• Sonuç bulunamadı

Konut mutfaklarının tüketicilere ergonomik açıdan uygunluğu ve tüketici tercihler ile ilgili son beş yılda yapılan, yeni konutları kapsayan bir araştırmaya rastlanmamıştır ancak araştırma konusuna benzerlik gösteren, geçmişte yapılan araştırmalara rastlamak mümkündür. Araştırmanın içeriğine uygun olan bu çalışmalar, araştırmaya ışık tutması açısından, yapıldıkları tarihlere göre özetlenmiştir.

Dreyfuss’un (1959), ABD’de yaptığı araştırmada, kadınlarda omuz yüksekliği minimum 123.7 cm, maksimum 145.8 cm, ortalama 135.4 cm olarak saptanmıştır. Buna göre ABD için tezgah yüksekliğinin 82.4-87.1 cm arasında olması uygun bulunmuştur. Ocaklar için bu yükseklik 80.0-85.1 cm olarak belirlenmiştir. Dreyfuss’ un ölçümlerine göre ABD’li kadınlarda dirsek yüksekliği minimum 94.7 cm, maksimum 102.1 cm, ortalama 99.2 cm olarak saptanmıştır.

Türk kadınlarında büyümenin 18 yaşından sonra devam edip etmediğini saptamak amacıyla yapılan araştırmada, 18-40 yaşları arasındaki 2501 Türk kadınının antropometrik ölçüleri belirlenmiştir. Araştırma kapsamındaki kadınlar 18-20 ve 21 ve daha büyük olmak üzere iki grupta incelenmiş ve kıyaslanmıştır. Araştırma sonucunda, 18-20 yaş grubunda boy ortalaması 156.66 cm, 20 yaşından büyük olanlarda ise 155.43 cm bulunmuştur. 18-20 yaş grubunda boy ortalamasının 1.23 cm daha fazla olması ülkemizde yaşam standardının giderek yükselmekte oluşu ile açıklanmıştır ( Çiner, 1960).

Saville (1970), mutfak çalışma merkezlerinin optimum yükseklilerinin çok sayıda kadına uygun olanı saptamak amacıyla çalışma merkezlerinin yükseklikleri ile ilgili olarak yaptığı araştırmada, araştırma kapsamına alınan kadınlar, kısa boylu (149.9 ±2.5), orta boylu (162.6±2.5), uzun boylu (174.0±2.5) olarak üç grupta incelenmiştir. Denekler mutfakta en çok zaman harcanan, eviye, tezgah ve pişiricide 4 farklı yükseklikte (76.2 cm, 83.8 cm, 91.4 cm, 99.0 cm) iki kez ikişer dakika

çalışmışlardır. Araştırma sonucunda, her kadına göre ve yapılan her faaliyete göre tek bir uygun yüksekliğin olmadığı belirlenmiştir. Çalışma yüksekliklerinin 5’er cm aralıklarla 3 ya da 4 farklı yükseklikte ayarlanabilir özellikte olmasının kadınların çoğuna uygun optimum yüksekliği sağlayacağı belirtilmiştir. Bu araştırmaya göre tezgahların yüksekliğinin en az 95 cm olması gerektiği,yükseklik ayarlanabiliyorsa tezgahların eviyeden 5.0-7.5 cm alçak, ayarlanamıyorsa tezgahla eviyenin aynı seviyede olmasının uygun olacağı, pişiricinin ise tezgahla aynı seviyede olması gerektiği belirtilmiştir.

