• Sonuç bulunamadı

1. İŞSİZLİK, İSTİHDAM VE EKONOMİK BÜYÜME KAVRAMLARI

1.7. Ekonomik Büyüme Kavramı ve Modelleri

1.7.4. İçsel Büyüme Modelleri

Ekonomide içsel büyüme teorilerinin temellerini Lucas ve Romer atmıştır. Bu model büyümenin, ekonomik sistemin kendi dinamikleri içinde içsel olarak gerçekleştirdiğini varsayarak, büyümeyi ekonomik sistemin dışındaki nedenlere bağlayan neoklasik büyüme modelinden ayrılmaktadır. (Ercan, 2000: 130).

36 İçsel büyüme teorisi; sermayenin, fiziksel sermayeyi, beşeri sermayeyi ve emek girdisini kapsadığını kabul etmektedir. Bir başka ifade ile içsel büyüme teorisi beşeri sermayeyi ve bilgiyi benimseyen bir modeldir (Yılmaz, 2005: 67).

İçsel büyüme modelinde büyümenin motoru olarak tanımlanan faktörler başlıca üç temel gruba ayrılmaktadır. Bunlar; Robert Barro, Robert King ve Sergio Rebelo, gibi büyüme sürecinde kamunun rolünü inceleyenler ve bu rolü büyümenin bağımsız değişkeni olarak ele alanlar, Gary Becker, Robert Tamura, Lucas ve Mark Rosenzweig gibi nüfus artışı ve beşeri sermaye birikimini ele alanlar, Paul Romer gibi teknolojik gelişmeyi piyasa güçlerinin yönlendirdiği girişimci kararlarına bağlayanlardır. (Özel, 2012: 68).

İçsel Büyüme Modelinin öncü isimlerinden olan Romer modele teknik bilgiyi bir faktör olarak katmıştır. Romer’e göre teknik bilgi mal ve hizmet girdilerinin maliyetini düşürmekte ve kalitesini arttırmaktadır. Üretilen bilgiler diğer firmaların üretimini de olumlu etkilemekte ve böylece teknik bilgi ekonomiyi bir bütün olarak geliştirmekte bu durumda büyümeyi sağlamaktadır. Lucas ve Becker gibi iktisatçılar ise beşeri sermayeyi modele dahil etmişlerdir. Bilindiği üzere dışsal büyüme teorilerinde beşeri sermaye modele dahil edilmemişti. Bu fikre göre beşeri sermaye büyüdükçe ekonomik büyümede hızlanacaktır. Örnek vermek gerekirse Japonya, Almanya gibi ülkeler yaşadıkları savaşlarda fiziki sermayelerinin birçoğunu kaybetmiş olmalarına rağmen beşeri sermayeleri sayesinde ekonomik büyüme ve gelişimlerini devam ettirmişlerdir (Özsağır, 2008; 339).

Büyümenin başat faktörünü farklı yaklaşımlarla açıklayanlar ile birlikte içsel büyüme modelleri beş başlık altında toplanabilir. Bunlar; AK Modeli, Lucas Modeli, Ar-Ge Modeli, Kamu Politikası Modeli ve Arrow-Romer Modelidir.

1.7.4.1. AK Modeli

AK Modeli 1991 yılında Sergio Rebelo tarafından ortaya çıkmıştır. Lucas ve Romer bu modeli benimsemişlerdir. Solow’un modelinde sermayeye göre azalan marjinal getiri vardır. Ayrıca Solow’un modelinde teknoloji dışsal değişken olarak kabul edilmektedir. Ekonominin büyümesi dışsal değişken olan teknolojinin gelişmesi ile ilişkilidir. AK Modelini Solow’un modelinden ayıran en önemli özellik

37 AK Modelinde azalan getirinin olmamasıdır. AK Modeli Neoklasiklerin ölçeğe göre sabit getiri anlayışını kabul ederken, sermayeye göre azalan getiri varsayımını kabul etmemektedir. Bu model basit bir yapıya sahip olup Y=AK olarak formüle edilmektedir. Bu formülde Y hasıla düzeyini temsil ederken A teknooloji seviyesini gösteren pozitif bir sabiti K ise fiziki ve beşeri sermayeyi temsil etmektedir. (Kamacı, 2012; 44). İçsel büyüme modelleri içinde sermayenin azalan marjinal getirisi varsayımını dikkate almayarak, dışsal teknolojik gelişmenin olmadığı durumda dahi uzun dönemde kişi başına düşen büyümenin sürdürülebileceğini açıklayan modele AK Tipi Model denir.(Ay ve Yardımcı, 2008: 42-43).

