• Sonuç bulunamadı

Hekim hastayla empati kurmaya çalışarak tedaviye başlamalıdır. Hasta ge-nellikle uzun süredir ağrıdan ve ağrının yaşattığı diğer sıkıntılardan bunal-mıştır. Binlerce yıldır süren migrenin tedavisinin olmadığı, bununla yaşamayı öğreneceği ‘mit’i beynine kazınmıştır. Çevresinde de uzun yıllardır baş ağrısı çeken birileri mutlaka vardır. Çoğunlukla birçok tedavi denemiş, uzun süreli ağrıyla birlikte depresif ruh hali gelişmiştir. Mutsuz, çaresiz, bıkkındır...

Uzun süreli ağrı çekmenin kronik depresyona yol açtığı bilinen bir ger-çektir. Migrenli hastaların detaycı yapısı da göz önüne alınarak ilk görüşmeye uzun süre ayrılmalı, tedavi ayrıntılı anlatılmalıdır. İçinde bulunduğu durum-dan dolayı, söylenenlerin büyük bir bölümünü özümseyemese de hastayla iş-birliğinin kurulması için bu gereklidir.

••Öncelikle hastanın yaşadıklarını anlatması istenmeli, anlattıklarına müm-kün olduğu kadar müdahale edilmemelidir. Bugüne kadar hekimler de, çevresindekiler de ağrısını sonuna kadar dinlememiş olabilir. Artık kendisi de anlatmak istemiyordur. Hekimin dinlemeye hevesli olduğunu görünce hasta canlanır, sesindeki monotonluk gider. Böylece hekime güveni artar.

Hastanın anlattığı tüm ayrıntılar hekimin tanı ve takibinde en önemli yol gösterici olacağından, mümkünse hastanın anlattığı gibi not alınmalıdır.

••İkinci aşamada ağrıyla ilgili detaylı sorgulamaya geçilmelidir. Şekli, ya-yılımı, süresi, günün hangi saatinde olduğu, diğer dış faktörlerle ilişkisi sorgulanarak ağrının tam tanımlaması yapılmalıdır.

Geçirdiği ve şu anda var olan hastalık, ameliyat öyküleri ile ailesindeki migren, baş ağrısı ve hastalık öyküleri kaydedilmelidir.

••Daha sonra hastanın tüm bedeninde hayat boyunca olanların önemli olduğu belirtilerek hayatı tekrar sorgulanmalıdır. Alınan bilgiler yaşam çizelgesine dönüştürülmelidir.

••Çocuklukta geçirilen hastalık ve düşme öyküleri –özellikle boğaz enfek-siyonları– kaydedilmelidir. Hasta, çocukluğunda hiç hastalanmadığını söyleyip görüşmenin bir sonraki aşamasında bademciklerinin alındığını belirtebilir. Bu nedenle kısa soru cevaplar yerine tekrar tekrar dolaylı so-rular sorulmalıdır.

••Ergenlik dönemi, özellikle kadınlarda ayrı bir öneme sahiptir. İlk âdet ka-namasının başlangıç yaşı, düzeni, şişkinlik ve sinirlilik yapıp yapmadığı, ağrılı kanama mutlaka sorgulanmalıdır.

••Erişkin yaşlarda, ameliyatlar ve diş tedavileri önem kazanmaktadır.

Özel-likle kadın hastalarda jinekolojik öykü çok önemlidir. Çocukluk çağı migreninde kız erkek oranı birbirine yakındır fakat erişkin çağda kadın-larda migren erkeklerden dört beş kat daha fazla görülmektedir. Bunun nedeni jinekolojik müdahalelerin yarattığı bozucu alanlardır. Kadın has-tanın nasıl korunduğu, doğumu nasıl yaptığı, kürtajının olup olmadığı sorgulanmalıdır.

••Kürtaj sorusu, ilk görüşmede hastanın yakını yanındaysa sonraya da bıra-kılabilir. Bir gün, ilk görüşmeye 60 yaşındaki kadın hastam, 82 yaşındaki annesiyle gelmişti. Migreni otuzlu yaşlarda başlıyordu. Ağrının başladığı yaşlarda bozucu alan olabilecek bir olay belirtmedi. Tedaviye geçtiğimiz-de ise aslında o yıllarda kürtaj olduğunu fakat annesinin yanında bunu söyleyemediğini ifade etti. Hastanın migrenini başlatan bozucu alanı o zaman tespit edebildim.

