• Sonuç bulunamadı

Gnostisizm ile Yunan felsefesi arasında önemli bir bağ olduğu fikri, genel olarak Gnostisizm ile ilgili ilk dönem kaynaklarda mevcut olan bilgilerin varlığından ileri gelmektedir. Özellikle M.S. 230 yılı civarında yazan Romalı Hippolytus, tüm heretik inançların eski Yunan filozoflarının fikirlerinin doğrudan bir devamı olduğunu ve eski felsefeyi yeni görünümlere sokmaktan daha fazlası olmadığını iddia etmiştir. Örneğin Hippolytus, Sathian (Şit) doktrininin tüm sisteminin eski teologlardan (yani filozoflar) Musaeus, Linus ve Orpheus‟dan türetilmiş olduğunu iddia eder. Ayrıca Simon Magus ve Marcion‟un, Empedokles ve Aristoteles‟in, Basilides ve Valentinus‟un ise Pisagor ve Platon‟un takipçileri olduğunu iddia etmiştir. Irenaeus da Valentinus ve takipçilerini Tanrı‟yı tanımayan ve filozof olarak adlandırılan herkesin söylediklerini bir araya getirmekle suçlar.133

Yunan felsefi geleneğinin Helenistik dönemdeki ortak bilgi birikiminin bir parçası haline geldiği iyi bilinmektedir. Öyle ki Hellenistik okullarda Homerus‟un mitolojik anlatıları dahi felsefe yapmanın eski bir yolu olarak öğretilmiştir. Din alanında da felsefi geleneğin belirgin bir etkisinden söz edilebilir. Gnostik metinlerde Yunan felsefi geleneğinin etkisinin izlerini bulmakla beraber, aynı zamanda Hıristiyan, Yahudi ve pagan dini metinlerinde de bu etkiden söz edilebilir. Bu bağlamda Yunan felsefi geleneğinde Gnostisizmin kökeniyle ilgili benzerlikler bulmak olasıdır. Aynı zamanda bazı Gnostik grupların veya bu tür gruplardaki bazı bireylerin kendilerini bir anlamda (belki de öncelikle) filozof olarak düşündükleri ve felsefeyi, kozmos ve kendi varlıkları hakkındaki düşüncelerini netleştirmek veya temellendirmek için bir araç olarak kullandıkları da düşünülebilir. 134

Bazı Gnostik metinler kuşkusuz Gnostik düşünce üzerinde Yunan felsefesinin etkilerini göstermektedir. Son zamanlarda Mansfeld, Armstrong, Dillon, Turner gibi klasik felsefe uzmanları felsefe ve Gnostik fikirler arasındaki karmaşık ilişkiyi incelemişlerdir. Konuyla ilgili temel soru, Yunan felsefesinin Gnostik düşüncedeki dünyanın ve yaratıcı tanrı

132

Gündüz, “Pavlus Teolojisinde Gnostik Unsurlar”, s. 52-54.

133 Stephen Emmel, “The Gnostic Tradition in Relation to Greek Philosophy”, The Nag Hammadi Texts in the

History of Religions Proceedings of the International Conference at the Royal Academy of Sciences and Letters,

Copenhagen, September 19-24, 1995, Ed. Soren Giversen, Tage Petersen and Jorgen Podemann Sorensen, Historisk-filosofiske Skrifter 26, Copenhagen 2002, s. 125.