AK modelini savunan diğer araştırmacılar ise büyüme sürecinin içselleştirilmesi ile teknolojinin içselleştirilmesine gerek olmadığını savunmuşlardır. Ayrıca neoklasiklerin teknolojiyi sabit tutmaları ve ölçeğe göre sabit getirinin olması varsayımını saklı tutmak kaydıyla yalnız emeğin marjinal verimliliğinin azalmadığının varsayılmasıyla dahi içsel bir büyüme sürecinin ortaya çıkacağını savunmuşlardır (Berber, 2011: 157).

1.7.4.2. Lucas Modeli

Lucas modelinde ekonomilerin büyümesinin tek bir modelle açıklanamayacağı kabul edilmiştir. Dünya ekonomilerinde gerçekleşen büyüme ve gelir farklılıklarıyla uyumlu, statik olmayan, mekanik yapılı bir model kurmak istenilmiştir. Modelde neoklasik piyasa şartlarının geçerli olduğu çıktı düzeyi; fiziki sermaye ve etkin emek girdisi ile sağlandığı kabul edilmiştir. (Demir, 2002: 3).

Eğitim, sağlık gibi beşeri sermayenin ekonomik büyüme ile ilişkisini açıklayan bir içsel büyüme modeli geliştiren Lucas beşeri sermayeyi büyümenin itici motoru olarak göstermiştir. Modele göre farklı beşeri ve fiziksel sermaye sahibi ekonomiler arasında geçişkenlik mevcuttur. Örneğin başlangıç beşeri ve fiziksel sermaye birikim seviyesi düşük olan ekonomiler, yüksek olan ekonomilere göre sürekli düşük kalmaya devam edecektir. Bunun sebebi, beşeri sermaye birikiminin ve dışsallıkların yüksek olduğu varlıklı ülkelerde söz konusu faktörün getirisinin daha fazla olmasıdır. Bu getiri işçilerin ücretleri olduğuna göre, varlıklı ülkelerde herhangi

38 bir veri düzeyde beceriye sahip işçi açısından, fakir ülkelere göre daha yüksek ücretler geçerli olmaktadır. (Yardımcı, 2006: 101).

Kapalı ekonomi ve tek sektörlü üretim varsayımı altında beşeri sermaye hem fiziki sermaye verimliliğini hem de işgücünü arttıracaktır. Ülkelerin sermaye stoklarının başlangıçtaki durumundan bağımsız olarak aynı hızda büyüme sağlayacaklarsa da başlangıç koşulları fiziki sermayenin marjinal getirisini belirleyecektir. Böylece fakir ülkelerin konumu değişmeyecektir. İşgücünün serbest dolaşımı ise fakir ülkelerden zengin ülkelere doğru olacaktır. (Ercan, 2000: 132-133). Lucas’a göre modelin temel dinamiği beşeri sermaye birikimi olup ülkelerin zenginlikleri arasındaki farkın bu kriterden kaynaklandığı savunulmaktadır. Beşeri sermaye birikiminin fazla olduğu ülkelerde işgücü daha verimlidir ve işçiye ödenen ücret daha yüksektir. Bu nedenle beşeri sermayenin düşük olduğu ülkelerden beşeri sermayenin yüksek olduğu ülkelere göç mevcuttur. Bu durumda beşeri sermaye birikiminin düşük olduğu ülke daha da yoksullaşmaktadır. Beşeri sermayenin yüksek olduğu ülke ise bu göçlerle durgunluktan kurtulabilmektedir (Lucas, 1988; 40).

Böylece Lucas’ın modeli için ülkeler arasında gelir seviyeleri ve büyüme oranlarındaki farklılıkların nedenini, beşeri sermaye birikimi ya da donanımındaki farklılıklara bağlayan teorik bir çerçeve denilebilir (Yardımcı, 2006: 101).

