• Sonuç bulunamadı

2.4. Güney Kore’nin Ekonomik Mucizesinin Temel Dinamikleri ve Ekonomik

2.4.2. İhracatı Geliştirmek İçin Uygulanan Politikalar ve 1962-1971 Dönemi

Ekonomik sıkıntıların yaşandığı Güney Kore'de 1960 yılında öğrenci hareketiyle başlayan ayaklanmalardan sonra başkan Syngman Rhee başkanlıktan çekilmiştir. Rhee’ nin yerine Chang Myon iktidara gelmiştir. 1961 yılında ise Chang Myon'u askeri darbe ile iktidardan uzaklaştıran General Park Güney Kore yönetimini ele geçirmiştir. General Park'ın iktidarda olduğu süre boyunca kalkınma planı uygulamaları hayata geçirilmiştir ve Güney Kore kendini hızlı bir büyüme trendi içinde bulmuştur (Kalaycı, 2010, s. 394).

General Park Chung Hee darbe ile iktidara geldiğinde Kore’de kişi başına düşen gelir çok düşüktür ve halkın büyük çoğunluğu yoksullukla mücadele içerisindedir. Bu düşük gelir düzeyi, ekonomik gelişme sürecine en hızlı biçimde girilmesini ve bunu gerçekleştirecek kalkınma stratejilerinin acil olarak

37 belirlenmesini zorunlu kılmıştır. Dayanıklı tüketim malları ve ara ürünlerindeki ithal ikamesine odaklanan bir büyüme stratejisi, iç pazarın azlığı ve büyük sermaye gereksinimleri nedeniyle uygulanabilir bir seçenek sunmamıştır. Aynı zamanda Kore’nin doğal kaynak desteğinin zayıf olması iç kaynak kullanımına dayalı bir kalkınma stratejisi ihtimalini de ortadan kaldırmıştır. Savaşın ardından Kore’de yeniden yapılanmayı büyük ölçüde finanse eden ABD yardımları 1957 yılında en yüksek seviyeye ulaşmış ve 1960 yılı itibariyle sürekli olarak azalmıştır. Sermaye kıtlığının yaşandığı bu dönemde eğitim seviyesi yüksek ve düşük ücretlerle çalışabilen iyi motive olmuş bir işgücünün varlığı ülkeye, sermayesi ve teknoloji gereksinimi minimum düzeyde olan hafif üretimli emek yoğun tüketim malları ihracatında bir karşılaştırmalı üstünlük sağlamıştır. Bütün bunların sonucu olarak, askeri liderliğin yüksek bir büyüme oranına ulaşma kararlılığı, karar alma ve bunları yerine getirme konusunda bir kısıtlama eksikliği hükümeti ulus için ileriye dönük bir planlamaya sevk etmiştir ve Kore 1962-63 yılları arasında dış odaklı bir kalkınma stratejisine geçmiştir (Harvie & Lee, 2003: 10-11).

Başkan Park, Rhee döneminde iş dünyasının yolsuzluk yaptığından şüphelenilen işadamlarını bazı anlaşmaları kabul etmeye zorlamıştır. Bu anlaşmalara göre hükümet işadamlarını yasal cezadan muaf tutacak ve onlar da karşılığında kendilerini ve şirketlerini sanayileşme yoluyla tamamen ulus inşasına adayacaklardı. Başkan Park, 1961'den 1979'daki ölümüne kadar işadamları üzerinde önemli bir kontrol sağlamıştır. İhracat hedefleri hükümet ile bireysel firmalar arasında kararlaştırılmış ve iş adamları tarafından yerine getirilmesi zorunlu emirler olarak kabul edilmiştir. İhracat kapasiteleri başarı ölçütü olduğundan, firmalar üretim ve ihracatı artırma eğiliminde olmuşlardır. Ayrıca makul bir sebep olmaksızın ihracat hedeflerini gerçekleştiremeyen firmalar ağır bir idari yaptırım riski taşıyordu. İhracat kapasitesini arttırmak amacıyla teknolojiyi elde etmek kullanıp geliştirmek için küçük firmalardan daha iyi bir konumda olduğu görülen büyük firmaların büyümesine önem verilmiş ve hükümet aynı zamanda çok sayıda küçük firmadan daha az sayıda büyük firmayı tercih etmiştir ki bu daha dar bir idari kontrol süresi anlamına geliyordu. Büyük firmaların ihracat kapasitesini artırmada küçük firmalardan daha iyi bir konumda olmalarının bir diğer nedeni de devlet bankalarının

