• Sonuç bulunamadı

İçerik Yönünden (Esasa İlişkin Denetim)

B. D ENETİMİN Ş EKLİ B AKIMINDAN

1. İçerik Yönünden (Esasa İlişkin Denetim)

Esas açısından denetim, kanunun veya Anayasa’da sayılan diğer normların muhtevasının anayasa hükümleri ile çatışıp çatışmadığının denetlenmesi anlamına gelir. Başka bir ifadeyle bir normun içerik bakımından anayasa hükümlerine aykırı olup olmadığının denetlenmesidir. Ancak, anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların esas bakımından denetlenmesi mümkün değildir77. Esas denetimi sebep, maksat ve konu yönlerinden yapılmaktadır.

Esas bakımından denetim, içe dönük bir özellik taşımakta, denetime konu olan kanunun anayasa karsısında hukuki değerini ölçme anlamına gelmektedir. Diğer

76 Anayasa Mahkemesi Kararı, 08.12.1983 tarih ve E.1981/10, K.1983/16 sayılı karar, (Erişim) www.anayasa.gov.tr, 12.09.2014

77 Usulüne uygun olarak yapılan bir değişiklikten sonra yürürlüğe girmiş olan yeni bir anayasa normunun esas açısından denetiminin yapılmasının kabulü halinde yapılacak denetiminde baz alınacak ölçüt sorunu ortaya çıkmaktadır. Zira bu yeni norm da artık anayasanın bir parçası olduğuna göre, onun esas açısından da denetime tabi tutulmasını savunabilmek için, anayasa üstü bazı ilkelerin varlığını kabul etmek veya anayasanın bazı normlarının, hiyerarşik bakımdan diğerlerine göre daha üst düzeyde yer almış olduklarını benimsemek gerekir. Doktrinde bu şekilde anayasa üstü ilkeleri ve anayasalardaki bazı normların diğerlerine göre daha üst düzeyde olduklarını savunan görüşler bulunmaktadır. Bkz. Bakır ÇAĞLAR, "Parlamentolar ve Anayasa Mahkemeleri, Teori ve Pratikte Anayasa Yargısının Sınırları Problemi", Anayasa Yargısı 3, Ankara, 1987, s. 173–175.

33

bir deyişle, esas bakımından anayasaya uygunluk, normun orijinal hükmünün, maddî hukuk açısından, anayasa hükümlerinin dış hududunu aşmaması demektir78.

Anayasa Mahkemesi de bu doğrultudaki bir kararında esas denetimini şöyle tanımlamaktadır: “Anayasanın benimsediği sistem içerisinde kanunların Anayasaya uygunluğunun denetimi, esas ve biçim yönleriyle ilgili olarak iki şekilde yapılmaktadır. Esasla ilgili olarak yapılan uygunluk denetimi; bir kanunun, kanun hükmünde kararname ya da içtüzük kuralının, Anayasa ile çelişen bir yönü olup olmadığının araştırılmasıdır.”79

Kanunun amaç unsuru, o kanun ile ulaşılmak istenen nihai sonuç olarak tanımlanır. Kanunla ulaşılmak istenen nihai sonuç, kamu yararının gerçekleşmesidir80. Kamu yararı kanunların genel amacıdır81. Yasama işlemi82nin

78 Selçuk ÖZÇELİK, Esas Teşkilât Hukuku Dersleri: Umumi Esaslar, C. I, Sulhi Garan Matbaası, İstanbul, 1978, s.108.

79 Anayasa Mahkemesi Kararı, 18.06.1987 tarih ve E.1987/9, K.1987/15 sayılı karar, (Erişim) www.anayasa.gov.tr, 12.09.2014

