• Sonuç bulunamadı

III. Yöntem ve Kaynaklar

1. BÖLÜM

2.3. HZ. PEYGABMER’İN EŞLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER

Çok eşlilik94 konusu tarihte cereyan etmiş, cahiliye döneminde uygulanmış ve günümüzde de zaman zaman yaşandığına şahit olduğumuz

92 Yusuf, 12/92.

93 Kiraz, “Vani Mehmed Efendi'ye Göre Hz. Yusuf Kıssasından Çıkarılacak Dersler ve İncelikler”, s.

100.

94 Çok eşlilik tabiri hem bir erkeğin aynı zamanda birden çok kadınla (poligami), hem de bir kadının aynı zamanda birden çok erkekle evli olması (poliandri) halini ifade eder. Ancak genellikle dinlerde ve insan ürünü sistemlerde çok kocalılığın mümkün olmaması ve uygulamaların çok karılılık şeklinde görülmesi nedeniyle çok evlilikten genellikle çok hanımlı olmak kastedilmektedir. Bk.

88 bir vakıadır. Mesele etraflıca ele alındığında her dönemin kendine has bazı şartlar taşıdığını görmek mümkündür. Bu başlıkta öncelikle Hz.

Peygamber’in hanımları arasındaki ilişkiye değinmek istiyoruz. Aslında kaynaklarda Hz. İbrahim’in eşleri Sare ile Hacer arasında da bazı hadiselerin yaşandığı anlatılmakta ancak Kur’an’a yansımadığı için buna değinmeyeceğiz.

Hz. Peygamber’in evlilikleri, kendi dönemindeki çok eşli evlilik örf ve âdeti, gelenekleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Çünkü bir olayın anlaşılması için, konu edildiği dönemle birlikte içinde bulunulan şartların özelliği de oldukça büyük bir önem arz etmektedir.95

İnsanların eleştirmeye çalıştıkları mevzulardan birisi, peygamberimizin çok eşliliğidir. Bu eleştiriyi dillerine dolayanlar, genellikle Hristiyan ve Yahudilerdir. Bunların eleştirileri de son derece yersiz ve çelişki arz etmektedir. Çünkü kendilerinin inanmış oldukları şu andaki Tevrat ve İncil'de dahi, pek çok peygamberin evli olduğu, hem de bunlardan bazılarının birden fazla hanıma sahip oldukları bildirilmektedir.96

Peygamberimizin çok eşliliğini, onun nefsine ve şehvetine düşkün biri olduğuna delil göstermeye çalışmışlar ve şöyle demişlerdir:

“Muhammed şehvetine düşkün bir adamdı, şehvetinin peşinde koşmuş, bir kadınla yetinmemiş, çevresindekilere dört kadınla evlenme ruhsatı getirmiş, fakat kendisi bunu aşarak onun üzerinde evlilik yapmıştır." "Kendi heva ve hevesine hâkim olan ve galip gelen Meryem oğlu İsa ile, heva ve hevesi peşinde koşan Muhammed arasında büyük fark vardır.”97

Peygamberimizi bu ve benzeri sözlerle eleştirerek, Müslümanların peygamberlerine karşı olan sevgi ve saygılarım azaltmaya ve zihinlerinde sorular oluşturmayı hedeflemişlerdir. Her şeyden önce dikkatleri şu iki noktaya çekmek istiyoruz:

1. İlahi emirleri tebliğ ile görevlendirildikten sonra, ömründe ilk kez bir ikinci evlilik düşündüğünde 53 yaşına varmıştı. Peygamberimizin çok

Kamil Ali Kevser, Salim Öğüt, “Çok Evlilik”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. VIII, İstanbul, 1993, s.

366.

95 Tütün, Kur’an’da Peygamber Aileleri, s. 219.

96 Muhittin Akgül, “Hz. Peygamber’in Evlilikleri Üzerine Bir İnceleme”, EKEV Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, C. I, 1999, s. 93.

