• Sonuç bulunamadı

2. MİLLİ MÜCADELE VE CUMHURİYET DÖNEMİ

2.2. İkinci Dünya Savaşında Ermeniler

1 Eylül 1939’da Almanya’nın, Polonya’yı işgali ile başlayan ve 2 Eylül 1945’te Japonya’nın teslim olması ile sonuçlanan süreçte yaşanan П.Dünya Savaşı’na Türkiye fiili olarak katılmamakla birlikte, hukuki olarak savaşın sonlarına doğru Japonya ve Almanya’ya savaş ilan ederek katılmıştı. Savaşın başlangıcında, Türkiye bazı antlaşmalara taraf olmuş, uluslararası alandaki konumunu belirlemiştir.189 1925’te SSCB ile imzalanan 1935’te 10 yıllığına uzatılan Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması’dır. Bir diğeri de Moskova’da imzalanan Alman-Sovyet Paktı’dır(23 Ağustos 1939).Ermenilerin yaşadıkları ülkelerde yürüttükleri faaliyetleri Sovyet basını da desteklemiştir. Öyle ki, Türkiye ile olan anlaşma sona erince, Rusya’nın Boğazlar ve Doğu Anadolu’dan imtiyaz ve toprak talebiyle birlikte Ermeniler yeniden gündeme gelmeye başlamıştır.190

Amerika, Sovyet ve dünyanın birçok bölgesinde örgütlenebilmiş Ermeniler (Diaspora kuruluşları) П.Dünya Savaşı’nın sonunda dünyanın yeniden kurulmakta olduğunu anlamışlar ve yenidünya sisteminde bağımsız bir Ermenistan kurulabilmesi için çalışmalara başlamışlardı. Aralarındaki güncel görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak bu konuda birlikte hareket etmişlerdir. Örneğin Hınçaklar, Komünistler ve Ramgavarlar bu dönemde bir cephede birleşebilmişlerdir. Sovyet yönetimine muhalefetiyle bilinen Taşnaklar bile П.Dünya Savaşı ve hemen sonrasında, SSCB’ye karşı muhalefetini askıya almıştır. Umulan, savaş sonrasında Türkiye’den toprak koparılarak tıpkı İsrail gibi taşıma nüfus ile büyük bir Ermenistan’ın kurulabilmesiydi. Ermeni dernekleri özellikle 1945–46 yıllarında dünyanın önde gelen devlet adamlarına mektuplar göndererek Kars ve Ardahan’ın Türkiye’den alınarak Sovyet Ermenistan’ına verilmesini istemişlerdir. Aynı mektuplarda Türkler tarafından öldürüldüğü iddia edilen 1,5 milyon Ermeni’nin yerine diğer ülkelerde yaşayan aynı sayıda Ermeni’nin de “anavatanları”na dönmeleri istenmiştir. ABD Başkanı Truman’a gönderilen mektupta I.Dünya savaşı’nda Ermenilerin uğradığı zararlardan dolayı Türkiye’den Tazminat talebinde de bulunulmuştur.191

189 Türkdoğan, a.g.e., s. 216 190 Laçiner, a.g.e.,s. 36 191 Laçiner, a.g.e.,s. 37

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Ermeni sorunu Sovyet Rusya tarafından bir dış politika aracına dönüştürülmüş ve bu durum Ermeniler tarafından fırsat olarak değerlendirilmiştir.’Anavatana Dönüş’ adı altında başlatılan kampanyanın bir ayağı Türkiye’den toprak taleplerini içerirken diğer ayağı da tüm dünya Ermenilerini Moskova’ya bağlamak vardır. Dünya kamuoyunu ve Ermeni kamuoyunu hazırlama şeklinde geçen sürecin ardından tüm dünya Ermenilerine “Anavatanınıza” dönün çağrısı yapılmıştır. Göçün finansmanı Ermeni diaspora kuruluşları tarafından karşılanacaktı. Sovyetler Birliği de göçü organize etmeye çalışmıştır.192

“Geri Dönüş Projesi çerçevesinde Yunanistan’dan 2000 kişilik ilk kafile 1946 yılının yazında yola çıktı, gidiş için kayıt yaptıranların sayısı 5000 kişi civarındaydı. Halep’te kayıt yaptıranların sayısı ise 50.000 civarındaydı. Bunlardan ancak 3.000 kadarı 1946 yazında Sovyet Ermenistanı’na nakledilebilirken bu durum belirsizliğe neden oldu. Seydi’ye göre İstanbul Ermenileri’nden de dönüş için 1200–1400 kadar başvuru olmuş, ancak Türk hükümetinin bu konuda her türlü kolaylığı sağlayacağını açıklaması ve Sovyetler Birliğindeki yaşam koşulları konusundaki şüpheler bu başvuruların önemli bir kısmının geri çekilmesine neden olmuştur. Yine de İngiliz resmi belgelerine göre 1000 kadar Ermeni de Türkiye’den Sovyet Ermenistan’ına göç etmiştir. Kampanya çerçevesinde tüm dünya Ermenileri Sovyet Ermenistan’ına davet edilmiştir. Avrupa, Ortadoğu, ABD ve Türkiye’deki Ermenilere yapılan çağrılarda Ermenilerin vatanlarının Ermenistan’da olduğu, ileride Türkiye’deki ‘Ermeni vilayetleri’nin de katılımıyla bu vatanın büyüyeceği savı işlenmiştir. Kampanya çerçevesinde 1946–1948 yılları arasında 100.000 kadar Ermeni’nin Sovyet Ermenistan’ına göç ettiği tahmin edilmektedir.”Anavatana Dönüş projesinin П.Dünya Savaşı sonrasında bir Sovyet taktiği olduğu ve amacının Türkiye’yi zayıflatmak olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.193

Sovyet Rusya “Anavatana Dönüş” Projesi ile 6 temel hedefine ulaşmaya çalışmıştır.

