• Sonuç bulunamadı

Aile, her biri ayrı kişiliğe, değerlere, rollere ve yeteneklere sahip iki veya daha fazla kişiden oluşan bir yapıdır (Bulut, 1993). Aile üyeleri arasındaki karşılıklı ilişkileri vurgulayan Aile Sistemleri Teorisi 1950‘lerden bu yana psikoloji alanında önemini korumaktadır. Bu anlayışa göre aile bir sistem olarak kendisini oluşturan parçaların özelliklerinin toplamından daha fazlasıdır. Tüm aileyi ya da aileden herhangi birini etkileyen bir olay ailedeki diğer bireyleri de etkiler. Ailelerin iletişim örüntüleri, sınırlar, rol esnekliği, alt sistemler arasındaki ittifaklar ve aile kuralları çerçevesinde kendilerine özgü geliştirdikleri tarzlar, aile sisteminin homeostatik dengesini korumaya hizmet etmektedir (Tüzer, 2001).

1.6.2 McMaster Aile İşlevselliği Modeli

McMaster aile işlevselliği modeli, sistemler teorisini temel alır. Sistemler teorisinin en önemli varsayımları; ailenin tüm parçalarının birbiriyle ilişkili olduğu; ailenin bir parçasının aile sistemini oluşturan diğer parçalardan ayrı tam olarak anlaşılamayacağı; aile yapısı ve yapılanmasının aile üyelerinin davranışları üzerinde güçlü ve belirleyici bir etkiye sahip olduğu şeklindedir (Miller, Ryan, Keitner, Bishop ve Epstein, 2000). Bu kurama göre sistem, birbiriyle sürekli bir etkileşim içinde olan parçalardan meydana gelmektedir (Dallos ve Draper, 2006).

25

1.6.2.1 Aile İşlevselliğinin Boyutları

McMaster Aile İşlevselliği Modeli’ne göre, bir aile, altı temel boyutta işlev göstermelidir. Bu altı boyut, problem çözme, iletişim, roller, duygusal tepki verebilme, gereken ilgiyi gösterebilme, davranışsal kontroldür. Bu altı boyutun aile üyelerinin duygusal ve fiziksel sağlıkları üzerinde önemli etkileri vardır (Herzer ve ark., 2010). Ailenin yapısını, organizasyonunu ve etkileşim kalıplarını bu altı boyuta göre değerlendirerek ve formüle ederek anlayabiliriz (Miller ve ark., 2000). Tüm boyutlar eşit miktarda aile sisteminin işlevselliğine katkıda bulunmaktadır (Herzer ve ark., 2010). Bu nedenle tek bir boyut tek başına ailenin işlevselliği hakkında doğru bir bilgi vermez. Epstein, Baldwin ve Bishop (1983), sorunlarını bir araya gelerek çözebilen, üyelerinin birbirine duygusal olarak bağlı, özgürlüklerini önlemeyecek şekilde ilgili olduğu, herkesin kendinden beklenen rolü yerine getirebildiği, davranışların aşırıya kaçmayacak şekilde kontrol edildiği ve üyeler arasında açık, dolaysız, rahat bir iletişimin olduğu aileleri işlevlerini yerine getiren sağlıklı aileler olarak tanımlamışlardır.

a) Problem Çözme

Problem çözme boyutu, ailenin aile işlevselliğini sürdürebilecek düzeyde problemleri çözebilme becerisini tanımlar (Miller ve ark., 2000). Bu alt boyut problemin ortaya çıkışından çözülmesine kadar olan dönemi kapsar. McMaster Aile İşlevselliği Modeli’ne göre problemler araçsal ve duygusal problemler olarak ikiye ayrılır. Araçsal problemler, aylık gelirin idareli kullanılması, yaşanılacak yere karar verme gibi günlük yaşamın mekanik problemleridir. Duygusal problemler ise, bunlarla ilişkili hisler ve duygusal deneyimlerdir.

b) İletişim

İletişim ile anlatılmak istenen, ailenin ne miktarda ve nasıl bilgi ve duygu alışverişinde bulunduğudur. Ayrıca bu alışveriş sırasında üyeler arasındaki iletişimin açık veya kapalı, doğrudan veya dolaylı olması üzerinde de durulur. İletişimin dolaylı ve belirsiz olması işlevsel olmayan aile sistemine işaret etmektedir (Goldenberg ve Goldenberg, 2000).

