• Sonuç bulunamadı

HAYEK’İN SERBEST PARA YAKLAŞIMINA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Hayek’in serbest para yaklaşımı, birçok açıdan eleştirilmiştir. Bu bölümde, bu eleştiriler incelenecektir:

3.1. SELDON’UN ELEŞTİRİSİ

Hayek’e göre para, diğer mallardan farklı değildir ve para, en iye bir hükümet monopolünden daha ziyade özel para ihraç edenler tarafından rekabet yoluyla arz edilmektedir. Hayek’in ileri sürdüğü para rekabeti argümanının önemli bir avantajı vardır. Bu argüman, sadece hükümetin enflasyonist para arz etme yetkisini ortadan kaldırmakla kalmayıp, aynı zamanda, geçen yüzyılın ticari konjonktürlerine neden olmuş olan hükümetlerin para arzı üzerindeki monopolünün istikrarsızlandırıcı dalgalanmalarını önleyecek uzun bir süreci başlatmış olmasıdır. Hayek’in temel mesajı şudur: hükümet iyi parayı arz etmede geçmişte başarısız olmuştur, başarısız olmak zorundadır ve gelecekte de başarısız olacaktır. Hayek’e göre eğer hükümetin para arzı kontrolu kaçınılmaz ise, diğerlerine göre altın sistemi daha iyidir; fakat Hayek şunu ileri sürmektedir: altın bile, kağıt para rekabetinden (ki bu kağıt paraların değerleri, aşağı yukarı istikrarlıdır) daha az savunulur olarak bulunmaktadır; çünkü kağıt parayı ihraç edenler ya ihraç ettikleri paraların miktarını sınırlandırmak için daha güçlü bir güdüye sahip olacaklardır ya da işlerini kaybedeceklerdir (Seldon, 1976: 9-10).

3.2. RANTALA’NIN ELEŞTİRİSİ

Hayek’in önerisinden önce, bazı iktisatçılar, kâğıt paralarda serbest piyasa aleyhtarı argümanlar ortaya koymuşlardı. Rekabetin, para basmanın marjinal maliyeti sıfır olduğu için, sınırsız miktarda üretime yol açtığı ve muğlak fiyat düzeyine neden olacağı ileri sürülmüştür. Bu argüman, üretilen tüm paranın aynı (benzer) olduğunu varsaymaktadırdır. Oysa ki, farklı paraların varlığı durumunda enflasyon deneyimi olan firmalar, daha sağlam paraya geçen müşterilerini kaybedeceklerdir (Rantala, 1980: 2).

Mises’in argümanından yola çıkılarak, Hayek’e daha ciddi bir eleştiri getirmek mümkündür:

“Hiçbir fiat-para, kendisi bir mal olarak değer taşımadan varolamaz. Mal ile desteklenmeyen kâğıt para, önceki değişim değerine sahip olmayacaktır. Bir kâğıt paranın anlık satınalma gücünün yaratılabileceği iddia edilegelmiştir. Müstakbel bir ihraççı, her katılımcı firmanın diğerleriyle yaptığı ticaretten avantaj sağlayacağını iddia ederek çok sayıda firmayı, yeni bir para biriminden ticaret yapmaya ikna edebilir. Fakat, Gordon Tullock’un dediği gibi, “paranın genel kabul görmesi, çelişkili olarak, yine paranın genel kabul görmesine bağlıdır” (Aktaran, Rantala, 1980: 2).

Hayek’e yöneltilebilecek bir diğer eleştiri, kendisinin “rekabet eden” paralarından bir tanesinin bile mal para olabileceğinin tasavvur edilmesine karşı çıkmasıdır. Hayek, her zaman, klasik altın standardına karşı ve hiçbir zaman Rothbardcı düzeni dikkate almıyor görünmektedir. Hayek, yeterince altın olmadığını iddia etmektedir; fakat bu düşünce, “paralel” altın ve gümüş paraların olasılığını gözardı etmektedir. Altın, madeni parada daha fazla sertlik sağlamak için uygun bazı metaller ile karıştırılabilir (hile ile ayar düşürme kastedilmiyor). Tabi ki, altının değeri ne kadar yüksek olursa, piyasaya yeni altın stokları getirme yönünde teşvik de o kadar büyük olacaktır (Rantala, 1980: 3).

