I. BÖLÜM
2.2. Levinas’da özgürlüğün sorumluluğa dönüşümü
2.2.1. İletişim ve sorumluluk
Levinas burada başta yerinde-olma olmak üzere rehin, kefaret, ez, hassas-olma,
obsesyon, rücû gibi mefhumlara başvurmak suretiyle, Batı felsefesine hâkim olan bilinç
ve özgürlük merkezli öznelik tanımını sorguluyor ve bilince öncel sorumluluk temelinde ve “başkası-için” yapılanmış olarak vazettiği etik öznelik ile onun diyakronik ve an-arşik yapılarını serilmiyor. “Kendi olarak kavranan öznelikten -Ben’in
belirmediği, ama feda olduğu yitimden, mülksüzlenmeden, büzülmeden- itibarendir ki başkası ile ilişki iletişim ve aşkınlık olabilir”273.
Kefarette –başkaları için sorumlulukta- ben-olmayan’la ilişki, Ben’in kendi ile
her ilişkisini önceler. Başkası ile ilişki, iletişimi daima kendisine irca etmeye çalıştıkları şu kesinliğin öz-duygulanımını önceler274.“Eğer iletişim Ben’de başlasaydı, hiçbir şekilde mümkün olmazdı. İletişimde bulunmak açılmaktır hiç kuşkusuz, ama bu açılım tanınmayı gözetiyorsa eğer tam değildir. O, başkasının ‘sergilenişi’ne veya tanınmasına
açıldığında değil, ama kişi başkası için sorumluluk duyar hale geldiğinde tamdır. Levinas’a göre, açilmin had safhası, onun yerinde olmaya varana dek başkasına karşı sorumluluktur, öylesine ki açığa-çıkmaya mahsus, başkasına sergilemeye mahsus
başkası-için burada sorumluluğun başkası-için’ine dönüşür ki, bu eserin tezi özetle
budur”275.
Ben tanıklığını başkasına taşıyarak başlayan bir dayanışma değil midir? Ve bu surette ben, her şeyden önce, iletişimin iletilmesi değil midir; keza, hiçbir şekilde bir açılmadaki herhangi bir şeyin aktarımı değil de, işaret vermenin işareti değil midir? “İletimin onu alan kimse için hakikati problemine irca olunma ileti(ş)im problemi bizi
kesinlik problemine, dolayısıyla kendinin kendiyle çakışması problemine gönderir. Bu durumda, çakışma iletişimin nihai sırrı gibi, hakikat de açığa-çıkma’dan ibaret gibi görünür. Hakikatin Sonsuza tanıklık anlamına gelebileceği fikri, hiçbir biçimde akıllara
273 A.g.e., s. 262 274 A.g.e., s. 263
69
gelmez”276. Levinas’ın sonsuz sorumluluk fikri, sorumluluğun hangi anlamda nesnel olduğuna ışık tutarak bizi niyete dayalı etikten kurtarmaktadır. Bununla birlikte felsefi etiği vicdanı rahatlatma görevinden alacaktır. Çünkü sorumluluğun sonsuzluğu onun bilfiil uçsuz bucaksızlığını belirmez, üstlendikle arttığını belirtir, ödevler yapılıp tamamlandıktan sonra daha da büyürler277.
Bir diyaloga ve Ben’lerin neşet ettiği kökensel bir biz’e dayanmak isteyenler, fiili bir iletişimin gerisinde yer alan kökensel bir iletişime göndermede bulunurlar ve bu surette iletişim problemini onun kesinliği problemine irca ederler. Oysa, bu yaklaşımdan farklı olarak biz, dilin içerdiği aşkınlıkta, ampirik söz değil de sorumluluk olan bir ilişki farz ediyoruz278.
İletişim temalaştıran Ben de, o da, sorumlulukta ve başkasının yerinde olmada temellenir. İletişim öznelliğin bir macerasıdır; bu macera, kendine yeniden kavuşma
kaygısının hâkim olduğu maceradan, bilincin kendi kendiyle çakışma macerasından
başka türlüdür –iletişim kesin olmayış içerir. Başkasıyla iletişim, ancak tehlikeli yaşam olarak, alınacak güzel bir risk olarak aşkın olabilir. Mutlak manada dışsal olan Başkası, yalnızca bu surette obsesyondan söz edilebilecek kadar yakındır… Başkasına karşı bu sorumluluk, beni ilzam eder, beni her hakikatten ve kesinlikten evvel bağlar279.
Sorumluluğun etik durumu, etikten itibaren kavranmaz. İradeyi varsaymayan zorlama; bugün eidetik zorunluluk denen “başka türlü olmayan şey”in zorunluluğu (Aristo, Metafizik, E) ile içinde bulunduğu durum tarafından veya başka iradeler ve arzular tarafından veyahut da başkalarının irade ve arzuları tarafından iradeye dayatılan zorlama arasında yerini alır280. Fenomenoloji, yaklaşmanın tasvirinde, temalaştırmanın an-arşiye inkılâbını izleyebilir; Etik dil, fenomenolojinin kendini aniden atılmış bulduğu paradoksun izahını yapabilir; zira politikanın ötesinde, etik bu inkılâbın düzeyinde yer almaktadır. Yaklaşmada hareket eden tasvir, yüzü emreden bir geri-çekilişin izini taşıyan yakını/komşuyu bulur.
276 A.g.e., s. 264
277 Robert Bernasconi, Levinas okumaları, Pinhan yayınları, Birinci basım, Kasım 2011, editör: Zeynep Direk, s. 159
278 Levinas, Başkasının yerinde olma, s. 264 279 A.g.e., s. 265
70
“Yüzün emredildiği iz, işarete irca edilemez: işaret ve onun işaret edilenle ilişkisi, temada eşzamanlı haldedir. Oysa yaklaşma herhangi bir ilişkinin temalaşması değil de, an-arşik vasfıyla temalaşmaya direnen şu ilişkidir bizzat”281. Burada söz konusu olan, etkinlik-edilginlik almâşıklığının berisinde yer alıp, her ataletten daha edilgin olan şu edilginlikti: o, suçlama, eza, başkalarına karşı sorumluluk dediğimiz
etik terimlerle tasvir edilir. “Kendi –eza gören-, hatasının ötesinde, özgürlükten önce,
dolayısıyla da, itiraf edilmemiş masumiyet içinde, kendini suçlar. Bunu asli günahtaki durum gibi düşünmemek gerekir; bilakis, bu yaratılışın asli iyiliğidir. Eza gören kendini dil yoluyla savunamaz, zira ezada kendini savunma tasfiye olur. Logosun dolayımı söz konusu olmaksızın özneye erişildiği veya dokunulduğu şu sarih uğraktır eza”282.
Levinas sorumluluk almak için öncelikle iletişimin nasıl olması gerekliliğini sorgulamaktadır. Burada başkasından sorumlu olmak sadece karşımda olan başkası, yakın ya da komşudan sorumlu olmak değil aynı zamanda “öldürmeyeceksin” diye bana seslenen bir İlahi emirden de/Başkasının yüzünden de sorumlu olmak anlamına gelmektedir.
2.2.2.Kendiliğin ahlâkı sorunu; İnsanın başkasını bilmesi Tanrı’sını bilmesi