• Sonuç bulunamadı

Harekâtta Deniz Kuvvetleri ve Kocatepe Harp Gemisinin Batırılışı

3.2. Birinci Kıbrıs Barış Harekâtı

3.2.2. Harekâtta Deniz Kuvvetleri ve Kocatepe Harp Gemisinin Batırılışı

Türk çıkarma gemileri Adatepe, Kocatepe ve Mareşal Fevzi Çakmak muhrip gemileri eşliğinde Kıbrıs’a asker çıkarmıştı. Diğer taraftan muhrip gemileri Rum mevzilerini bombardıman ederek Türk askerlerinin işini kolaylaştırmıştı. Bununla beraber harekâtın ikinci gününde deniz kuvvetleri için büyük bir kayıp yaşanmıştır. Kara savaşlarının devam ettiği ikinci günde 21 Temmuz’da çıkarma gemileri Adatepe, Kocatepe ve Mareşal Fevzi Çakmak savaş gemilerinin eşliğinde deniz seyrine devam etmekteydi.

283 Ali Osman Alkan, 02-03-2016 tarihinde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesinde Yapılan Görüşme.

284 Hüseyin Beran, 08-02-2016 tarihinde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesinde Yapılan Görüşme.

Baf yakınlarında Rum Kuvvetlerinin askeri malzeme taşıdığına dair alınan haber ile birlikte harekete geçilmiştir. Türk keşif uçağı tarafından haberin asılsız olduğu anlaşılmıştır. Bölgeye intikal eden Türk birlikleri harp durumunda beklemekteydiler. Türk filoları ile irtibatta sıkıntı yaşanmıştır. İletişim eksikliği ve yanlış anlamadan dolayı bölgede bulunan Türk savaş gemileri Türk savaş uçaklarıyla gemiler bombalanmıştır. Kocatepe gemisi büyük hasar almıştı ve batmıştır. Adatepe ve Mareşal Fevzi çakmak gemileri yara almışlardır. Kocatepe gemisinde bulunan Hüseyin Altınsoy o anları şöyle anlatmıştır: “Girne yakınlarından yola çıkmıştık. Baf yakınlarına doğru ilerlemeye başladık. Adatepe, Mareşal Fevzi Çakmak ve biz Kocatepe muhripleri Milletlerarası karasularında devam ediyorduk. Ben gemi yazıcısıydım. Gemide baş topun cephaneliğinde bulunmaktaydım. Cephanelik dar bir alandı ve 12 kişi içerdeydik. Cephanelikte kalabalık olduğumuzu görünce başımızda bulunan subay içimizden 6 kişiyi dışarı çıkarttı. Cephaneliğin üst tarafında baş gediklerin yani astsubayların odası vardı. İlk istirahat edecek grupta yer alıyordum. Yatakhanede yatakta otururken yastığın altında bir fotoroman buldum ve okumaya başladım. İçimi bir sıkıntı basmıştı. Üzerimizden sürekli uçaklar geçiyordu. Merdivenlerden çıkıp mazgalı kaldırdım. Savaş durumunda oradan çıkmam yasaktı. Yine elimde fotoroman okuyordum. Büyük bir gürültü oldu. Kafamı kaldırdığımda uçaklar sürekli gemiye mermi atıyordu. 105’lik top mermisi geminin 20 metre yakınına düşmüştü. Karşılıklı atışlara başlamıştık. Asansöre mermi yüklüyorduk. Üst tarafta topçular atıyorlardı. Sonrasında elektrikler kesildi ve gemide herhangi bir hareketlilik yaşanmadı. Gemi durdu ve cephanelik kapkaranlık oldu.”285

Gemi’nin yara aldıktan sonra durması ile gemide yaşanan durumla alakalı Hüseyin Altınsoy sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Güvertede ne olup bitiyordu kimse tam anlamıyla bilmiyordu. 12 kişi yukarıya çıktı. Biz cephanelikte 3 kişi kaldık. Bir İzmirli, bir Rizeli bir de ben vardım. Yukarıdan bize bağırıyorlardı ama dedikleri çok anlaşılmıyordu. Telaşlandık ve yukarıya çıktık. Baktık ki her taraf ceset olmuş. Kiminin kolu, kiminin bacağı kiminin kafası kopmuş. Yaralılar bağırıyorlardı. Hepimize can yeleği verildi. Almadım ben bir kenara attım. Yüzme biliyordum bir şekilde karaya çıkarım diye düşündüm. Sonrasında aklım başıma geldi ve can yeleğini aramaya başladım. Bulamadım. Ölen bir arkadaşımın üzerinden yeleği çıkarıp aldım. Ellerimin titremesinden can

