• Sonuç bulunamadı

Otel İşletmeleri Yönetici ve Çalışanlarının Sosyo-Demografik Özelliklerine İlişkin Frekans Dağılım Tabloları

SOSYAL TEPKİLER

3. KRİZLERİN OTEL İŞLETMELERİ ÜZERİNE ETKİLERİ: EDİRNE ÖRNEĞİ (2000-2006)

3.7. Araştırmanın Bulguları

3.7.1. Otel İşletmeleri Yönetici ve Çalışanlarının Sosyo-Demografik Özelliklerine İlişkin Frekans Dağılım Tabloları

Ankete katılan otel yönetici ve çalışanlarının cinsiyet, yaş, iş tecrübesi, eğitim düzeyi, görevi tablolar halinde ele alınmıştır.

Tablo 3.1.Anket Katılımcılarının Cinsiyete Göre Dağılımı

Cinsiyet Frekans % Frekans

Kadın 5 21,7

Erkek 18 78,3

Ankete katılanların %21,7’sinin cinsiyetinin kadın %78,3’ünün ise erkek olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum aslında turizm sektörünün kadın yoğun bir sektör olduğu görüşü ile de çelişki arzetmektedir.

Tablo 3.2. Anket Katılımcısının Yaşı

Yaş Aralığı Frekans % Frekans

20-30 11 47,8

31-40 6 26,1

41-50 6 26,1

Anket katılımcılarının yaş profilleri incelendiğinde en büyük dilimi %47,8 ile 20-30 yaş aralığı ile genç kitlenin kapsadığı görülmektedir. Genel olarak bakıldığında ise %52,2’lik bir kitle 31 yaş ve üzeri olarak otel işletmelerinde görev almaktadır.

Tablo 3.3. Anket Katılımcısının Eğitim Düzeyi

Eğitim Düzeyi Frekans % Frekans

Orta 12 52,2

Turizm Otelcilik Önlisans 3 13,0

Lisans 3 13,0

Turizm Otelcilik Lisans 3 13,0

Lisans Üstü 1 4,3

Cevap Vermeyen 1 4,3

Toplam 23 100,0

Otel çalışanlarının eğitim düzeyleri incelendiğinde çalışanların %52,2’si orta öğrenim mezunudur. Turizm ve Otelcilik alanında önlisans ve lisans eğitimi alarak otel işletmelerinde çalışanların oranı ise %26’dır. Bu durum Edirne merkezli otel işletmelerinin daha çok vasıfsız işgücü istihdam ettiğini göstermektedir.

Tablo 3.4. Anket Katılımcılarının Sektördeki İş Tecrübesi (Yıl Olarak)

İş Tecrübesi (Yıl) Frekans % Frekans Geçerli %

Kümülatif % 1-5 13 56,5 59,1 59,1 6-10 4 17,4 18,2 77,3 11-15 2 8,7 9,1 86,4 16-20 1 4,3 4,5 90,9 21 ve+ 2 8,7 9,1 100,0 Toplam 22 95,7 100,0 Cevap Vermeyen 1 4,3 Ana Toplam 23 100,0

Ankete cevap veren katılımcılar çalışma süreleri açısından değerlendirildiğinde, büyük çoğunluğun (%59,1) 1-5 yıl arasında , %18,2’sinin 6-10 yıllık, sadece %13,6’sının 16 yıl ve üzeri bir iş tecrübesine sahip oldukları gözükmektedir. Bu durum sektörde çalışan sirkülasyonun fazla olduğunun bir göstergesi olarak da yorumlanabilmektedir.

Tablo 3.5. Anket Katılımcısının Oteldeki Görevi

Otel İşletmesindeki Görevi Frekans % Frekans

Yönetim Kurulu Başkanı 2 8,7

Müdür 1 4,3

Müdür Yardımcısı 3 13,0

Resepsiyonist 12 52,2

Diğer 5 21,7

Toplam 23 100,0

Ankete cevap verenlerin büyük bir bölümü yöneticiler değil, resepsiyonistler olmuştur, yönetim kademesinin ankete gösterdiği ilgi toplamda %26 ile sınırlı kalmıştır. Bu durum yapılan araştırmanın beklenen sonuçlar vermesini engelleyecek olan önemli unsurlardan biridir.

