• Sonuç bulunamadı

1. HUKUK SİSTEMİNDE AF KAVRAMI VE VERGİ AFFINA İLİŞKİN

1.6. Vergi Hukuku’nda Affa İlişkin Görüşler ve Afların Etkileri

1.6.1. Vergi Hukuku’nda Af Yanlısı Görüşler

Vergi Hukuku’ndaki af yanlısı görüşler şu şekilde sıralanabilir.

1.6.1.1. Olağanüstü Dönemlerden Sonra Affın Gerekliliği

Ülkelerin zaman zaman karşı karşıya kaldığı siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik ve siyasi bunalım gibi olağanüstü dönemlerde, olağan dönemler için hazırlanan kanunların yetersiz kalması nedeniyle, içinde bulunulan şartlara uygun kanunların yürürlüğe konması gerekebilir. Bu nedenle içinde bulunulan olağanüstü koşullara uygun nitelikte kanunların çıkarılması gerekir. Böyle dönemlerde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinde bazı kısıtlamalara gidilebilir (Erkiner, 1970:366-368) Vergisel anlamda bakıldığında ise vergi oranlarında ve vergi cezalarında ciddi artışlar yapılabilir. Siyasi ve ekonomik bunalım dönemlerinden sonra ise vergi affı uygulamaları, toplumu yatıştıran ve bunalım döneminin getirdiği adaletsizlikleri telafi eden bir rol üstlenmektedir (Eker, 2006:11). Bu bağlamda vergi aflarının hem

mükelleflerin yükünü hafifleterek vergiye gönüllü uyumun arttırılmasını, hem de vergi idaresinin yükünü hafifleterek, devlet hazinesine gelir aktarılmasını sağlamaktadır (Edizdoğan ve Gümüş, 2013:104).

1.6.1.2. Vergi Denetimlerinin Yol Açtığı Olumsuzlukları Giderme Amacı

Vergi denetimlerinde etkinliğin ve verimliliğin sağlanabilmesi, denetimleri gerçekleştirecek kişilerin hem nicelik hem de nitelik olarak yeterli olmasına ve denetim örgütlerinin birbirleriyle etkileşim ve işbirliğini sağlıklı bir şekilde yürütebilmelerine bağlıdır (Dönmez, 1990:49).

Özellikle mükelleflerin beyanlarına dayalı matrahlar üzerinden tarh edilen beyana dayanan vergilerde, bu beyanların doğruluğu konusundaki denetim yetersizliği, vergi mükellefleri arasında vergileme adaletsizliğine ve bu durum da ciddi vergi kayıp ve kaçaklarına yol açmaktadır. Vergi afları ile, vergi gelirlerinin arttırılması ve denetim yetersizliği nedeniyle meydana gelen olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmaktadır (Taşkın, 2006:61).

1.6.1.3. Vergi İdaresinin ve Vergi Yargısının İş Yükünün Hafifletilmesinde Affın Rolü

Bu görüşü savunanlara göre, vergi mükelleflerinin sayısının sürekli olarak artmasına karşın, vergi idarelerinin artan mükellef sayısına cevap verebilecek şekilde nicelik ve nitelik bakımından iyileştirilememesi nedeniyle, vergi idaresinin yükü ağırlaşmaktadır (Edizdoğan ve Gümüş, 2013:106) Aynı şekilde, vergi yargısı tarafında uyuşmazlık davalarının uzaması sebebiyle mükellefin lehine bir durum ortaya çıkarması, vergi yargısının iş yükünü giderek artırmaktadır (Taşkın, 2006:61) Bu bağlamda vergi afları hem vergi idaresi hem vergi yargısı açısından biriken dosya ve takiplerin azaltılması yönünde fayda sağlamaktadır.

1.6.1.4. Affın Gelir Elde Etmedeki Rolü

Devletin gerçekleştirmesi gereken faaliyet ve hizmetlerin her geçen gün artması ve nitelik değiştirmesi nedeniyle kamu harcamalarında ciddi artışlar meydana

gelirken, kamu gelirlerindeki artışın aynı oranda gerçekleşmemesi nedeniyle finansman ihtiyacı artmaktadır. Bu nedenle vergi afları, kamu harcamaları ve hizmetlerinde kısıntıya gitmek veya vergileri arttırmak yoluyla gelir toplamak yerine, kısa bir dönem için, acil finansman ihtiyacını karşılayabilmektedir.

Dünyanın birçok ülkesinde vergi afları, hükümetlerin, özellikle 1980’den sonra alternatif ve yeni gelir kaynağı arayışında başvurdukları bir yaklaşım olmuştur (Alm vd. 1990:23).

Vergi aflarının gelir kaynağı olması ile ilgili bir diğer avantaj ise, affın idarenin düşük maliyetlerle bir gelir akışı sağlaması, aynı zamanda, mali sıkıntılar nedeniyle vergi yükümlülüklerini yerine getiremeyen mükelleflerin rahatlatılmasına imkan sağlamasıdır (Edizdoğan ve Gümüş: 2013:106).

