• Sonuç bulunamadı

2. Edebiyatımızda Gökyüzü Varlıkları 4

4.2. Türk Folklorunda Gökyüzü Varlıkları 104

4.2.3 Halk Hekimliği 107

Anadolu’da halk hekimliği araştırmaları yetersiz olmakla beraber son yıllardaki üniversitelerin ilgili bölümlerinin bu sahaya yönelik ilgilerinin artması sevindiricidir. Bu konuda bağımsız, müstakil tezler hazırlanmaktadır. Bu başlık çok geniş bir alanı içine almaktadır. Biz de bu geniş alanın konumuzla ilgili bölümlerine kısaca değineceğiz. Günümüzde tıp teknolojisi ilerlemiş durumdadır. Ancak Anadolu insanın imkânlarının olmadığı dönemlerde halk hekimliği birçok derde deva olmuştur. Bu konun izahı için Boratav’ın şu tarifini veriyoruz: “Halkın, olanakları bulunmadığı için ya da başka sebeplerle doktora gidemeyince veya gitmek istemeyince, hastalıklarını tanılama ve sağaltma amacı ile başvurduğu yöntem ve işlemlerin tümüne halk hekimliği denir.” (Boratav, 1973b: 149). Geleneksel tıptan modern tıbba doğru gittiğimiz günümüzde bile alternatif olarak halk hekimliğinden yararlanıldığına şahit olmaktayız. Bu durum ekonomik gelişmişlikle ve eğitim düzeyi ile paralellik arz eder. Anadolu’nun şehirlere ulaşımı zor yerleşim yerlerinde halk tıbbının daha yaygın olduğu tespit edilmiştir.

108

Ay’ın bazı hastalıkların tedavisinde ilişkisi olduğu görülmektedir. Bu hastalıklardan biri de siğildir. Bu hususta Ay’ın tedavi edici rolü olduğu düşünülmektedir. Vücudunda siğil olan birinin yaptığı uygulamayı naklediyoruz:

Ay yeni doğduğu vakit elinde, yüzünde veya başka bir yerinde siğil bulunan kimse aya bakarak üç İhlâs, bir Fatiha okur, ayağının altından bir parça toprak alarak ve gözlerini aydan hiç ayırmayarak toprağı siğillere sürüp aya doğru serper ve arkasına bakmaksızın bulunduğu yerden ayrılır. (Aker, 1956: 1341).

Aşağıdaki örneklerimizde ise Kabakulak olmuş bir çocuğun, hasta bir kimsenin, hasta çocuğun ve hastalıktan hiç kurtulamayan zayıf, cılız, halsiz çocukların tedavilerinde yapılan işlemleri görmekteyiz. Hepsinde ortak unsur Ay’a karşı veya Ay ışığında yapılmasıdır. Şerif Necati’nin Soma’dan yapmış olduğu bu derlemede gördüğümüz işlemleri Anadolu’nun birçok yerinde de görebiliriz. Şimdi de örneklerimizi verelim:

Kabakulak hastalığına tutulan çocukları kurumuş bir ağacın yanına götürerek boğazını Ay’a karşı çevirirler ve şişmiş olan yere tereyağı sürerler. Yeni ay çıkıncaya kadar çocukta hastalıktan eser kalmazmış.

Hasta olan bir kimsenin gömleği gece ay ışığı altında bırakılarak ertesi sabah kendisine giydirilirse hasta iyi olurmuş.

Hasta olan bir çocuğu anadan doğma soyarlar, dernek (salı) gecesi aya karşı tutarak çocuğun başına bir kalbur koyarlar ve kalburun üzerinde yumurta kırarlar. Bu suretle hasta çocuk iyi olurmuş.

Zayıf, cılız, hastalıktan hiç kurtulmayan çocukları bir kürek üzerine koyarak: Ya al, ya ver

Ya öldür Ya iyi et

diyerek Ay’a karşı üç defa sallarlar. Sonra annesi çocuğu alarak hiç arkasına bakmadan evine döner. (Necati, 1940: 231).

Halk arasında hastalıkların adı anılırken Ay’ın içinde geçtiği Aybastı ve Aybaşı gibi hastalıklar vardır. Bunlardan Aybastı, halk arasında Ay ile münasebete konulan bir çocuk hastalığının adı iken Aybaşı ise kadınların ve ergen kızların ayda bir gördükleri âdet olarak adlandırılır. (Ülkütaşır, 1934: 332).

109

Halk tıbbında çocuk hastalıklarının birçoğunun tedavisi Ay ile alakalıdır. Pek küçük çocukların Ay’a gösterilmesi tehlikelidir, gösterilirse çocuk “aydan alır”, yani ağzında iltihaplar olur. (Bedi, 1936: 55). Çocuklara arız olan muhtelif hastalıklara “aylık” tesmiye olunur. Bu hastalığın giderilmesi için ayın ilk Çarşambasında eski gümüş mecidiye kadar bir kâğıt alınarak Ay’a doğru dönülüp Ay şeklinde kesilir ve çocuğun başında bulundurulursa çocuk müptelâ olduğu hastalıktan kurtulur. (Akif, 1936: 95). Çocuk için yapılan diğer bir uygulama da yürüyemeyen çocukların tedavisinde görülür.