97 Muhammed Ali Sabunî, Şububat ve Ebatıl, Havle Teaddüdi Zevcai'r-Resul, Y.y., Beyrut, t.y., ss.

7-8.

89 evliliği ilk eşi olan Hz. Hatice'nin ölümünden 2,5 yıl sonra, Ebu Bekir’in kızı Aişe ile gerçekleşmiştir.98

2. Peygamberimizin eşlerinden Hz. Aişe hariç bütün hanımları dul idi.99 Bu iki nokta dikkate alınırsa, İslam düşmanlarının bu iddialarının ne kadar yersiz olduğu anlaşılmış olacaktır. Böylece onların bu söylemlerinin peygamberimize olan kin, haset, nefret ve düşmanlıklarından kaynaklandığı ortaya çıkmış olacaktır.

"Andolsun, biz senden önce de elçiler gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik."100 Ayetinde de belirtildiği gibi çok eşlilik, Peygamberimizin ilk olarak uyguladığı bir uygulama değildir. Ondan önce de birçok peygamber, aynı uygulamayı yapmıştır. Aynı zamanda savaşlarda esir düşen kadınların da eş olarak alınması İslam'dan önceki dinlerde de uygulanan bir gerçektir.101

İslam dini tek eşliliği teşvik etmekle birlikte prensip olarak çok evliliği yasaklamamıştır. Ancak zorlaştırıcı birtakım kayıt ve şartlar getirerek, bir üst sınır koymuş ve en fazla dört kadınla evlenmeye izin vermiştir. Konu ile ilgili olarak Kur’an’da, “Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız size helal olan kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Şayet aralarında adaletsizlik yapmaktan endişe ederseniz bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz câriyelerle yetinmelisiniz. Doğruluktan sapmamanız için en uygun olan yol budur”102 denilmektedir. Diğer yandan Peygamberimiz, beş kadınla evli olarak İslam’ı kabul eden Nevfel b. Muâviye’ye birisini bırakmasını, sekiz hanımlı Kays b.

98 Hamidullah, İslam Peygamberi, II, s. 673.

99 Hakkı Dursun Yıldız vd., Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C. I, Çağ Yayınları, İstanbul, l986, s. 327.

100 Ra’d, 13/38.

101 Bununla ilgili olarak Tevrat'ta şu tavsiye vardır: “Düşmanlarına karşı cenge çıkacağın ve Allah'ın onları senin eline vereceği ve onları esir olarak götüreceğin zaman, esirler arasında bakılışı güzel bir kadın görüp onu arzu eder ve eş olarak kendine almak istersen; o zaman evinin içine getireceksin ve o başını tıraş edecek, tırnaklarını keseceksiniz; esirliğin esvabını üzerinden atacak, senin evinde ikamet edecek, babasına ve anasına tam bir ay ağlayacak, ondan sonra da kendisine yaklaşacak ve onun kocası olacaksın, o da senin karın olacak..." bk. Tesniye, 21/10-13. Aynı şekilde Tevrat'ta Hz. İbrahim'in pek çok kadınla evli olduğu, Hz. Davud'un çok sayıdaki hanımının yanında, birçok cariyesinin olduğu, Hz. Süleyman'ın yedi yüz hanımının, üç yüz de cariyesinin bulunduğu konusu yer almaktadır. bk. 2; Samuel, 13; 1. Kırallar, 11/3.