80 Anayasa Mahkemesi verdiği kararlarda, kanunların kamu yararı bakımından amaca uygunluk özelliği taşıyıp taşımadığını ve ne maksatla yürürlüğe konulduğunun takdiri yetkisini de kendinde bulmaktadır. Anayasa Mahkemesi’ne göre, “Medeni Yasa’nın 931. maddesine göre, taşınmaz kazanımı için iyi niyet koşuldur. Medeni Yasa’nın 638. maddesine göre, haklı bir nedene dayanmadan tapuda malik gibi görünen kişinin iyi niyetli olması ve taşınmazı çekişmesiz ve kesintisiz on yıl elinde bulundurması durumunda mülkiyet hakkını kazanır. Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin son fıkrasında ise herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmiş fakat kesinleşmemiş tutanaklarla kişinin iyi ya da kötü niyetine bakılmaksızın taşınmazı 20 yıl süreyle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurması durumunda Medeni Yasa’nın tapuya güven ilkesinden yararlanılır. Kadastro Yasası, kamu düzeni amacıyla yürürlüğe konulmuş olup tasfiye amacını taşımakta ve tapu kütüklerine tescil işlemlerinin kısa zamanda sonuçlanmasını sağlamaktadır. Kamu yararını gözeten, tapuya güven ilkesine dayanan, Kadastro Yasası’nda Medeni Yasa’dan farklı bir taşınmaz kazanılması öngörülmekte ve her iki yasa, ayrı koşullarda ayrı düzenlemeler içermektedir.” 21.09.1993 tarih ve E.1993/21, K.1993/30 sayılı karar.

81 “…Yasalar nihayetinde, devlet etkinliklerinin düzenle sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluşturmak, kamu yararını gerçekleştirmek ve uygulanmak amacıyla çıkarılır. Devlet etkinliklerinin düzenle sürdürülmesine engel olan, kamu yararına sonuç doğurmayan, kamu hizmetinin nitelikleriyle bağdaşmayan, hak, hukuk ve adalet anlayışına aykırı, makul olmayan ve uygulanabilirliği bulunmayan bir düzenlemenin, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılamayacağı açıktır…” 27.12.2012 tarih ve E.2012/102, K.2012/207 sayılı karar,

“…Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, tüm devlet organlarının eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, yönetilenlere güçlü, etkin ve kapsamlı biçimde hukuksal güvencenin sağlandığı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, hukukun evrensel kurallarına saygı gösterildiği ve adaletli bir hukuk düzeninin gerçekleştirildiği devlettir. Yasaların kamu yararına dayanması gereği kuşkusuz hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluşturmaktadır. Hukuk devletinde hukuk güvenliğinin sağlanabilmesi için yasa koyucunun öngörülebilir düzenlemeler getirmesi de asıldır.”

21.6.2012 tarih ve E.2011/44, K.2012/99 sayılı karar.

34

kamu yararına aykırı olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa Anayasa’ya aykırılık söz konusu olur83. Anayasa Mahkemesi söz konusu denetimi yaparken, kanunun kamuya yararlı olup olmadığını değil, kanunun gerçekten kamu yararı amacı ile çıkarılıp çıkarılmadığını incelemelidir84.

Amaç unsuru objektif değil sübjektif bir niteliğe85 haizdir. Bundan dolayıdır ki yasama organının açıkça kamu yararı dışında bir amaçla hareket ettiğini ispatlamak oldukça zordur. Bu durumu açıkça gösteren kanıtların olmaması halinde, yasama organının kamu yararı amacıyla hareket ettiğini kabul etmek gerekir, zira demokratik bir rejimde temel meşruiyet kaynağı halk olduğu için bir şeyin kamu yararına uygun olup olmadığını tespit etmek yetkisi asli olarak halka ve onu temsilen TBMM’ye aittir. Anayasa Mahkemesinin kamu yararının varlığını kendi takdirine

82 Yasama işlemi, “yasama organının belli bir sonuca yönelik irade açıklamasıdır” şeklinde tanımlanmaktadır. Kemal GÖZLER, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin Kitabevi Yayınları, 4.

Baskı, Bursa, 2007, s.307.

83 Ancak, anayasa bir kanunun yönelmesi gereken özel amacı göstermemişse, yasama organının takdir yetkisi üzerindeki tek sınır, Anayasamızın 5. maddesinde değinilen “devletin temel amaç ve görevleri”

ile bütün kamu işlemlerinin yönelmesi gereken “kamu yararı” kavramıdır. Kanunun gerekçesinden ya da kanun hakkındaki meclis görüşmelerinden, kanunun kamu yararı dışında bir amaçla, örneğin şahsi ya da duygusal Saiklerle ya da yalnızca belli bir grubun menfaati için çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılıyorsa, kanun başka bir bakımdan anayasaya aykırı olmasa dahi, amaç unsuru bakımından anayasaya aykırı olacaktır.

