• Sonuç bulunamadı

1.5. Hükümlerin ve Defterin Sistematik Değerlendirmesi

1.5.3. İktisadî Faaliyetler

Kamu maliyesi, devletin görevlerini yerine getirmesi amacıyla gelir elde etmesini ve bu gelirleri harcamasını konu alır. Merkez maliyesi, tımar ve vakıflar Osmanlı malî sistemini oluşturan üç kesimdir ve ülkenin önemli gelir kaynaklarını teşkil etmekteydiler. XVI. yüzyıl başlarında merkezi hazine gelirleri toplam kamu gelirleri içinde %51, tımar sisteminde oluşan gelirler %37, vakıf gelirleri %12 civarında bir paya sahipti121.

a. Merkez Maliyesi, Bütçe ve Gelir Kaynakları

Merkez maliyesini, gelir ve giderleri merkezi bütçeye yansıyan ve Bab-ı defterî denen maliye teşkilatı oluşturmaktadır. Bu kesimin en üst makamı Başdefterdarlıktır. Tımar sistemi içinse defterdar ayrıdır. Osmanlılarda hazine iç ve dış hazineler olmak üzere iki türlüydü. İç hazine bir yönüyle padişahların özel gelir ve giderleriyle ilgiliydi. Dış hazine maliye dairelerinden Ruznamçe Kalemi tarafından kayıtları tutulan, yönetim sorumluluğu sadrazam ve defterdarın üzerinde olan devlet hazinesidir.

Bütçelerde yer alan gelir kaynakları çoğunlukla mukataa, cizye ve avarız gelirleridir122. Sözlükte kesmek manasındaki Arapça kat’ kökünden türeyen mukâtaa kesişmek demektir. Belirli bir miktar üzerinde karşılıklı anlaşma olarak tanımlanabilecek bir genel anlamı vardı. Osmanlılarda başlangıçta daha ziyade “mukataaya vermek,

117 Bu Kaleler Hakkında bkz. Hasan Koç, “Osmanlı Döneminde Şehrizorun Yönetim Merkezleri Zalim ve

Gülanber Kaleleri,” AÜDTCF, C.33, S.56, 2014, s.191-204.

118 MD, s.259, hk.604. 119 MD, XXX, s.267, hk.621. 120 MD, XXX, s.329, hk.767.

121 Ahmet Tabakoğlu, “Klasik Dönemde Osmanlı Ekonomisi”, Türkler, C.X, (Edt. Hasan Celâl Güzel,

Kemal Çiçek, Salim Koca), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s.680-681.

mukataaya almak/tutmak ve sadece mukâtaa tabirleriyle devlete ait bir kısım vergilerin iltizama123 verilmesini kastetmişleridir. Mukataa devlete ait bir kısım vergi ve resimlerin belirli bir meblağ karşılığında iltizama verilmesi manasından iltizamın konusu olan vergi birimi anlamına doğru kaymıştır. Sonuçta düzenli olarak iltizamla toplanmayan avarız ve nüzül vergileriyle cizyenin büyük bölümü mukataa kategorisine genellikle girmez. Diğer her türlü geniş bir vergi yelpazesi ile madencilik, şap madenleriyle tuzlaların tamamı, boya, basma atölyeleri, mum imalathaneleri, kahve değirmenleri, vb. alanlarda pek çok kuruluşun sahibi devletti. Bütün bu kuruluşların hemen tamamı birer mukataa olarak örgütlenmiş bulunuyordu124. Bir sancağın hatta beylerbeyliğin iltizam yoluyla tevcih

edildiği gibi, dönemin sınaî bir imalatı veya devlete ait birçok kuruluşun da mukataaya verildiği anlaşılmaktadır. Çalışma içerisinde, Mısır Beylerbeyine hitaben gönderilen bir fermanda, 14 Rebiülahir 985 (1 Temmuz 1577) tarihinde Cerbe Sancağının yıllık beş yüz bin akçe ile Mısır ümerasından Süleyman adlı kişinin kardeşi Ahmed adlı kişiye tevcih edildiği,125 yine Bağdat beylerbeyine ve kadısına hitaben gönderilen bir hükm-ı

hümâyûnda da Havass-ı Hümâyûn’dan olup Bağdat’a tâbi bazı mukataaları iltizam eden eski Erbil beyi olan İsmail’den üzerindeki mâl-ı mirinin tahsili istendiği gibi konuların, okuduğumuz belgelerden anlaşılmaktadır126.

