• Sonuç bulunamadı

2.1. Türkiye’de Öğrenci Olayları ve Eğitim

2.1.1. Osmanlıdan Cumhuriyet’e Öğrenci Olayları ve Eğitim

2.1.1.6. İkinci Meşrutiyet Sonrası Öğrenci Hareketleri

Daha önceki yıllarda eylemleriyle sadrazam ya da padişah değişikliği gibi önemli sonuçlara neden olan olaylarda rol alan öğrencilerin, Meşrutiyet yıllarında da ortaya çıkmaları ve ülkedeki genel havaya uymaları beklenen bir durumdur. Bunun yanında daha önceki olaylarda fikir boyutunda yer almayan öğrenciler, Meşrutiyet’le birlikte bazı siyasi ve ideolojik fikirlere sahip olmaya başladıkları görülmektedir.

İkinci Meşrutiyetin ilanı halk, aydınlar ve öğrenciler arasında büyük bir sevinçle karşılanır. Büyük topluluklar hâlinde düzenlenen sevinç gösterileri zaman zaman taşkınlık boyutuna kadar varır. Bununla birlikte askerî öğrencilerin kendilerine oldukça büyük bir güç atfettikleri görülür. O yılları yakından izlemiş olan devlet görevlilerinden Türkgeldi (1949: 3) Meşrutiyet’in ilk günlerinde askerî öğrencilerle ilgili olarak şu ifadelere yer verir:

İlân-ı Meşrutiyet’in ilk günleri nutuklar ve nümayişlerle geçti. Pazar günü Mekâtib-i Askeriye ve Tıbbiye talebesi önlerinde mızıka ile Bab-ı Âli’ye gelerek Arz Odası önünde nutuklar irad ettiler. İçlerinde at üzerinde bulunan bir gencin ‘Kanun-ı Esasî Mithat Paşa’nın hûn-ı nâhakkıyla yazılmıştır’ diye başlayan heyecanlı nutku, o sırada hâl-i in’ikadda bulunan Meclis-i Vükelaca hayli telaşı mucip olmuştur.

Askerî öğrenciler, Meşrutiyet’in ilanından önce ve sonra çeşitli gösterilerde ve eylemlerde bulunurlar. Abdülhamit yönetimini Meşrutiyet için bir tehlike olarak gören Harp Okulu öğrencileri, Abdülhamit yönetiminin varlığına karşıdırlar. Meşrutiyet’in ilanından sonra, Yıldız Sarayı’nda düzenlenen Kurban Bayramı Selamlığı’na katılan Harbiye öğrencilerine ve askerlere, hava çok soğuk olduğu için Sultan tarafından çay ikram edilmiş, fakat Harbiye öğrencileri bu ikramı geri çevirmişlerdir. Bu olayın ardından öğrenciler, Harbiye’de akşam yoklamasında âdet olan üç defa “Padişahım çok yaşa!” şeklinde bağırmayı reddetmişlerdir (Kuran, 2012: 510-511). Bu iki olay da açıkça göstermektedir ki Harbiye öğrencileri, padişahın otoritesi ve yönetimine karşı açık bir tavır içindedir.

Asker ve sivil öğrenciler arasında ortaya çıkan kamplaşmalar ve fikir ayrılıkları Aktar’a (1990: 72) göre 1909 başlarında siyasi kliklerin etkisiyle gerçekleşir. Araştırmacı, bu dönemde yaşanan, siyasi, ekonomik bunalımlar yanında öğrencilerin eğitim-öğretime dair ihtiyaçlarının karşılanmasında oluşan sıkıntıların da öğrenci eylemlerinde etki ettiğini düşünmektedir.

II. Meşrutiyetin ilanından sonra ordu, ulema ve toplum içindeki ayrışma ve hoşnutsuzluğun doğurduğu 31 Mart Vakası’ndaki (13 Nisan 1909) eylemlere medrese öğrencilerinin katılımı söz konusudur. İttihatçılar, o döneme kadar askerlikten muaf tutulan medreselilerden “basit bir okuma yazma sınavını geçemeyenleri silah altına

almaya karar verince softalar buna büyük tepki ver[miştir]” (Hür, 2013a: 115). “Çok sayıdaki softa, medrese öğrencileriyle birlikte meclis binasına yürü[müş], sabahleyin onlara gittikçe daha çok asker ve ulema katıl[mıştır]” (Zürcher, 2000: 144). Hareket Ordusu’nun bastırmasıyla son bulan olayda II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, İttihat ve Terakki güçlenerek muhalifleri susturma imkanı bulmuştur.