102 Nisa, 4/3

90 Hâris ile on hanımlı Gaylân b. Seleme’ye de dörtten fazla olan hanımlarını boşamalarını emretmiştir.103

Kısaca söylemek gerekirse, Peygamberimiz, çok eşliliği ne kendisi icad etmiş, ne de bunu dışardan kendi toplumuna dâhil etmiştir. O, bu duruşuyla, sadece kendisinden önce gelen peygamberlerin yolundan yürümemiş, aynı zamanda hiçbir sınır tanımayan birçok eşlilik anlayışı ve uygulamasına belirgin sınırlar çeken ilk peygamber olmuştur.104

Öte yandan ilim adamları Rasülullah'ın çok kadınla evlenmesi ile ilgili bazı gerekçeler de ileri sürmüşlerdir. Örneğin dinin ev hayatı, aile hayatı, gece hayatı, aile bireyleri arasındaki ilişkiler gibi hususlar daha çok Rasulüllah’ın eşleri vasıtasıyla gelmiştir. Yine Peygamberimizin evlendiği kadınların pek çoğu dul, kimsesiz ve yetimlerle baş başa kalmış kimselerdi ki Hz. Peygamber onlarla evlenerek bu kimselere sahip çıkmıştır. Keza Zeyneb b. Cahş ile evliliğinde olduğu gibi bazen de Allah (cc) bunu istemiştir ve bu evlilik vasıtasıyla toplumsal bir yanlış uygulamayı ortadan kaldırmış ve yeni bir hukuki kural getirmiştir. Bir başka sebep olarak ise siyasi amaçları zikredebilir. Bu tür evliliklerle pek çok kabilenin İslam etrafında kenetlenmesi sağlanmıştır. Yaratılış gereği olarak kişi, bir kabile veya aileyle evlilik bağı kurduğunda, o kabile veya aileyle aralarında ister istemez bir yakınlaşma ve sevgi meydana gelir. Aradaki düşmanlıklar kalkar, kin ve nefretler silinir, yerini sevgi ve hoşgörü alır. Mesela Cüveyriye binti Haris, Safiyye binti Huyeyy ve Remle binti Ebu Süfyan’la evlilikleri böyledir.

Buraya kadar söylenenlerden anlaşılmaktadır ki, Hz.

Peygamberimizin evliliklerinin her biri, ayrı bir amaca hizmet etmektedir. O, asla bir kadın düşkünü değildir. Pek çok kadınla evlenmesi ve bu evliliklerin hepsini gayet sorunsuz bir şekilde götürmesi dahi, O'nun peygamberliğine delil teşkil edebilir. 105

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in eşleri ile ilgili hadiselerden bahseden ayetler yer almaktadır. Daha önce geçtiği gibi Tahrim suresinin

103 İbn Hanbel, el-Müsned, II, ss. 295, 347, 471; Tirmizî, “Nikâh”, 42.

104 Hamidullah, İslam Peygamberi, II, s. 673.

105 Semra Ulaş, İslam’da Çok Kadınla Evlilik, İslami Araştırmalar, C. 6, 1992, s. 61; Akgül, “Hz.

Peygamber’in Evlilikleri Üzerine Bir İnceleme”, s. 111.

91 sebeb-i nüzulüne dair rivayet peygamberle eşleri arasında yaşanan bir hadiseye dayanmaktadır.

Tahrim hadisesi bağlamında diyebiliriz ki aile içi sırlar, dışarı yansımamalı, bireyler arasında çözüme kavuşmalıdır. Bahsedilen olayda aile ilişkilerinde sırrın ne kadar önemli olduğunu106 vurgulamak için Kur’an ne olayı ne de olayla ilgili Hz. Peygamber’in iki hanımının isimlerini de vermemektedir. Bir bakıma Kur’an söz konusu aile sırrını açıklamayarak bu konuda takınılması gereken tavrı ortaya koymaktadır. İzzet Derveze’nin de belirttiği üzere aile içinde meydana gelen bu olayın nedeni kıskançlıktır ve ayetler bu olayın Hz. Peygamber’i eşlerini boşamaya giden bir sonuca götürecek kadar üzdüğünü ortaya koymaktadır.107

Görünen o ki Hz. Peygamber’in ailesinde de birtakım problemler ortaya çıkmıştır. O da bir insan olarak, insan olmanın getirdiği sorunlara muhatap olabilmektedir. Bir başka deyişle, Hz. Peygamber’in ailesinde yaşananlar toplumdaki diğer insanların da bir realitesi olmaktadır.