••Hastanın genel yaşam öyküsü alındıktan sonra, baş ağrılarının zaman çi-zelgesi oluşturulmalıdır. Ağrının en son yaşandığı dönemdeki karakterde olması gerekmez. Hafif bir baş ağrısı olsa bile ağrının başlangıcına gidile-rek süreç kaydedilmelidir.

••Oluşturulan çizelgeye bozucu alanlarla ağrının zaman içindeki seyri yer-leştirilmelidir. Ağrının başlangıç yaşı, o dönemde gelişen bozucu alan, ağrının özellikleri zaman çizelgesinde birbirleriyle uyumluysa, migrenin asıl bozucu alanı burasıdır. Bozucu alanların düzeltilmesine bu noktadan başlanmalıdır.

Migren ve baş ağrılarında en belirgin bozucu alanlar:

Özellikle çocukluk çağı migreninde geçirilmiş üst solunum yolu enfeksi-yonlarının (bademcik iltihabı, anjin, farenjit gibi) neden olduğu boğaz bölgesi (tonsil) en önemli bozucu alandır. Çok ağır enfeksiyonlar geçirilmesi gerek-mez, hepimiz az çok bu bölgede bozucu alana sahibizdir.

Geçirilmiş operasyonlara bağlı yara izlerinin (özellikle sezaryen, kürtaj, ra-him alınması ile spiral kullanılmasına bağlı olanların) bozucu alan oluşturma potansiyelleri çok yüksektir.

En fazla bozucu alan diş-çene kompleksindedir. Yirmi yaş dişleri normal çıkmış, çürük olmasalar bile evrim sürecinde fonksiyonunu yitirmiş, sağlıklı yapısı bozulmuş, güdük organlardır. Bu dişler özellikle ergen yaşlardaki mig-renlilerde en sık rastlanan bozucu alandır. Çürükler, taşkın dolgular, eksik ka-nal tedavileri, kenar uyumu veya ağızdaki kapanışı iyi ayarlanmamış protezler, diş eti problemleri, ağızdaki diş diziliminin eksik dişlerle bozulması, diş sıkma, çene eklemi sorunlarının bozucu alan oluşturma potansiyelleri yüksektir.

34

Tüm implantlar ve amalgam dolgular –sorunsuz olsalar da– bozucu alan olarak kabul edilmektedir. Ancak bazı migrenli ve baş ağrılı hastalarımın ön-ceden yapılmış implantlarına rağmen tedavileri başarıyla sonuçlandı. Dene-yimlerim, implantların ağızda kapanış dengesi iyiyse, üzerine ekstra yük bin-miyorsa migren ve baş ağrılarını başlatacak düzeyde olumsuz uyaran oluştur-madığı yönündedir. Bu gözlemim amalgam dolgular için de geçerlidir. Amal-gam dolguların varlığı migren ve baş ağrılarının tedavisini engellememektedir.

Yukarıdakilerden farklı bozucu alanı olan hastalarda, zaman çizelgesi yol gösterici olacaktır. Nöral terapiyle çalışmaya başladığım ilk aylarda 16 yaşında bir hastam oldu. Başının sürekli ağrıdığını söyledi. Ağrısının ne zaman başladı-ğını sorduğumda, üç aydır, dedi. Ne oldu, dedim. Motosikletten düşüp bileğini kırdığını ve babasının da kendisini dövdüğünü anlattı. Kırığın olduğu bölgede-ki cilde az sayıda procain (nöral terapide kullanılan lokal anestezik) enjeksiyo-nu uyguladım. Başı bir daha hiç ağrımadı.

Daha sonra geçmişlerinde kırık yaşamış hastalarım oldu. Ancak hiçbirinde kırık bölgesi baş ağrısı için bozucu alan oluşturmamıştı. Örnekteki hastada kırık şokunun üstüne delikanlı olarak kasaba meydanında babadan dayak ye-mesinin oluşturduğu psikolojik travma eklenmişti. Bu psikolojik travma, kı-rığın bozucu alan oluşturmasına sebep olmuştu. Bu öykü, zaman çizelgesinin önemini vurgulayarak fiziksel olduğu kadar hastadaki psikolojik travmaların da sorgulanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Migren genellikle stresle ilişkilendirilen bir hastalıktır. Bu nedenle hasta-lar hekime sürekli üzüntülerinden, streslerinden, hayathasta-larının zorlukhasta-larından bahsederler. Onlar için baş ağrılarının nedeni strestir. Oysa stres hayata dairdir.

Sorgulanacak olan travma düzeyindeki psikolojik olaylardır.