• Sonuç bulunamadı

İLGİLİ YAYIN VE ARAŞTIRMALAR

Bu araştırmanın temel amacı çalışan kadınların giysi seçimi ve satın almalarının moda trendlerinden nasıl etkilendiğini saptayarak, moda trendlerinin giysi seçimi ve giysi satın almaya etkisinin belirlenmesidir. Yazın taraması, moda, giyim, moda trendleri, moda ve giysi seçimini etkilen faktörler üzerinde yoğunlaşarak gerçekleştirilmiştir. Konu ile ilgili yayın ve araştırmalara bu bölümde yer verilmiştir.

Başkaya (2010)’nın “Günümüzde moda algısı” araştırmasında; “Modanın oluşum sürecinde takip edilmesi zor ve ancak kitlelerce kabul edilip moda nitelemesini veya vasfını edindiğinde tespit edilebilen bir kavram olmasından yola çıkarak, tüketici psikolojisinin, var olan akım ve tüketim davranışları incelenerek” açıklanmıştır (2010, s.6). Araştırmada tümden gelim yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda,“Tüketmeyi toplumdaki yerini sabitlemek, sahip olduğu nesneler sayesinde diğer insanlarla iletişim kurabilmek, bir gruba dâhil olmak veya bir gruptan ayrılmak, daha açık bir deyişle, yaşadığını hissetmek için araç olarak gören birey, sadece ve koşulsuz olarak ‘yeniyi’ arayacaktır (2010, s.99). Günümüzde moda tüketicisi teknoloji sayesinde moda üretenlere meydan okumaktadır. Tüketicinin söylediği söz, beğendiği giysi kombinasyonları ve ürünler, kısaca tüketicinin moda algısı, moda yaratanlara tekrar ilham vererek ve tüketici algısının süzgecinden geçerek tekrar moda döngüsünün içine katılmış olacaktır ( 2010, s.8).

Erol (2011)’un “ Trend öngörüsü ve moda dinamikleri konu başlıklı çalışması”; trend öngörüsü, modada karakterlerin rolü, tekstil ve giyim endüstrisinde öngörü, küresel tüketici trendleri tahmini, moda tanımlamaları, moda dinamikleri, tekstilde gelişmeler, tekstil geliştirmede yenilik kaynakları, sezon trendlerinin araştırılması başlıklı bölümlerden

9

oluşmaktadır( 2011, s.6). Araştırmanın sonucunda, moda tasarımında trendlerin yeri ve öneminin belirlenmesi, trend öngörüsü oluşturulmasında izlenecek adımlar ve trend öngörülerinin yapılması hakkında kapsamlı bilgiler sunmaktadır.

Pamuk (2009)’un “ Giysi moda eğilimlerini etkileyen faktörler ve 1940-2007 arası model analizi” araştırmasında “kadın giysi modasında geleceğe dönük tasarımlarda doğru adımı atabilmek, geliştirilen yeni bir model içerisinde geçmiş moda akımlarında meydana gelen değişimleri belirlemek, moda değişimlerinde etkin olan gelişmelerin modayı etkileme durumları belirlemeyi amaçlamıştır (2009, s.özet-i). Nitel araştırma yöntemi kullanılarak; kitle iletişim araçlarından basılı yayınları kullanılmıştır. Random yöntemi ile seçilen modellerin incelenmesinde giyim parçalarının ölçüleri için tablolar hazırlanmıştır. 1940- 2007 yıllarını kapsayan dönemlerde moda trendlerini etkileyen iktisadi-siyasi gelişmeler, sosyal hareketlenmeler, sanatsal kültürel akımlar, teknolojik gelişmeler ve moda idollerinin belirlenmesine yönelik ulaşılabilen yazılı materyallerden elde edilen bilgiler ile yorumlanarak, model tabloları oluşturulmuştur( 2009, s.özet-ii).