Dolayısıyla Kur’an bu realitenin yansımasını bize aktarırken söz konusu olayın çözümünü de sunmuştur. Böylece benzer bir olayla karşılaşıldığında nasıl hareket edileceğinin formülü de takdim edilmektedir.108

Öte yanda Ahzab suresinde Allah (cc) peygamberine belli bir dönemden sonra güzellikleri hoşuna gitse de artık başka kadınlarla evlenemeyeceğini bildirmiştir. “Bundan sonra sana kadınlar helâl olmaz;

mülkiyetin altında bulunanlar dışında kadınlarını, güzellikleri hoşuna gitse bile başka eşlerle değiştirmen de helâl olmaz. Allah her şeyi görüp gözetmektedir.” 109

Ayetler ve rivayetler göstermektedir ki Hz. Peygamber’in eşleri arasında zaman zaman yaşanan bazı hadiseler olmuştur. Bunlardan bir kısmı Kur’an’da zikredilmiştir. Yukarıda bahsedildiği gibi Bu olaylar üzerinden de Allah (cc) hem peygamber eşlerine hem de diğer mümin hanımlara bazı mesajlar vermiştir.

106 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, XIX, s. 410.

107 Derveze, Siretu’r-Rasul, s. 84-85.

108 Tütün, Kur’an’da Peygamber Aileleri, s. 212.

109 Ahzab, 33/52.

92 2.4.PEYGAMBER YAKINI OLMANIN ANLAM VE SORUMLULUĞU

İnsanları birbirine bağlayan biri nesep diğeri de din olmak üzere iki bağ vardır. Ama din bağı her bağdan üstündür. Nesep bağı, peygamber yakını da olsa insana Allah katında bir değer kazandırmaz.

Bu durum, Kur’an’ın birçok ayetinde tekrarlanır. Mesela Hud Suresi’nde anlatıldığı üzere peygamber oğlu olmak, Nuh’un kâfir oğlunu azaptan kurtaramamıştı.110 Hz. Nuh oğluna karşı babalık vazifesini layıkıyla yapmıştır. Ancak imtihanın gereği olarak oğullarından biri ona inanmamıştır. Bu yüzden baba kınanamaz. Zira hidayet Allah’tandır.111

Hz. Nuh ve oğlu arasındaki olay, aynı zamanda benzer sorunların her dönemde yaşanabilirliğine bu açıdan bir örnek oluşturmaktadır. Bir ailede eşler ve baba gibi fertlerin inançsızlığı problem oduğu gibi, çocuğun inançsızlığı da problem olmaktadır. Böyle bir evlad sahip olan anne-baba için burada bir teselli vardır.112Anne-baba, çocuğun iman eğitimi konusunda kendi görevlerini yerine getirmişler ise buna rağmen sonuç iman ile noktalanmamışsa, Hz. Nuh onlara bir teselli olmaktadır. Baba bir peygamber dahi olsa, böyle durumlarda aciz ve çaresiz bir duruma düşebilirler. Hz.

Nuh’un olayı, aile içinde ebeveyn-çocuk çatışmasının ne kadar eskiye dayandığını göstermesi açısından önemlidir.113

Kur'an, kocalarının tebliğine iman etmeyen peygamber eşlerine misal olarak Hz. Nuh ve Hz. Lut'un karısından bahseder.114 Kur’an’ın

“eşlerine ihanet ettiler” şeklinde örnek olarak verdiği Hz. Nuh ve Hz.