Tablo 3.6. Otel İşletmesinin Faaliyet Süresi (Yıl Olarak) Otel İşletmesinin Faaliyet

Süresi Frekans % Frekans Geçerli %

Kümülatif % 1-5 8 34,8 38,1 38,1 6-10 6 26,1 28,6 66,7 11-15 1 4,3 4,8 71,4 16-20 1 4,3 4,8 76,2 21-25 5 21,7 23,8 100,0 Toplam 21 91,3 100,0 Cevap Vermeyen 2 8,7 Ana Toplam 23 100,0

Otel işletmelerinin faaliyet süreleri incelendiğinde yaklaşık ankete katılan otellerin yaklaşık 1/3’ü (%33,3) 10 yıl ve üzeridir, %28,6’sı 6-10 yıllık bir geçmişe sahipken %38,1’i 1-5 yıl arası bir faaliyet süresine sahiptir. Toplamda %66,7’lik bir oran 1-10 yıllık bir faaliyet suresine sahiptir. 1994 ekonomik krizini takip eden 1999 ve 2001 ekonomik krizleri başta olmak üzere ülkede yaşanan olumsuz gelişmeler sektördeki yatırım eğilimini düşürmemesi anlamlıdır. Bu çerçevede tüm olumsuz gelişmelere rağmen yeni otellerin açılıyor olması Edirne’nin sahip olduğu tarihi ve coğrafi konumundan kaynaklandığı söylenebilir.

Tablo 3.7. Otel İşletmesinde Çalışan Sayısı Otel İşletmesindeki

Çalışan sayısı Frekans % Frekans Geçerli %

Kümülatif % 1-10 2 8,7 11,8 11,8 11-20 9 39,1 52,9 64,7 21-30 6 26,1 35,3 100,0 Toplam 17 73,9 100,0 Cevap Vermeyen 6 26,1 Ana Toplam 23 100,0

Bakanlar Kurulu'nun 2005/9617 sayılı kararı ile kabul edilen "Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik" 18 Kasım 2005 gün ve 25997 sayılı Resmi Gazete yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu sınıflandırmaya göre ankete katılan otellerin %11,8 mikro işletme, %89,2’si ise küçük işletme olarak isimlendirilmektedir.

Tablo 3.8. Anket Katılımcılarının Profesyonel Hayatlarında Bir Kriz ile Karşılaşıp Karşılaşmaması

Frekans % Frekans Geçerli %

Kümülatif % Evet 5 21,7 22,7 22,7 Hayır 17 73,9 77,3 100,0 Toplam 22 95,7 100,0 Cevap Vermeyen 1 4,3 Toplam 23 100,0

Edirne’de krizlerin otel işletmeleri üzerine etkileri konusunda yapılan anket çalışmasına yön verecek temel soru “Anket Katılımcılarının Profesyonel Hayatlarında Bir Kriz ile Karşılaşıp Karşılaşmadığı” sorusuna katılımcıların %77,3’ü hayır cevabını vermiştir. Katılımcıların sadece %22,7’si daha önce bir krizle karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Türkiye gibi sıklıkla siyasi-politik kriz, ekonomik kriz gibi krizleri yaşadığı düşünülürse katılımcıların büyük çoğunluğunun verdiği cevap manidardır. Bu noktada otel işletmelerine yönelik “otel işletmeleri ve kriz faktörleri” başlığı altında bilinçlendirme çalışması yapılması sektörde faaliyet gösteren işletmeler için faydalı eğitim faaliyeti olabileceği düşünülmektedir. Yapılan anket çalışmasının temel açılım ayağını oluşturan bu soruya büyük çoğunlukla verilen hayır cevabı çalışmanın sistematik analizini güçleştirmiştir.

