• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 5. MERKEZ – ÇEPER İLİŞKİSİNDE KLASİK DÖNEM HAMAMLARI

5.1. Hamamların Genel Özellikleri

İnsanlar temizlenmek için çeşitli yollar deneseler de bunun en pratik şekli su ile yapılanıdır. Gerek iklimsel koşullar gerekse de mahremiyet düşünceleriyle yerleşik hayatla birlikte temizlik yapabilmek için bir mekân yani hamama ihtiyaç ortaya çıkmıştır [57]. Hamam suyun ısıtılmasıyla insanların yıkanması için yapılmış yerlerin genel adıdır. Türkçeye Arapçadan gelmiş olan hamam kelimesinin kökeni “ısıtmak, sıcak olmak” anlamındaki hamm (hamam)’dır [58]. Bundandır ki hamam yapılarının ısıtma sisteminin icat edilmesi ile ilgili olup uzun zamandır kabul gören ancak, aynı zamanda tartışmalı bir bakış açısı olup hamamların gelişimini İtalya yarımadası ile sınırlı tutmakta ve tek sorumluluk ve hakkın Roma dehasına ait olduğunu kabul edilmesidir. Bu da M.Ö.1 yüzyılın başlarında yaşayan ünlü Romalı iş adamı Sergius Orata’nın sistemi icat eden kişi olduğuna yönelik yaygın inanışın kabul görmesi dir. Ancak, bilinen en erken gerçek hypocaust uygulamasına Pompeii’deki Stabia hamamları (IV. Evre, M.Ö.2. yüzyıl sonu) ve Olympia’daki Yunan Hamamlarında (IV. Evre, yaklaşık M.Ö. 100) rastlanır [59].

Hamamlar, insanların yıkanma ve temizlenme ihtiyacına cevap vermenin yanında, yapıldıkları her dönemde toplumların dini inançları doğrultusunda mimari şekillenme

49

göstermiş ve sosyal yaşantılarının bir parçası olmuştur [60]. Hamamlarda kadınlar bölümüne verilen önem, eğer toplumda kadınlara sosyal yaşamada getirilen sınırlar düşünülürse, abartılıdır. Çifte hamamlarda kadın bölümlerin erkek bölümlerine alansal oranı ½ civarındadır. Oysa kadınların bu oranda katıldıkları başka hiçbir sosyal etkinlik yoktur [17].

Hamamlar teknik olarak diğer bir ifade ile su akışı ve buhar yönetim binaları olarak tanımlamak yanlış olmaz. Bütün kurgu, ana fonksiyona cevap verecek mekanlar ve buna uygun olarak gerekli teknik altyapının sağlanması. Hamamların özünde suyun ısıtılması yatığından ve su ve buhar yönetim şekli en verimli olarak kullanma ihtiyacı, farklı kültürlerdeki toplumlarda benzer mekân çözümlerine yola açmıştır. Hamamlarda sıcak hava ile merkezi ısıtma sistemi, ilk kez Romalılar döneminde kullanılmıştır. Roma hamamlarının ısıtılması, hypocaust adı verilen kısımda yakılan ateş ile sağlanır. Suyun ısıtılması işlemi için metal kazan kullanılır. Sıcak su kazanı, kübik şekilli, taş ve tuğla ile örülmüş bir ocak üstüne yerleştirilmiştir. Hamamın ısıtılması, yanan ateşin dumanlarının, caldarium ve tepidarium zeminlerinin tuğladan bodur sütuncuklar üzerine oturtulmasıyla elde edilmiş boşluklarda ve duvarın içindeki künklerde dolaşması ile sağlanır [58].