Lut’un eşleri kendilerine ahiret saadetini kazandıracak iki salih kulun eşleri olmalarına rağmen onlara iman etmeyip, inkâr edenler safında yer alarak cehennemliklerden olmuşlardır. Çünkü onlar, eşlerinin tebliğ ettiği dine inanmamışlar ve kafirlerin baktıkları gibi bakmışlardır. Bunun sonucunda da Peygamber kadınları bile olsalar Allah onları kafirlerle birlikte helak etmiştir.115

110 Hud, 11/45-46.

111 Kasas, 28/56.

112 Kurtubi, Ahkamu’l-Kur’an, IX, s. 47.

113 Bayraklı, Kur’an Tefsiri, IX, s. 192.

114 Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, X, s. 68.

115 Tahrim, 66/10.

93 Hz. Nuh ve Hz. Lut, peygamber olmalarına rağmen eşlerininin inanç konusunda onlardan farklı bir düzlemde yer almaları ve inançsızlığı seçmeleri son derece dikkat çeken bir husustur. Gerek Hz. Nuh’un gerekse Hz. Lut’un, Kur’an’da da açıklandığı gibi kavimleri uyardıkları, imani bilinçlendirmeye çalıştıkları halde, eşlerini bu konuda ihmal etmeleri söz konusu bile olamayacak bir gerçektir.116 Dolayısıyla peygamber dahi olsa, eşlerinin inançsızlığı karşısında elin kolun bağlandığı ve eşlerinin iman etmelerinin sağlanamadığı görülmektedir. Bu örnekler bize, müslüman bir ailede inanaçsızlığı seçen eşin inanması için bir baskının yapılmadığını, ancak telkin ve tavsiye çerçevesinde117 iletişime geçilmesinin mevzu bahis olduğunu ortaya koymaktadır.

Peygamber yakını olanlara bir de Hz. İbrahim’in babasını örnek olarak verebiliriz. Hz. İbrahim, çocuklarına karşı son derece uyumlu bir baba örneği çizmesine rağmen kendisi böyle bir babadan yoksun olmuştur. Hz.

İbrahim, putperest olan babasını imana davet konusunda elinden gelen tüm gayreti sarf etmesine rağmen bu konuda amacına ulaşamamıştır. Bu olay, kişinin peygamber dahi olsa babasının olumlu bir değişim ve dönüşüm içine girmesini sağlayamadığını göstermektedir.

Aslında burada Hz. İbrahim, bir oğul olarak babaya nasıl davranılması gerektiği mesajını da vermektedir. O, babasına hitap ederken daima tatlı ve yumuşak konuşmuş oonu imana davet etmiştir. Böylece o, bir taraftan babasına olan sevgi, saygı ve bağlılığını ifade ederken118, diğer taraftan da peygamber olarak tebliğini yapmıştır. Bu husus bize şu mesajı vermektedir:

Peygamberler, çok yakınları olsa dahi yapabildikleri tek şey Allah’tan aldıkları vahiyleri insanlara ulaştırarak tebliğ ve davet görevlerini sürdürmeleridir. Onların hidayeti gerçekleştirme güçleri yoktur. Çünkü hidayet ancak Allah tarafından olur.119

Bu bağlamda son peygamberin kavmine, yakınlarına ve kızına, onların şahsında ümmetine seslenişi de şöyledir: "Ey Kureyş!.. Ey Falan Oğulları!.. Ey Peygamberin amcası Abbas!.. Ey Peygamberin Halası

116 Yıldırım, Asrın Kur’an Tefsiri, VI, s. 2842.

117 Yümni Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İz Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 263.

118 Yıldırım, Asrın Kur’an Tefsiri, VII, s. 3732.

119 Bayraklı, Kur’an Tefsiri, VIII, s. 364.

94 Safiye!.. Ey Peygamberin kızı Fatıma!.. Yarım hurma ile de olsa, cehennem ateşine karşı kendinizi koruma altına alınız. Kendinizi Allah'tan satın alınız.

