• Sonuç bulunamadı

İşbirlikli öğrenme, ortak öğrenme amaçlarını en üst düzeyde gerçekleştirmek üzere öğrencilerin küçük takımlar halinde işbirliği içerisinde birlikte çalışması esasına dayalı etkileşimi öngören bir öğrenme yöntemidir (Johnson&Johnson, 1989:119; Slavin,1990:2; Açıkgöz,1992:12; Gömleksiz,1997:1). Bu yöntem, diğer bireylerin yardımından çekinen öğrenciler, az öğrenen bir sınıf ortamı ve üst düzey sınıflarda kazanan-kaybeden rekabetini gidermeyi amaçlar (Slavin, 1990:2).

Teorik ve uygulamalı araştırmaların bir sonucu olan işbirliğine dayalı öğrenme yöntemi sosyal ilişkiler, grup dinamiği, öğrenme ve öğrenme alanlarında yapılan uzun ve bilimsel çalışmanın sonucu ortaya çıkmış ve uygulanabilirliği üzerinde yapılan araştırmalar konu ve öğrenci üzerinde uygulanabilirliğinin etkili ve verimli sonuçlar verebileceğini göstermiştir (Oral, 2000:15).

İşbirliğine dayalı öğretmenin; akademik başarı, bellekte tutma, hatırlama, özgüven, empatik yaklaşım, farklı etnik köken ve cinsiyetler arası ilişkiler, başkalarına hoşgörülü olma ve kendine güven gibi amaçların gerçekleşmesine katkıda bulunduğu belirtilmektedir.

İngilizce “cooperative” sözcüğü Türkçe’ye kooperatif olarak yerleşmiş bir kelimedir. Ancak bu kelime eğitim dışındaki alanlarda benimsenmiş olduğu için eğitim

literatüründe yer almamıştır. Cooperative sözcüğünün karşılığı olarak Türkçe “kubaşık” sözcüğü Ertürk (1978) tarafından önerilmiştir. Ancak bu sözcükte eğitim alanındaki tam karşılığını verememiştir. Demirel (2000) ve Saban (2000) cooperative learning karşılığı olarak “işbirliğine dayalı öğrenme” kavramını kullanmışlardır. Açıkgöz (1992) ise “işbirlikli öğrenme” terimini kullanmıştır. Bu araştırmada ise; yöntemin etkisi test edildiği için İşbirlikli Öğrenme Yöntemi kavramı kullanılmıştır.

Johnson & Johnson’a göre; ortak öğrenme amaçlarını maksimum düzeyde gerçekleştirmek üzere öğrencilerin küçük gruplar halinde (2-4 kişilik) işbirliği içerisinde birlikte çalışma esasına dayalı interaktif bir öğrenme-öğretme metodudur (Johnson& Johnson, 1990). Grupların uygun yapısal özelliklere sahip olmadığı ve öğrenme için gerekli motivasyonun yeterince sağlanmadığı durumlarda işbirliğine dayalı öğrenme metodundan istenilen verimin elde edilemeyeceğini araştırmalar göstermektedir. Johnson & Johnson (1989)lar, dört çeşit öğrenme grubu tespit etmişlerdir.

1. Sahte (yapay) Öğrenme Grubu (Pseudo Learning Group): En belirgin

özelliği, grubun, grup üyelerinin ilgi ve istekleri göz önünde bulundurulmaksızın birlikte çalışmak üzere oluşturulması ve en başarılıdan en başarısıza doğru sıralanmak suretiyle bireysel olarak değerlendirileceklerine inanmalarıdır. Böyle bir grupta grup üyeleri birbirine güvenmezler. Birbirini yanlış yönlendirir ve bilgiyi paylaşmaktan kaçınırlar. Sonuçta elde edilen verim grup üyelerinin bireysel potansiyellerinin çok altındadır.