Rantala’ya göre aynı şekilde yanlış anlaşılmış bir diğer şey de Hayek’in altına itirazıdır. Altına olan bir hareket (geçiş), altının değerini büyük ölçüde yükseltir. Değer yükselen altının sonuçta itibarı düşen fiat paraların yerini aldığı anlaşılır anlaşılmaz, spekülatörlerin talebi çok yüksek olacak ve daha sonra zaman içerisinde azalacaktır. Diğer durumlarda olduğu gibi, spekülatörler, piyasaya istikrar ve düzen getireceklerdir. Altının fiyatı; bir-iki hafta içinde, kendi parasal değerine çok yakın bir değere ulaşacaktır (Rantala, 1980: 3).

Rantala (1980:3), diğer yandan Hayek’in önerisindeki bazı iddiaların yeterince açık olmaması da eleştirmektedir. Fiyat düzeyinin anlamsız bir kavram olduğu ve “istikrar peşinde koşma”nın, bir yabani kazı kovalamak gibi olduğu iddia edilmektedir. Hayek’in geliştirdiği konjonktür teorisi’ne göre, fiyatların düşmesini engellemenin, mutlaka kötü yatırım (malinvestment) ile sonuçlandığı ileri sürülmektedir. Para hiçbir zaman nötr olamayacağı için, herhangi bir yeni para akışı, üretim üzerinde zararlı etkiler yaratmaktadır. Buradan, yeni “mal- para” akışlarına karşı da benzer eleştiriler getirilebilir.

3.3. ISSING’IN ELEŞTİRİSİ

Issing (1999: 18)’e göre Hayek’in önerisinde, paranın arzında bankalar arasındaki mevcut rekabeti karakterize eden keşif yönteminin ardındaki içsel dinamiklerden kaynaklı problemleri tasavvur etmek zor değildir. Piyasa sürecinin (keşif yönteminin) uygulamada nasil işlediği hakkında Hayek tarafından cevaplanmamış pek çok soru vardır. Bu keşif yöntemi boyunca ekonomi nasıl işleyecektir? Teoriye göre, “iyi niyetli olmayan ihraççılar” enflasyonist para basma yoluna başvurdukları için piyasadan sürüldüğünden bu, keşif yönteminin enflasyon ile karakterize edildiğini ortaya koymaktadır. Dahası, eğer sabit bir para, başlangıç olarak keşif yönteminden doğuyorsa, mevcut bir monopolün varlığında görmeye alışık olduğumuz zaman tutarsızlığı ile ilintili bir biçimde, özel para basanların senyorajı maksimize etmek için enflasyonist bir emisyona girişip girişmeyeceklerinden nasıl emin olunacaktır? Ve eğer sadece birkaç ihraççı hayatta kalmışsa, bu durumda ortaya çıkan oligopolün gizli bir anlaşma ile veya istikrarsızlıklarla sonuçlanmayacağından nasıl emin olunacaktır?

Hayek’in önerisi ile ilgili bir diğer potansiyel problem, kısa süreli ödünç fon arz ve talebi üzerindeki kısa süreli baskıların (Hayek’e göre) deflasyon oranı olması sonucunda reel faiz oranının konjonktür dalgası karşısında değişmeye yönelmesidir. Ve tabiki sabit bir deflasyon oranı, ancak tüm özel sektör keşif yöntemi sabit ise ortaya çıkacaktır. Bu nedenle Issing, Hayek’in arzuladığı sonuca (sabit değere sahip paraya), Hayek’in paraların rekabet ettiğine dair iddiası (önerisi) nedeniyle uygulamada ulaşılamayacağını ileri sürmektedir (Issing, 1999: 17-18).