1.7.4.3. Ar-Ge Modeli

Ar-Ge modelinin öncüsü olan Romer teknoloji geliştirme faaliyetlerini ayrı bir üretim faaliyeti olarak olarak ele almıştır. İçsel büyüme teorilerinde teknolojik gelişme ekonomik büyümenin esas kaynağı olarak gösterilmektedir. Bu modelde ayrı bir teknoloji üreten sektöre ve bu sektörün gelişimini devam ettirebilmesi için eksik rekabet piyasalarına ihtiyaç vardır. Bu modele göre teknolojik gelişme büyümenin merkezinde yer almalıdır. Teknolojik gelişme teşviklerle birlikte bilinçli bir şekilde ortaya çıkmalıdır. Teknoloji girdisinin üretim maliyeti ilk sabit maliyetine eşit olmalıdır. Yani o teknolojiyi tekrar üretmenin maliyeti çok düşük olmalıdır (Yardımcı, 2006: 102).

Romer çalışmalarında Arrow’un yaklaşımlarından esinlenmiştir. Arrow’a göre firmanın sağlayacağı iktisadi kazanımlardan daha çok katkıyı bilgi üretimindeki

39 artış sağlamaktadır. Bilgi, tüketimden dışlanamayan ve rekabeti olmayan nitelikli kamusal maldır. Romer’in, Arrow’un düşüncesinden temel farkı bilgi sahibinin bilgi üzerindeki hakkını korumuş olması, bilginin tam anlamıyla kamu malı haline gelememesi ve bu yolla bilgi icadının özendirilmesinin sağlanmasıdır. Bilgi üretim sürecine iki yoldan katkıda bulunur. Yeni tasarım, yeni ve daha modern bir makinanın üretilmesini sağlarken ekonomideki bilgi stoku artar ve Ar-Ge sektöründeki beşeri sermayenin verimi artar. Bu katkılar, nihai ürün üretiminde kullanılan makinaların üretim fonksiyonunda ölçeğe göre artan getiri sağlar ve ekonomik büyüme meydana gelir (Ercan, 2000: 131-132).

1.7.4.4. Kamu Politikası Modeli

İçsel büyüme modelleri içerisinde kamu harcamalarını büyümenin başat faktörü olarak gören model kamu politikası modelidir. Bu modelde kamu harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki etkileri incelenmiştir. Modelin kurucusu Barro’dur. Barro ölçeğe göre sabit getirisi olan bir modelde kamu kesimini de dikkate alarak kamu harcamaları, tasarruf oranı ve ekonomik büyüme arasındaki bağlantıyı araştırmıştır. Hükümetler bireylerin harcanabilir gelirini vergilendirerek kamu kaynaklı girdilerin özel kesim kaynaklı girdileriyle artışını dengeleyerek kişi başına gelir ve tüketim artışına katkıda bulunabileceği savunulmuştur (Ercan, 2000:134).

Barro’nun kamu politikası modelinde teknolojik gelişme ve ekonomik büyüme ile kamu harcamaları arasındaki bağ incelenmiş olup, vergilerle finanse edilen kamu harcamalarının kişi başına büyüme oranını etkilediği belirtilmiştir. Kamu harcamaları ekonomide bir üretim girdisi olarak ele alınmaktadır. Kamu harcamalarının üretim girdisi olarak ele alındığı bu modelde verimli ve verimsiz kamu harcamalarının ülkelerin ekonomik büyüme oranlarını olumlu veya olumsuz etkilediği düşünülmektedir. Bu yüzden model, kamu harcamaları politikasının ekonomik büyümeyi etkilediği bir içsel büyüme yaklaşımı olarak karşımıza çıkmaktadır. (Yardımcı, 2006: 102).

40

1.7.4.5. Arrow Romer Modeli

Arrow Romer modelinde yaparak öğrenme kavramı ön plana çıkmaktadır. Sektörlerde üretilen mal ve hizmetler zaman geçtikçe daha verimli ve daha hızlı gerçekleşecektir. Arrow’a göre üretim yapıldıkça maliyetler düşecek, yapılan işin kalitesi artacak, iş daha iyi öğrenilecek ve yeni ürünler ortaya çıkacaktır. Romer ise üretim sürecinin sonunda çıktının yanında bir yan ürün üretileceğini, yan ürün olarak üretilen bilgi veya fiziki ürünün bedava nitelik taşıyacağını, yeni üretim daha düşük maliyetle ve daha hızlı yapılacağını ve oluşan teknik bilginin diğer şirketlere pozitif dışsallık sağlayacağını belirtmiştir (Berber, 2011:151).

41

2. OKUN YASASI VE TÜRKİYE’DE EKONOMİK

BÜYÜME – İSTİHDAM - İŞSİZLİK İLİŞKİSİ