• Sonuç bulunamadı

C. ASIL İŞVERENİN SORUMLULUĞUNUN SONUÇLARI

2. Alt İşveren Açısından

Müteselsil sorumluluk esaslarına göre (BK m. 50-51) asıl işverenin, işçiye yaptığı ödeme miktarınca alt işverene rücu hakkı bulunmaktadır. B.K. m. 147/I, ödemede bulunan müteselsil borçlunun durumunu kuvvetlendirmek, rücu hakkını daha kuvvetli kılmak için ona, tatmin ettiği alacaklıya halef olma hakkını tanımıştır. Buna göre, ödemede bulunan ve rücu hakkından yararlanan asıl işveren, ödediği borç oranında işçinin haklarına halef olur, onun yerine geçer. Kanundan doğan bu sorumluluklarını hafifletmek amacıyla uygulamada kimi işverenler, alt işveren çalıştırdıkları takdirde, onlarla yaptıkları istisna, nakliye veya kira sözleşmelerine işçilerine karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerini kontrol yetkisi veren hükümler koymaktadırlar.

171 Münir EKONOMİ; “İşyerinin Bir Bölümünün Devri (Kısmi Devir) ve İş İlişkilerine Etkisi”, İş

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ASIL İŞVEREN – ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNİN

MUVAZAAYA DAYANMASI VE HUKUKİ SONUÇLARI

I. MUVAZAA KAVRAMI

Muvazaa, bir hukuki ilişki taraflarının dışarıya karşı bir işlem yapmış olarak görünmelerine rağmen gerçekte hiçbir hukuki işlem yapmamak veya gösterdiklerinden başka bir işlem yapmak konusunda anlaşmalarıdır. Bu anlamda muvazaa, tarafların açıkladıkları irade ile gerçek ve ortak iradeleri arasında bilerek ve isteyerek meydana getirdikleri uygunsuzluktur. Böyle bir durum karşısında, uyuşmazlık çıktığında, hakim, tarafların dışarıya yansıttıkları iradelerin değil ve fakat gizledikleri gerçek ve ortak iradelerini belirlemek suretiyle sorunu çözer (B.K. m.18).

Çalışma yaşamında sıkça görülmeye başlanan alt işverenliğin, kimi işyerlerinde hileli veya muvazaalı olarak uygulandığı ve işçilerin bu yolla sömürüldüğü inkar edilemez bir gerçektir. Bu nedenle yargı kararlarında, “uzun bir süredir aynı işyerinde çalışan işçiler, müteahhitler değiştiği halde çalışmalarına devam emekte iseler, işe alma, ücret tespiti, sözleşmelerinin feshedilmesi, yıllık izinlerin kullanılacağı tarihlerin belirlenmesi gibi hususlar işyerinin sahibinin yetkisi altında ise, işin ifası için gerekli olan her türlü araç ve gereç işyeri sahibi tarafından karşılanmakta ise” asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna karar vermektedir172. Yargıtay’ın konuya ilişkin olarak verdiği kararların ve kanundaki düzenlemenin değerlendirilmesinden önce, muvazaa kavramı ve türleri üzerinde durulacak, sonra doktrinde ve yargı kararlarında ileri sürülen görüşler, muvazaalı işlemlerin akıbetine ilişkin esaslar açısından incelenecektir.

A. TANIMI

Sözleşme karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması olduğuna göre, irade ile bunun açıklanması arasında uyum bulunması zorunludur. Bu uyum, hem iradenin oluşması aşamasında, hem de bunun beyanı aşamasında gerçekleşmelidir. Sözleşmenin geçerliliği sadece görünüşte bir açıklamanın (irade beyanının) varlığı ile açıklanamaz.

İrade oluşması aşamasında sağlıklı olmalı, bununla uyumlu bir açıklama bulunmalıdır. Bu uyumun bulunmadığı durumlarda irade bozukluğundan veya sakatlığından (irade fesadı) söz edilir. Bu sakatlık iradenin oluşması aşamasında söz konusu olabileceği gibi, sağlıklı oluşmuş bir iradenin beyan edilmesi aşamasında da söz konusu olabilir173. İrade ile beyan arasındaki uyumsuzluk halinin en yaygın örneğini bilerek ve isteyerek yaratılan uyumsuzluk hallerinden olan muvazaa oluşturmaktadır.

İki kişinin gerçek iradelerini gizleyerek görünürde bir beyanda bulunmalarına “muvazaa” adı verilmektedir. O halde muvazaada, ortada bir sözleşme bulunmakla birlikte, bu sözleşme tarafların gerçek iradelerini yansıtmamaktadır. Sözleşme, tarafların iradeleriyle uyumlu olmayan görünürdeki beyanları üzerine kurulmaktadır. Bu durumda sözleşme geçersiz olacaktır. Zira sözleşeme irade ile beyan arasındaki uyumlu bir davranışın neticesi değildir174.