Hayek’in önerisindeki gibi, paranın pekçok ihraççı tarafından basıldığı bir durumda, ya bazılarının fazla basması ya da az sayıda yatırım kararları nedeniyle, bu emisyonlar paritede işlem görmede başarısız olacak; bu durumda da çok sayıda farklı para (hesap birimi) ortaya çıkacaktır. Prensip olarak, sonuçta ihraççı kadar para (hesap birimi) olacaktır. Çok sayıda paranın (hesap biriminin) varlığı durumunda, tek bir paranın (hesap biriminin) sağladığı genel bir “para dili”ne dayalı finansal iletişim dejenere olacaktır. Bu durum, tükenmeye yüz tutmuş üretken potansiyel ekonomiye sahip kapitalist ekonomilere has firmalar veya hane halklarının merkezi olmayan karar alma faaliyetlerinin etkinliği durumunda, ekonominin çok zayıf koordine olması ile sonuçlanabilecektir. Bu durumda, bir kamu malının (paranın hesap birimi

fonksiyonunun) özel olarak sağlanması, özel ihraççılar tek para’yı (hesap birimini) desteklemeyecegi için, optimal olmayacaktır. Paranın hesap birimi olma fonksiyonunun sağladığı genel para dilinin sosyal getirisini elde edemedikleri için, bunu yapmalarını sağlayacak bir teşvik olmayacaktır (Issing, 1999: 18).

Issing’e göre Hayek’in felsefesinde eleştiri getirilmesi gereken daha çok konu vardır. Bunlardan ilki, paranın işlem amaçlı kullanmının parayı dışsallıklara konu etmesidir. Dışsallıklar, eğer imkansız değilse, enflasyonist para basanları engellemek için, serbest rekabeti engelleyebilir-zorlaştırabilir. Başka bir deyişle, dışsallıklar, Hayek’in keşif yönteminin onun arzu ettiği şekilde çalışmasını engelleyebilecektir. Dışsallıklar, aynı zamanda regülasyon için bir temel oluşturmaktadır. (Issing, 1999: 18).

Hayek’in felsefesine getirilecek ikinci eleştiri noktası, Hayek’in önerisinde yer alan simetrik ve serbest bilgi varsayımının bankacılık için geçerli olmayışıdır. Bu durum, bankacılık faaliyetleri (örneğin temel bir bankacılık faaliyeti, borç alanların kredi itibarının değerlemesidir) ve bankaların kendileri (bankaların bilançolarının özel niteliği, bankaların değerini ve risk değerlendirmesini kısmen zorlaştırır) için eşit ölçüde geçerlidir. Simetrik bilginin ve subjektif risk ile ilgili önemli konuların yokluğunda, olumsuz seçim ve sistemik istikrar birbirleriyle ilintili olmaktadırlar (Issing, 1999: 18). Bu nedenle, ihraççılar enflasyonist para basımında bulunuyorlarsa dışsallıklar, para arz etmek için piyasaya yapılan yeni girişlerin mevcut ihraççıları piyasadan kovacağının garantisi olmadığı anlamına gelmektedir. Bu noktada Issing şu soruyu sormaktadır: Neden insanlar, paraları mevcut ihraççılarınkinden farklı olacak olan yeni potansiyel ihraççıların paralarının sabit değerli olacağına inanmayı arzulasınlar ki? Dolayısıyla Issing’e göre Hayek’in önerisinde, sabit bir para sistemi arayan toplum için parasal rekabetin uygun olup olmadığına dair cevaplanmamış çok sayıda soru vardır (Issing, 1999: 18-19).

Issing’e göre bir diğer sorun, gelecekte fiyatların belirsizliği ile ilgilidir. Hayek, bu konudan her ne kadar uzlaşmayı tercih etmiş ve sabit değer taşıyan paranın, umut edebileceğimizin en iyisi olduğunu ileri sürmüşse de, Hayek’in önerisinin kabul edilmesi durumunda, bunun mümkün olmayacığın açıktır. Hayek’in keşif yöntemi, uygulamada çok büyük bir maliyet gerektirmektedir. Hayek’in özel olarak basılan paralarda serbest rekabet felsefesine göre, nominal faiz oranı ortaya çıkan deflasyon nedeniyle sıfıra yaklaşmaktadır. Bu nedenle, Hayek’in önerisi garanti edilen fiyat istikrarını gerçekleştirmez. O’nun önerisi

içinde gelecekteki fiyat seviyesi hakkında hala bir belirsizlik söz konusudur (Issing, 1999: 19).