285 Hüseyin Altınsoy, 02-03-2016 tarihinde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesinde Yapılan Görüşme.

yeleğinin kemerini bağlayamadım. Kördüğüm bir şekilde bağladıktan sonra bir Oflu ve Akçaabatlı arkadaşıma salı alın aşağıya atlayın dedim. Gemide toplamda 20 salımız vardı. 10 tanesi saldırıda tahrip olmuştu. 14 kişiye de 1 sal düşüyordu. Atladık aşağıya ve sala yetişmeye çalışırken köpek balıklarının gemiye yaklaştıklarını gördüm. Kan kokusuna geliyorlardı. Sala bindim ve 4 gün 4 gece Akdeniz sularında çırpındık durduk.286

Dört gün boyunca sal ile denizde bulunan Hüseyin Altınsoy yaşadıklarını şu şekilde anlatmıştır: “Denizde ilerliyorduk. Akşam olduğu sırada büyük dalgalar üzerimize geliyordu. Salımız birkaç kere alabora oldu. O esnada bir astsubay baş gedikle, İskenderunlu arkadaşımız Ali’yi denizde kaybettik. Bizim gemiye ait 5 salı İsrailliler bizden 2 gün önce bulmuşlardı. Biz o sallardan ayrı düştük ve denizde daha fazla kaldık. Salın başucunda kürek çekiyordum. Şarapnel parçasından dizi yara almış olan Necati Köse adındaki arkadaşımız salda bulunan arkadaşlara hakaret içeren konuşmalar yaptı. Durumdan rahatsız olan arkadaşlardan bir astsubay ben bunu denize atacağım dedi. Ben de kendinde olmadığı için nerede olduğunu bilmiyor dedim. Kaçıncı gündü hatırlamıyordum. Yukarımızda bir uçak işaret mermisi atıyordu. Mermiyi takip ettik ve gemiyi gördük. İngiliz gemisine ilk olarak yaralı olan arkadaşımızı çıkarttık. Yukarı çıkan arkadaşlarımız ikinci adımda düşüyordu. Yemek yiyemediğimiz ve hareketsiz kaldığımız için ben de aynı durumla karşılaştım.”287

İngiliz gemisi tarafından kurtulan Hüseyin Altınsoy kurtarıldıktan hemen sonra orada yaşadıklarını söyle anlatmıştır: “Gemiye çıkmıştık. Üzerimizde elbise yoktu. Ben ağırlık yapmasın diye çıkarmıştım. İç çamaşırları ile duruyordum. Bize elbise verdi İngilizler. Sonrasında birer kap yemek dağıttılar. Yemek patates ve birer parça etten ibaretti. Yemekten 4 lokma aldım ve doydum. Sonrasında bir bardak meyve suyu içtim. Hararetlendim ve sonrasında 10 bardak meyve suyu daha içtim. Biraz rahatlamıştık. İlk anda bir arkadaşımız çok su içti ve zaten midesinde bir şey olmadığı için çatladı. Orada şehit oldu. İngilizler bizi Baf şehrine getirdiler. İngilizler bize akşama kadar salda kalsaydık Süveyş kanalına kadar sürükleneceğimizi belirttiler. İngiliz koruması altında 7 saat kaldık. Baf’ta İngilizler bizi kendi hastanelerine götürdüler. 118 kişi bir salonda

286 Hüseyin Altınsoy, 02-03-2016 tarihinde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesinde Yapılan Görüşme.

287 Hüseyin Altınsoy, 02-03-2016 tarihinde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesinde Yapılan Görüşme.

halıların üzerine doğru sıralandık. Duvarlara tutunarak lavaboya gitmeye çalışırken bir görevli bana bizden korkmayın dedi. Şimdi size iğne ve ilaç vereceğiz. Yaralarınız için de merhem süreceğiz dedi. Ben bu görevlinin şivesinden Rum olduğunu düşünerek şüphelendim. Arkadaşlarımın yanına gittiğimde; merhemi sürüneceğiz fakat ilaç ve iğne almayacağız dedim. Bizi oradan helikopter ile alıp TCG Berk gemisine bıraktılar. Mersin’e geldik. Kızılay çadırında bir akşam kaldık. Arabalarla birlikte Adana’ya geldik. Oradan uçağa binip Ankara Gülhane’ye geldik.”288