2.1.1.7. 1910-1912 Öğrenci Eylemleri

31 Mart Olayı sonrasında ilan edilen sıkıyönetim dolayısıyla kimi özgürlükler kısıtlanır. Bu kısıtlamalar nedeniyle 1910 ve 1912 yılları arasında sadece ufak çaplı bazı gösteriler yapılır. Sıkıyönetimin 1912 yılında kaldırılmasıyla gösterilerin de önü açılmıştır. Bu dönemde öğrenci olayları kapsamında değerlendirilebilecek asıl olayın 3 Ekim 1912’de yaşanan “Harp Mitingi” olduğu söylenebilir. Bu tarihte Darülfünun öğrencileri, Balkanlara yönelik savaş çağrısı yapmak üzere bir gösteri düzenlemişlerdir. Kabacalı (2007: 47), gerçekleştirilen bu gösteriyi şu şekilde anlatır:

Darülfünun Hukuk, Edebiyat, Riyaziyat (Matematik), Tıp vb. şubeleriyle Mekteb-i Mülkiye öğrencileri, önde Darülfünunun büyük flamasını ve şubelerin kendi flamalarını taşıyarak Harbiye Nezareti'ne, ardından Maarif Nezareti'ne, oradan da Babıâli'ye (sadrazamlık) gittiler. “Yaşasın harp!” diye bağırıyorlar, kahramanlık türküleri söylüyorlardı. Kendilerini karşılayan yetkililere de gençliğin savaş istediğini söylüyor ve olumlu yanıt alıyorlardı.

Öğrenciler, 7 Ekim 1912 tarihinde “Bab-ı Ali Nümayişi” denilen olayda tekrar rol alırlar. Hükûmetin “Vilayetler Kanunu”nda Balkan devletlerinin istekleri doğrultusunda değişiklik yapmasını protesto etmek üzere gösteriler gerçekleştirirler. “Üniversite öğrencileriyle birlikte daha çok İttihat ve Terakki yandaşı basın mensuplarının yönlendirdiği bu olay” (Aktar, 1990: 88-93) sonucunda sıkıyönetim ilan edilir ve bazı göstericiler sıkıyönetim mahkemesinde yargılanırlar. Aktar’a göre gerçekleştirilen bu gösteri, hükûmetin izlediği dış siyaseti etkilemiş, kararsız bir döneme girildiği için devlet Balkan Savaşı’na sürüklenmiştir.

Balkan Savaşları, şüphesiz ki devletin derinden yara aldığı ve yıkılışın hızlandığı bir süreci başlatmıştır. Balkan Savaşları’ndan sonraki dönemde ise I. Dünya

Savaşı, Çanakkale, Kanal ve Doğu Cephelerinde süren savaşlarla devlet iyice zayıflamış, büyük bir ekonomik, askerî, siyasi ve sosyal çöküntü yaşanmıştır. Bunun sonucunda ülkenin birçok bölgesi işgal edilmiş, devlet belki de hiç olmadığı kadar zorlu bir döneme girmiştir.

1919 yılına gelindiğinde İzmir’in Yunanlılarca işgal edilmesi üzerine düzenlenen protesto mitinglerine öğrencilerin geniş katılım gösterdikleri görülmektedir (Kabacalı, 2007: 60). “İstanbul'da üniversite öğrencilerinin dersleri boykot etmesiyle başlayan protestolar, 23 ve 30 Mayıs'ta Sultanahmet Camii'nde toplanan iki büyük mitingle zirveye ulaş[mıştır]” (Findley, 2012b: 108).

Osmanlı’nın özellikle son döneminde öğrenciler, kendi düzenledikleri eylemler yanında halk gruplarını da etkileyerek çeşitli gösteriler düzenlenmesine neden olmuşlardır. Ülkenin gerek iç gerekse dış, birçok sorunla mücade ettiği bu dönemde, öğrencilerin çoğu zaman belli amaçlar doğrultusunda kullanıldıkları ve aralarında çeşitli adlarda dernek ve örgütler kursalar da tam bir bütünlük içinde hareket edemedikleri görülmektedir. Bununla birlikte öğrenciler, gerçekleştirdikleri ya da dahil oldukları eylemlerle ülkenin gidişatını etkilemiş, devlet ve toplum açısından önemli sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuşlardır.

Benzer Belgeler