Hayek’e göre, rekabet halindeki farklı paraların nispi değerlerini piyasa güçleri belirlemektedir. Başka bir deyişle, rekabet eden paralar arasındaki döviz kurları serbestçe dalgalanmaktadır. Halk, mal ve hizmet satınalma gücü açısından değerini kaybetmeyeceği beklenen para dururken, nispeten değerinin düşeceği beklenen parayı elinde tutmak istemeyecektir. Bu nedenle, satınalma gücünü koruyan para, depresyonu (ve enflasyon egilimli kötü parayı) ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, rekabet halindeki özel ihraççıların, paralarının değerlerini sabitleme kararı alması, anlaşılamayacak bir şey değildir. Herhangi birinin parası ne zaman piyasada baskı altında olursa, o zaman paralarda düzenlemeye (ayarlamaya) gidilmesi konusunda anlaşırlar. Eğer, Hayek’in keşif yöntemi dengeye ulaştıktan sonra, piyasada sadece birkaç ihraççı kalmış ise, bunun uygulanması hem daha kolaydır hem de başarılı olma olasılığı yüksektir. Issing’e göre bu, özel paraların rekabet ettiği Hayekçi bir dünyada ortaya çıkan bir sonuç ise de, Hayek’in kendisi tarafından açıkça ifade edilmemiştir. Çünkü, eğer özel ihraççıların farklı paraların değerlerinin birbirlerine karşı dalgalanmalarını engellemesi (azaltmaya çalışması) yolu ile bazı düzenlemelere ulaşılıyor ise, bu durumda kötü para iyi parayı kovmaya başlayacaktır. Bu da, Hayek’in ortaya koyduğunun tam aksi bir durumdur. Diğer bir deyişle, büyük olasılıkla Gresham Yasası işlemeye başlayacaktır (Issing, 1999: 19-20).

Hayek’e göre, eğer yasa, borçların ödenmesinde iki tür parayı mükemmel ikame edilebilir kılıyorsa ve kreditörleri (kredi veren kişi yada kurum) daha çok altın ihtiva eden bir metal para yerine daha azini ihtiva eden parayı kabul etmeye zorluyor ise; borçlu olanlar doğal olarak ikincisi ile ödeme yapacakler ve ilkinin maddesel olarak daha kârlı bir kullanım yolunu araştıracaklardır. Issing’e göre bu anlamda, Gresham Yasası yanlış değildir; fakat, iki para arasında sabit bir döviz kuru uygulandığı durumda geçerlidir. Çok fazla basılan-enflasyon eğilimli “kötü” para, iyi idare edilen ve sabit bir satınalma gücünü muhafaza eden “iyi” parayı kovmaya başlayacaktır. Kötü para, iyi paradan daha fazla üretilecek ve enflasyon hız kazanacaktır (Issing, 1999: 20).

Prensip olarak Hayek’in önerisi, merkez bankaları tekelinde yaratılan paralar (konvertibl ve döviz piyasasında birbirlerine serbestçe çevrilebilen paralar) için de geçerlidir. Bu durumda, “iyi” ulusal paralar “kötü” (enflasyonist) ulusal paralara oranla artış eğilimi gösterir. Bu da, doğal olarak, ulusal hükümetlerin para basma gücünü (ayrıcalığını) halkı dolandırmak-

yağmalamak için kullanmalarını sınırlandırır. Bu şartlar altında uluslararası bir yatırım aracı olarak örneğin bir Alman Markının yaygın kullanımının, Alman Markının yurtiçi (internal) satınalma gücünün muhafaza edilmesinde Bundesbank’ın başarısının bir göstergesi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, mademki ulusal paralar, kendi ulusal sınırları içerisinde geçerli para olarak kalıyor, o halde iyi paranın kötü parayı kovma durumu, (hiçbirinin geçerli para özelliği taşımadığı) Hayekçi rekabet eden paralar dünyasındaki kadar mükemmel gerçekleşmeyebilir. Diğer bir deyişle, paralar arasındaki Hayekçi rekabet, ulusal paralar arasındaki yabancı döviz piyasasında görülen sınırlı rekabeti aşmaktadır (Issing, 1999: 21).

