• Sonuç bulunamadı

İşlevselci Olarak Aristoteles’in Ruh Görüşü

ARİSTOTELES’İN RUH GÖRÜŞÜNÜN ZİHİN FELSEFESİNE YANSIMALAR

3.2. İşlevselci Olarak Aristoteles’in Ruh Görüşü

Aristoteles‟in ruh görüşündeki bazı zihinsel argümanlardan yola çıkarak işlevselcilik kuramı içerisinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini belirlemek için öncelikle onun işlevsel öğeleri içeren görüşlerini ele alacağız. Aristoteles, madde ve formdan oluştuğunu söylediği canlının ruhunun belirli bir nitelikteki bedende var olması gerektiğini ileri sürmektedir. Ona göre belirli nitelikteki ruh, belirli nitelikteki bedende var olmalıdır. Bu nedenledir ki Aristoteles‟in ruh görüşünde Platon‟un düşüncesinde yer vermiş olduğu ruh göçü görüşü bulunmaz. Ona göre, ruh bir beden değil ancak bedenin herhangi bir şeyi (formu, işlevi, etkinliği)dir ve beden olmaksızın var olamaz. Aristoteles, ruhu bedenin üç nedeni veya ilkesi olarak tanımlar. Ruh, hem yaşamın/canlılığın nedeni, hem erekselliğin/işlevselliğin nedeni, hem de yerel devinimin ilk nedenidir. Bu bağlamda bedende oluşan tüm değişimler yalnızca ruha sahip olan canlı varlıklar için söz konusudur (Kutlusoy, 2014: 360). Aristoteles‟in buradaki düşünceleri ise bizi monist kuramların bir çeşidi olan işlevselciliğe götürmektedir. İşlevselciliğe göre, her şey amaçla yakından ilgilidir. Her zihinsel durumun özsel veya tanımlayıcı özelliği, onun beden üzerindeki çevresel etkilerle, diğer zihinsel durum tipleriyle ve bedensel davranışlarla bir dizi nedensel ilişkiye girmesidir (Churchland, 2012: 57).

Cohen‟e göre işlevselcilik, zihinsel durumların nedensel girdiler, davranışsal çıktılar olarak değerlendirilmesidir. Ona göre Aristoteles‟in ruh kavramı biyolojiktir.

Çünkü o ruhu, potansiyel olarak yaşamı olan bir bedenin özü olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla ruh, biçim anlamında maddedir. Yine öyle ki onun öfke tanımından yola çıkarak madde ve formun ayrılamayacağını görmekteyiz. Aynı zamanda duyum ve duyu organları arasındaki ilişki de buna örnek olacaktır. Bu yüzden Cohen‟e göre, materyalist bir çeşitliliğin temel unsurları Aristoteles‟in görüşünde mevcut gibi görünmektedir (Cohen, 1992: 57-59).

Aristoteles‟in ruh görüşünün işlevsel görüşler içerisinde değerlendirilmesine olanak sağlayan bir başka durum, onun öfkeyi fiziksel bir şekilde tanımlamasından kaynaklanmaktadır. Aristoteles‟e göre ruhun, cesaret, yumuşak huyluluk, korku, merhamet, yüreklilik, sevgi, kin ve dahası sevinç gibi bütün duygulanımları bedenle birlikte verilmiştir. Çünkü bu belirlenimler meydana gelirken beden bir değişikliğe uğrar. Aristoteles duygulanımların bizde her zaman olduğunu ancak aşırı uyarılmayla harekete geçtiğini ifade etmektedir. Örneğin, belli bir amaç için ya da belli bir nedenin meydana getirdiği öfke durumu, bedenin veya bedenin bölümünün veya yetinin hareketi olarak tanımlanacaktır. Bu nedenledir ki ruhun tanımlaması fizikçinin işi olmalıdır (Aristoteles, 2014: 21-22). Ruh Üzerine‟de zihinsel durumlar olan korku ve öfkenin gerçekleştiği durumlarda, bedenin bir değişikliğe uğraması ifadesine yer verilmesiyle birlikte materyalist bir kuram olan işlevselci yoruma izin vermektedir. Çünkü zihinsel durumların nedensel girdi olarak kabul edilmesiyle davranışsal çıktıları temele alan işlevselciler için öfkenin kanı kaynatması durumu işlevsel bir yorumun yapılabileceğine işaret eder (Carrier, 2006: 255).

Aristoteles‟in öfke kavramını fizyolojik bir süreçle açıklaması işlevselci anlamda karşılık bulmuştur. Ayrıca ruhun kapasitelere sahip olması da işlevselci bir bakış açısıyla değerlendirmeyi mümkün kılan bir başka özelliktir. Çünkü Aristoteles‟te zihnin doğasını açıklamak için algı, davranış, inanış, arzu vb kapasitelere bakılır. Aristoteles‟teki form, işlevselciler tarafından fonksiyon olarak düşünülmektedir. Bunun nedeni ise Aristoteles‟in arzulara dair yaptığı açıklamadır. Çünkü ona göre arzuların davranışlarla ilişkisi vardır. Arzu duyan herkeste, bir rasyonel kapasite vardır. Örneğin bir okuyucu, bir kitabı okumayı arzularsa, kitap elinde ise, karşıt bir neden yoksa kitabı okuyacaktır. Yani kitap okuma arzusu, kitap

okuma davranışına neden olacaktır. Bir şeyi arzu yapan şey, onun davranışta oynadığı roldür. Daha doğrusu davranışa neden olmasıdır (Günday, 2003: 102-103).