Ward (1971), mutfaktaki optimum çalışma yüksekliklerini belirlemek amacıyla yaptığı araştırmada, kısa boylu (149.9 ± 2.5 cm), orta boylu (162.6 ± 2.5cm) ve uzun boylu 174.0 ± 2.5 cm) olmak üzere üç grupta incelediği yetişkin İngiliz kadınlarının çalışmalarını, eviye, çalışma tezgahı ve pişirici olmak üzere üç çalışma merkezinde 4 farklı yükseklikte (76.2 cm, 83.8 cm, 91.4 cm, 99.0 cm) incelemiştir. Kişisel tercihler 0’dan 10’a kadar değerlerin sıralandığı bir skaladan belirlenmiş, yapılan işlere göre gösterilen fizyolojik tepkilerin değerlendirilmesinde ise antropometri, elektromiyografi ve ağırlık merkezinin belirlenmesi yöntemlerinden yararlanılmıştır. Araştırma bulgularına göre eviyede uygun çalışma yüksekliği kısa boylu kadınlarda (% 2.5 ) 91.4 cm, orta boylu kadınlarda (% 50.0) 99.0 cm ve uzun boylu kadınlarda (%97.5) 106.6 cm olarak saptanmıştır. Çalışma tezgahının uygun yüksekliği kısa boylu kadınlarda, 91.4 cm, orta boylu kadınlarda 91.4-99.0 cm, uzun boylu kadınlarda ise 99.0 cm’dir. Pişiricinin uygun yüksekliği ise kısa boylu kadınlarda 83.8cm, orta boylu kadınlarda 91.4-99.0 cm, uzun boylu kadınlarda ise 99.0 cm olarak saptanmıştır.

Grandjean (1973) tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, tüketicilerin mutfakta yaptıkları faaliyetler çeşitlilik göstermektedir. 160 tüketici üzerinde yapılan araştırmada tüketicilerin % 100.0’ü pişirme faaliyetini, %68.0’i kahvaltıyı, %55.0’i öğlen yemeğini, %57.0’si akşam yemeğini, %64.0’ü çamaşır ve ütüyü, %15.0’i çocukların oyununu ve dersini, %16.0’sı okuma ve örgü gibi faaliyetleri mutfakta yapmaktadır. Bu araştırmada mutfakta yemek yemenin mutfağın alanı ile

ilgili olduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; araştırmaya katılanlardan mutfakları en az 8 m2’ lik alana sahip olanların ¾’ü yemeklerini mutfakta yedikleri, mutfağı daha küçük olanlarının ise %40.0’ının mutfakta yediği tespit edilmiştir. Yemeği mutfakta yemenin gelir seviyesi ile de ilgili olduğu araştırma sonunda tespit edilmiştir. Yüksek gelirli ailelerin genellikle kahvaltılarını mutfakta yapıp diğer öğünleri mutfakta yemedikleri saptanırken, düşük ve orta gelirli ailelerin %70.0’inin üç öğünü de mutfakta yedikleri tespit edilmiştir. Yapılan araştırmada çeşitli işlerde dirsek ile çalışma yüzeyi arasında olması gereken mesafeler saptanmıştır. Araştırma sonunda bu mesafelerin; bulaşık yıkamada 17.8 cm, krema karıştırmada 21.6 cm, hamur yoğurmada 14 cm, kesme işlerinde 10.2 cm olması önerilmiştir.

Stafford’un (1983), kadının çalışmasının ev işlerine ayrılan süreye etkisini saptamak amacı ile 362 kadın üzerinde yaptığı araştırmada, çalışan kadınlarda en çok evin bakımı, sonra da sırasıyla giyecek bakımı, yemek sonrası temizlik ve yemek hazırlama işlerinde ayrılan sürenin kısıtlandığı saptanmıştır. Çalışan kadınların tüm ev işlerine günde 348 dakika, yemek sonrası temizliğe 37 dakika ve yiyecek hazırlamaya 74 dakika zaman harcadıkları tespit edilmiştir.

Prizeman (1984), mutfağın zemininde ve tavanında kullanılacak malzemenin ses emme özelliği olması gerektiğini, seramiğin yaygın olarak kullanılmasına karşın ses emme özelliği olmadığı ve kaygan olduğu için kullanılmaması gerektiğini belirtmiş, bunun yerine plastik içerikli malzemeleri önermiştir.