Eğer ulusal paralar arasındaki rekabet, domestik para politikasını aşırı para yaratmaktan kurtarmada yetersiz kalır ise, bu durumda hükümet bir para kurulu (currency board) düzenlemesine gitme yoluyla politikaya müdahale kararı alabilir. Bu da, para tabanının domestik elemanı, sadece tabanın yabancı para elemanında meydana gelen bir değişime tepki olarak değişebildiği için, ihtiyari domestik para politikalarının faaliyetlerini elimine eder (Issing, 1999: 21).

Hayek, paraların devlet kontrolünden çıkmasını savunmakta; bunun da, para arzının özelleşmesi yoluyla başarılabileceğine dikkati çekmektedir. Issing’e göre burada önemli nokta, paranın devlet kontolünden çıkarılmasının iki yolundan hiçbirinin Hayek’in önerdiği yolu izlememiş olmasıdır. Birinci yol, “Euro 11 hükümetlerince” izlenen yoldur (Euro’da karar kılan bir uluslararası anlaşma). Diğer yol ise, yabancı bir parayı (doları) benimseyerek gönüllü olarak kendi parasından vazgeçmesi anlamına gelen “dolarizasyon”dur (Issing, 1999: 22).

Issing (1999:22)’e göre, Hayek’in önerisi ışığında aşağıdaki iki olumsuz sonuçtan ya birine ya diğerine ulaşılması mümkündür:

• Sabit bir çıktıyı garanti etmeyen belirsiz bir keşif yöntemi ile sonuçlanan, özel olarak basılan farklı paralar arasındaki dalgalı döviz kurunun ortaya çıkması.

• Sonucu garanti etmek için özel ihraçcıların paraları arasındaki döviz kurunu sabitleme girişimleri, Gresham Yasasını başlatabilir ve enflasyonu hızlandırabilir.

Ebeling’e göre Hayek, yeni-özel rekabetçi paraların “para” kabul edileceğini ve bu paraların halihazırda mevcut frank, mark yada dolar gibi hükümet paralarının anlaşmaya varılan miktarlarında itfa edilebilir olacağına inanmış görünmekteydi. Bu durum, piyasa katılımcıların alternatif bir özel para seçimi ile ilgilenmesiyle gerçekleşebilecektir. Bunun temel nedeni ise piyasa katılmcılarının piyasa değeri değişmeyen yada en azından uzun bir süre hızla düşmesi beklenmeyen bir değişim aracını araştırmış olmalarıdır. Başka türlü hükümet parasını kullanmaya zorlanmaktadırlar (Ebeling, 1999: 3).

Ebeling Hayek’in serbest para önerisinin bir çok açıdan sorgulanabilir olduğunu ileri sürmektedir. Ebeling Hayek’in önerisini sorgularken bir çok soru sormaktadır: İnsanlar, gelecekteki değerinin açıklanan endeks sayısına göre sabit tutulacağına dair verilen taahhütler yoluyla şimdiki değeri belirlenen parayı (veya paralar)ı yeni bir para olaark kabul etmeyi isteyecekler mi? Başka bir deyişle bu, piyasadaki aktörlerin böyle bir özel parayı kabul etmeyi arzulamalarına yetecek kadar etkileyici bir söz ve de prosedür müdür? Özel paralar, böyle bir ağla başarılı bir başlangıç yapabilirler mi? Neden bu özel kağıt paralar, tarih boyunca para olarak kullanılmış altın yada gümüş gibi malların olduğu para sisteminden daha cazip olsun ki?

