• Sonuç bulunamadı

Hava Yolu Ölçümlerinin Değerlendirilmesi

ÇalıĢmamızda tedavi ve kontrol gruplarında baĢlangıç hava yolu değerleri arasında hiçbir parametrede farklılık bulunmamıĢtır. Bizim bulgularımızın aksine Alves ve arkadaĢları (2012) iskeletsel Sınıf I ve Sınıf II bireylerin farangial hava yolu boyutlarını cone beam tomografi ile değerlendirdikleri çalıĢmalarında, iskeletsel Sınıf I yüz yapısına sahip bireylerin hava yolu boĢluğunun daha fazla olduğunu ve sagital yönde farklı iskeletsel yapıya sahip olan bireylerin hava yolu değerlerinin de farklı olduğunu belirtmiĢlerdir. Mute ve arkadaĢları (2008)‟nın yaptıkları sefalometri çalıĢmasında sagital yönde farklı iskeletsel maloklüzyonlara sahip bireylerin farangial hava yolu değerleri değerlendirilmiĢ ve farangial hava yolu en geniĢ olan mandibular prognatisi olan bireyler olduğu tespit edilmiĢtir. En dar hava yoluna sahip bireylerin ise mandibular retrognatisi olan bireyler olduğu görülmüĢtür. BaĢka bir çalıĢmada ise, alt posterior hava yolu ile sagital yön çene iliĢkisi arasında anlamlı düzeyde bir iliĢki bulunmuĢtur (Grauer ve ark 2009). Ciddi ve orta dereceli Sınıf II maloklüzyonu olan bireylerin karĢılaĢtırıldığı çalıĢmada ANB açısında farklılık bulunmasına rağmen hava yolu değerlerinde önemli bir farklılık bulunmamıĢtır (Bollhalder ve ark 2012). Memon ve arkadaĢları (2012) ise, yaptıkları çalıĢmada üst hava yolu boĢluğunun, sagital yöndeki iskeletsel maloklüzyonun tipinden etkilenmediğini, ancak büyüme yönünden etkilendiğini söylemiĢlerdir. Alt hava yolu değerlerinde ise farklılık bulunmadığını söylerler. Bu bulgular bizim çalıĢmamızın

84 sonuçlarıyla uyumludur ancak tedavi ve kontrol grupları ayrılırken sagital yön iliĢkisi esas alınmıĢtır.

ÇalıĢmamızda T3-T1 zaman aralığında tedavi gurunda nazofarangial ve alt hava yolu değerlerinde artıĢ gözlenirken kontrol grubunda değiĢiklik olmamıĢtır. Bu değiĢiklik muhtemelen fonksiyonel tedavi sonrasında mandibula pozisyonunun değiĢmesinden kaynaklanmaktadır. Schutz ve arkadaĢları (2011)‟nın Herbst apareyi kullanan bireyler ile yaptıkları çalıĢma sonucunda alt hava yolu değerlerinde artıĢ meydana gelmiĢtir. Meydana gelen bu değiĢikliğin mandibular retrognatinin düzeltilmesinden kaynaklandığını belirtmiĢlerdir. Restrepo ve arkadaĢları (2011) mandibula geriliği olan hastalarda fonksiyonel tedavi ile nazofarangial hava yolu boyutlarında artıĢ olduğunu bildirmiĢlerdir. Godt ve arkadaĢları (2011) yaptıkları çalıĢmada ise, Sınıf II tedavisinde Headgear, fonksiyonel apareyler ve bite jumping apareyini kullanan bireylerin hava yolu boyutlarını incelemiĢ ve önemli bir değiĢiklik olmadığını bulmuĢlardır.

Tsuiki ve arkadaĢları (2004)‟nın uyku apne sendromu olan bireyler üzerinde yaptığı araĢtırmada mandibulanın öne alınması sonucunda hava yolu değerlerinde artıĢla birlikte apne-hipapne değerlerinde azalma görülmüĢtür. Yine aynı çalıĢmanın sonuçlarında; tedavi baĢarısının sadece mandibuler ilerletme miktarına bağlı olmadığını, hava yolu boyutlarında meydana gelen artıĢ miktarına bağlı olduğu belirtilmiĢtir.

