• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: FİTNE KAVRAMININ İÇERİĞİ

1.2. Kur’ân-ı Kerîm’de Kullanılışı

1.2.3. İşkence, Zulüm, Azap Anlamında

Bir kimseye inancından ve dininden dönmesi için azap ve işkence etmek;131 zulmetmek132 fitne kelimesinin temel anlamları arasındadır. Kur’ân-ı Kerîm, fitne kelimesini din ve inanç konusunda müminlere yapılan baskı ve işkenceleri ifade etmek amaçlı kullanmıştır. Çünkü fitnenin en önemli özelliği din ve inanç hürriyetini engellemesidir. Kur’ân-ı Kerîm’de dini inançlarını gereği gibi yaşamak isteyenlere uygulanan baskılar, şiddet ve işkenceler anlatılmış; işkence yapanlara yaptıklarının karşılığını mutlaka görecekleri bildirilirken; müminlere de bu durum (fitne) ortadan kalkıncaya kadar mücadele etmeleri emredilmiştir.133

Din ve inanç hürriyeti herhangi bir dine inanan kişi veya zümrelerin o dinin emirlerini hiçbir engellemeyle karşılaşmadan yerine getirebilme halidir. İnsan hürriyetleri içinde en önemlisi din hürriyetidir. Bu önem onun dayandığı kaynaktan gelmektedir.134 Kur’ân-ı Kerîm dinde zorlama olmadığını135 beyan ederek insanlara gerekli özgürlüğü tanımış fakat kendi görüşlerini zorla dayatmaya çalışanları da şiddetli cezalarla uyarmıştır. Ayrıca bu âyette insanları zorla dine sokmanın, dini kabul etmeye icbar etmenin doğru ve ahlâki bir davranış olmadığı da açıkça ifade edilmiştir. Kur’ân, iman olgusunun insanın serbest iradesine dayanmasını ister. Bu sebeple Kur’ân; başkasının

129

el-Kalem 68/7.

130

İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, IV, s.430.

131

İbn Manzûr, Lisânü’l-arab, XIII, s.319.

132

İbn Manzûr, Lisânü’l-arab, XIII, s.317.

133

el-Bakara 2/193; el-Enfâl 8/39.

134

Necati Öner, İnsan Hürriyeti, (Ankara: Selçuk Yayınları, 3.Baskı, 1982), s.92.

135

inancına saygı gösterme zorunluluğunu getirdiği gibi, kişiye inancını müdafaa yükümlülüğünü de getirmiştir.136

Hicretten sonra Hz. Peygamber ve beraberindeki müslümanlara, Mekkeli müşriklerden gördükleri baskı ve şiddete mukabil, onları Allah yolundan alıkoyan, onlara saldıran ve onları vatanlarından ayrılmaya mecbur bırakan müşriklerle savaşma izni verildi.137 Savaş izni verilen âyetten sonra gelen âyette,138 fitnenin adam öldürmekten daha fena olduğu bildirilmiştir. Fitne kelimesi âyette müminlerin maruz kaldığı zulüm ve baskıyı ifade etmek için kullanılmıştır. Söz konusu âyetin, Hz. Peygamber’in ashabıyla beraber Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra yaptıkları kaza umresi esnasında nazil olduğu ve müminlerin Mekke’de karşılaşabilecekleri muhtemel savaş tehlikesine karşılık, eğer kendileriyle savaşılırsa, onların da savaşmalarını emrettiği bildirilmiştir.139 Âyete göre müşriklerin fitne eylemini gerçekleştirmeleri, müminlerin müşriklere karşı savaşmalarının meşru sebebidir. Fitneden kastedilen mananın, müşriklerin müminlere uyguladıkları baskı;140 şiddet yoluyla bir fikri bastırma ve ortadan kaldırma davranışı141 olduğu söylenmiştir. Fitne, insanların Allah’a özgürce kulluk yapmalarının önündeki tüm engellemeleri kapsayan bir kavramdır.142 Nitekim inananlar bu uğurda çok eziyet görmüşler, inançları sebebiyle zulme uğramışlardır. M. Hamdi Yazır bu âyeti tefsir ederken; fitne kavramını temel anlamı olan “altını ateşe atmak” ile bağlantı kurarak, müminlerin de bela ve sıkıntılar içine atıldıklarını bu durumun ölümü temenni ettiren bir hal olduğunu, vatanlarından çıkarılmalarının onlara ölümden daha ağır geldiğini söylemiştir. Müfessire göre, fitne ölümden daha ağırdır çünkü öldürme insanı sadece dünyadan çıkartır, fitne ise hem dinden hem dünyadan eder. Fitneye maruz kalmaktansa, fitne çıkartanları ortadan kaldırmak veya çıkardıkları fitneyi kendi başlarına yıkmak daha iyidir.143 Fitnenin ölümden daha şiddetli bir kötülük olduğu beyan edildikten sonra devam eden âyetlerde fitne tamamen ortadan kalkıncaya kadar