Koca ve Koç’un “Çalışan kadınların giysi seçimleri ve renk tercihleri” araştırmasında, 300 çalışan kadının konu ile ilgili görüşleri alınmıştır. Araştırmaya katılan çalışan kadınların klasik ve spor giyim tarzını tercih ettikleri tespit edilmiştir. “Giysi rengi tercihlerini vücut yapısı, vücut şekli, kişilik özellikleri ve giysinin kullanım alanının öncelikli etkilediği, kadınların meslek ve yaşları ile giysi renk tercihleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir (2008, s.171.)

Kılıçarslan (2011)’ın “ İş hayatındaki kadının giysi seçiminde renk tercihi: Giresun Üniversitesi örneği” konu başlıklı araştırmasında, “insanın çevresi ile etkileşimini, sağlığını, günlük hayatının akışını, iş hayatındaki motivasyonunu, psikolojisini etkileyebilen renk kavramının çalışma hayatında kadınların giysi rengi tercihini, tercih ettikleri renkleri belirleyen faktörlerin ağırlıklı olarak hangi faktörler olduğunu, renklerin kadınlar için ifade ettiği anlamları belirlemek amacıyla yapılmıştır (2011,s.öz). Giresun Üniversitesi’nde çalışan 187 kadına anket formu uygulanmış ve buna göre; kadınların klasik ve spor giyim tarzını tercih ettikleri, renklerin belirlenmesinde ise bireysel tarzın, vücut yapısının, mevsimin, çalışma koşullarının etkili olduğu belirlenmiştir.

Durmaz, Bahar ve Kurtlar (2011)’ın “ Kişisel faktörlerin tüketici satın alma davranışlarına etkisi üzerine bir araştırma”sında tüketicilerin satın almaya yönelik karar ve eylemlerini etkileyen yaş ve yaşam dönemi aşamaları, meslek, yaşam stili ve kişilik üzerinde

10

durulmuştur(2011, s.114). Bu çalışma 1286 kişiye yüz yüze uygulanmıştır. “Tüketici davranışları; hangi mal ve hizmetlerin kimden, nasıl, nereden, ne zaman satın alınacağı veya satın alınıp alınmayacağına ilişkin bireylerin kararlarına ait süreç olduğundan uyarıcılarla karşı karşıya olan tüketici, kişisel ve çevre faktörlerinin etkisinde kalarak uyarıcıya tepki göstermektedir (2011, s.130-131). Tüketicinin kişisel ve çevre faktörlerinin etkisiyle uyarıcıya gösterdiği tepkide demografik özelliklerde etkilidir.

Zümrüt (2013)’ün “ Orta gelir grubu üretimine katılan ve katılmayan kadınların giyim ve süslenme tarzlarının oluşumu” Türkiye’de çalışan ve çalışmayan kadınların sosyal yaşantılarındaki giyim ve süslenmelerinin incelenmesinde, örneklem grubunu oluşturan 25-50 yaş arasındaki 42 çalışan ve 42 çalışmayan kadın oluşturmaktadır. Çalışan ve çalışmayan kadınların sosyal yaşantıları ve etkinliklere katılımda tercih ettikleri giyim ve süslenme seçimlerini analiz etmek amacıyla anket uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda, “çalışan kadınlar ile çalışmayan kadınların sosyal yaşamları arasında önemli bir farklılık bulunmamıştır. Çalışan kadınlar toplu sosyal etkinliklere spor, abiye türü giysi ile katılmayı tercih ederken çalışmayan kadınlar abiye türü giysi ile katılmayı tercih ettiği saptanmıştır (2013, s.özet).

Ağaç ve Çeğindir (tarihsiz)’in “Üniversite öğrencilerinin giyim ihtiyaçlarını karşılama ve moda konusundaki görüş ve davranışları” araştırmasında; Ankara ilinde bulunan Hacettepe, Ankara, Gazi, Başkent ve Çankaya üniversitelerinde eğitim gören kız öğrencilerin modaya bakış açıları ve modayı takip etme durumlarını belirlemek amacıyla; rastlantısal yöntemle seçilmiş 340 öğrenciye anket uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda, giysi satın alırken, moda ürünleri seçmek yerine kendi giyim tarzları ve kalite unsurunu göz önünde bulundurdukları belirlenmiştir.