Aristoteles ruh görüşü işlevseldir ya da değildir görüşlerini savunanlar arasında bir tartışma gözlemlenmektedir. Bu tartışmalardan bazıları şöyledir: Sorabji‟ye göre Aristoteles‟te algı, duyu organlarının algılanan nesnelerin algılanabilir niteliklerini üstlendiği anlamına gelir. Örneğin, bir domates görüldüğü zaman gözleri oluşturan şeffaf jöle kırmızı olur. Dolayısıyla bir kişi algılanabilir bir nesneyi F olarak algıladığında, duyumsal aygıtının bir kısmı tam anlamıyla F olur. Burnyeat‟a göre, Sorabji Aristoteles‟in algı görüşünü abartılı bir şekilde kabul etmiştir. Oysaki Aristoteles, göz jölesinin kızarmasıyla kırmızıyı görmeyi tanımlamaz. Burnyeat‟a göre bir duyu organının mantıklı bir form olması, bu formun farkındalığından başka bir şey değildir. Duyu fakültelerinin F olmasıyla değil, F liğin farkına varması sonucuyla algılama gerçekleşir. Antik Felsefe profesörü Burnyeat‟a göre Aristoteles‟in kuramı, işlevselci değildir ve işlevselci olduğunu savunanlar artık ciddiye alınmak için modası geçmiş varsayımlarla çok fazla uğraşmaktadır (Cohen, 1992: 60-62).

Nussbaum ve Putnam‟ın bir bildiri için ortak yayınladıkları makalede Burnyeat‟ın yanıldığını elbette Aristoteles‟in ruh görüşünün tamamında bu günkü anladığımız şekilde bir işlevselcilikten bahsedilemeyeceğini, ancak Aristoteles‟in ruhunun vücuda ait bir madde olarak değil, maddenin işlevsel yapısı olduğuna dikkat çekerler. Aristoteles‟in işlevselci olarak kabul edilmesinin sebebi ruhun doğası gereği yaşamın fonksiyonlarını oluşturan bir şey olabileceği yorumundan çıkmaktadır (Nussbaum ve Putnam, 1992: 31).

İşlevselciler için fonksiyon önemli bir kavramdır. Fonksiyon bir şeye özgü bir aktivitedir. Bir anlamda, bir şeyin fonksiyonu, o şeyin amacıdır. (Günday, 2003: 101) İşlevselciler için önemli olan bu kavramdan yola çıkarak Aristoteles‟in görüşlerini incelersek karşımıza şöyle bir ifade çıkacaktır; “doğa hiçbir şeyi boşuna yaratmaz. Gerçekte bütün bu doğal şeyler bir amaç için vardır veya bir amaç için var olan şeyin beklenmedik rastlantılarıdır” (Aristoteles, 2014: 195). İşlevselcilerin temele aldığı fonksiyon bir amaçlılık esasına dayanıyorsa ve ayrıca Aristoteles‟in bu

görüşünden yola çıkarak da onu bir işlevselci olarak nitelendiriyorlarsa bizce Modern dönemde Francis Bacon ile bir hesaplaşmaya gitmelidirler. Çünkü Francis Bacon herşeyin amacına ve doğasına uygun bir şekilde yaratıldığı görüşüne şiddetle karşı çıkmaktadır. Çünkü ona göre biyolojik ve fiziksel fenomenleri ereksel nedenlerine ilişkin bir araştırma bilimsel ilerlemeyi engelleyen bir tutumdur. O, doğayı amaçlı bir bakış açısından ele almanın, ister tanrısal olsun isterse olmasın, doğayı kendi içinte ve terimleriyle inceleyememek olduğunu düşünür. Böylelikle ona göre insan ne kendini ne de doğayı aslına uygun bir şekilde anlayamayacaktır (Topdemir, 1999: 67). Bacon, şeylerin amaçlılığı konusundaki getirdiği eleştiriden hareketle bugünkü bilimsel ve teknolojik çalışmalarının önünü açmış olduğu kabul edilir. Çünkü şeylerin amacının olmasından ziyade şeylerin doğasının nasıl olduğu konusunda araştırma temele alınmaya başlamıştır. Bu da bilimde niçin değil nasıl sorusunu gündeme getirmiştir. Tüm bu sebeplerden yola çıkarak öncelikle işlevselciğin amaçlılığının bir geçerli sebep olmadığını dolayısıyla Aristoteles‟in de bu kuram içerisinde olup olmadığını tartışmanın yersiz olduğunu kabul ederek, Aristoteles‟in bir işlevselci olmadığını iddia ediyoruz.