2. Geleneksel Öğrenme Grubu (Traditaniol Learning Group): Özelliği, grubun,

grup üyelerinin kendi istekleri doğrultusunda birlikte çalışmak üzere oluşturulması ve başarının grup üyeleri olarak değil, bireysel olarak değerlendirilmesi ve ödüllendirilmesidir. Böyle bir grupta grup üyeleri birbirinden bilgi almayı arzu ederler ancak kendi bilgilerini paylaşmayı istemezler. Bazı üyeler kendilerine düşen görevleri yerine getirmeksizin, kurnazca grubun başarısından yararlanmaya çalışırlar. Sonuçta elde edilen verim, grup üyelerinin bazılarının bireysel çalışmayla elde edilebileceğinden fazla olmakla birlikte, zeki ve çalışkan üyelerin bireysel çalışması halinde elde edebilecekleri verimden daha düşüktür.

3. İşbirliğine Dayalı Öğrenme Grubu (Cooperative Learning Group): Ortak

öğrenme amaçlarını gerçekleştirmek ve elde edilen verimden tüm üyelerin yarar sağlanması esasına dayanan öğrenme grubudur. Böyle bir grupta, grup üyeleri öğrenilecek materyali anlama ve daha fazla çalışma hususunda birbirini teşvik eder, konuları aralarında tartışarak bilgi paylaşımını sağlarlar. Bütün üyelerin öğrenmesi ve diğerlerinin öğrenmesine katkı sağlanması esas olduğu için bireysel performans düzenli bir biçimde kontrol edilir. Hiçbir üyenin çaba sarf etmeksizin grup başarısından yararlanmasına izin verilmez. Sonuçta elde edilen verim, grup üyelerinin bireysel performansının toplamından büyüktür. Bütün üyeler, bireysel çalışmaları halinde elde edebilecekleri verimin daha fazlasını böyle bir grup çalışmasıyla elde edebilirler.

4. Yüksek-Performanslı İşbirliğine Dayalı Öğrenme Grubu (High - Performance Cooperative Learning Group): İşbirliğine dayalı öğrenme metodundan en verimli

sonucun alınabileceği grup çeşididir. Bütün grup üyelerine işbirliğine dayalı öğretmenin tüm yararlarını sağlayan grup yapısıdır. Böyle bir grubu diğerlerinden üstün yapan en belirgin özelliği, grup üyelerinin birlikte çalışma ve üretme isteğinin ve birbirine olan bağımlılıklarının üst düzeyde olmasıdır. İşbirliğine dayalı öğrenme gruplarının çok azı bu özelliklere sahiptir.

İşbirliğine dayalı öğrenme metodu öğrencilerin küçük gruplar halinde birlikte çalışmasını gerektiren bir grup aktivitesi olmakla birlikte, çalışma grupları, proje grupları, laboratuar grupları ve okuma grupları gibi diğer grup tekniklerinden farklıdır. Sadece öğrencilerin grup halinde çalıştıkları, öğrenmede birbirlerine yardımcı oldukları, öğrenme materyallerini paylaştıkları bir grup etkinliği olmanın ötesinde, işbirliğine dayalı öğrenme metodunun başarısı aşağıdaki öğelere sahip oluş derecesine bağlıdır (Johnson &Johnson, 1989).

2.5.1. İşbirlikli Öğrenme Stratejisinin Tarihçesi

Her ne kadar işbirliğine dayalı öğrenim yöntemi modern öğrenim yöntemleri arasında gösterilse de, öğrencilerle işbirliği yapmak fikri yeni değildir. 18. y.y. sonlarında Lancaster ve Bell, İngiltere’de işbirliğine dayalı öğrenme metodunu ilk defa küçük gruplara yoğun olarak uygulamışlardır. A.B.D.’de 1806’da New York’ta “Lancostrion Okulu”nda işbirliğine dayalı öğrenme metodunun kullanıldığını