Bütçelerde yer alan bir diğer önemli gelir kaynağını cizye oluşturmaktaydı. Cizye, gayrimüslim tebaanın ödediği şer’i bir vergiydi; daima nakit olarak alınır ve doğrudan doğruya merkezi hazineye aktarılırdı. Cizye ve onun bir parçası olan haraç 1524 gibi bir tarihte devletin toplam gelirinin yaklaşık %8’ini oluşturmaktaydı127.

Üçüncü önemli gelir kaynağı “tekâlif-i örfiye”; “avârız-ı divaniye” veya kısaca “avarız” denen olağandışı vergilerdir. Bunlar başlangıçta savaş harcamalarını finanse etmek için konmuş. XVII. yüzyılın sonlarından itibaren olağan vergiler haline gelmiştir128. Bu konu hakkında da bazı kadı ile naiblerinin halktan fazla avarız akçesi

aldıkları,129 bir vakıf köprü tamirinde çalışan yerli halkın bu vergiden muaf tutuldukları130

123 Konu hakkında bkz. Mehmet Genç, “İltizam”, DİA, C.XXII, İstanbul, 2000, s.154-158; Mesut

Küçükkalay-Ali Çelikkaya, “Osmanlı Vergi Sistemi ve Bir Vergi Tahsil Yöntemi Olarak İltizam, Türkler, C.X, (Edt. Hasan Celâl Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca), Ankara, 2002, s.878-892.

124 Mehmet Genç, “Mukataa” DİA, C.XXXI, İstanbul, 2006, s.129-130. 125 MD, XXX, s.325, hk.754.

126 MD, XXX, s.362, hk.855.

127 Halil İnalcık, İmparatorluğun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Eren, (Çev. Halil Berktay), C.1, İstanbul,

2004, s.105-109.

128 A. Tabakoğlu, “Klasik Dönemde Osmanlı Ekonomisi”, s.686. 129 MD, XXX, s.282, hk.656; s.363, hk.857.

ve yol güvenliği açısından bir takım mevzilere meskûn edilen bazı hanelerin de tekâlif-i örfiyeden muaf tutuldukları gibi birtakım mevzular okuduğumuz belgelerde kaydedilmiştir.

Osmanlı bütçe gelirlerinin yanı sıra birtakım bütçe giderleri de vardı. Bütçelerde yer alan önemli gider kalemini mevâvib131 harcamaları teşkil etmekteydi. Ulufe de denen

bu ödemeler, merkezi ordu ve devlet görevlilerine üç ayda yapılan harcamalardır. Osmanlı bütçe harcamaları maaşlar, bazı kalelerin bakım ve onarımı ile birtakım ordu harcamaları dışında, bayındırlık, eğitim, sağlık, diyanet, vb. yatırımlar hazineden para çıkışı ile değil vakıflar, ocaklıklar ve bazı vergi muafiyetleri ile yürütülmekteydi132.

b. Tımarlar

Devlet görevlilerine hizmetleri karşılığında belli bir bölgenin vergi toplama yetkisinin devredilmesi anlamına gelen tımar,133 geçimlik anlamına gelen dirlik terimi ile

de aynı anlamı taşımaktadır. Osmanlı ekonomisinin temeli ziraî bir ekonomidir. Tımar sistemi ise ziraî ekonominin, dolayısıyla Osmanlı ekonomisinin esasıdır.

Az gelişmiş iletişim olanakları ile ulaşım araçlarının yetersizliği gibi teknik şartların zayıf olduğu bir dönemde, devlet bu sistem sayesinde araya girmeden ve kimseyle muhatap olmadan alacağı vergiyi tımarlı sipahiye bırakmış. Devlet aynı zamanda bu yöntemle elinin altında her an savaşa hazır bir ordusunu da bulundurmuş oluyordu. Tımar sisteminin uygulamasına esas teşkil eden tahrir sistemin, uygulandığı eyaletlerde nüfus ve vergilendirilebilir kaynakların tespiti amaçlarına yönelikti.

Defterde, bazı durumlarda tımar tasarruf edenlerin ellerinden tımarlarının alındığı ve başkasına tevcih edildiği olmuştur. Nitekim Ağrıboz beyine gönderilen bir hükümde, erbab-ı tımardan Hüseyin ve kardeşi Hasan’ın halka yönelik zulüm ve haksızlıklarından ötürü tımarların ellerinden alındığı bildirilmektedir134. Sipahi vefat ettiğinde tımarının

131 Bazı Mevacib Ödemeleri Hakkında Bkz. MD, XXX, s.259, hk.604; s.273, hk.634; s.341, hk.800; s.354,

hk.834.