38 banka kredisi tahsisinde büyük firmalara öncelik vermeye yönlendirilmiş olmasıdır (Harvie & Lee, 2003: 10-11).

Bu dönemde hükümetin özel sektörü, karşılıklılık esasına dayanan teşvik politikalarıyla yönlendirmesi sanayileşme için atılan en önemli adım olmuştur. Planlı kalkınma döneminin başlangıcında faiz oranları ve döviz kurunda bazı değişiklikler yapılarak finansal sisteme müdahale edilmiştir. Ticari bankaların yıllık kredi faiz oranları 1964’te %16 iken, 1965 yılında %26'ya yükseltilmiştir. Faiz artışı anti enflasyonist baskıya neden olurken yurt içi tasarrufların artışına da yol açmıştır. Örneğin 1964 yılında yurtiçi tasarrufların GSYH’ye oranı % 8,7 iken 1968 yılında %15,1’e yükselmiştir. Bunun yanı sıra 1964 yılında yapılan devalüasyonla ülkenin para birimi Won’ un ABD Dolar'ına karşı değeri 1963 yılında 1$=130 Won’dan, 1964 yılında 1$=256 Won’a düşürülmüştür. Devalüasyona ek olarak genel olarak kredi faiz oranları artırılırken ihracat kredi oranları düşürülmüştür. Bu politikalar aynı zamanda hükümetin ihracatı geliştirme politikalarının birer yansıması niteliğindedir. Politikalar sonucunda ihracat, 1964 yılından 1970 yılına kadar geçen sürede yaklaşık 7,5 kat artarak 120 milyon Dolar seviyesinden 882 milyon Dolar seviyesine yükselmiştir. İhracattaki olumlu etkilere rağmen kredi faiz oranlarının artması yurt içi firmaların borçlanma maliyetini yükseltmiş ve devalüasyonlar da ithal ara ve sermaye malları fiyatında artışa neden olmuştur bu nedenle bazı firmalar, kredi borçlarını ödeyemeyecek büyüklükte finansal problemlerle mücadele etmek zorunda kalmışlardır (Çakmak, 2016: 154-156).

1962 yılından önce %4 civarında gerçekleşen ekonomik büyüme, 1962- 1971 yılları arasında ortalama yıllık %8,8 büyüklüğüne ulaşarak büyüme oranını ikiye katlamıştır. Kişi başına GSYH 1971 yılında 286 dolara yükselmiştir. GSMH’deki artış yurt içi tasarruf oranını ve yatırımları artırmış 1961'deki toplam yatırımlar %21,6 seviyesinden 1971'de %60,9’a yükseltmiştir. Ekonomide sektörlerin ağırlığı etkileyici biçimde değişmiştir. 1961 yılında balıkçılık ve tarımın ekonomideki payı %39,1 iken bu oran 1971 yılında %27,2'ye gerilemiştir. İmalat sektörünün ekonomideki payı ise aynı dönemde GSYH’nin %12'sinden %20'sine yükselmiştir. İhracat 1961’de 41 milyon dolar iken 1971 yılında nerdeyse 28 kat

39 artışla 1.133 dolara yükselmiştir ve yıllık ortalama %39'luk bir büyüme sağlamıştır. Sonuç olarak Kore’nin bu dönemdeki gelişme stratejisi ekonominin üretim ve teknoloji transferinde ölçek ekonomilerinden faydalanmasını sağlayarak istihdam, gelir ve tasarrufta artışlara yol açmıştır (Harvie & Lee, 2003: 12).

2.4.3. Ağır Sanayi ve Kimya Sanayisine Geçiş ve Ortaya Çıkan