Bayazıt’ın (1987/a) yaptığı araştırmada kolun normal durumda ileriye uzanma uzunluğu, göğüs derinliği dahil ortalama 83.3 cm olarak tespit edilmiştir. Buna göre yine Bayazıt (1987/b) tarafından yapılan bir diğer araştırmada bu uzunluktan göğüs derinliği ve çalışırken tezgaha olan karın uzaklığı çıkarıldığında bir bayanın karşı duvara değme uzaklığı 62 cm olarak hesaplanmıştır. Buna bağlı olarak bir objeyi kavrama ile kısalan derinlik maksimum 54-55 cm olarak saptanmıştır. Kısa boylu kadınlarda göz önüne alındığında 50-55 cm tezgah derinliğinin uygun sayılacağı araştırma sonunda tespit edilmiştir.

İkbal (1987) tarafından, İstanbul’da yapılan araştırmada konut mutfaklarından alınan 9 farklı ölçüye göre Türkiye’de mutfakların durumu ABD standartlarına göre değerlendirilmiştir. Bu araştırmaya göre ölçülerin ABD standartlarının 8-10 cm altında kaldığı tespit edilmiş, bu Türk kadınlarının boylarının Amerikalı kadınlarından daha kısa olması ile ilişkilendirilmiştir. Karşılaştırılan ölçümler şu şekilde sıralanmıştır; Türkiye’ de tezgah yüksekliği 78.4 cm, pişirici yüksekliği 81-84 cm, duvar dolabı en üst rafının yerden yüksekliği 212.8 cm olarak saptanırken, ABD’ de tezgah yüksekliği 88.9-91.4 cm, pişirici yüksekliği 88.9-92.1 cm, duvar dolabı en üst rafının yerden yüksekliği 193 cm olarak tespit edilmiştir.

Bayazıt’ın (1987a) Türkiye’de toplu konutlarda mobilya özellik ve boyut standartlarını belirlemek amacı ile yaptığı araştırmanın ölçüm sonuçlarına göre, maksimum erişme yüksekliği 167.7- 178.5 cm arasında tespit edilmiştir. Buna göre Türk kadınları için ortalama yükseklik 173.3 cm olarak belirlenmiştir. Araştırma sonunda duvar dolapları yapılırken bu ölçülerin dikkate alınması önerilmiştir.

Alphan’ın (1987), lavaboda hangi yüksekliğin tüketicilere ergonomik açıdan uygun olduğunu saptamak amacıyla 100 kişi üzerinde yaptığı araştırmada tüketicilerden yüksekliği ayarlanabilen lavaboları çalışmaları sırasında kendilerine uygun olan yüksekliğe getirmeleri istenmiştir. Araştırma bulgularına göre el yıkama eylemi yapılırken en uygun yükseklik bayanlarda 74-90 cm, erkeklerde ise 82-91 cm olarak saptanmıştır. Bu bulgulara göre hareketli lavabo kullanımının gerekli olabileceği belirlenmiştir.

Terzioğlu’nun (1988), Ankara’da kadının evle ilgili günlük faaliyetlerini değerlendirmek için 1204 kadın üzerinde yaptığı araştırmada, kadınların ev işleri arasında en fazla yemek hazırlamaya zaman ayırdıkları bu sürenin ortalama 13 saat/hafta olduğu saptanmıştır.

Yücel (1990), teknolojik gelişmelerin mutfak planlamasına olan etkilerini tespit etmek amacıyla yaptığı araştırmada, geçmişten günümüze gelişen teknoloji ile mutfak tasarımlarının da gelişerek farklı planlamalara gidildiğini belirtmiştir. Teknoloji ile mutfakta kullanılan ekipmanların da geliştiği ve çeşitlerinin arttığı, bu sayede mutfağın bir statü göstergesi haline geldiği ve böylelikle teknik açıdan rasyonalizasyonun sağlanmasının gerçekleştirildiği saptanmıştır. Bu nedenle teknolojinin mutfak planlamasında dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