B. UNSURLARI

Uygulamada ve Doktrinde muvazaanın üç veya dört unsurdan oluştuğu kabul edilmektedir. Bunlar, Görünürdeki İşlem, Muvazaa Anlaşması, Gizli İşlem ve Üçüncü Kişileri Aldatma Amacıdır. Unsurlar sırasıyla ele alınacaktır.

173 Safa REİSOĞLU; Borçlar Hukuku – Genel Hükümler, 14. Bası, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.

76.

174

EREN; s. 330, Şahin AKINCI; Borçlar Hukuku Bilgisi – Genel Hükümler, 3. Baskı, Nobel

Yayınevi, Konya, 2006, s. 100; Turgut UYGUR; Açıklamalı ve İçtihatlı Borçlar Kanunu – Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, C:1 (Giriş ve Md. 1-40), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003, s. 728.

1. Görünürdeki İşlem

Tarafların üçüncü kişileri aldatmak için yapmış oldukları işleme görünürdeki işlem denir.Taraflar burada hukuki işlemi sırf görünüşte yapmakta, bu sebeple kendileri hakkında hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı hususunda anlaşmış bulunmaktadırlar175. Örneğin, kiracısını çıkarmak isteyen, ancak kendisi yönünden koşulları bulunmadığından çıkaramayan mülk sahibi kiralayanın, tahliye davası açılmasını sağlama bakımından üçüncü bir kişiye görünüşteki sözleş ile kiralananı devredip, devrettiği kişi ile yaptığı muvazaa anlaşması ile, görünürdeki devir sözleşmesinin hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağını kararlaştırmasıdır176.

2. Muvazaa Anlaşması

Tarafların görünürdeki işlemi sırf üçüncü kişileri aldatmak için yaptıklarına ve kendi aralarında hüküm ifade etmeyeceğine dair bir anlaşma yapmaları gerekir177. Muvazaa anlaşması, muvazaanın kurucu unsurlarındandır ve muvazaanın varlığı için gerekli bir şarttır. Bu anlaşma tarafların görünüşteki muameleyi istemediklerini ifade eder. muvazaa anlaşmasının tarafları, görünüşteki sözleşmenin de taraflarıdır. Taraflar bu muameleyi bizzat yapabilecekleri gibi, mümessilleri aracılığıyla da yapabilirler178.

Muvazaa anlaşması görünürdeki sözleşme ile aynı anda yapılabileceği gibi,ondan önce de yapılabilir. Ancak sonra yapılması mümkün değildir. Bunun yerine taraflar isterlerse muameleyi ortadan kaldırma veya değiştirme sözleşmesi yapabilirler179.

Muvazaa anlaşması şekle tabi sözleşmelerden değildir. Ancak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. maddesi gereğince senetle ispatı gerekli hususlarda,

175

EREN; s. 325, REİSOĞLU; s. 77.

176 UYGUR; s. 728.

177 Nihat YAVUZ; Uygulamada ve Öğretide Muvazaa, İnançlı İşlem, Nam-ı Müstear ve Kanuna

Karşı Hile Davaları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2001, s. 50; M. Kemal OĞUZMAN, Turgut ÖZ; Borçlar Hukuku – Genel Hükümler, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000,s. 108; AKINCI; s. 100.

178

EREN; s. 425.

179 EREN; s. 426; Eraslan ÖZKAYA; İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, Seçkin Yayıncılık, Ankara,

kural olarak şahit dinlenemez. Diğer bir deyişle, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. maddesinde öngörülen “ispat şekli” nedeniyle muvazaa anlaşmasının yazılı yapılmasında büyük yarar vardır180.

Muvazaa anlaşması, görünüşteki muamelenin tamamını konu edinebileceği gibi, bir kısmını da konu edinebilir. Birinci halde “Tam Muvazaa”, ikinci halde “Kısmi Muvazaa” söz konusu olur181.

3. Gizli İşlem

Gizli işlem, sadece nisbi muvazaada söz konusu olur. Taraflar, bazen görünürdeki muvazaalı işlem altında kendi iradelerine uygun ve gerçekten arzu ettikleri bir işlem yapabilirler. İşte, görünürdeki işlem arkasına gizlenmiş olan ve taraflarca istenen bu işleme gizli işlem denir182. Örneğin, taraflar bağış sözleşmesi yaptıkları halde, üçüncü şahıslara karşı bir görüntü vermek için satış yapmış gibi sözleşme düzenledikleri takdirde, satış “görünürdeki işlem”, bağış ise arka planda kalan “gizli işlem” niteliğindedir183.