• Sonuç bulunamadı

Hasta ziyaret eden, cennet bahçesine girmiş gibi olur

Küçük Mehmet’i her gün, hocası Molla Güranî ders çalıştırıyordu. Küçük Mehmet, derslerini dikkatle dinliyor ve çok güzel bilgiler öğreniyordu. Ancak hocası bir gün, kendi-ne uygun bir meslek seçmesi gerektiğini söyledi.

Çünkü artık seçtiği meslekle ilgili bilgi alması gerekiyordu.

Birkaç gün düşündükten sonra Küçük Mehmet:

- Hocam! Ben kararımı verdim, dedi.

- Hocası da heyecanla:

- Söyle bakalım, dedi.

O da:

- Savaşlarda kullanılan topların, nasıl yapıldığını öğrenmek istiyorum, dedi.

Hocası da merakla:

- Peki, neden bunu öğrenmek istiyorsun, diye sordu.

- Hocam, İstanbul şehri yıllarca kuşatılmış ama fethedilememiş. İstanbul’da da dün-yanın en sağlam surları var. İnşallah, o surları devirecek güçte savaş topları yapmak istiyorum, dedi Küçük Mehmet.

Hocası, Küçük Mehmet’in yüzüne hayranlıkla baktı ve:

- Verdiğin bu karar hayırlı olsun. İnşallah, Peygamber Efendimizin müjdelediği kuman-dan sen olursun, dedi.

Aradan yıllar geçmişti. Sultan Mehmet büyüyüp güçlendi. Askeri eğitimini de en iyi şekilde tamamlamıştı. Babası Sultan Murat öldükten sonra padişah oldu. Artık İstanbul’u nasıl fethedeceği konusunda planlar yapıyordu.

Sultan Mehmet, İstanbul’u karadan ve denizden kuşatmayı düşünüyordu.

Bir süre sonra Sultan Mehmet’in ordusu, hem denizden hem de karadan ilerlemeye başladı. Sultanın hazırlattığı toplar, surların üzerinde büyük hasarlar veriyordu.

Sabaha karşı, askerler açılan deliklerden içeri girerek İstanbul’u fethettiler.

Allah’ın izniyle, zafer Sultan Mehmet’in ordusunun olmuştu.

Artık O’na Fatih Sultan Mehmet deniliyordu. O günden sonra bu şehirde insanlar mut-lu bir şekilde yaşamaya başladılar.

Fatih Sultan Mehmet, bu güzel şehrin temiz tutulmasına çok önem veriyordu. Çünkü o çevresindeki bütün güzelliklerin kıymetini iyi biliyordu. Bu nedenle, bütün malının bu şehir için kullanılmasını istemişti. Hayatı boyunca Fatih Sultan Mehmet, çevresindeki kişilere hep faydalı olmaya çalıştı.

Ay ve yıldızdan oluşan güzel bayrağımızı boyayalım mı?

Türkiyemiz, 7 bölgeden oluşuyor.

Her bölgeyi farklı renkte boyayalım. Ardından bir büyüğümüzün yardımıyla hangi bölge ve şehirde bulunduğumuzu işaretleyelim.

Dört Mevsim

Bir yılda tam dört mevsim Dördü de ayrı resim Gel birlikte sayalım Takalım birer isim

İlkbahar, yaz, sonbahar Kış gelince kar yağar Haydi, haydi evine Her tarafta soğuk var

Söz-Beste: Sefai Acay

Allah’ın izniyle, gece ve gündüz gibi mevsimleri de belli bir ve düzen içerisinde yaşıyoruz. Sonbaharın ardından kış, ilkbahar ve yaz mevsimi geliyor.

Resimleri dikkatle inceleyelim.

En çok hangi mevsimi seviyorsunuz? Neden?

Yaşadığımız bölgede hep yaz ya da kış mevsimi yaşansaydı sizce nasıl olurdu?

Allah, dünyamızın dışında birçok gezegen gü-neş, ay ve yıldızları yarattı. Allah’ın izniyle, hepsi bulunduğu yerde dönüyor. Çünkü bir gezegenin farklı bir hareketi uzaydaki bütün dengeyi bozar.

Siz de yerinizde dönmeyi dener misiniz? Neler hissediyorsunuz? Bütün kainatı yaratan Yüce Al-lah’ın gücü ve kudreti sonsuzdur. Uzayla ilgili re-simleri inceleyip Allah’ın ne kadar güçlü ve büyük olduğunu hissedebilirsiniz!

Eğitimci tarafından güneş, dünya, ay, yıldız ve gezegen taçları yapılıp ço-cuklara takılır.

