• Sonuç bulunamadı

İkinci Kısım: İdare-i Hususiye-i Vilâyât

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ (1908-1918)

1.2. II MEŞRUTİYET DÖNEMİ TAŞRA İDARESİ

1.2.1. Vilayet İdares

1.2.2.2. İkinci Kısım: İdare-i Hususiye-i Vilâyât

Vilayet, menkul ve gayrimenkul mallara mutasarrıf ve bu kanunla belirlenen özel görevle yükümlü bir manevi şahsiyettir. Vilayetin hususi malları, koruma bakımından devletin genel malları olarak kabul edilir. Vilayetin özel işlerini ve menfaatini korumak ve temsil eden idare araçları, vali ile meclis-i umumi-i vilayet ve encümen-i vilayettir. Vilayete ait tüm özel iş ve vazifelerde icra yetkisi valiye aittir. Vilayetin hususi memurlarının görevlerine dair muhakemeleri, devlet memurları hakkındaki usule tâbidir. Vilayete ait mahalli hizmetler şunlardır: Ülkede yapılan ve onarma görevi Nafıa Nezâreti’ne ait olan genel yollar dışında vilayette sancak, kaza ve nahiyeleri birbirine bağlayan yol ve geçitleri yapmak ve inşa etmek; Vilayet gelirlerine göre göl ve bataklıkları ıslah ve nehirleri yönünü değiştirmeyecek biçimde sulama yapmak için gerekli görülen işleri icra etmek veya ihaleyle başkasına yaptırmak; Şehir ve kasabalarda belediyelere yararı olan ve şartları devletin kaidelerine uygun ve süresi kırk seneyi geçmemek üzere hayvan, buhar ve elektrikle işleyen tramvaylar inşa etmek üzere imtiyaz vermek, Elektrik veya hava gazıyla aydınlatma yapmak, içme su üretimi için imtiyaz vermek, vilayette otomobil, otobüs ve omnibüs işletmek ve çeşitli sanayi dallarına ait fabrikalar kurmak için ruhsat vermektir.302

Meclis-i Umumi- i Vilâyât: Bu meclisin üyeleri, kazalarda seçilir; bu noktada kazalar, her on iki bin beş yüz erkek nüfus için bir aza gönderebilirler. Yani on iki bin beş yüzden on sekiz bin yedi yüz elliye kadar bir aza, otuz bir bin iki yüz elliye kadar iki aza, otuz yedi bin

298 Güneş, Osmanlı Döneminde Vilayet İdaresinin Esasları, s.138, Önen, Reyhan, Mülk ten Ülk eye Türk iye'de

Taşra İdaresinin Dönüşümü (1839-1929), s.334.

299 Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri ( 1840-1880), s.72. 300Güneş, Osmanlı Döneminde Vilayet İdaresinin Esasları, s.138

301

Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840 -1880), s.72.

40

beş yüze kadar üç aza, elli bine kadar dört aza seçilebilir. Bu sayıların üzerinde nüfusu olan yerlerde ise aynı oranda aza sayısı arttırılacaktır. Erkek nüfusu on iki bin beş yüzden az kazalar da bir aza seçebilecektir. Vali, verilen süre içerisinde meclisin seçimini gerçekleştirmek zorundadır. 303

Meclis- i umumide tartışılacak mevzuları vali önceden belirlerdi. Üyelerin de konuşulmasını istedikleri konuları tavsiye etme yetkileri mevcuttur. Fakat bu tavsiyeye meclisin çoğunluğunun katılması gerekir.304 1913'te çıkarılan Vilayet Kanunu ile bu meclislere il özel idaresi statüsü verilerek; kuruluş görev ve yetki bakımından daha geniş olanaklar sağlanmak istendi.305

Encümen- i Vilâyât: Encümen, genel meclis tarafından ve kendi üyeleri arasından yıllık toplantılar sonunda seçilecek dört kişiden oluşur. Genel meclis üyelerinin sayısı sekizden az olan yerlerdeki encümen, genel meclisin tasdikiyle iki kişiden oluşabilir. Meclis- i umumi tarafından encümen için gerekli aza sayısının iki katı aday belirlenir. Bu adaylardan en çok oy alan yarısı, encümen azalığına atanır. Oyların eşit olması durumunda kurayla ayrım yapılır ve bunların diğer yarısına aza mülazımı unvanı verilir; meclis-i umuminin toplanmadığı zamanda boş kalan encümen azalığına mülazımlardan çoğunluğu kazanan kişi katılır; toplandığı zamanda boş kalan azalığa ise meclis-i umumi tarafından diğeri seçilir.306