Sözer (1990) tarafından, konut mutfaklarında yapılan söz konusu eylemler ve bu eylemlere yönelik kullanıcı gereksinimleri ve iç donanım elemanları ile ilgili 100 konut üzerinde yapılan araştırmada araştırma kapsamına alınan konutlar A tipi (büyük firmalar tarafından geleneksel teknoloji ile yapılan konutlar) ve B tipi (küçük firmalar tarafından yapılan konutlar) olmak üzere 2 ayrı grupta incelenmiştir. Konutların ortalama %60.0-65.0’inde mutfakla bağlantılı balkon bulunduğu ve bu balkonların genellikle depolama ve çöp kovası koyma amacıyla kullanıldığı saptanmıştır. Tüketicilerden ev sahibi olanlar dışında kalan, her iki tip konutta oturanların %62.5 ile %90.0 arasında değişen oranlarda tüketiciler mutfaklarını değiştirmek istediklerini ifade etmişlerdir. Tüketicilerden ev sahibi olanların %76.3’ünün konutlarının mutfağını yeterli bulurken, ev sahibi olmayanların %75.0’inin yetersiz bulduğu saptanmıştır. Tüketicilerin mutfakta yaptıkları faaliyetler incelendiğinde en baskın olarak yemek yeme faaliyetinin mutfağa dahil edildiği, bunun da özellikle A tipi konutlarda ve ev sahibi olanlarda %60.0-65.0 oranlardaki yoğunlukta gözlendiği belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre tüketicilerin genel olarak mutfaklarında yemek yeme ya da oturma bölümüne sahip olmak istedikleri saptanmıştır. Araştırma kapsamına alınan konutlarda çok az mutfakta tezgah yüksekliğinin tüketici boyutlarına uyum gösterdiği saptandığı halde tezgah yüksekliği ile ilgili hoşnutsuzluk bildirenlerin oranı % 12.0 ile %30.0 arasında tespit edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan mutfaklardaki tezgahlarında kullanılan malzemeler mermer, dökme seramik, fayans ve werzalit olarak tespit edilmiş, bunlardan en çok mermerin kullanıldığı saptanmıştır. Tüketicilerden ev sahibi olanların %77.5’nini, kirada oturanların ise % 59.2’sinin tezgah

malzemelerini kullanışlı, rahat ve temizlenmesi kolay buldukları saptanmıştır. Araştırma kapsamına alınan mutfakların dolaplarında kullanılan malzemeler ahşap ve metal malzeme olmak üzere belirlenmiştir. İncelenen mutfakların çoğunda dolap malzemesi olarak ahşap kullanıldığı tespit edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan mutfaklarda ev sahibi olan tüketicilerin mutfaklarının çoğunluğunda duvar kaplama malzemesi olarak fayans+plastik boya kullanıldığı tespit edilirken, kiracı olan tüketicilerin mutfak duvarı kaplama malzemesinin fayans+kireç boya olduğu saptanmıştır.

Gönen vd. ( 1990 ), mutfak çalışma merkezlerindeki donanım ölçüleri ile bu donanımı kullanan ev kadınlarının ölçülerini dikkate alınarak, mutfak donanımının ev kadınlarının antropometrik ölçülerine uygunluğunu saptamak amacıyla, kırsal kesimden 47, kentsel kesimden 53 olmak üzere toplam 100 konut üzerinde yaptıkları araştırmada, ortalama mutfak alanı kırsal kesimde 8.51 ± 0.29 m2, kentsel kesimdeki konutlarda ise 5.96 ± 0.20 m2 olarak tespit edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan konut mutfaklarında, çalışma üçgeni çevresinin kırsal kesimdeki mutfakların % 77.7’sinde, kentsel kesimdeki mutfakların ise % 70.0’inde 360-660 cm arasında olduğu saptanmıştır. Araştırma kapsamına alınan konut mutfaklarında mutfak tipinin %89.0’unda düz ( I tipi), %6.0’sında L tipi ve % 5.0’inde koridor tipi olduğu tespit edilmiştir. Mutfaklardaki tezgahların yüksekliği kırsal kesimde ortalama 81.64 ± 0.78 cm, kentsel kesimde 80.31 ± 0.47 cm olarak tespit edilmiştir. Kırsal kesimde tezgah yüksekliğinin 65.5-91.5 cm’ler arasında iken, kentsel kesimde 72-91.5 cm’ler arasında olduğu saptanmıştır. Tezgah ve eviye yüksekliğinin kırsal ve kentsel kesimdeki ev kadınlarının çoğunluğuna uygun olmadığı belirlenmiştir. Diğer bir çalışma yüzeyi olan pişiricinin mutfakların 2/3’sinde tezgah üzerinde yer alması ve bu nedenle de tezgah yüzeyinden yaklaşık 10 cm daha yüksekte bulunması, her iki yerleşim yerindeki ev kadınları için uygun yükseklikte bir çalışma yüzeyi oluşturmaktadır. Araştırma kapsamına alınan konut mutfaklarındaki tezgahların derinliği kırsal kesimde ortalama 56.2 ± 0.83 cm, kentsel kesimde 54.18 ± 0.46 cm olarak tespit edilmiştir. Kırsal kesimde tezgah derinliğinin 44.5-70.5 cm’ler arasında iken, kentsel kesimde 47.5-61.0 cm’ler