Çivitçi ve Dindar (2006)’ın “ Sık giysi satın alan tüketicilerin kişilik özellikleri” araştırması, “ 183 kişi olarak belirlenen örneklem grubu iki farklı gruptan oluşmakta olup, biri farklı meslek gruplarındaki öğrencilere diğeri rastlantısal yöntemle seçilen meslek gruplarına uygulanmıştır. Sık giysi satın alan tüketicilerin, yeni moda akımlarını sosyal ortamlarda yenilikçi olduklarını göstermek için kullandıkları görülmüştür. “Bu özellikler her yaştan kadın veya erkekte görülebilmektedir. Bu araştırma sık giysi alma davranışları gösteren bireylerin bu davranışının yaş, gelir, cinsiyet ve eğitim seviyesinden çok kişilik özellikleri ile ilgisi olduğunu ortaya koymaktadır (2006, s.230).

11

Akdoğan ve Karaarslan (2011)’ın “Gençlerin kendilerinin ve ailelerinin giysi tüketimi alışkanlıklarını, değerlendirmeleri: Nevşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde birinci sınıfa devam eden 18-26 yaş aralığındaki öğrencilere kendilerini, annelerini, babalarını ve kardeşlerini modayı takip etme durumları, sahip oldukları giysi sayıları, alışverişe ayırdıkları zaman ve bütçelerini değerlendirmeleri istenmiştir. Öğrencilerin bu boyutlar açısından kendilerini genellikle ailenin ortasında konumladıkları ve giysi tüketiminin tanımlanmasında kendilerini kardeşlerinden daha çok ebeveynlerine benzer olarak tanımladıkları görülmüştür (2011, s.373).

Şahinoğlu (2009)’nun “Postmodern tüketim ve moda satın alma davranışı: araştırmasında, kolay örnekleme yöntemiyle İstanbul ili içerisindeki 500 kişiye uygulanmıştır. Türk moda tüketicileri üzerine bir araştırma gerçekleştirilerek, moda tüketim tipleri belirlenerek, moda satın alma davranışları moda ilgilenim seviyelerine göre değerlendirilmiş ve söz konusu değişkenlere etki eden faktörler belirlenmiştir (2009, s.özet-i). Araştırma sonuçları, Moda tüketici tipleri ile ilişkili olduğu düşünülen moda ve giyim ilgilenimi, fikir lideri olma özelliği arasındaki ilişkinin Türk tüketicilerinin öncüler ve ilk uyum gösterenler kategorisi için geçerli olduğu görülmüştür (2009, s.151). “Bununla beraber, tüketicilerin moda ürünlerini satın alma davranışlarında, bulundukları kategoriler içerisinde ağırlıklı olarak sosyalleşme gücü ile hareket ettikleri, buna karşın sadece modaya karşı ilgisiz olan tüketici tiplerinde, farklılaşma gücünün ön plana çıktığı gözlemlenmiştir (2009, s.özet-i).

Işık’ın “Hazır giyim sektöründe mevsim sonu indirimli satışların tüketici satın alma tercihleri üzerindeki etkileri ve bir uygulama” araştırmasında mevsim sonlarında yapılan indirimli satışların, tüketicilerin tercih ve davranışları etki edip etmediği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma Edirne ilinde tesadüfî örnekleme yoluyla seçilmiş 31 erkek ve 151 kadından oluşan 182 kişiye 29 sorudan oluşan bir anket formu uygulanmıştır. Sonuç olarak, hazır giyim sektöründe yapılan mevsim sonu indirimli satışların tüketicilerin satın alma tercih ve davranışlarını pek fazla etkilemediği tespit edilmiştir (2000, s.86).