Siz benim malımdan dilediğinizi isteyin. Ama ben sizi, Allah'ın azabından kurtarabilecek hiçbir şeye malik değilim."120

Bu başlık altında buraya kadar, Kur’an’da peygamber ailelerinin din ve nesep bağı üzerinden verilen mesajları ele aldık. Bu bağlamda verilen mesajların bir başka boyutu da Ahzah Suresi 32. ayette ifade edilmektedir.

Allah bu ayette; “Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer kötülükten korunursanız, yabancı erkeklere karşı çekici bir eda ile konuşmayınız; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Örfe uygun söz söyleyiniz.” diye buyurmaktadır. Görüldüğü gibi bu ayet, sosyal hayat içerisinde peygamber hanımlarına, diğer hanımlar için bir örneklik rolü vermektedir. “Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz”

derken aslında onlara, sosyal statü farklılığını ifade etmiyor. Daha ziyade peygamber hanımlarının, sosyal hayat içerisinde diğer erkeklerle olan ilişkisinin çerçevesini çiziyor. Çünkü peygamber hanımlarının bu konuda gösterecekleri bir zaafiyet, peygamberimizin toplum içerisindeki onur, haysiyet ve etkinliğini zedeleyeceği gibi, vahyin topluma verdiği mesajı da zedeleyecektir. Kur’an adeta; “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”121 derken bu sorumluluğu, burada ele alınan konu üzerinden onun eşlerine de yüklemiştir. Çünkü; topluma örnek olan, sadece peygamber değil, aynı zamanda onun ailesidir ve aile hayatıdır. Peygamber hanımlarının konuşurken farkında olmadan bile çekici bir eda ile konuşmaları, niyeti bozuk bazı kimselerin onlarla ilgili çeşitli hayaller kurmasına, bu hayalleri icraata koymaya çalışmalarına ve çeşitli dedikodulara sebep olabilecektir.

Bu durum ise, vahyin kurmak istediği toplum idealini altüst edebilecektir.

Son olarak şöyle diyebiliriz ki; yalnız kocaların, babaların ya da evlatların imanı, Allah katındaki büyük derecesi, peygamberliği bile, küfreden babalarını, çocuklarını ve eşlerini, Allah’ın azabından kurtaramaz.

İşte bu bütün kafirlere bir misaldir. Hekes kendi ameline göre cezasını bulur.

Onun için peygamberlerin eşleri, babaları çocukları ve tüm yakınları, onların

120 Taberi, Camiu’l-Beyan, XIX, ss. 118-123.

121 Hud, 11/112.

95 imanına, Allahü Teâla katındaki makamına güvenmeyip, Allah ’ın azabından korkmalı ve kendileri için çalışmalıdır.

Aynı şekilde; peygamber hanımları da topluma önder ve örnek konumunda olan peygamberin aile üyelerinden biri olduğu bilinciyle hareket ederek, peygamberin getirdiği mesajı gölgeleyecek herhangi bir harekette bulunmamalıdır. Onların özellikle ahlak ve edep konusundaki zaafiyetleri diğer hanımlara olumsuz örnek oluşturacağı gibi, vahyin misyon ve vizyonunu da tahrip edecektir. Bu mesaj, günümüzde de, toplum önderi olanların hanımları ile ilgili olarak geçerli olduğu gibi, diğer hanımlar için de vazgeçilmez bir düsturdur.

96 SONUÇ

Aile kurma olayı, ilk insan Hz. Âdem ile eşi Hz. Havva arasındaki nikahla başlamıştır. Buradan bakılınca Allah’ın insanı aile ve toplum olarak yarattığını anlıyoruz. O, eşleri, akrabaları, Mü’minler birbirine sosyal bir bağ ile bağlayarak yaratmış ve bu bağa hassasiyet gösterilmesini istemiştir.

Bir topluma kıssalar üzerinden mesaj verilmesi daha etkili olacağı için Allah (cc) kimi zaman peygamberler üzerinden mesajlar vermiştir.