50

Roma hamamlarının kendi içerisinde bir sürekliliği olan ve gelişimi, bir Roma Hamamı niteliği taşıması, yıllar boyunca farklı yerlerde ve farklı zamanlarda inşa edilen hamam yapılarının özellikle Vitrivus ‘un gözlemleri ve vermiş olduğu direktifler doğrultusunda, aslında Roma hamamın genel kuralları içerisinde ele alındığını göstermektedir. Bu genel kurallar yapının konumu kuzey ve kuzeydoğu yönlerinin dışında yön seçilmesi; sıcak banyo odaları yükseltilmiş eğimli zemin üzerine yapılması; mekanlar tonozla örtülmesi, duvarlar ile birlikte düz veya rölyefli olarak stükko ile sıvanması; hamamların büyüklüğü nüfusa bağlı olarak olması, tunç bir disk sayesinde halvetin sıcaklığın kontrol edilmesi [23]; gibi nerdeyse katı kurallar içerisinde şekillenmiş ve bir ortak değerler bütününde Roma topraklarınca uygulanmıştır. Osmanlı hamamı genel yapım şartları oluşumunda Roma hamamında öngörülen genel kuralların benzerlik gösterip göstermediği veya hangi etkenlerin ve nasıl geliştiği konusu etkileşim çözümlemesinde önemli bilgiler sumaktadır. Örneğin Roma hamamında kullanılan ısıtma teknolojisinin Osmanlı hamamındaki devamlılığı ne kadar ve nasıl gerçekleştiği konusu konu itibari ile bilgi aktarımı ile ilgili verilerin çıkarılması yönünde önem kazanmaktadır. Roma hamamlarındaki ısıtma sistemlerinin gelişimi, bunların planlamalarında doğrudan ilişkili mekanların organizasyon ve düzeni için temel oluştururken [59], bu durum Osmanlı dönemi hamamlarında geçerliliğini koruyup korumadığına dair bilgiler ancak verilerden çıkan sonuçlara göre değerlendirmek mümkün olacaktır.

K.A. Aru, Asurlular devrine ait Kral Adadniraris Sarayı harabelerinde bir hamam bulunduğundan ve Seylan Adası’nda, Pokuna denilen hamam harabelerinin varlığından söz eder [61] M. Ö. IV. yüzyılda Yunanistan'da, oldukça gelişmiş bedeni terbiye ve tedavi müessesesi konumunda hamamlar bulunduğu bilinmektedir [62].

Hamamların eski çağlardan beri farklı kültürlerde farklı yerlerde sürekliliğini sürdürmüşlerdir. Bu nedenle kronolojik olarak hamamların Eki Yunan, Roma, Erken İslam, Selçuklu ve Osmanlı dönemi hamamlarından bahsetmek mümkündür.

Yunan halk hamamının planlaması basit ve işlevseldir. Ortada bir veya daha çok sayıda “tholos” adı verilen eğrisel planlı oda ile etrafında toplanmış dikdörtgen veya yamuk

51

planlı ünitelerden oluşur. Plan şemasında farklı sıcaklıklarla ilişkili geçişler, detaylar görülmez. Yuvarlak ve sıcak oda niteliğindeki tholos mekânı, ayırdedici özelliktir. Tholos çeperinde ve dörtgen odaların da duvarları boyunca, ya içine tam girilen veya oturulan küvetçikler sıralanır. Bunlar, ufak nişler gibi duvara gömülü veya kayaya oyulu olabilir. Bazen bu küvet nişlerin üst taraflarında da elbise koymak için daha ufak raf-nişler bulunur. Kutsal sıcak su kaynakları üzerine yapılan, eski rotunda formlu yapıları andırır şekilde, hamam odaları genelde kayaya oyularak ve minimum konstrüksiyonla yapılır; konik örtüler kullanılır. Isıtma çok basittir. Alçak tavanlı ve penceresiz mekân, ya suyun sıcaklığıyla veya mangallarla ısıtılır. Bazı yerlerde, yıkanılan yerin yanındaki bir odada hem suyu hem mekânı ısıtan sobalar bulunmuştur. İstisnai olarak, Ginouves, Olympia’daki buluntularda erken bir “hypocaust” sistemi örneği olduğunu belirtmektedir. Malzeme genelde kerpiç, bazen tuğla, kireçtaşı ve alçıdır. Mekanlar, tuğla ile örülmüş ufak kubbecik veya tonozlarla örtülüdür [63].

52

Roma hamamlarının birden fazla sayıda girişi vardır. Kadınlar, erkekler, köleler ve hizmetlilerin girişleri ayrı kapılardan sağlanır. Yıkanma bölümlerine girişin önünde, palaestra veya atrium adı verilen, ortası açık ve etrafı revaklı avlular bulunmaktadır. Bu avlulardan palaestra’lar oyun ve güreşler için, atrium’lar ise bekleme yerleri olarak düzenlenmiştir. Yıkanma, kesin bir sırası olmamakla birlikte ılıktan sıcağa doğru bir dizi ilişkili mekândan geçerek yapılırdı. Ana duraklar “tepidarium” adlı ılık oda ve “caldarium” denilen sıcak oda idi. En sonda da “frigidarium”da soğuk su banyosu bulunuyordu. Ayrıca ter atmak için “laconicum” adlı kuru buhar odalarında veya yağlı masaj için özel ılık odalarda (“aleipterion”, “destrictarium”, “unctorium”) vakit geçiriliyordu [64].

