• Sonuç bulunamadı

İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi

İklim değişikliği konusunda ortaya çıkan değişim ihtiyacı karşısında en önemli sınırlayıcıların başında uyum sağlama gelmektedir. Diğer bir deyişle iklim değişikliğinin doğurduğu maliyetler dikkate alındığında, davranış değişikliği algısı kurum, kişi, firma ve ulusların uyum sağlama yetkinliği ile sınırlı görülmelidir. Bu sınırlamalar, biyolojik gerçekler, ekonomik ve teknolojik parametrelerle açıklanmaya çalışılmaktadır.

İklim değişikliğine uyum sağlama süreci aslında oldukça karmaşık bir yapıdadır. Biyolojik çeşitlilik iklim değişikliğinden hemen etkilenmemekte ve değişimlere kolay alışabilen durumda iken, iklimsel değişkenlik bazı canlı türleri ve doğa düzeni açısından yıkıcı olabilmektedir. Uyum sağlama aslında farklı disiplinlerde farklı anlamlara da gelebilmektedir. Örneğin çevre biliminde bir türün veya organizmanın çevresine uyum için geçirdiği değişiklikleri ifade ederken, sosyal bilimlerde bireyler ve sosyoekonomik sistemlerin ortak davranışlarında yaptıkları ayarlamalara karşılık gelmektedir (Smith ve Pilifosova, 2001: 882).

Dünyada pek çok tür kirlilik, şehirleşme ve parçalanmış doğal alanlar nedeniyle büyük tehlike altındadır. Çevresel bozulma, birçok türün iklim değişikliğine uyum sürecini de tehdit etmektedir. Dünya iklimi durağan değildir. Üçüncü Uluslararası İklim Değişikliği Paneli Raporu’ nda da belirtildiği gibi iklim şartları

48

özünde yıldan yıla ve 10 yıldan 10 yıla değişiklik göstermektedir (Smith ve Pilifosova, 2001: 882). Ancak 10 yıllardan 100 yıllara dek süren iklim değişikliğinin de bazı grupların sürdürülebilirliğine büyük bir tehdit teşkil edeceği ve kırılganlık derecesini arttıracağı açıktır (Adger, 2001:8).

Daha önceleri iklim değişikliğine uyum, olaylar geliştikten sonra yapılan çalışmaları kapsar iken şimdi ise önleyici uyum politikaları, iklim senaryoları üzerinde çalışılarak, olabilecek zararı en aza indirgeyebilmek ve hatta bu etkileri olumluya çevirebilmek için oluşturulan sistemler halini almıştır.

İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama süreci; hem politik nedenler hem maliyetsel kriterler açısından hem de karar vericilerin de etkisiyle uzun bir süreç gerektirmektedir. Bu sebeple karar verici organların iklim değişikliğine uyum politikası izlenmesi konusunda hemen işe koyulabilmesi ve uyum hedefleri geliştirebilmesi için, tüm ülkelerin ortak amaçlarla hareket etmesi, iklim değişikliğine karşı politik süreçlerin daha kolay uygulanabilirliğini sağlamış olacaktır. Aşağıdaki maddeler, iklim değişikliğine karşı uyum konusunda izlenmesi gereken stratejileri içermektedir. Bu stratejilerin uygulanabilirliği toplumların sürdürülebilir refahı için özellikle önemlidir (http://www.dsi.gov.tr).

 Uyum sağlama, normal kalkınma ve uygulama süreçleri ile birleştirilmelidir.  Uyum sağlama, uygun bir düzeyde birleştirilmeli ve ilgili karar verme

mekanizmalarını kapsamalıdır.

 Uyum sağlama, iklim değişikliği ile mücadelede sera gazı salımlarını önlemeye yönelik politikalarla ele alınmalıdır.

 Değişikliğe karşı sağlanan uyum düşünüldüğünde bir sektörün uyum sağlaması, diğer başka faaliyet kollarının uyum düzeyini etkilememelidir. İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlanması konusunda “öncelikli olarak izlenmesi gereken yöntemlere” başvurulması halinde, toplumların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden doğrudan etkilenmesi yavaşlamakta ve bu süreç içinde de önlem politikaları üzerinde daha fazla çalışma sağlanabilirse küresel ölçekte maksimum faydaya ulaşılabilmektedir.