İnsanoğlunun yapısı gereği bugün bile kürsülerde bir kıssa anlatılmaya başlandığı zaman insanlar pür dikkat dinlemekte ve anlama seviyesine göre gerekli mesajları çıkarmaktadır. Bazen de mesajları hatip kendisi çıkarmaktadır. Buna karşın mesaj sadece hatibin çıkardığından ibaret değildir. İşte Kur’an kıssalarında da çıkarılacak mesajların bir kısmı Allah tarafından zikredilirken, herkesin kendi durumuna uygun mesajlar çıkarabilmesinin de önü kesilmemektedir. Bu mesaj yoğunluğu ilk vahiyden bugüne kadar ayetler üzerinde düşünen zihinlerin yaptığı yorumlar sayesinde elde edilmektedir. Tefsirler genelde bu amaca hizmet etmektedir. Ancak yoruma dayalı olarak çıkarılan mesajlar asla mutlak değildir. Biz de bu çalışmamızda peygamber aileleri üzerinden verilen mesajları madde madde not ettik ama hiçbir zaman mesajların bununla sınırlı olduğunu ya da başka mesajlar çıkarılamayacağını da iddia etmiyoruz.

Peygamberler, ailevi sorunlar yaşamasaydı bu tarihi tecrübeler elimizde olmadığı için kıyaslama imkânımız da olmazdı. Kur’an bunları gündeme getirirken sorunlar karşısında takınılan tavrı da ortaya koymaktadır. Bu bağlamda gerek Hz. İbrahim gerek Hz. Nuh en yakın aile bireylerine telkinde bulunurken hep yumuşak bir üslup ile hareket etmişlerdir. Her ne kadar bu üslup kişilerin aynı fikre sahip olmalarını sağlamasa da en azından karşı tarafa olumlu mesajlar vermesi yönüyle önemlidir.

Kur’an’da peygamber aileleri üzerinden verilen mesajların peygamberimizin ailesine bakan bir yüzü de vardır. Bildiğimiz gibi bu mesajlar sabır odaklıdır. Peygamberimizin de zaman zaman eşleriyle sıkıntılı durumlar yaşadığı ayetlerle sabittir. İşte bu kıssalar üzerinden, ona

97 da eşleri ile ilgili durumlarda sabır tavsiye edilmiştir. Ancak peygamberimizin ailesi içinde risaletine karşı duran herhangi bir aile bireyi olmamıştır. Kur’an, Peygamberimizin yaşadığı sıkıntılardan daha ağırlarını gündeme getirerek peygamberimize sabır tavsiye edilmiş ve aynı zamanda teselli edilmiştir. Peygamberimizin ailesi içinde risaletine karşı çıkan yoktur ama sahabeden bazı ailelerin tevhid ile şirk arasında parçalandığını biliyoruz. İşte bu ailelere de peygamber aileleri üzerinden yoğun mesajlar vardır. Onlar da sabra davet edilmiş ve teselli edilmiştir.

Kur’an’ın aile ilgili kriteri her zaman için iman esası olmuştur. Her ne kadar müşrik anne babalarla da dünyalık ilişkilerin devamına izin vermişe de, onlarla dostluk ve kader birliği yapılmasını istememiştir. Bu anlamda Hz. İbrahim babası, Hz. Nuh oğlu ve hanımı, keza Hz. Lut da hanımı için hiçbir şey yapamamıştır.

Allah’ın kendilerine tabi olmayı emrettiği peygamberler birçok yönüyle insanlar için örneklik teşkil etmektedir. Biz de bu çalışmamızda Kur’an bağlamında onların aileleri ile olan ilişkilerini incelemeye çalıştık.

Allah’ın kendilerine tabi olmayı emrettiği peygamberler birçok yönüyle insanlar için örneklik teşkil etmektedir. Biz de bu çalışmamızda Kur’an bağlamında onların aileleri ile olan ilişkilerini incelemeye çalıştık.