Hamamları da ilgilendiren bir başka gelişme ise, Bizans’ta artık özel kişilerin kamu yatırımlarını finanse etmemesiydi. Yunan ve Roma dönemleri bu kurum kentlerin refahına büyük katkı sağlamıştı. Yerel yönetimler Diocletian zamanından başlayarak merkezi hükümete bağlandıkça, özel şahısların kentleri için kamusal harcama yapma nedeni ve imkânı kalmadı. Hayırseverliğin nedeni olan yurttaşlık gururu ve bundan faydalanan birçok kurum, kilisenin muhalefetiyle karşılaştı. Bunların yerini Hristiyan ekümeniklik kavramı aldı [59].

İslamiyet’in kabulünden sonra, ilk Müslüman hamamları VIII. Yüzyılda Emeviler tarafından inşa edilmiştir. Kusayr-Amra, Sarakh, Sercilla, Ruhayba’da ve Kubbet el Kebir hamamlarında antik devir geleneklerinin devam ettiği görülmektedir. Ancak, İslam inancının getirmiş olduğu akar suda temizlenme kuralı nedeniyle, Müslüman hamamlarında soğuk ve sıcak su havuzları kaldırılmıştır. Bunun yerine kurnalar yerleştirilerek akar sudan yararlanılmıştır [65].

Erken İslam döneminin devamı niteliğindeki bu yapılarda, aynı dönem ve coğrafyada, aynı yapı malzeme ve teknikleri kullanılsa da iki farklı tip plan şemasının takip edildiği görülmektedir. 12.yüzyıla ait Buzuriye Hamamı ile Suruci Hamamı bu akımların birer prototipidir. Buzuriye Hamamı’nda büyük giriş mekanını, tepesinde aydınlık feneri olan kasnağı pencereli büyük bir kubbe örter; girişten sonra, Roma’daki frigidarium’a karşılık gelen ve iç içe üç kubbeli odadan oluşan soğuk bölüm; daha sonra ise dört köşesinde nişler

53

ve iki yanında kubbeli hücreler bulunan ve yine kubbeyle örtülü sekizgen planlı ılıklık gelir. Buradan da iki uçta yarım kubbelerle tamamlanmış beşik tonozla örtülü uzun sıcaklığa geçilir. Şam’da, Buruciye ile benzer plan şemalı ve yakın tarihli el Afifi ve Same hamamları bulunmaktadır.

Şekil 3. 3 Suriye’de Buzuriye hamamı sıcak bölümleri planı Kesitleri (Ecochard ve Coeur, 1942)

Türklerin Anadolu'ya gelmeden önce inşa ettikleri hamamlar hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Ancak, kaynaklarda İran'da Kirman'ın güneyinde Nigâr’da bulunan bir Büyük Selçuklu hamamının varlığından söz edilmektedir [65].

Selçuklu ve Beylikler dönemlerinde netleşen Türk hamamının ana mekanları, Osmanlı döneminde de aynı şekilde kullanılmıştır. Osmanlı hamamlarının camekan kısmı, genelde büyük ve gösterişli bir kubbe ile örtülüdür. Tepede kubbe feneri ve duvarlarda pencerelerden ışık alınır. Ortada genelde fıskiyeli bir şadırvan bulunur. Aralık hacmi ise, Osmanlı döneminde zamanla küçülerek sadece bir geçit haline gelmiş veya yerini ılıklığa bırakmıştır. Aralıkta yer alan traşlık ve WC hacimleri ılıklığa açılan hacimler haline gelmiş ve camekandan ılıklığa girilen kapının üstüne bir buhar bacası eklenip, çift kapı kanadı kullanılarak sıcak buharın dışarı kaçması önlenmeye çalışılmıştır. Ilıklık işlevi daha da büyüyerek devam etmiş, kimi ılıklıkların ortasına küçük şadırvanlar, kenarlarına seki, niş ve korkuluklar eklenmiştir; ki bu ılıklıkların kimi soğuk havalarda camekan yerine

54

kullanıldığına veya bazı törenlere sahne olduğuna işaret etmektedir. Sıcaklık, klasik aksiyel eyvanlı, köşe halvetli şemayla devam etmiştir. Eyvanlarda değişik tonozlar kullanılmıştır. Keçelik hacminin de bir süre daha devam ettiği görülmektedir [65].

Benzer Belgeler