• Sonuç bulunamadı

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu iki nimeti değerlendirmede aldanırlar:

Belgede 1. Bölüm. Sevgili Peygamberim 1 (sayfa 135-139)

Sağlık ve boş vakit.”

Buharî : Rikak 1 , Tirmizi : Zühd 1

136 | Sevgili Peygamberim

i a a la ı

Y

atsı namazını kılmış, yatmak için hazırlanıyordu.

Gerçi uyanık mıydı, rüyasında mı yaşıyordu her şey karmakarışıktı son zamanlarda. Yatağına geçti ve dü-şüncelere daldı. Annesi yanı başına oturmuş oğlunu seyrediyordu.

Yakında büyük savaşlar olacaktı. Oğlunun bu savaşları görmesini istemiyordu. Yanına gelerek anlatmanın daha iyi olacağını düşündü. Uzun uzun seyretti evladını.

Bir süre sonra yanında annesinin oturduğunu görünce hemen heyecanla kalkıverdi. Annesi, uzanmasını istedi.

Ne dokunabilecek ne de sarılabilecekti. Bunun acısını çekmesini istemedi. Yakında Bedir, Uhud ve Hendek sa-vaşları olacaktı. Bu süreci yatağında uzanarak dinlemesi-ni istedi. Öğrenmesi gereken şeylerin yavaş yavaş sonu-na geliyorlardı. Çaresizce uzandı ve dinlemeye başladı.

- “Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Me-dine’ye hicret etmiş, Müslümanlar arasında kardeşlik

anlaşması ve Medine’de yaşayan diğer inanç sahipleri ile de Medine Sözleşmesini imzalayarak toplumsal uz-laşmayı sağlamıştır, İslam Devletini kurmuştur. Ancak Mekkeli müşrikler, Müslümanlara karşı olan öfkelerin-den hiç vazgeçmemişlerdi. Saldırmak ve zarar vermek için fırsat kolluyorlardı. Peygamber Efendimiz Hz. Mu-hammed (s.a.s.), Hicretten iki yıl sonra 624 yılının Rama-zan ayında bir haber almıştı. Kureyş Kabilesine ait bir kervan Şam’dan dönüş yolundaydı. Başında da İslam’ın azılı düşmanlarından biri olan Ebu Süfyan vardı. 1000 develi bu kervan oldukça yüksek bir kazanç elde et-mişti. Bu kazancın bir kısmını Müslümanların üzerine saldırmak için kullanacaklardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu kervanı ele geçirmek istedi. Bu yolla Müslü-manlara zarar vermelerine engel olabilecekti. Hemen Medine’de ashabına haber yolladı. Bu yolculuğa çıka-bilmek için hazırlanmalarını istedi. Bildiğimiz kadarıyla Müslümanların sayısı 313 idi. 70 deve vardı. 313 kişi Me-dine’den çıkıp Bedir Kasabasına kadar nöbetleşe deve-lere biniyorlardı. Kervanın başında bulunan Ebu Süfyan, Medine’de bulunan Müslümanlardan kervana bir saldırı olabileceği endişesini taşıyordu. Müslümanların hare-kete geçtiği haberini de almıştı. Zeki bir insandı. Bölgeyi biliyordu. Kervanın güzergâhını değiştirdi. Sahil yoluna inerek Mekke’ye ulaşmayı başardı. Ancak yolda iken Mekkelilere, kervana saldırı yapılacağı haberini vermiş-ti. Mekkeli müşrikler, bu durum karşısında Müslüman-lar ile savaşmak üzere hazırlığa giriştiler. 1000 kişilik bir ordu hazırlamışlardı. Atları, develeri ve savaş silahları da

138 | Sevgili Peygamberim

i a a la ı

vardı. Maddi imkânları Müslümanlarla karşılaştırılama-yacak kadar çoktu. Kervan, Mekke’ye ulaşmasına rağ-men hazırlıklarını tamamladıkları için yola çıkmaktan vazgeçmediler. Müslümanlara iyi bir ders verebilecek-lerini düşünüyorlardı. Müslümanlar da Medine’den yola çıkmışlardı. Medine’nin 1 km çıkışında Sa’d b. Ebi Vak-kas’a ait olan bir arsada Peygamber Efendimiz (s.a.s.), orduyu yeniden gözden geçirdi, son kontrolü gerçek-leştirdi. Yola çıkan bu ordunun içerisinde çocuk yaşta olan sahabe efendilerimizin olduğunu gördü. 13 yaşın-da Zeyd b. Sabit ordu içerisinde yer almıştı. Umeyr b.

Ebî Vakkas 15 yaşında orduda yer almıştı. Aman Alla-hım!... Bu ne müthiş bir durumdu. Henüz bu çocukluk yaşlarında olmalarına rağmen, Allah için yola çıkmak, Allah yolunda şehit olabilmek isteğindeydiler. Bu ruh ile yetişmişlerdi. Mutlulukla bağlandıkları İslam davası karşısında, zorlukları görmez olmuşlardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) , 15 yaşından küçüklerin savaşa katı-lamayacağını söylediğinde gözyaşlarına boğulmuşlar-dı. Allah yolundan alıkoyulmak istemiyorlarboğulmuşlar-dı. Umeyr b.

Ebî Vakkas, yaşının 15 olduğunu ispat edip Rasulullah (s.a.s.) ikna etmişti. Beline bağladıkları kılıç, boyundan daha büyüktü. Küçük bedene kocaman bir yürek yer-leştirmişti. Cesaret dolu kocaman bir yürek. Allah’ın da-vası içerisinde yer alabilme heyecanına sahip bir yürek.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) müşriklerin savaş için Mekke’den yola çıktıklarının haberini aldı.

Müslümanlar, Medine’ye 170 km uzaklıkta olan Bedir

Kasabasına ulaşmış-lardı. Bedir’in Mekke’ye uzaklığı ise 330 km idi.

Müşrikleri burada kar-şılayacaklardı. Artık bir savaş kaçınılmazdı. Sa-vaşmak için ilk hamle-yi yapan müşriklerdi.

Müslümanlar bu

du-rumda geri duramazdı. İslam, barış ve esenlik dinidir.

Ancak yeri geldiğinde, şartlar o yönde oluştuğunda da savaş meydanında cenk etmeyi emrediyordu. Bir ker-vanı durdurmak ve ele geçirmek için çıkılan yolculuk bir savaş haline doğru yol alıyordu. Rasulullah (s.a.s.)’ın yanında bulunan sahabe efendilerimiz, gerekirse göz-lerini kırpmadan savaşabilecekgöz-lerini ifade ediyorlardı.

Mikdad b. Amr (r.a.) şöyle diyordu: Ya Rasulallah! Allah sana nasıl yol gösteriyorsa o yana yürü. Biz de seninle yürüyeceğiz. Vallahi biz sana, İsrailoğulları’nın Musa’ya dedikleri gibi ‘Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturup sizi bekleriz.’ demeyeceğiz. Biz de senin sağın-da, solunsağın-da, önünde, arkanda savaşacağız.

Müşriklerin sayısı Müslümanların üç katı kadardı. Savaş aletleri de daha fazla idi. Buna karşı Rasulullah (s.a.s.) de iyi bir savaş stratejisi ortaya koymuştu. Müslüman-lar, Bedir’e müşriklerden bir gün önce gelmişlerdi. Yol yorgunluklarını atıp dinlenebilmişlerdi. Yağmur yağ-mıştı. Bunun da bir faydası olmuştu. Yağmur her zaman

“Her (meşru ve)

Belgede 1. Bölüm. Sevgili Peygamberim 1 (sayfa 135-139)