• Sonuç bulunamadı

ASIL İŞVERENİN SORUMLULUĞUNUN HUKUKİ

Asıl işverenin birlikte sorumluluğunun, müteselsil sorumluluk olduğu yukarıda belirtilmişti142. Müteselsil borç, alacaklının, birden çok borçlunun her birinden borcun tamamının ifasını isteyebildiği ve borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların tamamının sorumlu olduğu borç ilişkisidir. Başka bir deyişle, birden çok borçludan her birinin alacaklıya karşı borcun tamamından şahsen sorumlu olduğu ve içlerinden yalnız birinin borcu ifa etmesiyle diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borca, müteselsil borç denir143.

Müteselsil borç hukuki bir işlemden ya da kanundan doğmaktadır. Bu husus B.K. 141. maddede açıkça düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, alacaklıya karşı her biri borcun tamamından sorumlu olma yükümü altına girdiklerini beyan eden birden çok borçlu arasında teselsül vardır. Böyle bir beyanın mevcut olmaması halinde teselsül ancak kanunun öngördüğü hallerde olur.

Alacaklı alacak hakkının tamamını veya bir kısmını borçluların tamamından, bir kaçından veya yalnız birinden talep edebilir(B.K. md. 142/I). Alacaklı bu talebini borçlulara karşı aynı anda yapabileceği gibi, art arda da yapabilir144. Ancak bunun için borcun muaccel olması gerekir. Aynı şekilde, alacaklı isterse borçluların tamamını, bir kısmını veya yalnız birini, borcun tamamı veya bir kısmı için aynı anda veya art arda dava edebilir. Borçluların alacaklıya karşı sorumluluğu borçlanılan edimin tamamen ifasına kadar devam eder(B.K. md. 142/II).

Alacaklının tatmin edilmesinden sonra müteselsil borçlulardan her birinin borcu hangi oranda paylaşacağı, aralarındaki iç ilişkiye göre belirlenir. Payından fazla ödemede bulunan borçlu, bu fazlalık oranında diğerlerine rücu etme hakkına sahiptir. Burada Kanun, müteselsil borçlular arasında, kanundan doğan bir rücu hakkı

142

MOLLAMAHMUTOĞLU; s. 140.

143

Fikret EREN; Borçlar Hukuku – Genel Hükümler, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 118.

144 Selahattin Sulhi TEKİNAY, Sermet AKMAN, Haluk BURCUOĞLU, Atilla ALTOP; Borçlar

öngörmüştür. Borçlulardan birinin diğer borçlulara karşı rücu hakkının doğması için, borcun tamamını veya en azından payından fazlasını ödemiş, alacaklıyı tatmin etmiş olmalıdır. Bu düzenleme düzenleyici bir hukuk kuralı olup, taraflar aralarında bunun aksini kararlaştırabilirler.

B.K. m. 147/I, ödemede bulunan müteselsil borçlunun durumunu kuvvetlendirmek, rücu hakkını daha kuvvetli kılmak için ona, tatmin ettiği alacaklıya halef olma hakkını tanımıştır. Gerçekten, sözü geçen maddeye göre, ödemede bulunan ve rücu hakkından yararlanan borçlu, ödediği borç oranında alacaklının haklarına halef olur, onun yerine geçer. Halefiyet, alacaklıya ait hakların alacaklıyı tatmin ettiği ölçüde rücu hakkına sahip müteselsil borçluya geçmesidir. Bu suretle müteselsil borçta ifa, asıl alacağın ortadan kalkması değil, rücu hakkına sahip borçluya geçmesi sonucunu doğurur.

Asıl işveren ile alt işveren arasındaki müteselsil sorumluluğun niteliği hakkında doktrinde iki görüş ileri sürülmektedir. Bunlardan birisi bu sorumluğunun kanuni sorumluluk olduğu yönünde, diğeri ise borç ilişkisi olduğu yönünde ele alan görüştür.

İş Hukuku doktrininde yazarların birçoğu145, asıl işverenin alt işverenle beraber müteselsil sorumlu olmasını kanuni düzenlemelere (İş K. m.2/6, SSK. m. 87) dayandırmışlardır.