arasında olduğu araştırma sonunda saptanmıştır. Araştırma bulgularına göre yer dolabını derinliği kırsal kesimde ortalama 53.49 ±1.06 cm, kentsel kesimde ise 52.85 ± 1.00 cm olarak tespit edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan mutfaklarda, duvarda yer alan depolama alanlarının her iki grupta da ev kadınlarının boy uzunluğu ve maksimum erişme yüksekliğinin dikkate alınmadan yerleştirildiği saptanmıştır. Her iki yerleşim yerindeki mutfaklarda duvarda yer alan depolama alanlarının üst rafına ev kadınları genellikle erişememektedir. Bu raflara erişme yüksekçe bir şeyin kullanılması ile mümkün olmaktadır. Eviyenin üzerinde duvarda yer alan depolama alanlarının alt kenarı ise, ev kadınlarının boy uzunluğuna uygun olmadığından genelde çarpmalara neden olabilmektedir. Araştırma kapsamına alınan kırsal kesimde bulunan 47 konutun sadece 1 (%2.13) tanesinde, kentsel kesimde bulunan 53 konutun ise 4 (%7.55) tanesinde mutfak havalandırmasının mekanik yolla sağlandığı diğer konutlarda havalandırmanın doğal yöntemlerle yapıldığı tespit edilmiştir. Yapılan araştırmada tüketicilerin % 68.0’i mutfak alanından memnun değilken %92.0’si aydınlatma durumundan, %89.0’u pencere alanından ve %70.0’i havalandırma durumundan memnun olduklarını belirtmişlerdir. Araştırma kapsamına alınan tüketicilerden kırsal kesimde tezgahın tipinden memnun olanların oranı daha fazla iken (%42.5), kentsel kesimde memnun olmayanların oranı daha fazladır (%54.7). Her iki yerleşim yerinde de tüketicilerin büyük çoğunluğunun tezgah yüksekliğinden memnun olduğu saptanmıştır. Kırsal kesimde tezgah uzunluğundan memnun olanların oranı (%63.8) fazla iken , kentsel kesimde memnun olmayanların oranı (%62.7) daha fazla tespit edilmiştir. Her iki kesimde de tüketicilerin eviye yüksekliğinden memnun oldukları saptanmıştır. Yer dolabının derinliği değerlendirildiğinde kırsal kesimdeki tüketicilerin %76.0’sının, kentsel kesimdeki tüketicilerin ise % 56.5’inin memnun oldukları, her iki yerleşim yerinde de duvar dolabının derinliğinden memnun olanların daha fazla olduğu saptanmıştır. Tüketicilerin duvar dolaplarının tepe noktasının yerden yüksekliğinden genelde memnun olmadıkları da araştırma sonunda saptanmıştır. Sonuç olarak, mutfak donanımına ilişkin boyutların ev kadınlarının antropometrik ölçülerine genellikle uymadığı belirlenmiştir. Kırsal kesimdeki konut mutfaklarının kentsel kesimdeki sosyal konut mutfaklarına göre daha iyi durumda oldukları saptanmıştır.