14.12.1953 tarihli ve 6195 sayılı “CHP’nin Haksız İktisaplarının İadesi Hakkındaki Kanun”

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, “Kamu tasarruflarının esas, maksat ve sekil yönlerinden kanuni hükümlere uygun olup olmadığının takdiri ve gerekirse iptal yetkisi de… yargı mercilerine aittir.” görüsünü savunmuş ve bu kanunda kamu yararı amacının gerçekleşmediği kanısına varmıştır. 11.10.1963 tarih ve E.1963/124, K.1963/243 sayılı karar.

Benzer olarak Anayasa Mahkemesi, 21.12.1953 tarihli ve 6203 sayılı “Abana İlçe Merkezinin Bozkurt- Pazaryeri Kasabasına Nakli Hakkındaki Kanun”u da iptal etmiştir. Seçimlerde muhalefete oy verdiği için Abana’yı cezalandıran bu kanun, “kamu yararı düşüncesine değil, bunun dışında kalan düşüncelere” dayandığı gerekçesiyle amaç yönünden hukuka aykırı bulunmuştur.

27.06.1967 tarih ve E.1963/145, K.1967/20 sayılı karar.

84 Turan GÜNEŞ, “Devlet Başkanı- Meclis Çatışması” AÜSBFD, C. XIX, S. 2, Ankara, 1964, s.186.

85 “Kanunların anayasaya uygunluğunun denetiminde amaç unsurunun değerlendirilmesi, “yargıçlar hükümeti”ne yol açabilecek niteliktedir. Kamu yararı kavramının hukuki olmaktan ziyade, siyasi ve ideolojik bir yönü vardır, zira kamu yararı siyasi otoriteyi kullananların dünya görüsüne göre değişik hal alır. Mahkemenin, ilgili kanunda kamu yararı olup olmadığına dair yaptığı denetimin anayasa yargısı ile bağdaşmadığı ileri sürülmüş buna gerekçe olarak da yasama organının siyasi tercihlerini değerlendirmenin, Anayasa Mahkemesi’nin görevinin dışında olduğu gösterilmiştir. Tüm bu nedenlerle Anayasa Mahkemesi, kamu yararı kavramını değerlendirirken, çok hassas ve dikkatli olmalıdır aksi halde, yerindelik denetimi yapan bir organ halini alabilir.” Erdoğan TEZİÇ,

“Kanunların Anayasaya Uygunluğunun ‘Esas’ Açısından Denetimi” Anayasa Dergisi, C. 2, Ankara, 1985, s.21–38.

35

göre belirlemesi, başka bir deyimle, kendi kamu yararı anlayışını yasama organının kamu yararı anlayışının yerine koyması mümkün değildir86.

Yasama yetkisinin genelliği ilkesi çerçevesinde Anayasa, TBMM’nin kanun koyma yetkisini konu bakımından sınırlandırmamıştır87. Yani, yasama organı Anayasa’ya aykırı olmamak şartıyla dilediği her konuda kanun çıkarabilir. Anayasa koyucu bir konuyu düzenlemese dahi, kanun koyucu Anayasada düzenlenmemiş bir konu hakkında düzenleme yapmak yetkisine sahiptir88. Zira Anayasa, yasama organınca yapılabilecekleri değil yapılamayacakları kural altına alan bir sosyal sözleşmedir.

Anayasa, esas bakımından denetime ilişkin düzenlemelerinde, şekil bakımından denetime ilişkin düzenlemelerinden farklı olarak, söz konusu denetim için sınırlayıcı bir takım ilkeler getirmemiştir. Anayasa değişiklikleri ile olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK’lara ilişkin esas bakımından denetim yasağı dışında kalan bütün kanunların, KHK’ların ve TBMM İçtüzüğü’nün anayasaya esas bakımından uygunluğunun Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi mümkündür89.