Yürüyemeyen çocukların bir an evvel yürüyebilmeleri için ayın ilk Cuma günü çocuk kollarından tutularak (Salâ) verildiği esnada Salâ veren müezzine doğru döndürülerek “Salâ yürüdü, sen de yürü” denirse derhal çocuk yürürmüş. Bir başka uygulamada yine yürüyemeyen çocuk ayın ilk Cuması çocuğun ayakları bağlanarak cami kapısına götürülür ve camiden çıkan ilk kişiye çocuğun ayaklarını açması söylenir, eğer çözerse çocuk yürürmüş. M. Akif’in Devreke’den yaptığı Ay’la ilgili bu derlemelerden bir tanesi de şöyledir:

Kötürüm çocuk için, ayın ilk Çarşamba günü akşamdan kıbleye karşı olan yedi kapıya bir miktar balmumu yapıştırılıp Perşembe günü erkenden yani şafaktan evvel mezkûr mumlar eritilerek bir delikten suya akıtılacak olursa, su içerisinde donan mum muhtelif hayvanlardan birisinin şeklini iktisap edermiş. İşte o hayvan, çocuğa basmış, çocuk ondan dolayı yürüyemezmiş. Mezkûr mumdan hâsıl olan hayvan alınır, çocuğun boyu (kuşburnu) tabir edilen yabani gül ağacıyla ölçülüp çocuğun ismi değiştirilerek hayvan ve ağaç çocuğun her zaman basıp geçeceği bir yere gömülürse yine çocuk yürürmüş. (Akif, 1936: 94). Çocuklardan sonra yetişkinlerin hastalıklarında da Ay ile tedavi edildiğini halk hekimliğinde görmekteyiz.

Dolama, tırnağın çevresindeki derinin yüzeysel bir iltihaptır. Tırnağa bitişik olan cildin üzerinde kırmızı, şişkin bölge ile kendini gösterir. Tıbbi tedavisi kolayca yapılabilmektedir. Halk tıbbında ise Ay ile ilişkili olarak bunun çıkış sebebi ve tedavisi şudur:

Hilâli parmakla gösterenin parmağında dolama çıkar, derler. Ay parmakla gösterildiği vakit, dolama çıkmaması için parmak acı duyuncaya kadar ısıtılmalıdır. Ayrıca nasır tedavisinde de Ay, nasıra ilâçtır. Ayı ilk defa gören kimse:

110

Nasırım erisin yağ gibi. Derse, nasırı erirmiş. (Cinlioğlu, 1957: 1456). Bu başlık altındaki diğer inanmaları da kısaca aktarmakta yarar görüyoruz: Ayın ilk Çarşambasında saç kesilirse çabuk uzar ve iyi olurmuş. (Akif, 1936: 95). Kadınlar arasındaki inanışlara göre mayasıl, kengi ismi verilen bazı romatizma ve emsali hastalıklar yeni ve eski ay zamanında artar veya azalır. Ay yeni görüldüğü zaman hastalık artarsa, o ay iyi sayılmaz. Hastalık hafiflerse, iyi sayılır. (Petekçi, 1957: 1484).

Nisan ayına mahsus yağmurdan kadınlar saçlarına dökerlerse fazlaca uzarmış, yine bu yağmurdan balıkların ağzına düşerse inci olurmuş, Nisan yağmuruyla yoğurt mayalanırmış. Yani süte dökülürse yoğurt olurmuş. (Akif, 1936: 95).

Hasta bir çocuğun iyi olup olmayacağını anlamak için ay ışığı bir tas suya aksettirilir, sonra suya bir yumurta kırılır, yumurtanın sarısı, suyun dibine çökerse, çocuğun iyi olmayacağı, yumurta sarısı suyun yüzünde kalırsa, çocuğun iyileşeceği anlaşılır. (Cinlioğlu, 1957: 1456).

111

BEŞİNCİ BÖLÜM

GÖKYÜZÜ VARLIKLARININ OLUŞUM HİKÂYELERİ

Bu bölümün esasını efsaneler oluşturmaktadır. Anadolu sahasında derlenen efsaneler, Türk dünyası coğrafyasındaki varyantlarıyla birlikte değerlendirilerek farklı coğrafyaların ortak efsane motiflerini tespit etme imkânı bulduk. Efsaneler, şekil değiştirme motifinin sık görüldüğü halk anlatmalarıdır. Bu bölümde gökyüzü varlıklarının oluşumunu izah eden oluşum hikâyeleri ele alınmıştır. Türk efsanelerinde şekil değiştirme motifi çok yaygındır. Bu efsaneleri sekil değiştirme motifine göre Prof. Dr. Metin Ergun Türk Dünyası Efsanelerinde Değişme Motifi adlı çalışmasında sıralamıştır. Anadolu’nun da dahil edildiği bu Türk dünyasının efsane metinleri karşılaştırılmış ve bir hükme varılmıştır. Bunlardan en yaygın değişme motifi olarak taşa dönme ya da taş kesilme motifi görülürken uzay cisimlerine dönme motifi ise dördüncü sıradadır. Bu dönüşüm ise gökyüzü varlıklarından Güneş’e, Ay’a ve Yıldız’a dönme şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Benzer Belgeler