Hasel vd. (1993), farklı çalışma alanlarına sahip mutfaklarda, evli kadın ve erkeklerin çalışma alanı tercihlerini belirlemek amacı ile 6 çeşit mutfak toplam 200 kadın ve erkek tarafından değerlendirilmiştir. Bu mutfakların 3 çeşidi, kapalı ve çoklu kullanım alanı sınırlı, diğer 3 çeşidi ise yemek yeme ve yaşam alanlarına açık ve birden fazla kişinin çalışmasına uygun özelliktedir. Araştırma sonunda çalışan kadınların ve evli kadın ve erkeklerin çoğunluğunun açık tip mutfağı, diğer mekanlarla daha kolay iletişim kurulmasını sağladığı için tercih ettikleri saptanmıştır.

Pak (1993), yaptığı araştırma sonunda küçük mutfaklar için en uygun mutfak tipi olarak, Türk mutfağının özelliklerini, mutfakta gerçekleştirilen eylemleri ve rasyonel çalışma sırasını ve kullanıcıların boyutlarını donatı elemanları ile ilişkilendirerek I tipini önermiştir.

Erbuğ (1993) tarafından yapılan araştırma sonunda, şu anda varolan ergonomik bilginin tasarımın pratik problemlerine çözüm olmadığı, verilerin tasarımcılar tarafından değerlendirilmediği ve hatta tasarımcıların ergonomi problemlerinin farkına varmadıkları belirlenmiştir. Tasarımcının bilgi gereksinimi incelendiğinde ise, hem geçmişe ait hem de ilerisi için bir takım bilgilerin ürüne yansımasının gerekliliği görülmüştür. Burada geçmiş bilgiler kazanım analizleri, ürün hataları, kullanım hataları ve standartları içerirken, ileriye dönük bilgiler ise ergonomik enformasyon ile kullanıcı ve kullanım analizlerini ( ölçüsel, fiziksel, psikolojik) içermektedir. Bu konuda varılan bir başka nokta da, bu bilgilerin ürünün tüm vardiya sürecince geri besleme yapmasının gerekliliğidir. Amerika Birleşik Devletlerinde, Consumer Product Safety Commission tarafından yürütülen kaza analizleri incelendiğinde, aslında bu analizlerin kaza sırasında kullanıcı davranışı konusunda pek bilgi vermediği, daha çok mekanik ve elektronik problemlerin üstünde durduğu saptanmıştır. Kaza analizleri konusunda bir diğer önemli husus bu verilerin hastane acil servislerinden toplanıyor olmasıdır. Dolayısıyla kullanıcının hastaneye gitmesini gerektirmeyen bir kaza arşivlerde yer almamaktadır. Bu konuda

bir başka örnek de 1964’de İngiltere’de Building Research Institute kayıtlarında yer almaktadır. Bu enstitü ev kazalarını araştırmış ve kaza nedenlerinin % 67’sinin dikkatsiz ve yanlış davranışlar, %25’inin yetersiz bakım ve %8’inin yanlış tasarım olduğunu saptamıştır. Tüm bunlara göre, duyarlı bir tasarımın olası dikkatsiz ve yanlış davranışlar için çözüm üretebilmesi gerektiği göz önüne alınırsa tasarımda ergonominin ön planda tutulmasının önemi ortaya çıkmaktadır.

Ankara’nın Eryaman ve Batıkent semtlerinde yaşayan toplam 300 ailenin konutlarındaki mevcut depolama alanlarının yeterliliğini saptamak amacı ile yapılan araştırmada, mutfaklarda bulunan depolama alanları yeterlilik açısından incelenmiş ve mutfaklarında depolama alanı bulunan tüketicilerin çoğunluğunun bu alanı yeterli olarak değerlendirdiği tespit edilmiştir (Bayraktar ve Kalınkara, 1995).

Küreli (1996), ıslak mekanlar için kullanılabilecek malzemeler ile ilgili yaptığı araştırmada, yonga ve lif levha örneklerini farklı vernik türleri ile kaplayarak 49 ± 2 °C sıcaklık ve % 85.0 ±5 bağıl nem şartlarında 147 saat bekleterek kalınlık ve genişlik artışını tespit etmiş ve bunun sonucu olarak ıslak mekanlar için tabakalı malzeme olarak lif levhanın, üst yüzey gereci olarak iki bileşenli poliüretan verniğin uygun olduğunu belirtmiştir.

