıştır.

Benzer Belgeler