Akyüz (2006)’ün “Farklı eğitim düzeylerindeki kadın tüketicilerin giyim eşyası satın alma davranışları” araştırmasında, Ankara ilinin Elmadağ ilçesinde yaşayan farklı eğitim durumlarına sahip 18 yaş üzerindeki kadınlar arasından rastlantısal yöntemle seçilen 300 kadına giysi satın alma davranışlarını belirlemek amacıyla anket formu uygulanmıştır. Araştırmanın sonucu olarak, ilköğretim ve lise mezunu kadınların giysi satın alırken moda trendlerini yansıtmasını dikkate almadan fiyata bağlı seçimler yaptıkları ve ilköğretim

12

mezunlarının çocuklarından, lise ve dengi mezunlarının ise annelerinden etkilendikleri bulunmuştur. Üniversite ve üzeri kadınların ise moda trendlerini göz önünde bulundurdukları, modayı takip etmek ve rahatlamak için alışveriş yaptıkları ve giysi seçimlerinde arkadaşlarından etkilendikleri sonucu bulunmuştur.

Moda

Giyim olgusu, ilk insanın varoluşu ile birlikte sözü geçmeye başlayan bir kavram olup başlangıçta insanın örtünme içgüdüsünden estetik öğelerin de bu faktörlere katılmasıyla, insan hayatının soyutlayamadığı bir kullanım aracı ve ihtiyacı konumuna ulaşmıştır (Altınöz ve Süvari, 2000, s.11).

Giysiler ve modaya uygun giyim tarzları, bir dizi ideolojik anlamın taşıyıcıları ya da toplumsal gündemleridir. Giysiler asla havailik değildir, çağdaşlarının temel toplumsal ve ekonomik baskılarını ifade eder (Crane, 2003, s.42-43). Giyim, vücudu dış etkenlerden koruyan doğal bir gereksinme olduğu kadar kişisel görünüş, kendine güven, başarı, ruhsal ve sosyal bakımlarından da kişiyi etkileyen, önemli faktörlerdendir (Kırzıoğlu, 1992, s.11). Giyim insanlıkla birlikte olan, ilkel toplumdan çağdaş topluma geçerken önemini arttıran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün bir öğesidir (Tezcan, tarihsiz, s.255). Giyinmek, dış fiziksel etkilere karşı korunmadan daha çok, insanın kendisini, kendi gözünde ve başkalarının gözünde konumlandırmaya yarayan bir eylemdir (Tokgöz, 2010, s. 70).

Anthony Giddens’ın belirttiği gibi giysiler bedensel bir kurulma aracından çok, sembolik gösterenlerin, kimliğin içerisine dışsal bir form verme amacıdır (Binark ve Kılıçbay, 2000, s.11). Kıyafet sahip olunan dünya görüşünün aynasıdır. Modanın bütün insanları aynı tarz ve biçim içinde etkisine almadığı dönemlerde, her cemiyetin kıyafetten beklediği farklı idi (Barbarosoğlu, 2012, s.11).

Giyimin tanımı pek çok kişi tarafından çok farklı olarak tanımlansa da aslında korunma ihtiyacından doğan tarihi süreç içerisinde farklı formlara bürünerek günümüzdeki halini alan bir ürün olarak tanımlamak mümkündür. Giyim günümüzde bir moda gösterisi haline gelmiştir (Yazıcıoğlu ve Altınay, 1992, s.276).

“Moda bir döneme damgasını vuran geçici giyim, kullanım ve davranış bütünlüğünü, yani hayata karşı duruştaki farklılıkların toplamını temsil eder” (Onur, 2004, s.15). “Latince, oluşmayan sınır anlamındaki “ modus” tan gelir. Ortaçağ Fransa’sında La Mode olarak

13

kullanılmıştır. İngilizce karşılığı fashion’dır ki, adet, usul, biçim, şekil, tarz, üslup, davranış, kibar sınıf hayatı, üst tabaka, yüksek zümre manalarını ihtiva etmektedir” (Barbarosoğlu, 2012, s.27). “Moda en önemsiz bireyi bile bir sınıfın temsilcisine, ortak ruhun somut haline dönüştürerek ön plana çıkarır” (Crane, 2003, s.32).