görüyoruz (Büyükkaragöz ve Çivi; 1997). 19. y.y.’ın sonuna kadar Colonel Parker Devlet okullarında hürriyet ve demokrasinin yer almasını sağlamak için işbirliğine dayalı öğrenme yöntemi yerleştirilmeye çalışılmıştır. Parker’ı takiben Dewey proje yönteminde işbirliğine dayalı öğrenme yöntemini kullanmıştır. 1940’larda devlet okullarında bireyler arası rekabete önem verilmeye başlanmıştır. 1949’larda Deutsch işbirliği içinde çalışma ve rekabet durumlarının gereken yerlerde kullanılmasını ön görmüştür. 1970’li yıllardan itibaren işbirliğine dayalı öğrenim metodu gittikçe önem kazanmaya başlamıştır. 1980’li yıllardan sonra, giderek artan düzeyde, işbirliğine dayalı öğrenme yöntemi üzerine, dünyanın birçok yerinde araştırmaların yapıldığı görülmektedir. Ülkemizde ise özellikle 1990’lardan sonra işbirliğine dayalı öğrenme yöntemi üzerinde yapılan çalışmaların sayısında önemli artışlar görülmektedir (Gömleksiz, 1997).

2.5.2. İşbirlikli Öğrenmenin Dayandığı Kuramsal Temeller

Yukarıda da belirtildiği gibi işbirliğine dayalı öğrenmenin kuramsal temeline inildiğinde Dewey’in demokratik felsefesinin izlerini bulmak mümkündür. Ona göre sınıflar toplumun küçük bir evrenidir ve öğrencilerden demokratik bir çevrenin oluşturduğu yaşantılar sağlanamadığı takdirde demokrasiyi öğrenmeleri beklenemez.

Bu görüş daha sonraları öğrenci merkezli eğitimi benimseyen “Aktif Öğrenme Yaklaşımı” olarak kabul edilmiştir. Öğrencinin aktif katılımını savunan bir başka araştırmacı, Tylor (1949), öğrenilecek bilginin öğrenci tarafından bizzat üzerinde çalışılarak öğrenilmesinin gerekliliği üzerinde durmuştur. Aktif katılım yaklaşımının en önemli yanı, öğrencinin bu yaklaşımla yüksek düzeyde düşünme becerisi kazanabilmesidir. Bir başka deyişle öğrencinin ulaşması gereken yüksek düzeyli hedeflere çoğunlukla kendi kendine gerçekleştirdiği bir düşünme süreci sonunda ulaşmasına imkan sağlayan bir yaklaşımdır. Öğrencinin öğretim süreci boyunca aktif katılımını sağlamak amacıyla getirilen işbirliğine dayalı öğrenme sınıftaki yarışma ve bireysel öğretime karşı düzenlenen bir yöntem olarak düşünülebilir (Baykara, 1999).

İşbirliği güdüleyici bir ortam oluşturur. Bu durum grup üyelerinin kendi kişisel hedeflerine ulaşmaları ile ilgilidir. İşbirliği halinde çalışan bireyler güdülenmişlerdir ve tanımlanmış öğrenme hedefleri peşinde koşmak için kararlılardır. Güdülenme okuldaki

öğrenci davranışlarının yönünü, şiddetini, kararlılığını belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir. Öğrenmek için her öğrenci öğrenme-öğretme sürecine istekle katılmak, öğretmenin gerektirdiği ilkelere uymak, sorumluluk taşımak ve çalışmak zorundadır (Yıldız, 1998).

Bu bağlamda işbirliğine dayalı öğretmenin üç türlü teorik temelinden bahsetmek mümkündür: (1) Sosyal Bağlılık Teorisi, (2) Bilişsel Gelişim Teorisi, (3)Davranışçı Öğrenme Teorisi (Slavin, 1990).

1.Sosyal Bağlılık Teorisi

İşbirliğine dayalı öğrenme üzerine etki yapan en önemli teori, “sosyal bağlılık” üzerinde yoğunlaşır. 1900’lerin başında Geştalt Psikolojisi Okulunun kurucularından Kafka, grupların onları oluşturan üyelerin arasındaki bağlılığın çeşitlendiği, birer dinamik bütünler olduğunu ileri sürmüştür. Kafka’nın meslektaşı Lewin’e göre grubun dinamikliğini sağlayan en önemli faktör, grubu oluşturan üyeler arasındaki bağlılıktır.

Daha sonra Lewin’in öğrencilerinden olan Deutsch, günümüzde sosyal bağlılık teorisi olarak genişletilen bir “işbirlikli ve rekabetçi öğrenme teorisi”ni formüle etmiştir.