1. İran ile birlikte Türkiye’de Sovyet uydusu haline getirilmek istenmiş, Türkiye’ye karşı Ermeni ve Gürcü kartları kullanılmak istenmiştir.

192 Laçiner, a.g.e., s.39 193 Laçiner, a.g.e., s.39

2. Ermeni iddiaları sayesinde Türkiye’den toprak koparılarak, Sovyet Ermenistan’ı genişletmeye böylece batı blokuna karşı Türkiye’nin doğusunda güçlü bir üs oluşturulmaya çalışılmıştır.

3. Ortadoğu ve Kafkaslar’da İngiliz etkisi kırılarak Ortadoğu petrollerine yaklaşılmaya, Akdeniz ve Karadeniz kavşağında stratejik üstünlük yakalanmaya çalışılmıştır.

4. Türkiye’nin İngiltere ve ABD’den uzak tutulmasına çalışılmış, bu

ülkelerin Türkiye’yi gözden çıkarmaları sağlanmak istemiştir.

5. Ermenistan’daki Ermeniler daha sıkı bağlar ile Moskova’ya bağlanmak istenmiştir.

6. Bu sayede diaspora Ermenileri SSCB’ye bağlanmak istenmiştir. Böylece Ortadoğu’dan Kuzey Amerika’ya kadar geniş bir alanda Sovyet etkisi Ermeni iddiaları altında korunacaktır. Nitekim Sovyetler birliğine karşı düşmanca duygular içinde olan Taşnaklar dahi bu kampanya sayesinde Sovyet Ermenistan’ı ile birlikte çalışılması gerektiği noktasına gelmiş ve 1944’ten sonra tavrını yumuşatmıştır.

7. Anavatan’a dönüş projesi ile savaş döneminde büyük kayıplara uğramış olan insan gücü açığının kapatılmasına katkıda bulunmak istenmiştir.194

Hedeflere ulaşılmış mıdır? Türkiye ile ilgili kısımlarına hayır. Türkiye Stalin’in saldırgan politikaları sonucu Batı Bloku ile ilişkilerini artırarak güçlendirmiş ve soğuk savaş sürecinde, Sovyet Rusya karşısında Batı blokunun en önemli müttefiki olmuştur. Dikkat çekici husus ise Sovyet planını bile bile bir çok diaspora kuruluşunun bu oyuna alet olmasıdır.195

2.3. 1946–1960 Arası Dönem Türk-Ermeni İlişkileri

Tek parti yönetiminin sona ermesi ve çok partili sisteme geçiş dönemi olarak değerlendirilen bu dönemde, Ermeniler yapılanmalarına devam etmişlerdir. Yurt dışında yaşayan Ermeniler yıkıcı faaliyetlerine devam ederlerken, Türkiye Ermenileri dönemin başbakanına bağlılıklarını belirtmişlerdir. Kadıköy Rum Metropoliti Tomas’ın, Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na gönderdiği mektup bunun en güzel örneğidir. Mektubunda “Mensubu bulunduğum dinin gereği edebi şefimiz Mustafa Kemal

194 Laçiner, a.g.e., s. 42-43 195 Laçiner, a.g.e., s. 44

Atatürk’ün manevi huzurunda kutsal ruhunu zikredip, Milli şefimiz Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ve o’nun kıymetli mesai arkadaşı yüksek Başbakanımız sizlerin millet ve memleket için hayırlı olan varlığımız daim olmasını Tanrı’dan dilemek vecibesini yerine getirmiş bulundum” diyerek ülke menfaati için faydalı olacak işler yapacaklarına söz vermişlerdir.196

Türkiye bu dönemde Birleşmiş Milletler’e üye olmuş, Marshall Planı çerçevesinde milyonlarca dolarlık dış yardım almış, Kore Savaşı’ında Türk askerleri bütün dünyanın takdirini kazanmıştır. Türkiye NATO’ya üye olarak Batı medeniyetini koruyacak ve yeni bir Savaşa engel olacak bir oluşuma dâhil olmuştur. Bu gelişmeler Türk-ABD dostluğunu ve işbirliğini geliştirmiş, hem Ermenilerin ve hem de Sovyetlerin konuyu uluslararası toplumun gündeminde daha fazla tutmalarına fırsat vermemiştir.

Bu dönemde Ermeniler amaçlarına ulaşamamışlar fakat bir sonraki devrenin “Dördüncü Terör Dalgası” nın temellerini atmışlardır.197

196 Türkdoğan, a.g.e., s.227 197 Türkdoğan, s.228-229

Benzer Belgeler