“Belirli bir toplumda uygun görülen ortak zevkler, geçici yaşama, hissetme biçimleri” (Hakko, tarihsiz, s.1). “Belirli bir zaman ve durum için tüketici tarafından uyarlanmış geçici döngüsel fenomenlerdir” (Ertürk, 2011, s.6).

Günümüzde moda öncelikle bir hareket olarak anlaşılmaktadır. Bir moda doğar büyür, yaygınlaşır ve söner. Bir vakitler hayranlık duyulan, taklit edilen, yükseltilen yaygınlaştırılan şey, günün birinde modası geçmiş olur (Waquet and Laporte, 2011, s.7). İnsanlığın başlangıcıyla doğan örtünme ve gizlenme ihtiyacının şekil değiştirip; insanların kişisel zevkleri ve statülerini ifade etme biçimine dönüşerek kendine yer bulan moda, geçmişteki anlamını yitirmiş ve yeni anlamlar kazanarak kendine yeni bedenler bulmaya devam etmektedir.

Moda kavramı her ne kadar giyim ve aksesuarlar ile özdeşleştirilse de hayatın her alanında kendine yer edinmektedir. Hayatın devam etmesi boyunca moda ve etkilerinin yansımaları günlük hayatımızdaki diğer gereksinimlerimizden özel anlarımızı anlamlandıran her şeye kadar bizim seçimlerimizle bir aradadır. Bir yemek yeri, bir tatil yeri, dekorasyon ya da bir araba tercihimizde vb… diğer seçimlerimizde fark etmesek de bir bütünü oluşturan modanın parçalarından birini seçmekteyizdir.

Moda kavramının çeşitli kişilerce birçok farklı yorumu yapılmıştır. “Moda sadece giysilerde var olan bir şey değil; moda soluduğumuz havadaki bir şey, bir rüzgârdır moda, geldiğini hissedersiniz, kokusunu alırsınız… havada da, sokakta da… moda, fikirlerle yaşam tarzımızla olan bitenle ilgilidir” Coco Chanel (Alphan, 2008, s.13). “Moda denilen şey o kadar çirkin bir şeydir ki onu her altı ayda bir değiştirirler” Oscar Wilde (Altınay ve Yüceer, 1992, s.3).

“Bireysel açıdan moda: insanların birbirlerine benzeyerek farklılaştıkları bir oyundur. Cinsellik açısından: görünüşün yenilenmesi yoluyla, erotik çekicilik aracıdır moda. Ekonomik açıdan: gereksiz şeyler tüketiminde bir değişiklik, servetin gösteriş amacıyla tüketilmesinin düzenlenmesidir. Hiyerarşik açıdan: moda insanın kendi toplumsal konumunu saptama, böylece de belirli bir toplumsal sınıfın üyesi olduğunu gösterme aracıdır; modayı izlemek pahalı bir şeydir çünkü” (Hakko, tarihsiz, ?)

“Hep yeniden dikkat çekmek, yeniden kendisine baktırmak üzere ortaya konan sosyal ve imitasyon üzerine kurulu bir olgu moda” Ali Akay (Onur, 2004, s.16). Ekonomist Dr. Paul

14

Nystrom tarafından yapılan moda tanımına göre, “moda belirli bir zamanda hüküm süren ya da geçerli olan bir şeydir; daha az ya da daha fazla bir şey değildir” ( Çivitçi, 2004, s.4) Simmel modayı… toplumdan topluma uyma ile bireycilik, birlik ve ayrışma gibi süreçlerin çatışmasından doğan bir yan ürün olarak yorumlamıştır (Davis, 1997, s.35). Valery’e göre moda göze çarpmak isteyen kişilerin göze çarpmak istemeyen tarafından taklit edilmesidir. Sözüne uygun olarak bütün herkesin aynı şekilde giyinmeye başladığında seçkinler kendilerini farklı bir şekilde ifade etme ihtiyacı duyar (Barbarasoğlu, 2012, s.56).