36

Demiurge‟un kötülüğü fikrini doğurup doğuramayacağıdır. Orfizm ve erken Pisagorizm‟de, çoğu Gnostik'in onaylayacağı antropolojik bir karamsarlık (ceza olarak enkarnasyon, bir mezar olarak beden) bulunabilir, ancak bu Gnostik düşüncedeki kadar kötümser bir kozmolojiye karşılık gelmez. Neredeyse tüm Yunan filozofları evrenin temelde iyi olduğuna kanidir. Sadece Epikurcüler dünyanın iyi olmadığından ve rastgele, anlamsız, geçici ve çok kötü düzenlenmiş bir kozmostan bahsederler. Ancak Demiurge fikrini reddederler ve felsefelerinin tamamına bakıldığında Gnostikler ile keskin bir tezat oluştururlar. Özellikle 2. yüzyılda, çeşitli açılardan daha radikal Gnostiklerin konumuna yaklaşan Platonistler vardı. Plutarkhos ve Atticus, maddi evrendeki kötülük ilkesi olarak şeytani bir dünya ruhunu kabul ettiler ve Numenius, hem evrende hem de insanda iyi ve kötü iki ruhun varlığından bahseder. Fakat filozofların bu tutumlarında bazı Gnostik yapılarda olduğı gibi katı kozmik bir dualizm söz konusu değildir. Neoplatonistler ve özellikle Plotinus, dünya hakkında daha olumlu bir tutum benimsemiş ve evrenin ve onun yapıcısı konusunda Gnostik görüşe şiddetle karşı çıkmıştır.135

Einar Thomassen, Valentinuscu kozmogoniyi ve kozmolojiyi Orta Platonist ve Neo- Pisagorcu kaynaklardan yararlanarak açıklamaya çalışmıştır. Thomassen, Valentinus‟un sisteminin maddenin kökeni konusunda Pisagorcu bir fizik teorisi içerdiğini göstermeye çalışmıştır. Thomassen ayrıca Valentinizm‟deki belki de en bariz Platonik unsur olan Demiurge figürünün Valentinizm mitindeki kozmogonik rolünü, pleromatik İsa ve özellikle de Demiurge‟u oluşturan Sophia tarafından kendi amacı için sadece bir araç olarak kullanılması şeklinde açıklar. Burada mesele Platonik anlayışta yaratıcı bir güç olarak ortaya konan Demiurge figürünün Valentinizm‟in anlatısında niçin yer aldığıdır. Çünkü Demiurge‟un Valentinizm sistemindeki konumu Platonist fizik açısından gereksizdir ve onunla örtüşmez.136

Filozofların üzerinde durdukları Yüce Tanrı ile daha düşük varoluş seviyeleri ve kötülüğün kökeni arasındaki ilişki gibi meselelere Gnostik düşünürlerin de ilgi duydukları görülür. Gnostikler, dini inançlarını ifade etmek için kaçınılmaz olarak güncel felsefi fikirlerden yararlanmış olabilir. Ayrıca, Helenistik dönemden itibaren felsefe ve özellikle Platonizm gittikçe dindar hale gelmiştir. Bu koşullar altında, özellikle mitolojik olmayan Gnostik metinler söz konusu olduğunda, felsefi ve Gnostik yazılar arasında keskin bir sınır çizmenin genellikle zor olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte, genel olarak filozofların

135

Broek, “Gnosticism Gnostic Religion”, s. 411.

37

terminolojilerini dini motiflerle renklendirmiş olsalar bile felsefi sorunlara felsefi çözümler aradıkları söylenebilecekken, Gnostik düşünürler felsefi terminolojiden yararlansalar bile dini sorunlara dini cevaplar aramışlardır.137

Nag Hammadi metinlerinin keşfinde hem dualist Platonizm‟den hem de panteist Stoacılık‟tan izler taşıyan eklektik yapıdaki Hermetik yazılara rastlanılmıştır. Bu metinlerde monistik, dualistik ve her iki düşünce yapısını da içeren risaleler vardır. Monistik risaleler görünmez Tanrı‟nın kozmosta, özellikle göksel düzende anlaşılabileceğini savunurken, dualist risaleler dünyanın İlk Tanrı‟nın değil, İkinci Zihnin (Demiurgus) ve Antropos insanın doğrudan yaratılışı olduğunu öğretir. Bu bağlamda Hermetizm, Robinson ve Koester tarafından Hıristiyan Gnostisizminden önce gelebilecek bir tür Hıristiyan olmayan Gnostisizm örneği olarak gösterilmiştir. Ancak bu risalelerde Gnostiklerin dünyayı kötü bir yer olarak gören anti-kozmik tutumu görülmez. Örneğin, bu risalelerden biri olan Asklepios‟un bir pasajında “Tanrı‟nın güzel dünyası” gibi bir ifade yer alır.138