Sosyal Bağlılık görüşü, sosyal bağlılığı yapılandırma yolunun bireylerin nasıl etkileşimde bulunduğunu ve bu etkileşime bağlı olarak da sonucun nasıl olacağını belirlediğini varsayar. Buna göre pozitif ya da olumlu bağlılık (işbirlikli yaklaşım), grubu oluşturan bireylerin çabalarını cesaretlendiren, destekleyen ve geliştiren bir etkileşim ile sonuçlanır. Öte yandan negatif ya da olumsuz bağlılık (rekabetçi yaklaşım), tipik olarak sınıftaki bireylerin başarmak için giriştikleri çabalara engel olan ve onların cesaretlerini kıran karşıt veya zıt bir etkileşim ile sonuçlanır. Herhangi bir bağlılığın yokluğunda ise (bireyselci yaklaşım), bireyler birbirlerinden bağımsız olarak çalıştıklarından, herhangi bir etkileşimden söz etmek mümkün değildir.

2. Bilişsel Gelişim Teorisi

Bilişsel gelişim teorisi geniş ölçüde Piaget ve Vygotsky’nin çalışmalarına dayanır. Piaget’e göre, bireyler çevre üzerinde işbirliği yaptıklarında, bireylerde bilişsel dengesizliği yaratan ve bireylerin perspektif kazanma yeteneklerini ve bilişsel

gelişimlerini uyaran bir “sosyo-bilişsel çalışma ortamı” oluşur. Yani, işbirliğine dayalı çalışmalar sırasında bireyler, bilişsel çatışmaların oluştuğu ve çözümlendiği tartışmalara katılırlar (Saban, 2000). Vygotsky’ye göre, bilgi sosyaldir. Diğer bir ifade ile bilgi, öğrenmek, anlamak ve problem çözmek için girişilen işbirliğine dayalı çabalar ile yapılandırılır. Çünkü işbirliğine dayalı çabalarda grup üyeleri, bilgilerini ve fikirlerini birbirleri ile paylaşırlar.

3. Davranışçı Öğrenme Teorisi

Davranışçı öğrenme perspektifi, grup pekiştirmelerinin ve ödüllerinin öğrenmeye olan etkisi üzerinde odaklaşır. Basit olarak davranışçı öğrenme teorisine göre, dıştan gelen bir ödül ile ödüllendirilen davranışlar tekrarlanırlar.

Davranışçı ekolün temsilcilerinden Skinner, grup tesadüflerine odaklanırken, Bandura, taklit üzerinde yoğunlaşmıştır. Son zamanlarda Slavin (1980), bireyleri işbirliğine dayalı öğrenme gruplarında öğrenmeye motive etmek için dıştan gelen “grup ödülleri” ne ihtiyaç olduğunu dile getirmiştir.

Bu üç teorik perspektif arasında önemli temel farklılıklar söz konusudur. Sosyal Bağlılık teorisi, bireyler arasında ne olduğu ile ilgilenirken, bilişsel gelişim teorisi bir bireyin kendi içinde (zihninde) ne olduğu ile ilgilenir. Davranışçı-Sosyal Teori ise, işbirliğine dayalı çabaların, bireylerin grup ödüllerini elde etmek için dıştan gelen motivasyon ile güçlendirildiklerini varsayar.

2.5.3. İşbirlikli Öğrenmenin Temel Özellikleri

İşbirliği, başarıyı paylaşma hedefi için birlikte çalışmadır. İşbirliğine dayalı öğrenme yönteminde, öğrenciler küçük gruplar halinde çalışırlar. Bu küçük gruplarda öğrenciler hem kendilerinin hem de gruptaki diğer arkadaşlarının öğrenmesini en üst düzeye çıkarmak için birlikte çalışmaktadırlar. İşbirliğine dayalı öğrenme basit bir küme çalışması değildir (Kirk, 1997). İşbirliğine dayalı öğrenme grupları ile küçük grup etkinlikleri arasındaki fark aşağıdaki şemada verilmiştir.