Modaya ilişkin yapılan moda tanımlarının hemen hepsinde modanın belirli bir zaman içinde benimsenmesi, yayılması, yavaş yavaş azalması ve yerini yeni moda akımlarına bırakmasını bunların sonucunda da değişmesini görmekteyiz. Moda bir döngü içinde kendini sürekli var etme çabasında olup, başlangıçtan belirli bir noktaya kadar giderek kısacası yayılarak yavaş yavaş benimsenmesinin azalarak tekrar başa yani yeni arayışlara döndürmesiyle yaşam döngüsünü sürdüren bir kavramdır.

Moda, toplumsal bütünlük ve ortak bir paydada birleşmektedir. Bu nedenle moda, toplumsal kültürün mirasını da oluşturur ve evrensel bir olaydır (Gürsoy, 2010, s.16 ).

Moda Tarihi

Giyim ilkçağlarda yaşayan antik uygarlıklara göre farklılık gösterse de temel amacında doğa şartlarına, iklime karşı korunmak ve örtünmek için kullanılmıştır. Giyim ihtiyacı temel bir gereksinim olarak başlayıp tarihsel süreç içerisinde, yaşadıkları ve bulundukları bölgelere göre kullandıkları malzemelerin, materyallerin, kullanılan kalıp ve dikim teknikleri ile seçilen modellerin arasında farklılıklar oluşturmuştur.

İlkçağ

Antik Mısır (M.Ö. 2830- M.Ö. 945)

Mısır sanatı ve tarihi başlıca üç dönemde incelenir. Eski krallık döneminde alt tabaka örtünmezdi ve çıplaktı. Sadece yüksek tabakadakiler belden aşağılarını dize kadar saran peştamal şeklinde ‘şenti’ adı verilen giysiler kullanmışlardır.

Orta krallık döneminde keten ya da ağır kumaşlardan yapılmış olan kısa etekler görülür. Bunlar kalça hizasında kalan kemerlerle ya da serbest sarımla tutturulur, ucu ön ortadan

15

aşağı sarkıtılırdı (Sapmaz ve Tizer, 1964, s.4). Kadınların ‘kalarisis’ adı verilen dar giysileri ayak bileğine kadar uzanır ve omuzdan geçen tek ya da çift bantlarla tutturulurdu. Bazen boncuktan yapılan gerdanlıklar ve bantlar yerine tutturulurdu (Komşuoğlu, İmer, Seçkinöz, Alparslan ve Etike, 1986, s.136). Çalışan kadınların bu dar uzun elbiselerle rahat hareket edememeleri daha sonraları plise adı verilecek olan bir çeşit katlama türünü bulmalarını sağlamıştır.

Yeni krallık döneminde iyi nitelikli kumaşlardan yapılan giysiler giyilmiş ve çıplak kalan beden bölümlerinde şal ya da pilili saydam kumaşlar örtülmeye başlanmıştır (Komşuoğlu ve diğerleri, 1986, s.136).

Giysiler, sıcak bölgede yaşıyor olmaları nedeniyle keten ya da patiska benzeri ince ve saydam kumaşlardan yapılmıştır. Giysilerin ve kumaşların üstü sembolik motiflerle süslenmiştir. Akbaba, akrep motifleri önemli motifler olarak kullanılmıştır. Yüksek rütbeli kişiler panter derisiyle vücutlarını örter ve ‘sah’ denilen yamuk biçimde ajurlu kolye takarlardı( Onur, 2004, s.30).

Antik Mısır döneminde kadınlar ve erkekler saçlarını tıraş ederler, siyah yünden yapılan perukalar giyerlerdi. Bu saç şekilleri zamana göre değişirdi. (…) Erkekler önde alına kadar inen, yanlarda kulakları örten, kısa kıvırcık perukalar giymişlerdir (Sapmaz ve Tizer,1964, s.6-7). Mısır ilk makyaj ürünlerinin kullanıldığı uygarlık olarak bilinmektedir.