49

Ülkeler, iklim değişikliğine uyum sağlanması konusunda kişileri teşvik etmek amacıyla bazı stratejik öncelikli maddeleri belirlemek ve tedbir almak zorundadır (http://www.dsi.gov.tr) :

Mümkün olduğunca erkenden harekete geçilmesi: İklim değişikliği sorunsalı hükümetler tarafından her zaman ertelenmiş ve ertelenmeye devam eden, hiçbir zaman öncelikli hedef haline gelememiş bir konudur. Bunun sebebi iklim değişikliğine karşı alınabilecek önlemlerin şirketler ve işverenler üzerinde yaratacağı maliyet etkisidir. Bu sebeple birçok kuruluş iklim değişikliğine karşı mücadelede adım atmamakta ve hatta kısa vadede bunu bir sorun olarak bile görmemektedir. Devletlerin iklim değişikliğinin sonuçlarını hissetme süresi uzun vadede olsa bile, mevcut durumlarında bazı uygulamalar getirerek birtakım faaliyetleri planlaması gerekmektedir.

Devletlerin mücadelede öncü rol alması: Devletler; kalkınma planlarına ve politikalarına iklim değişikliğine uyum sağlama stratejilerini dahi etmeli ve lider konumunda olup kamuoyunu bilinçlendirmelidir.

Uyum sağlama kapasitesinin oluşturulması: Stratejik hedeflere ulaşımın daha geniş kitlelere ulaşması ve uyum konusunda kişilerin teşvik edilmesi öncelikli olmalıdır. Bunun yanında karar vericiler arasındaki iletişimin süregelmesi de iklim değişikliğine uyum konusunda etkili olacaktır.

Belirsizliğin azaltılması ve yönetilmesi: Yapılan araştırmaya uygun bir yaklaşım belirleyerek ve belirsizlik dâhilinde nasıl bir yol izleneceği de göz önünde bulundurularak, iklim değişikliğine uyumla ilgili detay atlamaksızın en iyi sonuçları ortaya çıkaran ve en iyi uygulamaları kapsayan iş birlikleri yapıp bilgi birikimi arttırılmalıdır.

Halkın ve kurumların iklim riskleri ve risklerle nasıl başedileceği noktasında eğitilmesi: İklim değişikliğinin tipik etkilerine uyum sağlanması için bireyler, işverenler, STK’lar, kamu ve özel kuruluşlar hepsi birlikte ortak katılım ile mücadeleye katılmalıdır. Devletler, iklim değişikliğinin riskleri, sonuçları ve yaşamımız üzerine etkilerini topluma çok iyi bir şekilde ifade etmeli ve uyum konusunda işbirliği ile neler yapılabilir noktasında yönlendirme yapmalıdır. Ayrıca kamuoyunun bilinçlendirilmesi için gerek görsel gerek işitsel reklamlar, broşür ve afişler tasarlayarak iklim değişikliğine uyum konusunu desteklemelidir.

50

Toplum ve birey olarak iklim değişikliğinin etkilerine karşı ne kadar farkındalık yaratabilirse, risk ve tehlikelerin de yok olması o derece sağlanabilmektedir. Bunun için sorumluluk almaktan kaçmamalı ve üstlenilen sorumluluklar gerçekleştirilmelidir.

İklim değişikliğine uyum konusunda yönetim yapılarının oluşturulması ihtiyacı: Birçok ülkede iklim değişikliği konusu Çevre Bakanlıklarının alanıdır. Fakat sadece Çevre Bakanlıklarının değil aynı zamanda Tarım, Ticaret, Maliye Bakanlıklarının da iklim değişikliğine uyum stratejisi geliştirilmesi konusunda sürece etkin olarak katılması önem teşkil etmektedir. Bu bakımdan devletler, kendi yönetim kadroları içerisinde de planlamaya gitmeli ve uyum sağlama konusunda gönüllü kurumları desteklemelidir.

İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama konusunda birtakım araçların kullanılması: İklim değişikliğine uyum sağlama planlamalarının proje düzeyinde bütünleştirilmesinde planlama araçlarını kullanmak esastır. Bu noktada Çevresel Etki

Değerlendirmesi (ÇED)5 çalışmaları planlama araçlarından biri olarak

değerlendirilmektedir.

İklim değişikliği konusunda uluslararası iş birliği istenilen, beklenen amaca ulaşarak bu değişimi durdursa bile uyum politikaları atmosfer ve iklimin eski haline dönebilmesi için gereken süre zarfında sosyoekonomik sistemleri ve ekosistemleri koruyabilmek, muhtemel ters etkilerden an az zararla çıkabilmelerini ve kendilerini yenileyebilmelerini sağlayabilmek için gerekli olacaktır. Uyum politikaları iklim değişikliğinin getireceği belirsizlikler nedeniyle bir yandan düşünülmeyeni düşünmeye çalışarak özellikle afet risk yönetimi üzerinde yoğunlaşırken, bir yandan da hayal edilemeyecek olanı da hayal ederek planlamak zorunda kalmaktadır (Pelling ve High, 2005).