Ebeling (1999:3)’e göre Hayek’in önerisindeki bir diğer zayıf nokta, onun, özel bankaların kendi paralarının değerini sabit tutmak için bunların miktarlarını idare ettiklerine dair görüşüdür. Hayek’in özel para basanların yapmasını öngördü şey, neredeyse 50 yıl önce, Federal Rezerv Sisteminin 1929’da fiyatlar genel düzeyinde istikrar sağlamaya çalıştığı zaman ikaz ettiği şeydir. Hayek 1920’lerin sonlarında ve 1930’larda, fiyat düzeyinde istikrar adına böyle bir parasal idarenin varlığının, faiz oranlarını çarpıtacağını, ekonomideki mevcut tasarrufları aşan yatırım faaliyetlerini teşvik edeceğini ve üretim ve istihdamda sonuç olarak ortaya çıkan ekonomik çöküş koşullarını yaratacağını savunmuştur. Ebeling’e göre ulusal bir alanda tek bir para otoritesi böyle ciddi çarpıklıklar ve dengesizlikler yaratabiliyorsa, çeşitli fiyat endekslerine göre herbirinin parası artan yada azalan bir yığın özel banka, yatırımcıların üretim kararlarını verirken muhtemelen etkilenecekleri hatalı fiyat sinyallerinin sayısını arttıracaktır.

3.5. PEARCE’NİN ELEŞT

İ

RİSİ

Pearce (1976:25) Hayek’in parasal hizmetlerde serbest piyasanın denetim ve gözetim işlevinin meşru kılınmasını desteklemektedir. Pearce, Hayek’in argümanlarını bazı yönlerini

desteklerken Keynesyen yaklaşımı ve paranın değerini düşüren yaklaşımların sonuçlarına dikkat çekmektedir.

Keynesyenler, yatırım hareketinin tedavüle para katarken, tasarruf hareketinin tedavülden para çektiğini kabul etmektedirler. Sabit bir akış oranını yani sabit bir mal talebini sürdürmek için; arzulanan tasarrufların arzulanan yatırımlara eşit olması gerekmektedir. Keynesyen argümana göre, istihdam düzeyindeki değişimler, tasarruf ve yatırımı eşitleyen bir mekanizma olarak işlev gördüğü için, tasarruf, istihdam düzeyine göre farklılık göstermektedir. Fakat, bu bir mekanizma ise, tasarruf arzusu “olması gerekenin altında” bir istihdam düzeyinde yatırım arzusu ile eşleşebilir. Görünen çözüm, para basmak ve bunu harcamaya ve yatırıma dağıtmak; yani harcama ve yatırım arzusunu suni yolla uyarmaktır.

Normalde tasarruf hareketi, para tedavül akışını durduramaz ve engelleyemez. Daha fazla tasarruf tercih edilirse; yeni tasarruflarla bir tahvil alınabilir (tabi bu, birinin tahvil satıyor olduğu durumda mümkündür). Tasarruf edilen para, tahvil satıcısının mal satınalımı için anında hazırdır. Talep yetersizliği sözkonusu değildir. Talep yetersizliği sadece, bireyin parayı aktarmamayı (elden ele geçirmemeyi) tercih etmesi ve her zamankinden daha büyük miktarda para stoğunu elinde tutmayı tercih etmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu durum, işsizliğe yol açmaktadır. Fakat, böylesi bir işsizlik, geçici bir işsizliktir. Para stoğunun hiçbir elemanı ortadan kalkmamaktadır. Kurumsal anlaşmalarda bazı asli-önemli değişimlerin başarısızlığı durumunda, biriktirilen para kurtarılmakta ve talep de iyileştirilmektedir. Eğer, geçici bir talep yetersizliğinde, Keynesyen formüle göre, hükümetler, para basma ve bunu tedavüle sokmaya (hücuma) girişirlerse, eski paranın akışında geçici gecikmeler son bulur bulmaz, enflasyon ortaya çıkacaktır. Pearce’ye göre bunun daha kötüsü; Keynesyen teori’nin, evrensel olarak eskiden kötü kabul edilen “paranın ayarının bozulması” (değerinin düşürülmesi) faaliyetlerine bir saygınlık-itibar örtüsü getirmesidir.