Böylece her çocuk bir rol üstlenmiş olur.

Güneş ilk olarak: “Ben evrenin en bü-yük ve güçlü yıldızıyım. Etrafı aydınlatır ve ısıtırım.” der.

Ay, “Ben de dünyanın uydusuyum.

Geceleri gökyüzünü aydınlatırım.

Dünya, “Ben de hava, su, toprağın bulunduğu ve canlıların rahatlıkla ya-şadığı bir gezegenim.” der. Diğer geze-genler de isimlerini söyleyerek kendile-rini tanıtırlar.

En küçük olduğu için, en son minik yıldız konuşur. Ve:

“Hey arkadaşlar! Unutuyorsunuz galiba bizleri Allah ya-rattı. O, izin vermeseydi. Bu uçsuz bucaksız uzayda nasıl dönebilirdik.” der.

Hepsi çok şaşırırlar. Güneş: “Haklısın, minik yıldız. Yüce Allah, bana izin vermeseydi. Ben etrafı ısıtıp aydınlatamaz-dım. Üstelik yerimden ayrılsayaydınlatamaz-dım. Bütün gezegenler be-nim ısımdan yanardı.” der.

Böylece uzaydaki her varlık, Allah’ın izniyle hareket edip görevlerini yerine getirdiğini hatırlamış olur.

Yaren ve Yusuf, dünyanın uydusu olan ayı ziyaret etmek istiyorlar.

Onlara yardımcı olur musunuz?

Denizaltındaki birçok canlı, solungaçları sayesinde yaşar.

Çünkü Allah, bu canlıları denizaltında yaşayabilecekleri şekilde yaratmış.

Sizce, biz insanlar neden denizaltında yaşayamayız?

Resmi dikkatlice inceleyelim. Sizce, denizaltında hangi hayvan yaşayamaz? Bulup, işaretler misiniz?

Allah’ın izniyle, toprağın altında da canlılar yaşar. Orada kendilerine yuva yaparlar.

Bazen de yeryüzüne çıkarlar.

Toprağın altında yaşayan hayvan çıkartmalarını bulup, uygun yerlere yapıştırır mısınız?

Allah’ın izniyle, her canlı kendine uygun yerlerde yaşar.

Resmi inceleyelim. Hangi canlının, hangi yuvada yaşadığını söyleyelim.

Ardından, uygun çıkartmaları yuvaların üzerine yapıştıralım.

Yüce Allah, yiyecekleri renk ve görüntüleriyle ne kadar lezzetli yaratmış. Ayrıca hepsinin faydaları da farklı. Şimdi de Kur’ân-ı Kerîm’de çok bahsedilen incir hurma ve zeytini tanıyalım.

Peygamber Efendimiz, bu yiyeceklerin birçok derde şifa olduğunu mutlaka yememiz gerekti-ğini belirtiyor.

Bunun dışında Kur’ân-ı Kerîm’de, ismi geçen başka yiyeceklerin isimlerini bir büyüğümüz-den öğrenelim.

Sizce, tadı ve görüntüsü zeytin hurma ve incire benzeyen başka yiyecekler var mı?

Malzemelerimiz; portakal, nar, limon, elma, üzüm ve karpuz. Bu meyveleri bir büyüğümüzün

yardımıyla keselim. Ardından meyve sıkacağı ile hepsini sırayla kesip ayrı bardaklara dökelim.

Bardaklara koyduğunuz meyve sularını incelediğinizde hepsinin farklı renk ve kıvamda olduğunu göreceksiniz.

Son olarak, sırayla hepsini tadalım. Meyvelerin, lezzet ve kokusu ne kadar farklı değil mi? Şimdi de, hepsini büyük bir kap içerisine boşaltıp karıştıralım.

Daha sonra, elde edilen meyve suyunun görüntü ve tadını inceleyelim.

Elma, portakal gibi meyveleri dilimler hâlinde kesip kuru ve güneşli bir ortamda kuruyana ka-dar açıkta bekletelim. Kuruyunca cam kavanoza koyalım.

Kuruyan meyveleri, kışın kaynattığımız sıcak suyun içerisinde demlenmeye bırakalım.

İşte, size mis kokulu meyve çayı!

Bu iki deney sonunda, Yüce Allah’ın yiyecekle-re özel bir görüntü ve lezzet özelliği verdiğini anlı-yoruz. Allah’ın izniyle, ihtiyacımız olduğunda ya da istediğimizde bu güzel yiyecekleri tadabiliyo-ruz. Acıkıyoruz ve bu yiyecekleri yemek istiyo-ruz. Oysa, hasta olduğumuzda iştahımız olmaz ve en güzel yiyecekleri bile yemek istemeyiz.