26

Etkili bir iletişim, kişilerin birbirini daha iyi tanımalarına, kaynakların eşit olarak kullanımına, ortak amaçların belirlenmesine, kişilerin kendilerine ve diğerlerine saygı duymalarını olanak tanımaktadır (Bulut, 1993).

c) Roller

Roller, aile içinde tekrar eden ve ailenin maddi-manevi ihtiyaçlarını karşılayan davranış kalıplarıdır. Bu davranış kalıpları aile üyeleri tarafından yerine getirilen aile yükümlülükleri olarak da kabul edilir. İşlevsel bir ailenin, aile kaynaklarının kullanımı, aile üyelerinin bakımı, beslenmesi, kişisel gelişimlerinin desteklenmesi gibi ihtiyaçları karşılamaya yönelik davranış kalıpları geliştirebilmesi gerekmektedir. Örf ve adetler tarafından saptanan roller, toplumlara geniş ve çekirdek aile tiplerine göre değişiklik göstermektedir (Bulut, 1993).

d) Duygusal Tepki Verebilme

Ailenin, duygusal bir yaşantıya uygun miktarda ve şekilde duygusal tepki verebilme becerisidir (Miller ve ark., 2000). Sevgi, mutluluk, kızgınlık, öfke, korku, utanç gibi duyguların sözel ve davranış ile duruma uygun bir şekilde ifade edilebiliyor olması ailenin işlevselliğini gösterir (Ertekin, 2010). Burada üzerinde durulan ailenin zengin duygu yelpazesine sahip olması ve bu duyguları duruma uygun bir şekilde gösterebilmesidir.

e) Gereken İlgiyi Gösterme

Gereken ilgiyi gösterebilme alt boyutu, aile üyelerinin birbirlerine karşı gösterdikleri ilgi ve yaptıkları yatırımın derecesini tanımlamaktadır (Miller ve ark., 2000). Burada üzerinde durulan aile üyelerinin ne derecede ve ne şekilde birbirleriyle ilgilendikleridir. Gereken ilgiyi gösterme ile kastedilen basit anlamda aile üyelerinin birlikte ne yaptıklarını değil, aile üyeleri arasındaki ilginin derecesidir (Miller ve ark., 2000).

f) Davranış Kontrolü

Ailenin, aile bireylerinin davranışları ile ilgili kontrol ve gözetimini ifade etmektedir (Eşkisu, 2009). Mantıklı kuralların konulduğu ve duruma veya ortama göre kurallar

27

üzerinde konuşmanın ve değiştirmenin mümkün olduğu aile ortamları sağlıklı olarak tanımlanmaktadır (Eşkisu, 2009). Kuralların katı, belirsiz olması veya kuralların olmaması işlevsel olmayan aile yapısına işaret etmektedir.

g) Genel İşlevler

Bu boyut yukarıda açıklanan 6 boyutu da kapsayacak şekilde bilgi toplamayı amaçlamaktadır.

1.6.3 Aile İşlevselliği ve Sağlık

Aile ve sağlık üzerine yapılan araştırmalar ailenin sağlık üzerinde önemli bir rolü olduğunu göstermektedir. Bu çalışmalar, fiziksel hastalık ve aile işlevselliği arasında çift yönlü bir ilişkiye işaret etmektedir. Fiziksel hastalıkların aile işlevselliğini etkilemesi kadar, aile de üyelerinin fiziksel sağlığını etkilemektedir. Aile içinde meydana gelen değişimler üyelerinin yaşamında sorun oluşturabileceği gibi, üyelerin yaşamında meydana gelen kriz veya problemler de aile dinamiğini bozabilmektedir (Ekinci ve Yıldırım, 2010). Bu açıdan hipertansiyon aile sisteminde var olan yapılanmaya etki edebilir ve dengenin tekrar kurulabilmesi için yeni bir yapılanma gereksinimi doğurabilir. Örneğin; ailenin diğer üyeleri, hasta bireyi etkileyeceği düşüncesiyle duygusal sıkıntıları gizleme yoluna gidebilir, beslenme tarzını değiştirebilir, ilaç saatlerini hatırlatma konusunda sorumluluklar alabilir veya hasta bireyin sorumluluklarını paylaşma yoluna gidebilir. Bu konuya eğilen bir araştırmada, Çakmak, Arslan, ve Erdine (2009) hipertansiyon tedavisinde uyumu arttırmada, ailenin de hipertansiyon tedavisine uyum sağlanmasının önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle hipertansiyon tedavisinde, tedaviye uyumu arttırmaya yönelik olarak hasta kadar aileye de hastalık yönetiminin öğretilmesi gerekmektedir. Ailenin hastalıkla baş etme üzerinde önemli rolünü göz önüne alan ve aileyi de içine alan tedaviye uyumu arttırmaya yönelik psikososyal müdahale programları bulunmaktadır (Campbell, 2003). Ailenin sağlıklı yaşam biçimi davranışları üzerindeki etkilerini gösteren çalışmalar da vardır. Akfert, E. Çakıcı ve M. Çakıcı (2009) sigara ve alkol alma davranışını gösteren kişilerin aile ortamını daha olumsuz algıladıklarını bulmuşlardır. Araştırmalar özellikle eşin kronik hastalıklarla baş etmede önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

28

Örneğin tedaviye uyum, yaşam biçimi davranışlarına değişiklikler yapmak ve hasta olan eşin ev içi sorumluluklarının üstlenilmesi veya aile içi rollerin yeniden dağılımı gibi (DiMatteo, 2004; Franks ve ark., 2006).

1.7 SOSYAL DESTEK

Benzer Belgeler