Kanuni sorumluluk görüşünü savunan yazarlar, müteselsil sorumluluğu kanun koyucunun alt işveren işçisinin işçilik haklarını korumak amacıyla düzenlendiğini ve asıl işverenin, alt işveren işçilerinin haklarından müteselsilen sorumlu olabilmesi için, alt işverenin işçilerinin münhasıran asıl işverene ait işyerinde çalışmaları gerektiğini ileri

145 Ali GÜZEL; İşçi Kavramı, İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda İşçi ve İşveren Kavramları ve

Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar, İstanbul, 1997, s.126-129 (Sosyal Güvenlik); OĞUZMAN; s. 11; ELBİR; s. 35; NARMANLIOĞLU; s. 115-116; Tankut CENTEL; Bireysel İş Hukuku, İstanbul, 1992, s. 67 (İş Hukuku); CANBOLAT; s. 70 ;ÇELİK; s. 51; Mustafa ÇENBERCİ; Sosyal Sigortalar Kanunu

Şerhi, Olgaç Matbaası, Ankara, 1985, s. 597; Turhan ESENER; İş Hukuku, 3. Bası, Sevinç Matbaası, Ankara, 1978, s. 78;

sürmektedirler146. Müteselsil sorumluluğu tamamen kanuna dayandıran söz konusu yazarlar münhasıran çalışmaya farklı anlamlar yüklemiştir.

Daraltıcı görüşe göre147, alt işverenin tüm işçilerinin sadece asıl işverenin işyerinde çalışması halinde müteselsil sorumluluk doğacağını belirtilmektedir. Bir başka ifadeyle, alt işveren işçilerinin bir kısmı bir başka işverenin veya alt işverenin kendi işyerinde çalışıyor ise o halde, asıl işveren alt işverenin işçileri nedeniyle müteselsil sorumlu değildir. Genişletici görüşü savunan yazarlar148 ise, münhasıran çalışmanın dar olarak anlaşılmasının kanun koyucunun amacına ters düştüğünü ileri sürmektedirler. Bu görüşe göre "münhasıran çalıştırmadan" anlaşılması gereken alt işveren işçilerinin bir kısmının yalnızca asıl işverenin işyerinde çalışması yeterlidir/gereklidir. Yoksa alt işverene ait diğer işçilerin bir başka işverenin işyerinde veya alt işverenin kendi işyerinde çalışmaları, asıl işverenin işyerinde münhasıran çalıştırılan alt işverenin işçilerinden asıl işverenin müteselsilen sorumlu olmayacağı sonucu çıkarılamaz.

Borç ilişkisi görüşüne göre149, Borçlar Hukukundaki klasik sözleşme kurumundan edimden bağımsız borç ilişkisine doğru hukuk görüşlerinin doktrinde ve yargı kararlarında yer bulmasına paralel olarak, İş Hukukunda da klasik hizmet sözleşmesinden iş ilişkisine doğru bir gelişme yaşanmaktadır. Bu nedenle sosyal temas sonucu ortaya çıkan güven ilişkisinin edim ilişkisinden bağımsız bir borç ilişkisi kurduğunu belirtmektedir. Burada sosyal temasın kurulmasında amaç bir hukuki ilişki kurmak olup olmamasının öneminden çok, hukuken korunmaya değer bir amaca yönelik olmasıdır. Buradan yola çıkarak alt işveren işçileri asıl işverenin işyerinde çalışmakla asıl işverenin işyerine dahil olarak asıl işverenle sosyal bir temasa girmektedir. Bu sosyal temas ise, asıl işverenin işyerinde alt işveren işçilerine karşı koruma yükümlülüğünü içeren güven ilişkisini ortaya çıkarmaktadır. Buradaki sosyal temasın yoğunluğuna göre koruma yükümlülüğünün içeriği belirlenmelidir. Yine bu görüşe göre, çalışma ilişkisi ile

146 ÇELİK; s. 51; AKYİĞİT; s. 84; CANBOLAT; s. 70; CENTEL; İş Hukuku, s. 66. 147

ESENER; s. 78; NARMANLIOĞLU; s. 115.

148

SÜZEK; s. 166; ŞAHLANAN; Alt İşveren, s. 327.

149 İbrahim AYDINLI; İşverenin Sosyal Temas ve İş İlişkisinden Doğan Edimden Bağımsız Koruma

ortaya çıkan sosyal temasın veya bir başka anlatımla iş ilişkisinin normal bîr sosyal temastan daha fazla yoğunluk arz ettiği unutulmamalıdır150.