İttihat Terakki Cemiyeti Osmanlı Devleti'ni kötü gidişattan kurtarmak ve azınlık tebaanın talep ettiği özgürlükleri sunmak adına meşruti rejimin yenide n yürürlüğe girmesini sağladı. Ancak imparatorluğun dağılmasına engel olmak adına yapılan girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. Dış dünyadaki bloklaşmanın farkında olmadan bir takım iyi niyetli çalışmalarda bulunmuşlarsa da ne büyük devletler nezdinde ne de ülkedeki muhalafet kesiminde mutlak bir memnuniyet sağlayamamışlardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti, hükümet merkezinde yönetimi tam olarak ellerine geçiremediklerinden olsa gerek dini hükümlerin ihmal edildiğini iddia eden muhalif bir grubun isyanıyla yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak Makedonya'dan gelen ordu tarafından rejim kurtarılmış ve varlığını sağlamlaştırmak adına rejime karşı olmakla suçlanan Sultan II. Abdülhamid'in saltanatına son verilmiştir. Ancak bu defa dışarıdan bir tehdit ve tehlike belirmiştir. Devlet Sömürgesizliğin verdiği acıyla kıvranan İtalya, Osmanlı'nın Afrika'daki son toprak parçasına saldırıda bulunmuştur. Vatansever subayların direnişi ile karşılaşan İtalya uluslararası bütün kanalları ve Osmanlı'nın içinde bulunduğu zor durumu kullanarak, çıkarlarına uygun b ir anlaşma

303 Güneş, Osmanlı Döneminde Vilayet İdaresinin Esasları, s.143

304 Önen, Reyhan, Mülkten Ülk eye Türk iye'de Taşra İdaresinin Dönüşümü (1839 -1929), s.336. 305

Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840 -1880), s.91.

41

imzalatmayı başarmıştır. Hâlihazırda kaynamakta olan Balkanlar, devletin içerisinde bulunduğu müşkülü idrak edip kendi çıkarlarına göre yorumlamakta gecikmediler. Büyük devletlerin de kışkırtmalarıyla, asırlardır Osmanlı himayesinde yaşayan birkaç küçük devletçiğin Osmanlı'yı mağlup etmesi, devletin uluslararası arenadan iyice tecrit edilmesine sebep olmuştur. İttihatçılar yakında çıkması muhtemel savaşta yalnız kalmanın yok olmak anlamına geldiğinin farkında olup, müttefik bulmanın yollarını aradılar. Ancak Almanya dışında hiçbir devlet, Osmanlı'yı yanında görmek istemedi, zira büyük devletler Osmanlı topraklarını kendi aralarında çoktan paylaşmışlardı. Almanya ile müttefik olarak girilen savaş Osmanlı için şüphesiz bir felaketti. Yurdun dört bir yanını işgalci devletler sarınca bu durumu kabullenemeyen Türk halkı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının mücadele fikri etrafında örgütlenip bir ölüm kalım mücadelesine girişti. Mücadelenin sonucunda özgür Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmaya muvaffak oldular.

Osmanlı Devleti'nin taşra idaresi kendisinden daha önce kurulan İslam öncesi Türk devletleri ve İslamiyet'in kabulünden sonra kurulan Türk devletleriyle ortak özellikler taşımaktadır. Ancak Osmanlı Devleti'nde merkezi otoritenin biraz daha kuvvetli olduğunu belirtmek gerekir. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin girişimleriyle meşruti yönetim 1908'de yeniden uygulamaya konunca, taşra idaresind e de yenilikler yapılmıştır. Bu bağlamda en mühim yenilik şüphesiz 1913 İdare-i Umumiye-i Vilâyât Kanunu Muvakkatı'dır. Bu kanunla eyalet, sancak, kaza, nahiye, köy gibi temel idari birimler varlığını korumuştur. İl genel idaresinin yanında il özel idaresi de aktifleştirilmiştir. Aslında amaçlanan merkeziyetçiliğe halel getirmeden sadece ihtiyaç halinde seçimle gelen yerel şahısları yönetime dâhil etmekti. Devleti dağılmaktan kurtarmak adına yapılan reformlardan olan bu kanun, işlerliğini, Cumhuriyet ilan edildikten sonra da uzun yıllar korumuştur.

42

İKİNCİ BÖLÜM

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ'NDE BAYEZİD SANCAĞI (İdari, Sosyal ve Ekonomik