1.6.1.5. Vergi Mevzuatının Karmaşık ve Anlaşılmaz Olması Nedeniyle Affın Gerekliliği

Vergi kanunlarının ve mevzuatının karmaşık bir yapıya sahip olması, bunun yanında mükelleflerin kanunları yorumlayabilecek teknik bilgi ve birikime yeterince sahip olmayışları, kanunların anlaşılmasını ve yorumlanmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum, vergi idaresi ile vergi yükümlüleri arasında farklı ve yanlış yorumlamalara neden olabilmektedir.

Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” adlı eserinde ortaya koyduğu ve uluslararası kabul görmüş vergileme ilkelerinden “Kesinlik/Belirlilik İlkesi’ne göre, her bireyin ödeyeceği vergi kesin olmalı ve keyfi olarak belirlenmemelidir (Çalcalı, 2013:100) Bunun yanında, vergi kanunlarında sıklıkla yapılan değişiklikler, mükelleflerin vergiye olan uyumunu zorlaştırmakta ve vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmesinde aksaklıklara neden olmaktadır (Taşkın, 2006:58).

1.6.1.6. Affın, Vergi Mükelleflerinin Vergiye Gönüllü Uyumunu Sağlama Aracı Olması

Vergilendirmenin başlangıcından verginin ödenmesine dek, mükelleflerin ilgili sürece aktif katılımı gerektiğinden, vergi afları, af sonrası tutulan kayıtlar ve

yapılan gözlemler aracılığı ile, daha önce vergi sistemine dahil olmamış mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunun geliştirilmesini sağlar. Aynı şekilde, vergi uygulamalarını iyileştirme çabaları, daha iyi, kapsamlı bir vergi mükellefi hizmetleri ve eğitimi ve bunun yanında daha katı cezalar ile eşgüdümlü şekilde büyük bir reformun parçası haline getirilirse, af sonrası vergiye gönüllü uyumu arttırır (Alm ve Martinez-Vazquez, 2007:48). Bu durum dürüst mükelleflerin vergi yükümlülüklerine sahip çıkarak vergi sisteminde kalmaya devam etmelerini sağlarken; çeşitli nedenlerle vergi kayıp ve kaçaklarına neden olan mükelleflerin vergi sistemine girmelerine yardımcı olarak uzun vadede vergi gelirlerini arttırabilir.

1.6.1.7. Vergi Suçlarının Toplum İçin Diğer Suçlara Göre Daha Az Tehlike Oluşturduğu Görüşü

Kaynağını Anayasa’dan alan fakat teknik anlamda Ceza Hukuku tarafından düzenlenen af kurumu; suç, mahkumiyet ve cezanın niteliğinin değiştirilmesi ve belli bir süreliğine ortadan kaldırılarak suçlunun bağışlanması olarak tanımlanmaktadır (Soyaslan, 2001:412) Ceza kanununa istinaden suç için yapılan tanımların ortak özelliği, toplumun üstün kabul ettiği bir kurala, herhangi bir şekilde aykırı davranış ve eylemde bulunulmasıdır (Edizdoğan ve Gümüş, 2013:105).

Türk Vergi Sistemi’nde, ekonomik suçlara ilişkin yaptırımlar, söz konusu vergi ihlallerinin daha çok para cezası ile cezalandırılmaları şeklinde gerçekleşmektedir. “Vergi Kabahatleri” olarak isimlendirilen ve vergi ziyaı, genel usulsüzlük ve özel usulsüzlük adı verilen vergisel ihlalleri kapsayan bu yaptırımların yanında “Vergi Kaçakçılığı” olarak ifade edilen ve hürriyeti bağlayıcı ceza yaptırımı uygulanan “Vergi Suçları” da bulunmaktadır. Fakat vergi kaçakçılığı, kasıt unsuru taşıdığından adli bir suç niteliği taşımaktadır ve Ceza Hukuku’nun kapsamına girmektedir (Şanver, 2017: 94-95).

Ceza kanunlarının kapsamına giren suçları işleyenlerin, toplumsal düzeni ve bireysel özgürlükleri ciddi bir şekilde tehdit ettiği ve ahlaki açıdan da olumsuz etkiler yarattığı açıktır (Dönmez, 1990:47). Vergi suçlarının diğer suçlara göre toplum için daha az tehlike oluşturduğu görüşünü savunanlara göre ise, ceza hukuku kapsamına

giren ve büyük tehlikeye sebebiyet veren suçlar bile belli durumlarda genel ve özel afların kapsamına alınarak affedilmekte iken; vergi suçlarının af kapsamına dahil edilmemesi adalet ve eşitlik yanlısı bir uygulama ve yaptırım olmayacaktır (Edizdoğan ve Gümüş, 2013:105).