Uyum politikaları her ne kadar sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik politikalar kadar olmasa da devletler üzerine belli maliyetler getirmektedirler. Bundan ötürü sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğe yeteri kadar imkân ayırmayan

5Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), gerçekleşmesi planlana projelerin çevre üzerindeki olumlu ve olumsuz etkisi belirlendiğinde, etki olumsuz ise olumsuz olan durumun en aza indirilmesi için yapılacak her türlü çalışmalar bütünüdür.

51

devletlerde maliyetler daha fazla çıkacaktır. Ancak tüm bu maliyetleri insan hayatı, ekolojik sistemler ve yaşam kalitesi ile kıyasladığımızda, kıyas götüremeyecek kadar değerli bir canlı hayatı söz konusudur.

İklim değişikliğini durdurmaya yönelik olarak alınacak tedbirler etkilerinin görülmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle alınacak önlemler altyapıların güçlendirilmesi, ekonomik sektörlerin çeşitlendirilmesi, yerleşim alanlarının ıslahı ya da yerlerin kademeli olarak değiştirilmesi ve kamu sağlığını koruma gibi aslında sadece iklim değişikliği ile ilgili değil tüm afet yönetimlerinde gerekli olan uygulamaları içermektedir (Karakaya, 2008: 101).

İklim değişikliğine uyum sürecinde, iklim değişikliği ile mücadele, alınacak tedbirlerin belirlenmesi ve çözümleri konusunda etkin çalışmalar yapmanın önemi büyüktür. Örneğin 2007 yılında yayınlanan gerek Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Kuraklık Raporu’nda ve gerekse Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TUDAV) Küresel Isınma ve Türkiye Denizleri raporunda Türkiye’nin iklim değişikliği konusunda karşılaşabileceği sorunların ele alınması gereken önlemler ortaya koyularak sürdürülebilirlik yaklaşımlarının önemi vurgulanmıştır (Karakaya, 2008: 102). Bu tarz çalışmaların yapılması kamuoyundaki bilinci artırarak süreç içerisindeki uyum çalışmalarını da önemli ölçüde destekleyecektir. Burada önemli olan uyum politikalarına geniş çaplı katılımdır. Örneğin; GEF Türkiye Küçük Destek Programıyla (SPG)6 küçük çapta hatta bazen deneme amaçlı pek çok projeye destek

verilmektedir (SPG, 2007). Yerel yönetimlerin, üniversitelerin, STK’ların uyum içerisinde birlikte projeler üretmesi büyük önem arz etmektedir.

Çevre sorunları doğası gereği küresel sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bununla beraber, çevre sorunları sonucu ortaya çıkan etkiler her ne kadar küresel düzeyde olsa da, her çevre sorunu bir yerden kaynaklanarak başka bir yerdeki yaşam

62007 döneminde başlayan ve hâlihazırda devam eden SPG destekli projelerden bir kısmına örnek olarak Gökçeada’ da güneş enerjisiyle çalışan sokak aydınlatma sisteminin kurulması, Edirne Kuzucu köyünde rüzgârla sulama yapılması, Sakarya Acarlar köyünde Çevre Eğitim ve Ziyaretçi Merkezi kurulması, Kayseri Tuzla gölünde köylülerin geçim kaynağı olan tuzun doğa dostu yollarla çıkarılması, Yozgat’ ta Şahmuratlı köyünde yemek pişirmek ve güneş kurutmak amaçlı güneş fırınları ve ocaklarının kurulması, Kuşaadası Kirazlı Köyünde yerel tarımsal ürünlerin desteklenmesi projelerini verebiliriz (SPG, 2007).

52

üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. İşte bu sebeple çevre sorunlarıyla mücadelenin başlaması gereken yer yerel yönetimlerdir (Orhan, 2016: 187-188).

Yaşanılan yüzyılda; etkisi artarak devam eden hızlı nüfus artışı, şehirleşme, ekonomik faaliyetler ve değişen tüketim kalıpları doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı da arttırmıştır. Bu sebeple çevre kirliliği, iklim değişikliği, ormansızlaşma, çölleşme ve su kıtlığı gibi sorunlar uluslararası düzeyde gündemdekini yerini korumaktadır. Bununla birlikte artık ülkeler yeni girişimlerde bulunarak özellikle yeşil büyüme kavramı üzerinde durmaya başlamaktadırlar. Yeşil büyüme dolayısıyla çevre dostu şehirlerin inşaası en önemli konu başlıklarını oluşturarak yerel yönetimlere de büyük görevler yüklemektedirler (Kalkınma Bakanlığı, 2013: 13).

Çevresel açıdan yerel yönetimler, çevreyi koruma, önleme ve geliştirme faaliyetlerinin en kapsamlı şekilde hayata geçirilmesinin uygun oluğu birimlerdir. Bu nedenle yerel yönetimlerin bu alanlarda görev almaları iklim değişikliği ile mücadelede çok önemli bir sürece hizmet etmiş olacaktır (Atik, 2017: 303).