Arens ve arkadaĢları (2002) yaptıkları MR çalıĢmasında, üst solunum yolunun boyutlarını yaĢ aralıklarına göre incelemiĢler, tonsil ve dil büyüklüğünün yaĢla ve mandibulanın boyutuyla iliĢkili olduğunu tespit etmiĢlerdir. Yapılan bu çalıĢmaya göre dil ve tonsil büyüklüğü büyümeyle birlikte artıĢ göstermiĢtir. Bizim çalıĢmamızda, hem tedavi hem de kontrol grubunda, dil boyutunda anlamlı artıĢ saptanmıĢtır. Ortaya çıkan bu artıĢ kızlarda daha fazla bulunmuĢtur. Hem tedavi hem kontrol grubunda dil boyutunda anlamlı artıĢ olması ve bu artıĢın kızlarda daha fazla ortaya çıkması nedeniyle, meydana gelen değiĢikliğin büyümeyle iliĢkili olduğu düĢünülmektedir.

85 ÇalıĢmamızda, tedavi grubunda tonsil büyüklüğünde artıĢ saptanmıĢtır. Ancak gruplar arası kıyaslamada tüm zaman aralıklarındaki sonuçlar benzerdir. Yapılan bir çalıĢmaya göre; mandibula boyutundaki artıĢ ile tonsil boyutlarında artıĢ olduğu söylenmektedir (Arens ve ark 2002). Tedavi grubunda mandibulanın önde konumlanması ve lenfatik dokuların alanının artması nedeniyle bu değiĢiklik ortaya çıkmıĢ olabilir.

BaĢ konumunun değiĢmesi sonucu, hava yolu değerleri değiĢebilmektedir. Muto ve arkadaĢları (2002) baĢ-boyun eğiminin hava yolu boyutlarına etkisini inceledikleri çalıĢmalarında, 10 bireyin her birinden, 5 farklı baĢ pozisyonlarında sefalometrik film elde etmiĢlerdir. Yapılan incelemeler sonucunda baĢ pozisyonu ile hava yolu değerleri arasında bir iliĢki olduğunu tespit etmiĢlerdir. Bizim çalıĢmamızda alınan radyografiler aynı röntgen teknisyeni tarafından ve standart olarak elde edilmiĢtir.

Ortodontik tedavinin baĢarılı olmasının en önemli kriterlerinden biri, tedavi sonuçlarının kalıcı olmasıdır. Fonksiyonel tedavi yaklaĢımlarında bu konu geniĢ yer tutmaktadır ve fonksiyonel tedavi sonrasında hava yolu boyutlarındaki değiĢikliklerin stabilitesi diğer önemli konulardan biridir. Bu konuyla ilgili olarak Yassaei ve arkadaĢları (2012)‟nın Sınıf II bölüm 1 bireylerde yaptıkları araĢtırma sonucunda; fonksiyonel tedavi ile farangial hava yolu boyutlarında artıĢ bulunmuĢ ve ortalama 4 yıllık uzun dönem takip sonrasında, elde edilen değiĢikliklerin korunduğu tespit edilmiĢtir. Aktivatör-Headgear kombinasyonuyla ortalama 4 yıllık bir tedavinin ardından, ortalama 8 yıllık takip sonrasında yapılan diğer bir araĢtırmanın sonuçlarına göre; hava yolu boyutlarında artıĢ meydana gelmiĢ ve uzun dönem takip sonrasında ortaya çıkan bu değiĢiklikler korunmuĢtur (Hanggi ve ark 2008). Bizim çalıĢmamız süre kısıtlamasından dolayı uzun dönem takip içermemektedir, ancak literatürde hava yolu değiĢikliklerinin stabilitesi ile ilgili az sayıdaki çalıĢmaların sonuçları, değiĢikliklerin stabil olduğu yönündedir. Ancak bu konuda daha fazla çalıĢmaya ihtiyaç vardır ve bu çalıĢmanın uzun dönem sonuçlarının elde edilmesinde fayda görülmektedir.

86

Benzer Belgeler