3.6. ROSE’NİN ELEŞTİRİSİ

Rose (1976:26)’e göre Hayek’in önerisi, tüm döviz kontrolünün feshini ve döviz kurlarının serbestçe hareketine izin verilmesini içermektedir. Rose, bu durumda dahi, paranın yasal kabul edilebilirlik şeklindeki tekelci ünvanını elimine edilmesine gerek olmadığını ileri sürmektedir. Çünkü, faiz oranlarının ve forward döviz kurlarının hareketi, farklı ülkelerdeki güven derecesine yansımakta ve fiyat mekanizmasının zayıf (konvertibl olmayan) para ile dahi dezavantajlı olmayan sözleşmeler yapılmasını mümkün kılmaktadır. Çünkü, tüm büyük

maliyetler ve yasal kabul edilebilirliğin yokluğunun içerdiği belirsizlikten kaçınmaya olanak sağlamaktadır. Rose’a göre, bu şekilde ele alınınca, Hayek’in önerisie, göründüğünden daha az radikal değişimi içirmekte ve bu nedenle onun etkinliğine daha az güven duyulmaktadır. Sürekli hale gelen enflasyon, hükümetleri kendilerini döviz kontrol duvarı ile kuşatmış ülkelerle sınırlandırmamıştır ve muhtelif ülkelerin birbirlerinde enflasyona neden olmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Rose’e göre hükümetlerin, uygulamada, finansal disipline uymak yerine döviz kontrolünü feshetmek yoluyla finansal dürüstlüklerini göstermeye hazır olduklarını söylemek büyük iyimserliklir. Fakat, Hayek’in analizi, eğer enflasyon sürerse, Gresham Yasası’nın işlediğini göstermekte şüphesiz doğrudur.

3.7. JAY’IN ELEŞTİRİSİ

Jay (1976:27)’a göre Hayek, iktisat yazınında özellikle Keynesyen sisteme yönelik eleştirilerinden haraketle, eğer bir sistem ideal sonuçları ortaya koyamıyor ise başka bir sistem bunu yapar yaklaşımından hareket etmektedir. Bu nedenle de Hayek’in yaklaşımını eski- safsata olarak görmektedir.

Hayek, hükümetlerin, herhangi birşeyi yasal kabul edilebilir olarak ilan etmekten kaçınmasını ve tüm bireylerin istedikleri parayı kullanmalarını istemektedir. Hayek, halkın itimat etmediği parayı reddetme ve güvendiği parayı tercih etmede özgür olması gerektiğini söylemektedir. Jay ise karşı çıktığı bu yaklaşımı şöyle eleştirmektedir: Örneğin otobüste bilet için 1 Dolar verilsin ve kondüktör bunu kabul etmeyi reddetsin. O zaman ne olacak? Kondüktörün talep ettiği bir “1.5 Lira” aranırken otobüs mü durdurulacak? Ve, bir para ile bir diğeri arasındaki en son dövizkuru üzerine çıkacak tartışmayı düşünelim. Hayek’in yeni planı, bir tartışma karmaşası içerisinde, kaos yaratacak ve tüm üretim ve döviz işlemlerini yavaşlatacaktır. Çünkü, tarih, hükümetleri yasal kabul edilebilirlik (legal tender) üzerine kanun yapmaya zorlamıştır. Hayek, neredeyse tüm hukuk mahkemelerinin ve hükümetlerin feshini ve bireylerin kendi münakaşalarını kendilerinin kovuşturmasına izin verilmesini istemektedir. Böyle bir argüman, şüphesiz yüzeysel bir çekicilik taşımaktadır. Fakat, insanlık tarihi güçlü bir şekilde bunun aksini kanıtlamaktadır. Jay’a göre Hayek, pekçok hükümetin ve

Benzer Belgeler