Tablo 3.9 . Anket Katılımcılarının Maruz Kaldıkları Krize İlişkin Görüşleri

Frekans % Frekans Geçerli %

Kümülatif % Etkilendim 1 4,3 25,0 25,0 Ders Çıkartım 3 13,0 75,0 100,0 Toplam 4 17,4 100,0 Cevap Vermeyen 19 82,6 Toplam 23 100,0

Krizden etkilendiğini belirten azınlık anket katılımcılarının %75’lik kısmı yaşanan krizleri bir fırsat bilerek tecrübe edindiğini böylece ileriye yönelik olarak olası krizlerde daha tedbirli olacaklarını ifade ederek krizlerden “ders çıkarttıklarını” deklare etmişlerdir. Hiç şüphe yoktur ki krize maruz kaldığını belirten katılımcı sayısının çok düşük bir seviyede kalması bu soruya verilen cevabı genellememiz konusunda şaşırtıcı olabilecektir.

Krizle ilgili sorulara tam olarak cevap veren sınırlı katılımcıların konuya ilişkin görüşleri şu şekilde özetlenebilir:

· Herhangi bir krizle daha önce karşılaştıklarını ifade eden 5 otel işletmesi karşı karşıya kaldıkları krizin onlar için bir işletme yönetimi olarak bir ders niteliği taşıdığını belirtmişlerdir.

· Çalışmamızda yer verilen krizler arasında en etkili kriz faktörü olarak tüm otel işletmeleri ekonomik krizleri ilk sırada göstermişlerdir. Diğer kriz faktörleri arasında ankete katılan otel işletmeleri arasında tam bir konsensus sağlanamamasına rağmen ikinci sırada teknoloji kaynaklı krizler kapsamında fertlerin gelirlerini daha çok teknoloji ürünlerine harcaması yeralmış, bunu biyolojik krizler ve ticari krizler izlemiştir.

· Bunla beraber kriz ortamına rağmen yatırımlarını sürdürme ve krize karşı direnme eğiliminde oldukları, bu amaçla işletme maliyetlerini azaltıcı

tedbirleri devreye soktukları, personel sayısını azalttıkları ve fiyat indirimine gittikleri bu noktada da kriz ortamında “ayakta kalalım” düşüncesini benimsedikleri gözlenmiştir.

· Mevcut yaşanan krizlere rağmen hiçbir otel işletmesi kriz sonrasında bir yönetim ekibi kurmamakla beraber bir kriz yönetim planı oluşturmayı ise ihmal etmemişlerdir. Kriz yönetim ekibinin kurulmaması büyük ölçüde işletmelerin ölçeklerinden kaynaklanmaktadır.

· Krizlerin otel işletmeleri üzerine olumsuz etkilerinin giderilmesinde en etkili olan faktörler olarak genel eğilim öncelikle Bakanlık, sonrasında yerel yöneticiler ve akabinde otel işletmelerinin kendisi olduğu belirtilmiştir.

SONUÇ

Genel olarak kabul gördüğü üzere turizm sektörü özellikle gelişmekte olan ülkeler için büyük öneme sahip bir sektördür. Gelişmekte olan ülkelerin temel problemleri arasında sayılan işsizlik, ödemeler dengesi açıkları ve bunlara bağlı gelir düzeyinin yükseltilememesi gibi sorunlara karşın turizm sektörü etkili bir silah olarak kullanılabilmektedir.

Sektörün niteliksiz işgücünü istihdam edebilmekteki başarısı, kadın çalışanları masetmekteki gücü, düşük miktarda ithal girdi ile yüksek oranlı döviz girişi sağlayabilmede etkin rol oynaması gelişmekte olan ülkeleri olduğu gibi ülkemiz yöneticilerini de etkilemiş, 193 yılında uygulamaya giren 2634 sayılı turizmi teşvik yasası ile turizme yatırım yapacak olan yatırımcılar teşvik edilmiş, ülkenin turistik arz kapasitesini hem kalite hem de kantite olarak arttırması hedeflenerek turizm gelirlerini arttırmak amacı güdülmüştür. Bu çalışmalar neticesinde 1980 yılında 326 milyon dolar olan turizm gelirleri günümüzde 20 milyar doları zorlamaktadır.