136

Abdülbaki Güneş, “Kur’ân Işığında Düşünce İnanç ve İfade Hürriyeti”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, 10/1 (2005): 17.

137

el-Bakara 2/190; el-Hac 22/39 âyetleri savaşa izin veren ilk âyetlerdir. Sebebi nüzûl için bkz: Vâhidî,

Esbâbü’n-nüzûl,s. 228; Kurtûbî, el-Câmi’li ahkâmi’l-Kur’ân, II, s.347.

138

el-Bakara 2/191.

139

Kurtûbî, el-Câmi’li ahkâmi’l-Kur’ân, II, s.347.

140

Esed, Kur’ân Mesajı, I, s.55.

141

Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, I, s.133.

142

Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsîri, I, s.335.

143

onlarla savaşılması istenmiştir.144 Âyette zulüm ve baskının (fitnenin) tamamen yok edilmesi ve dinin Allah’a has kılınmasının sağlanması emredilmiştir. Yani inananlar huzur ve güven içinde Allah’a kulluk edebilecekleri bir ortama kavuşuncaya kadar savaşla yükümlü tutulmuştur.145 Bu yüzden onlar, fitneci baskıya güçlü bir irade ve etkili bir örgütlenmeyle karşı koymalıdır.146 Müslümanların görevi din özgürlüğünü temin etmek, hak ile batılın (ruşd ve ğay)147 birbirine karışacağı fitne ortamının oluşmasını engellemek ve dinî yaşantı üzerinde herhangi bir baskı ve zorlamanın oluşmasına izin vermemektir.148 İnanan kişi için önemli olan insanın hür iradesiyle Allah'a iman edebilme ve inandığı gibi yaşama ortamına sahip olmasıdır. İslam insanları hür iradeleriyle baş başa bırakmak ve Allah ile kul arasına giren engelleri ortadan kaldırmak için şer odaklarıyla mücadele etmeye izin vermektedir.149

İslami öğretide inkâr tek başına savaş sebebi sayılmamış, aksine savaşın meşruiyeti için İslam'a ve müslümanlara karşı hasmâne ilişkiler ve fiili tecavüz ölçü alınmıştır. Nitekim savaşa izin veren ilk âyet bu gerekçe üzerine nazil olmuştur.150 Kur’ân müşriklerle savaş emriyle, insanları zorla İslam'a sokmayı değil, müşriklerin baskıcı anlayış ve uygulamalarını, zorlamalarını (fitne) bertaraf etmeyi amaçlamıştır. Böylece onlara, İslam'ı kendi arzu ve iradeleriyle tercih edebilecekleri bir zemin hazırlamak istemiştir.151

Burûc Sûresi’nde, kâfirlerin, sadece Allah’a iman ettikleri için müminleri ateş dolu hendeklere atarak yaktıkları anlatılmaktadır.152 Olayın nerede, ne zaman yaşandığı ile ilgili bir bilgi verilmemekle beraber kâfirlerin işkencesinin dehşeti gözler önüne serilir, bu zulmü işleyip tevbe etmeyenlerin cehennemde yanacakları bildirilir.153 Âyette kâfirlerin inananlara yaptıkları işkence "fetenû” kelimesi kullanılarak anlatılır. Müfessirler bu kelimeyi ileri derecede zulüm, işkence,154 ateşle yakmak155 olarak tefsir

144 el-Bakara 2/193.

145

Esed, Kur’ân Mesajı, I, s.55.

146 Fahrettin Yıldız, “Fitne Kavramı ve İslam Dünyası Geçekleri”, Altınoluk, 103 (1994): 21.

147

el-Bakara 2/256.