Antik Yunan (M.Ö. 2000- M.Ö. 150)

Antik Yunan’da kostümlerin sade ve basit bir şekilde olduğu görülmüştür. Giysilerin tasarımında dikiş tekniklerinin az kullanımından dolayı kıyafetler genelde vücut etrafına sarılarak giyilmiştir (Dereboy, 2004, s.26).

Yunan giyiminin temelini dökümlü kumaşlar ve kumaşların meydana getirdiği bol çizgiler oluşturmuştur. Kadınlar ve erkekler hemen hemen aynı elbiseleri giymişlerdir (Sapmaz ve Tizer, 1964, s.18). Kadın ve erkeklerin ortak olarak kullandıkları genel giysileri kiton, himasyon ve peplos olarak adlandırılmaktadır. Kiton, Dor ve İon olarak iki çeşittir. Dor kiton adı verilen kıyafetler, dörtgen şeklinde bir kumaştan oluşur ve kıyafetler kumaşın ortasında yer alan baş deliğinden giyilir. Bir kemer ile ister belden ister göğüs altından sıkılarak bol dökümlü olarak kullanılırdı (Onur, 2004, s.31). İon kitonu daha iyi kumaşlardan yapılmıştır, iki kareden meydana gelir, yanları dikişsizdir ve kol altından birbirine bağlanır. Bunlar, her zaman giyen insanın boyuna göre daha uzunca olur, kullanılan korse ve kemerlerle beden kısmı belde toplanırdı (Sapmaz ve Tizer, 1964, s.19).

16

Kiton omuzlarda tokalar ve değerli taşlarla büzülerek tutturulur. Tokaların üstü kadınlar için dans sahneleri, erkekler için de savaş sahneleri gravürleriyle bezenmişti (Komşuoğlu ve diğerleri, 1986: 143).

Üste giyilen peplos ise dikdörtgen işlemeli bir kumaştan oluşurdu ve kumaşın bir bölümü kendi üzerine dışarı doğru katlandıktan sonra vücuda sarılırdı (Onur, 2004, s.31).Yunan pelerini, dikdörtgen biçiminde katlanarak kullanılan himasyondur.(…) Himasyonlar genellikle önde sol omuzdan arkaya atılıp sağ kol altından öne döner, önde de sol omuza atılarak kullanılırdı (Komşuoğlu ve diğerleri, 1986, s.143). Himasyonların bir köşesinde kişinin kimliğine ilişkin özel işlemeler ve desenler bulunurdu.

Kadınlar saçlarını ise çeşitli şekillerde toplayarak biçimlendirirlerdi. Altın ve deriden yapılmış takılarla tutturularak yapılmış saç modelleri oldukça zarif bir üsluptaydı. Erkekler ise gösterişsiz ve değişik biçimlerde taçlar ile başlarını süslerlerdi (Onur, 2004, s.31).

Antik Roma ( M.Ö. 53- M.S. 500)

Romalılar Etrüsk sanat akımını yıkmışlar ve Yunan sanat akımın benimsemişlerdir. Roma sanatına Yunan sanatının bir devamı da denilebilir. Yalnız Romalılar giyimde işleme ve süslemeye daha çok değer vermişlerdir (Nadasbaş, 2012, s.31). “Roma devrinde kadınlar ve erkekler tuniklerin üzerine togalar giymişlerdir. Sokak kıyafeti olan bu togalar doğal renkli kumaşlardan yapılmıştır; yarım daire şeklinde ve giyenin üç misli boyundadır (Sapmaz ve Tizer, 1964, s.24). Zamanla elips şeklini aldığında sadece erkeklerin kullandığı bir kıyafet oluverdi, erkekler bu togayı sublgaculum denen peştamal üzerine bir tür ihram olarak giyerlerdi (Onur, 2004, s.32).Romalı kadınlar ‘stola’ diye adlandırılan, Yunan halkının giydiği kitona benzer bir tunik giyerlerdi. Genellikle ayak bileği uzunluğunda olan

Benzer Belgeler