132 Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı Mali Yapısının Ana Hatları”, Osmanlı-3/İktisat, (Edt. Güler Eren) Ankara

1999, s.129-130.

133 Osmanlı’da tımar sistemi hakkında genişçe bkz. Fatma Acun, “Klasik Dönem Eyalet İdare Tarzı Olarak

Tımar Sistemi ve Uygulaması”, Türkler, C.X, (Edt. Hasan Celâl Güzel-Kemal Çiçek-Salim Koca), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s.899-908; Halil İnalcık, “Tımar” DİA, XXXXI, 2012,s.168-173; Abdullah Mesut Küçükkalay, “Osmanlı Toprak Sistemi-Miri Rejim”, Osmanlı-3/İktisat, edt. Güler Eren, Ankara, 1999, s.53-59; Mustafa Oflaz, “Osmanlı Dirlik Sistemi” Türkler, X, Ankara, 2002, s.695-708;; Yılmaz Kurt, “Osmanlı Toprak Yönetimi”, Osmanlı-3/İktisat, s.59-66; Mehmet Öz, “Osmanlı Klasik Döneminde Tarım” Osmanlı-3/İktisat, s.66-77.

erkek evladına intikal ettiği135 genel bir eğilim olmasının yanı sıra bir tımar üzerinde ber- vech-i iştirak ile birden fazla kişi tasarruf edebilirdi.136 Genel olarak kale muhafızlarına

tevcih edilen gedik tımarların da özellikle kale hıfzına kadir yarar kul oğlanlarına verilmesi gerektiği hususu yine okuduğumuz belgelerden anlaşılmaktadır137.

c. Vakıflar

Vakıf, Türk tarihinin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında ehemmiyetli bir rol oynamış olan dini, hukuki ve sosyal bir müessesedir. Bir kişi mülkiyetine sahip olduğu menkul ve gayrı menkul mallardan bir kısmını veya onların tamamını Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle, halkın herhangi bir ihtiyacının gidermek üzere dinî, hayrî ve içtimaî bir gayeye müebbeden tahsis ederse, malını vakfetmiş, yani bir vakıf müessesi kurmuş olur138.

Devlet eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleri gibi bazı hayır amaçlı kamu hizmetlerinin finansmanı için, devlete ait bir arazinin, kuru mülkiyeti (rekabe) yine devlette kalmak şartıyla, gelirinin vakfa tahsisi ile karşılamaktaydı.139 Vakıflar iktisadi

hayatın canlı tutulması için ulaşım sisteminin emniyet altına alınmasında aktif rol almışlardır. Bu amaçla nehirler üzerinde köprü inşa edilmiş ve köprü yapım ve onarımında çalışanlar da bazı vergilerden muaf tutulmuşlardı140. Aynı zamanda özgün bir

Osmanlı kurumu olan imarethaneler de bu bağlamda Müslüman toplumun, din ve eğitim alanında her türlü maddi ve manevi ihtiyacının yanı sıra su ve yemek ihtiyacını karşılayarak zamanla tam teşekkülü nahiyelere dönüşen yerleşim merkezleri oldular141.

135 MD, XXX, s.325, hk.757. 136 MD, XXX, s.339, hk.795.

137 MD, XXX, s.252, hk.590; s.299, hk.692.

138 Bahaeddin Yediyıldız, “Osmanlı Döneminde Türk Vakıfları ya da Türk Hayrat Sistemi”, Osmanlı-

5/Toplum, (Edt. Güler Eren), Ankara, 1999, s.17.

139Ahmet Akgündüz,“OsmanlıHukukunda Vakıflar, Hükümleri ve Çeşitleri”, Türkler, (Edt: Hasan Celal

Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca), C.X, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s.558; MD, XXX, s.249, hk.585; s.271, hk.628; s.260, hk,606; s.349, hk.822.

140 Nazif Öztürk,“Osmanlı Döneminde Vakıflar”, Türkler, (Edt: Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim

Koca), C.X, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s.444; MD, XXX, s.267, hk.621.

141 Amy Singer, “İmarethaneler” Türkler, C.X, (Edt. Hasan Celâl Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca), Yeni

Benzer Belgeler