148

Yazır, Hak Dînî, II, 868; Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsîri, I, s.455.

149

Güneş, “Kur’ân Işığında Düşünce İnanç ve İfade Hürriyeti”, s.24.

150

el-Hac 22/39.

151

Yener Öztürk, “Kur’ân ve İnanç Hürriyeti”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 7/1 (2005): 100-103.

152

el-Burûc 85/4-8.

153

el-Burûc 85/10.

154

Nesefi, Tefsîru’n-Nesefî, IV, s.346.

155

Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, II, s.113; Zemahşerî, el-Keşşâf, IV, s.733; Kurtûbî, el-Câmi’li

eder. Birbirine yakın olan bu anlamlardan ateşle yakmak anlamı, aynı zamanda fitne kelimesinin temel anlamıdır,156 şüphesiz zulmün en ağır şekillerinden biridir. Surede hususi bir olaydan bahsedilmekle beraber “fetenû” kelimesine “işkence, zulüm” anlamı verildiğinde, müminlere işkence yapan; onlara zulmeden tüm zalimlerin cehennemde cezalandırılacaklarının bildirildiği, söylenebilir. 157 Kur’ân-ı Kerîm’de Firavun’un zulmünü de bu çerçevede anlatılır.158 Bu âyette Allah Teâlâ, Firavun’un zulmünden korkulduğu için, Hz. Musa’ya küçük bir gruptan başka kimsenin iman etmediğini anlatır. Firavun’un haddini aşmış, son derece kibirli, zalim bir hükümdar olduğu159 düşünülünce ilgili âyette geçen fitne kavramına “zulüm, işkence, baskı” anlamlarını vermek uygun görülür.160 Tefsirlerde bu kavramla ilgili yapılan yorumlar da bu anlamlara paraleldir. Müfessirler “zulmetme”,161 “belaya uğratma”,162 “azap etme”,163 “cezalandırarak dininden döndürme”164 “iman etmelerini engelleme”165 gibi Firavun’un halkı üzerindeki şiddetli baskısını ifade eden anlamlar vermişlerdir.

Fitne kelimesinin anlamlarından birisi de azaptır.166 Kur’ân-ı Kerîm’de günah işleyip, bu hal üzere ölenlere azap edileceği birçok âyetle bildirilmiştir.167 Bu âyetlerden ikisinde müşriklere yapılan azap anlatılırken fitne kavramı kullanılmıştır.168 İlk âyette, müşriklere, ahirette ateşle azap edileceğini bildirilirken kullanılan “yüftenûne” kelimesi, fitne kavramının temel anlamı olan ateşte yakmakla ilgilidir.169 Bu âyetin devamında gelen âyette, müşriklere “tadın azabınızı” denilirken, “fitnetüküm” kelimesi kullanılmıştır. Müşriklere bu şekilde hitap edilmesinin sebebi, onlara dünyada yaptıklarını hatırlatmak ve kendilerine vaad edileni gerçekleştirmek olmalıdır. Onlara, dünya hayatında yaptıkları türlü fitnelerin (bozgunculuk, kargaşa, işkence vb.)

156

İbn Manzur, Lisânü’l-arab, XIII, s.320.

157 Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XI, s.112-113.

158

Yûnus 10/83.

159 el-Bakara 2/49; Tâ Hâ 20/43; el-Kasas 28/4, 38; en-Nâzi’ât 79/24.

160

Keskin, Kur’ân’da Fitne Kavramı, s.90.

161

Esed, Kur’ân Mesajı, I, s.411.

162

İsfahânî, Müfredât, s.372.

163

Zemahşerî, el-Keşşâf, II, s.346.

164

Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VI, s.289.

165

İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, II, s.443.

166

İbnü’l- Cevzî, Nüzhetü’l-â’yün, s.221; İsfahânî, Müfredât, s.623.

167

el-Bakara 2/7,10,85,86,90,96,114,126,162,166,174,175,178.

168

ez-Zâriyât 51/13-14.

169

sonucuyla âhirette yüzleştiklerinde, kendilerine bu davranışlarını ima etmek ve onları tahkîr etmek için, “tadın azabınızı” değil “tadın fitnenizi” diye seslenilmiştir.170