Tüm bu avantajlara rağmen turizm gelirleri yıllar itibarı ile incelendiğinde kimi zaman büyük kimi zaman daha küçük dalgalanmaların olduğu görülmektedir. Başta otel işletmeleri olmak üzere sektörde iş yapan bütün işletmeleri etkileyen bu dalgalanmaların temelinde çok çeşitli kriz faktörleri yer almaktadır. Bu kriz faktörlerini politik krizler, ekonomik krizler, terör kaynaklı krizler, sosyo-kültürel çatışmaların doğurduğu krizler, çevre kaynaklı krizler, sağlığı tehdit eden krizler, teknolojik faktörlerden kaynaklanan krizler, ticari krizler başlıkları altında toplayabiliriz.

Turizmin sosyal bir aktivite olması, turistin kendini her açıdan rahat edebileceği destinasyonları seçmesi, sağlığı ve hayatı için risk taşıyabilecek faktörlere sahip destinasyonlara gitmekten imtina etmesi tüm sektördeki işletmelerde olduğu gibi otel işletmelerinde de bir kriz yönetimi çalışmasını beraberinde getirmesi gerekmektedir. Özellikle Türkiye gibi yukarıda sayılan kriz faktörlerinin çoğuna sahip bir ülkede kriz

yönetimi planı oluşturmak sektörün ve beraberinde otel işletmelerinin de ayakta kalabilmesi için bir zorunluluk haline gelmelidir.

Bir işletmeyi kriz ortamına sokacak olan gelişmeleri iç ve dış faktörler başlıkları altında detaylandırabiliriz. Dış faktörler doğal felaketler, makro düzeyde ekonomik belirsizlik ve dalgalanmalar, hukuki ve politik düzenlemeler, sosyo-kültürel faktörler, güçlü rekabet koşulları, teknolojik gelişmeler ve yenilikler gibi büyük ölçüde işletmenin kontrolü dışındaki etkenlerdir.

Krize neden olan iç f a k törler ise, işletmenin kontrol sahasında kalan mikro faktörlerdir ve daha çok örgütten, yönetimden, yöneticiden, personelden, bütçeden, teknik donanımdan ileri gelen etmenlerdir. Örgütte problemler ve krizler ancak yetenekli yöneticiler ve elemanlar sayesinde çözülebilir. Aksi takdirde zayıf yöneticiler ve zayıf elemanlar örgütte bizzat kriz kaynağı olabilirler.

Turizm işletmelerinin içeriği, şekli ne ve nasıl olursa olsun kriz planları olmalıdır. Bunun anlamı işletmelerin "krizleri yönetmeye" kararlı olduğunun göstergesidir. Her bir turizm işletmesi üretim, pazarlama ve yönetim biçimleriyle özeldir ve bir diğerine başkasına benzemez. Bu nedenle, kriz planları için belli bir şablonla ve tek tip olarak hareket etmek çok da doğru değildir fakat işletmeler kendilerine özgü kriz yönetim planları da hazırlamalıdırlar. Turizm işletmelerinin hazırlayacakları kriz yönetim planlarının amaçları temelde aşağıda belirtilen noktaları kapsamalıdır:

· Aniden ortaya çıkabilecek bir krizin daha da ciddileşmesini önlemek, · İşletmede krize neden olabilecek gelişmeleri belirlemek,

· Krizin yaratacağı belirsizlikle daha iyi mücadele edebilme şansına kavuşmak,

· Bir kriz anında işletme kaynaklarının daha etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak.

Alınan bu önlemler paketi tek başına yeterli bir uygulama değildir, krizin boyutuna göre kamu otoritesi sektöre destek vermeli ve böylece krize karşı olan direnç, işletmelerin aldığı kararlar ve politikaların yanı sıra, kamu otoritesinin bu konudaki kararlılığı ile güçlendirilmelidir. Sektörün maruz kalınan her bir krizden en az hasarla çıkması sektördeki kırılganlığı azaltarak krizlere olan direnci ve krizlere yönelik önyargıları da zaman içinde değiştirerek etkilerini minimize edecektir.

KAYNAKÇA