İşbirlikli Öğrenme Küme Çalışması

-Heterojen yetenekli grup - Olumlu bağımlılık vardır - Ortak grup amaçları vardır - Dikkatli bir yapılanma vardır - Bireysel sorumluluk ön plandadır -Yüz yüze etkileşim ve sosyal beceriler önemlidir

- Grup süreci

- Liderlik paylaşımı vardır

- Homojen grup - Bağımlılık yoktur - Bireysel amaçlar vardır

- Rastlantıya bağlı olan eksik yapılanma vardır

- Sorumluluk rastgele ortaya çıkabilir - Sosyal becerilere açıkça yer verilmez - Geri bildirim ya da amaçlar dizisi yoktur - Lider atanır

İşbirlikli öğrenme, öğrencilerin kendilerinin ve takım arkadaşlarının öğrenmesini geliştirmek amacıyla aktif ve bilinçli olarak küçük gruplar halinde birlikte çalıştıkları bir öğretimsel stratejidir. İşbirlikli öğrenme, diğer grup çalışmalarından ve geleneksel eğitimden birkaç şekilde farklılık gösterir. Öncelikle, geleneksel sınıflarda öğrenciler bağımsız olarak veya birbirleri ile rekabet halinde çalışır.

İşbirlikli öğrenmede ise öğrenciler, birbirlerine bağımlı şekilde çalışmaları konusunda cesaretlendirilir. Olumlu birbirine bağımlılık birkaç şekilde sağlanabilir: Kaynakların paylaşımı, ortak bir amaç doğrultusunda çalışma, tanınma ve doğrulama için diğer öğrencilere gereksinim duyarak. İkinci olarak: Öğrencilerin amaçları olumlu bir şekilde birbirleri ile ilişkilendirilir. Bir öğrenci bir amaca ulaştığında, bu olay diğer öğrencilerin de amaca ulaşması ihtimalini arttıracaktır. Üçüncü olarak: İşbirlikli öğrenme, öğrenci etkileşim kalitesi ve derecesi bakımından diğer öğretim tiplerinden ayrılır. Son olarak da: Akademik ve sosyal amaçların öğrencilere bağlı olarak oluşturulması bakımından İşbirlikli öğrenmeyi kullanan öğretmenlerin sınıftaki rolü genellikle diğer öğretmenlerden farklıdır.

2.5.4. İşbirlikli Öğrenme Teknikleri

İşbirliğine dayalı öğrenme yöntemi ile ilgili günümüzde birbirinden farklı pek çok teknik geliştirilmiştir ve sınıflarda uygulanmaktadır. Bunlar çeşitli araştırmalar sonucunda ortaya çıkmış ve sınıf ortamında kullanılan, konuya, öğrenciye, ortama göre

değişebilen tekniklerdir. En yaygın olarak kullanılan işbirliğine dayalı öğrenme teknikleri (Akt.Senemoğlu 2000:503);

Öğrenci Takımları ve Başarı Bölümleri ( ÖTBB ), Takım-Oyun-Turnuva ( TOT ),

İşbirliğine Dayalı Birleştirilmiş Okuma ve Kompozisyon ( İBOK ), Takım Destekli Bireyselleştirme ( TDB ),

Birlikte Soralım, Birlikte Öğrenelim, Birleştirme II,

Birleştirme,

Karşılıklı Sorgulama ( KS )dır.

Ancak, işbirliğine dayalı öğrenme tekniklerinin sınıflandırılmasında farklı eğitimcilerin farklı sınıflandırmaları da mevcuttur. Örneğin; Büyükkaragöz ve Çivi (1997)’ye göre; Beraber Öğrenme, Öğrenci Çalışma Grupları, Spor Takımları- Oyunlar-Müsabakalar, Takım Destekli Bireysellik, Boz-Yap, Grupların İncelenmesi olarak sınıflandırırken; Erdem’e (1990) göre işbirliğine dayalı öğrenme teknikleri Turnuva Tekniği, Öğrenci Takımları-Başarı Grupları Tekniği, Ayrılıp-Birleşme Tekniği, Grup Araştırması Tekniği’dir.

Öğrenci Takımları ve Başarı Bölümleri ( ÖTBB )

Bu teknik Slavin tarafından geliştirilmiştir. Öğretmen her öğrenme takımına dört ya da beş öğrenci atar. Her takımda düşük ve yüksek başarılı öğrenciler, kızlar ve erkekler, varsa farklı etnik kökenli öğrenciler dengeli bir şekilde yer almaktadır (Akt.Senemoğlu, 2000:503).