Phıpps (1996) tarafından yapılan araştırmada, içinde yaşanılan dönemin sosyo-ekonomik koşulları, teknolojik yapım sistemleri, toplumsal etkileşimler ve öğretilerin görüş, inanç ve törelerin yaşama biçimi ve mekan kullanma alışkanlıkları olarak mekana yansıdığı, mutfak mekanının sadece işlevsel bir oluşumdan çok içinde gün boyu yaşanılan bir yaşama mekanı olarak kullanıldığı, bu nedenle bu önemli faktörlerin konut mutfaklarında modüler elemanların esnek ve değiştirilebilir kullanımını etkilediği saptanmıştır. Günümüzde aile yapısının, beslenme alışkanlıklarının, tüketici boyutlarının, yapılan konutların, tüketicilerin beklentilerinin ve yaşam biçimlerinin farklılaşması, günümüz mevcut taşıyıcı ve alt yapı sistemlerinin konut mekanındaki esnek ve değiştirilebilir sadece modüler olarak üretilen elemanların kullanımı ve yapısal-mekansal değişiklik yerine bu

modüler elemanların değişikliği ile sağlanmasının daha uygun bir çözüm olacağını saptamak en uygun çözüm yöntemi olarak saptanmıştır.

Demirel (1997) tarafından yapılan araştırmada, incelenen mutfaklarda kullanılan yer döşeme malzemesi, mutfakların % 52.1’inde seramik, %15.3’ünde karataş, %13.7’sinde ise mozaik olarak tespit edilmiştir. Mutfaklarda yer döşeme malzemesi olarak kullanımı en az olan malzeme %1.0 ile mermerdir. İncelene mutfak tezgahlarının % 77.4’ü mermerden yapılmıştır. Duvar yüzeyinde ise %48.5 plastik boya, %24.2 fayans ve % 16.8 yağlı boya en çok kullanılan malzemelerdir. Duvar rengi olarak da %60.0 oranında beyaz renk tercih edilmiştir. Mutfaklarda tezgah üzerinde lokal aydınlatma bulunan tüketicilerin oranı %19.5 olarak tespit edilmiştir. Bu oran, ocak üzerinde lokal aydınlatma bulunan tüketicilerin oranından (%70.5 ) çok daha düşüktür. Araştırma kapsamına alınan tüketicilerin % 79.4’ü mutfaklarında kalorifer ile ısınma sağladıklarını belirtmiştir. Tüketicilerin % 68.9’unun mutfağın havalandırılmasını aspiratör ile sağladıkları tespit edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan tüketicilerin mutfağında %20.5’inin telefon, %26.8’inin televizyon, %68.4’ünün radyo-teyp olduğu saptanmıştır. Bu da mutfakta temel eylemler dışında farklı faaliyetlerin de yapıldığını göstermektedir. İncelenen mutfakların % 36.9’unun mutfak tipinin I tipi, %14.7’sinin koridor tipi, %12.6’snını L tipi, %9.5’nini U tipi, % 4.2’sinin G tipi ve %22.1’ inin diğer tiplerde olduğu saptanmıştır. Araştırma kapsamına alınan mutfakların çoğunluğunun 6-8 m2 arasında tespit edilmiştir.

Salman vd. (1998) tarafından, Ankara’da faaliyet gösteren mutfak üreticilerinin mutfak donanımı konusundaki bilgi düzeylerini uygulamalarını belirlemek amacıyla yapılan araştırmada, araştırma kapsamına alınan üreticilerin %30.7’si okur-yazar, ilkokul, %37.7’si ortaöğrenim, %31.6’sı ise yüksek öğrenim gördükleri ve %65.1’inin çıraklıktan yetiştikleri saptanmıştır. Üreticilerden, mutfak tasarımı konusunda herhangi bir kaynaktan yararlananların oranı %66.0 olarak saptanmıştır. Bu oran örgün eğitim görenlerde görmeyenlere göre daha yüksek orandadır. Üreticilerin % 83.2’si tezgah yüksekliğinin standart olması gerektiğini

Benzer Belgeler