Yüce Allah’a, hem bu güzel yiyecekleri yarat-tığı için hem de bizlere yemek yeme isteği verdiği için çok şükredelim.

Allah, her yiyeceği yetiştiği ortamın özelliklerine uygun bir şekilde yaratmış.

Bu nedenle bazı yiyecekler kabuklu, bazıları da kabuksuzdur.

Allah, yiyecekleri mikroplanmaması ve ezilmemesi için tıpkı sandık gibi kutularda muhafaza etmektedir.

Ancak bazı yiyeceklerin dış yüzeyi ince zarla kaplanmıştır.

Şimdi, kabuğu olmayan yiyecek çıkartmalarını bulup uygun yerlere yapıştıralım!

Allahü Tealâ, vücudumuzdaki her organı özel görevlerle ve olması ge-rektiği yerde yaratmıştır.

Vücudumuzdaki her organın bir görevi vardır.

Organlarımızın biri dahi çalışmasa yaşantımız zorlaşır.

Bizler vücudumuzu çok iyi koruyup nefes alabildiğimiz, yemek yiyebildi-ğimiz, konuşup görebildiyiyebildi-ğimiz, duya-bildiğimiz, koku aladuya-bildiğimiz, hisse-debildiğimiz ve düşünebildiğimiz için her zaman Allah’a şükretmeliyiz.

Öncelikle uygun yerlere çıkartmaları yapıştıralım.

Resmi inceleyip, bir büyüğünüzün yardımıyla organların isimlerini öğrenebilirsiniz.

Ardından, organların isimlerini ok işaretiyle gösterilen bölümlere bir bü-yüğünüzün yazmasını isteyebilirsiniz.

Peygamber Efendimiz, çok iyi bir ba-baydı. Çocuklarının hepsini de çok sever-di. Onlarla çok yakından ilgilenirsever-di.

Çocuklarıyla oyunlar oynar ve şakala-şırdı. Ailesi olmayan çocuklarla da ilgile-nir, şefkat gösterirdi.

Hazreti Enes, daha çocukken Peygam-ber Efendimizin yanına gelmiş ve ondan pek çok şey öğrenmişti.

Hazreti Zeyd de ailesi yerine Efendimi-zin yanında kalmayı tercih etmişti.

Peki, sizin babanız nasıl birisi? Anlatır mısınız?

Sizce, Yusuf ve Yaren, babalarıyla birlikte nereye gidiyorlar?

Siz, babanızla birlikte nerelere gidersiniz?

Resmi boyar mısınız?

Babacığım

Bütün gün onu özlüyorum.

Hemen akşam olsun istiyorum.

Eve gelince, “Hoş geldin!” diyorum.

Sonra, ona sarılıp öpüyorum.

Çünkü o bizim için çalışıyor.

Her zaman koruyup seviyor.

BABACIĞIM, biz de seni çok seviyoruz.

Allah, sana güç versin diye dua ediyoruz.

RABİA YILDIRIM

Yılda sadece bir kere Babalar Günü kutlanır. Ama bizler, her zaman babalarımızı, sevip saygı duymalıyız.

Babanızı çok sevdiğinizi nasıl gösterirsiniz?

Yusuf, babasıyla birlikte balık tutuyor. Daha sonra balıkları kızartıp yiye-cekler. Allah, hayvan ve bitkileri biz insanların hayatlarını kolaylaştırmak için görevlendirmiş. Onlar, bu görevi yaparlarken çok mutlu oluyorlar.

Yusufların, tutacakları balıklara gülen yüz çıkartmalarını yapıştırır mısınız?

Kravatı, şekiller çizip boyayarak tasarlamaya ne dersiniz? İsterseniz artık materyallerde kullanabilirsiniz. Bu faaliyet, babanız için güzel bir hediye olabilir!

Allah, her insana bazı yetenekler vermiştir. İnsanlar da bu yetenekleri ve istekleri doğrultusunda bir meslek seçerler. Çalışmalarının karşılığında da para kazanırlar.

Resimleri inceleyip bu kişilerin hangi mesleği yaptığını söyleyelim.

Peki, babanızın mesleğini söyler misiniz?

Babalarımız, bizlerin rahat ve mutlu bir şekilde yaşayabilmemiz için çalışırlar.

Bazı ailelerde hem anne hem de baba çalışır.

Sizin anneniz de çalışıyor mu?

Benzer Belgeler