Bu tekniğin hazırlık aşamasında malzeme hazırlama, öğrencileri takımlara atama ve başlangıçtaki temel puanların belirlenmesi işlemleri yer alır. ÖTBB’nin takım çalışması aşamasında kullanılacak çalışma yaprakları, çalışma yaprağı cevap kâğıtları ve ünite testleri önceden hazırlanır. Çalışma yapraklarında herhangi bir öğretim ünitesi ile ilgili her türlü alıştırma yer alabilir. Öğrenci takımlarını öğretmen oluşturmalıdır.

Eğer takım üyelerinin seçimi öğrenci isteğine bırakılırsa, öğrenciler kendilerine benzeyenleri seçeceği için homojen gruplar oluşacaktır. Öğrenci takımları oluşturma

süreci, öğrencileri en üst düzeyde başarılı olanlardan en alt düzeyde başarılı olanlara doğru sıralamakla başlar. Takımlarda, kaçar kişinin bulunması planlanıyorsa sınıftaki öğrenci sayısı bu sayıya bölünür. Artan öğrenci olursa başka takımlar eklenebilir.

Takımlarda yer alan öğrencilerin adları formlara yazılır. Bu aşamadan sonra öğrencilerin geçmişteki sınav puanlarının ortalaması alınarak başlangıç puanları saptanır ( Akt. Açıkgöz 1992: 27 ; Akt. Senemoğlu 2000: 504 ).

ÖTBB’nin uygulanma sürecinde yer alan etkinlikler Öğrenme, takım çalışması, test ve takım ödülü olarak düşünülebilir;

Öğrenme, ÖTBB, bir sunum ile başlar. Bu süreçte öğrencilere ne öğrenecekleri ve bunun neden önemli olduğu konusunda bilgi verilen başlangıç yapma; hedefler doğrultusunda kavramların görsel, işitsel araçlarla açıklanması, sorularla öğrencilerin kavrama düzeylerinin saptanması, yanlışların düzeltilmesi gibi yaşantılara yer vererek geliştirme; bütün öğrencilerin örnek problemler vb. üzerinde çalıştıkları yönlendirilmiş araştırma aşamaları yer alır.

Takım Çalışması: Öğrenciler, sunulan konu ile ilgili çalışma yaprağı ya da sorular üzerinde takım halinde çalışırlar. Öğrencilerin birlikte çalışmasını sağlamak için her takıma malzemelerden en fazla ikişer kopya verilir. Takım üyeleri aynı masada oturtulur. Çalışma yaprağı ya da ilgili malzemeler dağıtılır. Takım üyelerinin ikili ya da üçlü gruplar halinde çalışmaları sağlanır. Bu çalışmalar sırasında öğrencilere soruları önce takım arkadaşlarına sormaları, birbirlerinin yanlışlarını düzeltmeleri gerektiği ve takım arkadaşlarının yüz alacağından emin olmadan çalışmayı bırakmamaları gerektiği söylenerek çalışmalar kontrol edilir.

Sınav: Sınavlar bireysel olarak yapılır. Öğrencilerin birbirleri ile yardımlaşmalarına izin verilmez.

Takım Ödülü: Takımlara ödül verebilmek için bireysel ve takım geliştirme puanları hesaplanır. Takım puanları, her takımdaki öğrencilerin gelişme puanlarının ortalaması alınarak elde edilir. Ortalamalara bakılarak öğrenciler ödüllendirilir. Burada

dikkat edilmesi gereken nokta takımlar arasında yarışma olmadığı, her takımın mükemmel olabileceği düşüncesidir. (Akt. Açıkgöz 1992:27-34 ).

Takım-Oyun-Turnuva ( TOT )

Robert Slavin ve De Vries tarafından grup güdüsünü harekete geçirmek amacıyla 1983’te geliştirilmiş olan tekniktir. Bu teknikte öğrenci takımları ve başarı bölümleri tekniğinden geçen bireysel sınav verme işleminin yerini yarışmalar almaktadır. Bu nedenle TOT, öğretmen hazırlığı, takım çalışması, yarışma puanları ve takım ödüllerinin belirlenmesi gibi ön hazırlıkları gerektirir. Öğretmen, ders ile ilgili sunuşunu yaptıktan sonra öğrenciler heterojen gruplar oluştururlar. Materyal ile ilgili soruları cevaplamada birbirlerine yardım ederler. Takımda yer alan öğrenciler, konuyu birbirlerine öğrettikten sonra, diğer takımdaki öğrencilerden aynı düzeyde olan iki öğrenci ile turnuva masasında yarışırlar. Bu aşamada, grup üyeleri birbirlerini hazırlayarak yardımlaşırlar. Turnuva masası, aynı düzeyde olan (Öğretmenin seçimi burada çok önemlidir ) ve değişik takımlara ait üç öğrenciden oluşur ve turnuva haftada bir yapılır. Turnuva masasındaki üç öğrenci kendi takım çalışmaları sırasında çözdükleri problemlere benzeyen soruları cevaplamaya çalışarak yarışırlar. Masada kazanan öğrenci takımına altı puan kazandırır. Her hafta kazanan yarışmacılar bir sonraki hafta bir üst düzeyde yetenek grubundaki masalarda yarışırlar (Akt. Senemoğlu 2000: 507-508).

İşbirliğine Dayalı Birleştirilmiş Okuma ve Kompozisyon

Teknik kompozisyon ve okuma öğretiminde kullanılır. Bu teknikte sınıftaki her okuma grubundan ikişer kişilik takımlar oluşturulur. Bir okuma grubu ile çalışan ikişer kişilik okuma takımları karşılıklı öğrenme tekniği ile birbirlerine anlamlı okuma ve yazma becerilerine Öğrenmeye çalışırlar. Örneğin, bir konu ile ilgili verilen bir hikaye öğrenci takımları tarafından okunur ve ana karakterlerle konuda geçen fikirler not edilir. Takım üyeleri öğrenmede birbirlerine yardım ederler. Takımlar okuma ve yazma ödevlerinin tümünde üyelerin gösterdiği performans ortalamasına göre ödüllendirilirler (Akt. Senemoğlu 2000:508 ).

Takım Destekli Bireyselleştirme

Slavin ve arkadaşları tarafından geliştirilen bu öğretim tekniği bireysel öğrenme ile işbirliğine dayalı öğrenmenin bir birleşimi gibidir. Öğrencilerden dörder ya da

altışar kişilik heterojen gruplar oluşturulur. Her öğrenci önce kendi seçeceği başka bir öğrenci ile birlikte öğretim materyalini kullanarak çalışır. Örneğin öğrencilere bir matematik testi verilerek aldıkları puanlar dikkate alınarak heterojen gruplar oluşturulur. Gruplar da üyeler matematiğin farklı kısımlarına ya da ünitelerine çalışırlar. Gerekli okuma ve çalışma yapraklarını tamamladıktan sonra ünitenin alt bölümleri ile ilgili küçük bir test ve daha sonra da ünitenin tamamıyla ilgili izleme testi alırlar. Birlikte çalışan bu öğrenciler birbirlerinin cevap kağıtlarını puanlarlar. Takımın puanları, her üyenin her hafta aldığı testlerden elde ettiği test puanlarından toplanarak elde edilir. Alınan en yüksek puanlar ödüllendirilir.

Birlikte Soralım Birlikte Öğrenelim (BSBÖ)

Açıkgöz tarafından 1990’da geliştirilen bu teknikte grupların oluşturulması ile işe başlanır. Grupların ideal büyüklüğü üç-dört kişidir, ancak bu sayı altıya kadar çıkabilir. Oluşturulan grupların heterojen olmasına dikkat edilir. Her öğrenci, konuyla ilgi parçayı ya da bölümü sessizce okur. Öğretmen okumayı yönlendirir. Öğrenciler okudukları konu ve kendilerine iletilen temalarla ilgili sorular hazırlar. Ancak bu soruların yanıtı koyca bulunabilecek bilgi düzeyinde değil daha üst düzeye sorular

Benzer Belgeler